27 Nisan 2025
Şişelerin ağzını kapattığımız, tirbuşonla açarken dikkat kesilip düzgünce çıkartmaya çalıştığımız şişe mantarının öyküsü binlerce yıl öncesinden başlamakta!
Şarap, şampanya dışında çok sayıda alkollü içecekle birlikte sirke gibi mayalı sıvılar için de su çekmeme, hava almama özelliğiyle geçirmezlik sağlayarak içindekinin bozulmasını engelleyen “mantar tıpa” 5000 yıl öncesinden beri bilinmekte hatta yer yer günümüzdeki işlevine benzer özelliklerde kullanılmaktaymış.
Mantar meşesi olarak bilinen ağacın kabuğundan doğal yollarla elde edilen “mantar” ilk olarak Eski Mısır’da ortaya çıkmış. Yazın soğuk, kışın sıcak tutması özelliği yanında akustik ve termal yalıtım sağladığı için duvar kaplamalarında kullanılmış; firavunların mezarları mantarla kaplanmış.
Mantar kullanımının izlerine Mezopotamya coğrafyasında da rastlanmış, Antik Fenike şehirlerinde mantar tıpalarla kapatılıp çamurla sıvanmış şarap amforaları bulunmuş.
Arkeolojik araştırmalardan elde edilen bulgulara göre mantar binlerce yıl öncesinden beri farklı alanlarda kullanılması sayesinde yerel pazarların tezgâhlarında olmuş; ticari değeri nedeniyle savaşları tetiklemiş, seyyahların, ticaret kervanlarının gözdesi olmuş.
Mantar Eski Yunan ve Roma İmparatorluğu Medeniyetlerinin günlük yaşamında pek çok alanda yer almış; balık ağlarını yüzeyde tutmasının yanında giysi olarak bile kullanılmış.
O yıllarda herkesin giydiği sandaletler sert zemin üzerinde ayak tabanını yumuşak tuttuğu, yürürken otlardan – dikenlerden, böceklerden koruduğu için, mantardan yapılıyormuş.
Mantarın elastik özelliğinin farkında olan Yunanlılar ve Romalılar zeytinyağı, şarap, sirke ile farklı değerli sıvıları taşıdıkları pişmiş topraktan yapılma amforaları hava ve su geçirmezliği sağlamak amacıyla mantarla kapatmışlar. Ancak zamanla seramik amforaların yerini ahşap fıçıların almasıyla mantar tıpaların kullanılması yavaş yavaş terk edilmiş.
Kazılardan çıkan bulgulara göre, Eski Mısır’da olduğu gibi Yunan ve Roma Uygarlıklarında da soylulara ait evlerin taban, çatı ve duvarları ısı yalıtımı sağlayacağı beklentisiyle mantarla kaplanmış.
Vezüv Yanardağının patlaması sonucunda küller altında kalan Pompeii Şehrinde yapılan arkeolojik kazılarda mantarın farklı işlevler için de kullanıldığı görülmüş; Romalılar mantardan kap-kacak üretmişler, koruyucu kalkan yapmışlar.
Mantarın kullanımıyla ilgili bilinen ilk sözü MÖ 3. yüzyılda Midilli'de doğan ve Aristoteles'in en ünlü öğrencilerinden olan Yunan tarihçi ve filozof Theophrastos kayıt altına almış. Aristoteles sistemini desteklemek, iyileştirmek, genişletmek ve geliştirmek için çalışan, felsefenin tüm alanlarında çok sayıda inceleme üreten Theophrastos, bölge halkının bir şeylerin ağzını kapatmak ve tekstil ürünleri yapmak için mantar kullandığından bahsetmiş.
Binlerce yıldan beri bilinen ve farklı işlevlerle günlük yaşamda olan “mantar” amfora ağızlarını kapatmak için kullanılsa da uzunca bir süre şarap – sirke- bira şişelerinde kullanılmamış.
İlk Çağda amforalar, üflenerek yapılan cam şişeler yağ emdirilmiş kumaşlarla, zifte daldırılmış tahtalarla, reçineden veya buzlu camdan yapılan tıkaçlarla kapatılıyormuş ama özellikle şarap ve bira için bu metotlar hava sızdırdığı için ürünün bozulmasına yol açıyormuş. Kenevire bulanarak hayvansal don yağına batırılan tıkaçlar da verimli değilmiş. Üstelik kullanılacağı zaman tıkacın açılması – çıkarılması son derece zormuş; sık sık kabının kırılmasına yol açıyormuş.
Şişelerin ağzını mantarla kapatma fikri ilk olarak M.Ö. 5. yüzyıldaki eski Yunan’a dayansa, MS 1OO’lü yıllarda da tek tük görülmeye başlansa da çok uzun yıllar boyunca etkili olarak kullanılamamış. 1600'Lü yılların sonlarında tahta tıpaların yerini cam tıkaçlar; bugün hala kullanıldığı şekliyle kalın telle sıkıştırılan, topraktan yapılmış kabın ağzını tamamen kapatan buzlu camdan yapılan tıpalar kolayca açılıp kapanacak hatta tekrar kullanılabilecek şekillerde tasarlanmış. Bu metot o ana kadar bulunan en iyi yöntem olarak görülürken yeni bir gelişme yaşanmış; cam üretiminde sistematik ilerleme kaydedilmiş.
Cam üretim tekniklerinin 16. yüzyıl içinde gelişmesiyle, pişmiş toprak kavanozların yerini yavaş yavaş dolduran cam şişeler özellikle şarap depolamasında öne çıkmış; cam şişelerin narin ağız yapısını zedelemeden kapatacak tıkaca ihtiyaç duyulmuş.
Fransa'nın kuzeyindeki Saint-Pierre d'Hautvillers Manastırında yaşayan ve kendisi için köpüklü şarap üreten Benediktin rahibi Pierre Dom Perignon şişe ağzını mantarla kapatmayı düşünen ilk kişi olmuş.
Özellikle İspanya'dan gelen seyyahların, kutsal topraklara gitmek üzere yola çıkan hacıların ve yolcuların deri çantalarıyla mataralarını kurutulmuş mantar silindirlerle kapattıklarını fark eden, bundan ilham alan rahip Dom Perignon, mantarın elastik, su geçirmez ve gözenekli yapısının o zamana kadar kullanılan tıkaçlardan çok daha iyi bir kapatma sağladığını fark etmiş!
Fransa’nın Champagne Bölgesinden adını alan köpüklü şarabın, yani şampanyanın günden güne artan gazını hazırladığı konik kesilmiş mantarla şişe içinde hapsetmeyi başaran Pierre Dom Perignon’un bu metodu kısa sürede yayılmış; 17. yüzyıl içinde çok geniş bir coğrafyada “kapak mantarı” etkili bir yalıtım metodu olmuş.
Şişe mantarının elde edildiği meşe ağacı türü (Quercus Suber) literatüre mantar meşesi ağacı olarak geçen, 15-20 m yüksekliğe ulaşabilen, düz ve çoğunlukla kıvrımlı gövdeye sahip bir ağaç cinsi. Akdeniz iklimde, genellikle İber Yarımadası'nda, Fransa, İtalya ve Kuzey Afrika'da yetişen uzun ömürlü bu ağaç ılıman, yağışlı, taze topraklı ve 13-14°C sıcaklıktaki iklimi seven, her dem yeşil yapraklarıyla gövde çevresi üç metreye kadar ulaşabilen bir cins ve değeri yüzlerce yıldır bilinmekte.
Mantar üretiminde kullanılmazsa 300 yıla kadar yaşayabilen bu ağacın kabuklarını soyarak mantar üretimi yapmak o kadar zor, meşakkatli ve çok sayıda kuralı bir arada yaşatmayı gerektiren, geleneksel teknikleri olan bir işlem ki ilk hasatı yapmak için bile 20 ila 25 yıl beklemek gerekiyormuş. O da kullanmak için değil çünkü ilk hasat sert ve düzensiz olduğu için “erkek mantar” adıyla anılıp işlevsiz sayılıyormuş. Bundan 9 yıl sonra “maschimento” olarak bilinen ikinci hasat da mantar yapımında kullanılacak kaliteye sahip olmazmış.
Kaliteli bir şarabın kapatılacağı kaliteli bir mantar üretebilmek için üstüne üstlük 9 yıl daha beklemek gerekiyormuş ki artık bu haliyle meşe mantarı “dişi” olarak tanımlanıp mantar üretimine uygun hale gelmiş sayılabilecek durumda görülürmüş.
Dişi sınıfına giren mantar meşesinin kabukları yeterince kalınlaşması için 9 yıl bekleniyor, sonrasındaki her 9 yılda bir Mayıs ortasından Ağustos sonuna kadar usta eller tarafından özel olarak tasarlanmış bir balta kullanılarak gövde boyunca dikey olarak ve ana dalların altından yatay olarak büyük bir ustalıkla kesilerek çıkartılıyormuş.
Çıkarılan levhaların 6 ay kadar güneşte bekletilmesi, yağmur altında bırakılması hatta kurak mevsimlerde ıslatılması zararlı bakterileri uzak tutması yanında mantarı güçlendirip düzleştirir; esnek ve yumuşak hale getirirmiş.
Ağacın beslenmesi için gerekli olan özsuyu taşıyan damarlara zarar vermeden yapılan bu işlemde kabuğu oluşturan odunsu çekirdeği koruyan alttaki tabaka ağaçtan ayrılıyor, bu üretim de ağacın ömrünü yarı yarıya azaltıyormuş. Yani hasat yapılarak kabukları soyulan mantar meşeleri ortalama 150 yıla kadar yaşayabiliyormuş.
18. yüzyılda mantarın şarap şişelerini kapatmak için yaygın olarak kullanılması Portekiz'de mantar endüstrisinin gelişmesine yol açmış.
Güçsüz yönetimiyle krallık otoritesinin zayıflamasına yol açan, 1789 Fransız Devrimi'nin patlak vermesinde etkili olduğu düşülen Fransa Kralı 15. Louis’in şampanyaların şişelenmesi hakkındaki fermanıyla belgelenen mantar kullanımı ilginç yaşanmışlıklara da konu olmuş. O yıllarda şarap imalathanesinde çalışanların şampanya şişelerinin ağızlarını elle sıkarak sicimle bağlayarak kapatmaya çalışmaları sık sık kazalara yol açıyormuş.
Şampanya şişelerinin ağzına yerleştirilen mantarın basınçtan patlamasıyla yüzünden isabet alan çok kişi gözlerini kaybetmiş. İlginçtir, 19. yüzyılda şarap imalathanesi çalışanları şampanya şişelerini mantarla kapatırken yüzlerini – gözlerini korumak için tel ve gazlı bezden yapılmış maskeler takmışlar.
Mantar tıpaların popüler hale gelmesi ve endüstrileşmesi Sanayi Devrimi sırasında gelişen yeni teknolojiler sayesinde olmuş. 1800’Lü yılların ikinci yarısında şişe mantarı üretiminde seri imalat yapabilecek bir makinenin İngiltere’de patentinin alınması sonrasında şişelerin ağzı kesin netice alınacak şekilde kapatılabilmiş.
1890 yılında bir Alman mucit mantar meşesini daha dirençli hale getirmek için bir tür bakteriyle birleştirecek şekilde bir yöntem geliştirmiş. “Aglomere” adı verilen bu ürün istenilen şekilde kesilmek üzere tabakalar halinde yuvarlanabiliyormuş. Charles McManus bu sistemi geliştirmiş; mantar üretiminin yan dallarında kullanılan ürünlerin geri dönüşümünde gelişmiş yöntemler tasarlamış.
Hemen ardından John Smith isimli biri doğal yollardan oluşan reçineleri ısı ve basınç altında mantarla birleştirip bağlayıcıya ihtiyaç duymayan şişenin ağzında sıkışacak şekilde bekleyebilecek bir sistem keşfetmiş.
1892 yılında Amerikalı William Painter’e mantar kaplı taçlı kapak icat etmesi çok para kazandırmış.
1900'lü yıllara gelindiğinde Fransa'da, üst üste yapıştırılmış mantar disklerden şişe mantarları üretilmeye başlanması tıkaçlardaki direnci artırmış; farklı içerikli şişelenmiş ürünler de bu yolla kapatılmış.
Artık şişe mantarları şarap şirketlerinin ihtiyaçlarına ve kullanmak istedikleri şişe tiplerine göre farklı ebatlarda üretilmeye başlanmış; göze hoş gelen zarif silindirik tipte mantarlar görülmeye başlanmış.
Birinci Dünya Savaşı sırasında mantar, yangına dayanıklı ve hafif bir malzeme olduğu için uçak kaplamalarında kullanılmış.
20. Yüzyılda mantar tıpalar popüler şekilde norm haline gelmiş; sanayileşme sürecinde cam şişelerinin farklı ebatlarda üretilmesiyle birlikte mantar tıpa kullanımı da yaygınlaşmış.
1950'li yıllarda aynen Eski Mısır’da olduğu gibi binalarda ısı ve ses yalıtımı sağlamak amacıyla mantar kullanımı başlamış.
1955'te plastik tıpalar icat olana kadar organik mantarlar şişeleme endüstrisinin temel standardı olmuş.
Vidalı kapaklı şişelerin ortaya çıkmasıyla birlikte geleneksel mantar tıpaların kullanımı azalmaya başlasa da gıda güvenliği ve çevresel sürdürülebilirlik konusundaki endişeler nedeniyle doğal mantar tıpaya olan talep azalmamış; zararlı kimyasallar içermemesi nedeniyle her zaman tercih edilmiş.
Sürdürülebilir, yenilenebilir ve geri dönüştürülebilir olan mantar tıpaların açtığınız şişeyle birlikte sofranıza lezzet katmasını temenni ederim.
Güzellikleri biriktirmenizi dilerim.
https://jabeira.pt/en/news/the-origin-and-history-of-cork-simplified-chronology/
https://readelysian.com/the-hidden-history-of-cork/
https://www-millesima--usa-com
https://www.sadenda.com/tappo-in-sughero-dalle-origini-sino-ad-oggi/
https://bottleofitaly.com/blogs/notizie/la-nascita-ed-evoluzione-del-tappo-di-sughero
https://www.cantalici.it/it/storie-di-chianti/il-tappo-di-sughero-tradizione-e-poesia/
https://www.lacortedeiventi.it/it/blog/tappi-di-sughero-perch-si-usa-questo-materiale-180
https://pt.lqpclosures.com/news/what-is-another-word-for-wine-stopper-73610732.html
Tahsilât gereksinimi paranın icat olmadığı yıllarda ortaya çıkmış, çözüme dönük farklı yollar aranmış
Mantarlar, İlk Çağ’da "Tanrıların Yemeği" olmuş, “Yaşam İksiri” olarak değerlendirilmiş
Turpun büyüğü de küçüğü de tarih boyunca önemli işlevler üstlenmiş hem karın doyurmuş hem tanrılara adanmış hem de bünyeyi temizlemiş, parazitleri söküp atmış
© Tüm hakları saklıdır.