01 Haziran 2025

Borç tahsilinin tarihi

Tahsilât gereksinimi paranın icat olmadığı yıllarda ortaya çıkmış, çözüme dönük farklı yollar aranmış 

Antik çağlarda vadeli ödeme olmadığı, tahsilat değişimin yapıldığı anda gerçekleştiği için genelde borç sorunu pek ortaya çıkmamış; parası ya da malı olmayan ticari faaliyette bulunamamış. Gereksiniminden fazla üreten, ihtiyacı dışında sahip olduklarıyla eksiklerini edinmeye çalışan insan borç ve alacak kavramlarıyla binlerce yıl öncesinde tanışmış; el değiştiren mal ve hizmet ağı ardında günümüzdeki modern ekonomileri oluşturan “ticaret hayatını” geliştirmiş.

El değiştiren mal ve hizmet ağı günümüz ekonomilerini oluşturan “ticaret hayatını” geliştirmiş
Antik Çağ'larda borç olmamış, parası ya da malı olmayan ticari faaliyette bulunamamış

Zaman ilerledikçe, paranın icadına olan sürece yaklaşıldıkça, farklı coğrafyalarda yaşayanların ürettiklerini- sahip olduklarını, gereksinim duyduklarını ihtiyaç malzemeleriyle takas etmek istemeleri bir şekilde sistematik ticaret hayatını başlatmış; “borç – alacak” kavramlarını ortaya çıkarmış. Bu yeni kavramlar insanları hem borçla hem de alacakla tanıştırırken ödenmeyen borçların ne olacağı ve alacakların nasıl tahsil edileceği konusunda düşünmeye sevk etmiş.

Borcun oluştuğu ve bu konunun nasıl algılandığına dair en eski kayıtlar günümüzde Güneydoğu Irak’ta olan bir bölgede yaşayan Antik Sümer Uygarlığının hüküm sürdüğü topraklarda 5000 yıl öncesinde ortaya çıkmış. MÖ 3000'e tarihlenen bir Sümer tabletinin çözümünde borcunu ödeyemeyen birinin ailesi ve hizmetçileriyle birlikte “borç kölesi” haline getirildiği anlaşılmış.

Mezopotamya uygarlıklarında borç kavramı 5000 yıl öncesinde ortaya çıkmış
MÖ 3000'e tarihlenen bir Sümer tabletinde borcunu ödeyemeyenlerin ailesi ve hizmetçileriyle birlikte “borç kölesi” yapıldığı yazılmış

Antik dönemde borç köleliği

Alacağın vücut gücüyle tahsil edilmesi ve borcun bu yolla ödenmesiyle fiili borç köleliğinin son bulması uygulaması yerleşik toplumlarda bulunan bir çözüm olmuş; “borç köleliği” birçok antik uygarlıkta yaygınlaşmış.

Alacağın vücut gücüyle tahsil edilmesi, “borç köleliğini” birçok antik uygarlıkta yaygınlaşmış

Borcu ödemenin çok uzun yıllar aldığı bazı durumlarda “borç” borçlu ailenin bir sonraki nesline aktarılmış; borçlu doğan bebekler ebeveynlerinin borcunu ödemeye oyun çağında başlamışlar.

Borç köleliği esareti Yunan ve Roma imparatorluklarında yüzlerce yıl devam eden yaygın bir uygulama olmuş ve günlük yaşamın normal formlarından biri olarak algılanmış.

Borçlu yoksullar kendilerine dayatılabilecek daha şiddetli alternatiflerden kaçınmak, hayatlarına mal olabilecek uygulamaları önlemek için gönüllü olarak esaret altına girmeyi seçmişler. Bu yıllarda Avrupa kıtasının çok yerinde borç esareti, diğer sert metotlara göre yer yer hayat kurtarıcı olabilen bir yasal ceza kategorisi olarak bile algılanmış.

Borç köleliği için basılan hatıra paraları koleksiyonlara girmiş

Borçların tahsilinde uzmanlaşmış kişiler

Erken yıllarda –nispeten- medenileşen toplumların bazılarında farklı “borç affı” biçimleri de gündeme gelmiş. Tek Tanrılı dinler borç verme işlemine bazı düzenlemeler getirmiş; yer yer alacaklıların kaba kuvvetle alacaklarını tahsil etmeye çalışması yasaklanmış.

Bazı durumlarda borçların belirli bir süre sonrasında kapatılması uygun görülürken bazı durumlarda da borçlunun esaret altına alınmadan yaşamını sürdürürken ödemeye çalışması denenmiş. Bu yolla borçlu ticaretini sürdürmekte ve neredeyse tüm günlük işlerini yapmakta özgür olsa da alacaklının lehine birçok madde içeren sözleşmeleri onaylaması gerekmiş. Dönem sözleşmeleri genellikle bire iki nispetinde ceza içerse de borcun ortaya çıkmasına engel olmak adına 9 katına varan tazminat ödemeleri bile olduğu görülmüş.

Tahsilatçılar ortaya çıkıyor

Birisi aldığı malların bedelini ödemeyi reddettiğinde akla gelen ilk şey olan mallara “el koymak” mantığı yüzyıllar boyunca mahkemeye veya herhangi bir yargı makamına başvurulmadan yerine getirilmiş. Mahkemelerin ortaya çıkması vadeli işlemlerin belirmesiyle gelişmiş; yargı makamı “borcun vadesinin geldiğini ve ödenmesi gerektiğini” emretmesi sonrasında devreye girecek alacaklının haklarını koruyacak mekanizmalar yaygınlaşmış.

Artık borç – alacak takibinde uzmanlaşmış kişilere ihtiyaç duyuluyormuş

Yapılan arkeolojik araştırmalarda yaklaşık MÖ 1.000 yıllarında, Avrupa'da yaşanan Kelt Dönemi'nde icra memuruna benzeyen bir çalışan olduğuna dair kanıtlar bulunmuş. Bu konu Eski Roma ve Yunan Uygarlıklarında da özel bir uzmanlık alanı oluşturmuş.

Paranın icadı ticarete de tahsilata da çağ atlatmış

MÖ 7. yüzyılda Anadolu Medeniyetlerden biri olan Lidyalılar yüzde 75 altın ve yüzde 25 gümüşten oluşan parayı icat etmesi çok şeyi değiştirmiş; bir bakla tanesi büyüklüğünde olan bu madenî paraların dolaşıma çıkmasıyla ticarette kartlar yeniden karılmış.

Tüm coğrafyalara yayılan para basımı güvenli ticareti geliştirmiş; insanlar her an ve tanımadıklarıyla bile ticari faaliyette bulunma özgürlüğü yaşamaya başlamışlar. Tabii ki burada bir konuya dikkat etmek ve parayı bugünkü değeriyle düşünmemek gerekiyor; yüzyıllar boyunca en küçük madeni paranın bile epey bir şeyler satın alabilecek değeri varmış.

Kilise tahsilata yol aramış

MS 6. yüzyılda Anglosakson krallarının ve soyluların arazilerine giren hayvanların verdiği zararlar ile kiracıların kira borçları ve buyrukları yerine getirmemesi durumunda doğacak sıkıntıların telafisi için Kilise harekete geçmiş; tahsilata yönelik özel yasalar çıkarmış.

Bu konu Galler'de MS 670 yılında daha da belirgin olmuş; 726 yılına kadar Wessex Kralı olan Kral Ina'nın yasalarında haciz memuru pozisyonu yer almış.

Görev tanımında “distress” olarak geçen haciz memurlarının yaptığı iş borçlunun mallarını bir yere kilitleyerek güvence altına almak olmuş; uygulama bugünkü yedd-i emin kavramının ilk örneklerinden biri olarak tarih sayfalarına geçmiş.

Orta Çağ boyunca Avrupa’da birçok ülke vergi ve borç tahsilatı ile ilgili yasalar çıkarmış; esas olarak çoğu Almanya'da kullanılan sistemi örnek almış. Bu sistemde borçlu borcunu ödeyemezse, alacaklı suçluyu mahkemeye çağırabilir, aleyhine bir hüküm talep eder, mahkeme de bir icra memuru görevlendirerek borçlunun evinden söz konusu meblağın değerine eşit malları kaldırması talimatını verirmiş. Bu işlem günümüzdeki mahkeme prosedürlerine benzese de Orta Çağ'da durum çok farklıymış; icra memurları genellikle borca karşılık gerekenden çok daha fazlasını alır, daha doğrusu gittiği yeri yağmalarmış. Çoğu zaman borçlular, tüm varlıklarını teslim etmeye zorlanır, ele geçirilen ganimetin çok azı alacaklıya teslim edilirmiş.

Orta Çağ'da Avrupa’da birçok ülke vergi ve borç tahsilatında Almanya'da kullanılan sistemi örnek almış

Alacakların tahsil edilmesi konusunda Avrupa genelinde mahkemeler kendilerine ekstra yetkiler vermişler, aldıkları kararlarda mallara el konulması işlemi olan "icra" ortak bir uygulama türü olarak ortaya çıkmış.

İcra memurluğu yaygınlaşıyor

Birinci Milenyumun yani 1000 yılının sonlarına doğru, İngiltere Kraliyeti'nin çıkarlarını temsil etmeleri için ilçelere memurlar atanmış, bu memurlar kralın etkisindeki Kilisenin mahkemeleri tarafından verilen emirleri uygulamak için icra görevlileri çalıştırmış.

II. Henry'nin 1133 ila 1169 yılları arasındaki saltanatı sırasında uygulanan tahsilat yöntemleri kıta Avrupa'sının ortak hukuku haline gelmiş.

İcra memurlarının işini yaparken başvurdukları sert yollar ve acımasız yöntemler halkta yılgınlık yaratmış; "sıkıntı ve infaz" terimleri dönemin yazılı kaynaklarında sıkça yer almaya başlamış. Halkın sıkıntısı o kadar çok büyümüş ve geniş kitlelere yayılmış ki, 1215 yılında ortaya çıkan Magna Carta’da bu konu Krala karşı kullanılmış; hakları sınırlanmış.

İcra memurlarının sert ve acımasız yöntemleri halkta yılgınlık yaratmış

Bu mesleği yapan aileler İngiliz-Fransız kültüründe genellikle “Bailey” ve “Reeves” soyadlarıyla ya da ön adlarıyla anılmış. Her ikisi de kâhyalık mesleğinden çıkan icra memurluğu anlamına gelmekteymiş. 

İcra memurları, yaklaşık 1265 yılına kadar “praepositi”, kısa bir süre “ballivi sive praepositi” ve daha sonra da “ballivi” olarak da anılmış.  

Sonraki yıllarda Orta Çağ’da İngiliz Mahkeme sisteminde önemli bir pozisyon olan, genellikle kullanıldığı erken yıllarda tüm kültürlerde “kâhya” anlamına gelen “bailiff” kelimesi icra memurluğu ile anılır olmuş. Bu kelime Latince “bāiulus” sözcüğünden türemiş; Fransızcaya bailif,  İskoççaya bailie , Hollanda diline de “baljuw” olarak yerleşmiş.

Malların haczi

1601 yılında yeni bir vergi tipi ile farklı bir haciz biçimi ortaya çıkmış. Verginin esas olarak bölgedeki sakinlerden gelirlerine göre alınması ve toplanan meblağ ile fakirlere yardım edilmesi gündeme gelmiş. Yerel hizmetleri finanse etmek için toplanan bir tür emlak-gelir vergisi kısa sürede genel bir vergiye dönüşmüş; bu vergi tipi günümüzdeki haline varıncaya değin gelişim içinde olmuş.

1568 ila 1601 yıllarına ait belgelerde görülen icra izleri araştırmacılara yol göstermiş

1604 yılında İngiltere ve Galler'deki icra memurlarının evlere zorla girme hakkını sona erdiren ünlü “Semayne Davası” kararından çıkan sonuç özel mülkü güçlü kılmış; dava "bir İngiliz'in evi onun kalesidir" sözünü duvarlara kazımış. Ancak icra memurunun konut dışı binalara yani içinde ikamet edilmeyen ticari mülklere zorla girme hakkı devam etmiş. Çok tartışılan bu konu 1680'de “Poole v Longueville” davasında yargıcın icra memurlarının herhangi bir binaya zorla girme hakkını reddetmesiyle tekrar bozulmuş.

İcra konusunda yaşanan çelişkili uygulamalarda ve zorlu süreçlerde 1689 yılında getirilen bir kararla yeni bir sayfa tanımlanmış; haczedilen malların borcu karşılamak için satılabilmesinin önü açılmış. Uygulama kısa zamanda olağan bir hale dönüşerek toplumsal hayatta yaygınlaşmış.

1689 yılında haczedilen malların borcu karşılamak için satılabilmesinin önü açılmış

Üretimin arttığı, ticaretin kıtalar arasında yaygınlaştığı Sanayi Devrimi'ne doğru yaklaşılırken “borç” da “alacak” da sıkı sıkıya güvence altına alınıyor, yönetimler tahsilatı ana görevlerinden biri olarak görüyormuş.

Sanayi Devriminde “borç-alacak” kavramları güvence altına alınmış, yönetimler tahsilatı ana görevlerinden biri olarak görmüş

Yasal ama hakkaniyetli olmayan icra girişimleri

Bugün günlük hayatımızda sık kullandığımız ve başlangıçta küçük meblağların altına imza atarak başlattığımız, işine şirin gözükerek başlayan büyük (!) firmaların bazı hizmetlerinden ayrılmak istediğimizde karşımıza devletin resmi makamlarından gönderilen “icra” takipleri çıkıyor. Önceden ayarlanmış, belli ki başlangıçta bilinçli bir şekilde yasaların boşluklarından yararlanılarak hazırlanmış, yetkililerce göz yumulmuş detaylar sizi bir avukat ordusunun yaktığı ateşe sokmaya çalışıyor.

Büyük bir ihtimalle yaşadığınız ya da çevrenizden duyduğunuz bir örnek vermek gerekirse paralı geçişleri göstereceğim. Arabanızla geçtiğiniz paralı bir yolun, tünelin ya da köprünün ücretinin hesabınızdan çekilmediğini, ödeme yapılmadığını belirten bir mesaj önce sizi kısa sürecek bir şaşkınlığa itiyor.

Etrafımdan duyduğum genel kanı şu ki, hesaptan çekildiği düşünülse de çok kere -sorun çıkmaması adına- ödeme için adım atılıyor. 3 Aralık 2024 tarihinde paralı bir geçişimde hesabımdan ödeme alınmadığını belirten mesajı aldığımda ben de öyle yaptım. Oysa hesabım ve kredi kartım ödemeye tanımlıydı.

Bir süre geçti, 17 Mart 2025 tarihinde gelen resmi bir yazı “icra” ve faiz tehdidi savuruyor, geçişin neredeyse 5 katına varan ceza - KDV ve yüzde 44,25 vergi oranıyla birlikte “asıl alacağın” 1560 TL olduğunu söylüyordu.

Ama asıl sorun bu da değil, resmi yazıyla gelen icra bildiriminde son derece muğlâk ifadelerle "toplam borç" ve "asıl alacak" kavramları sanıyorum ki kafa karıştırmak için özellikle yan yana konmuş olmalı diye düşünüyorum. "Toplam borç" ve "asıl alacak kavramları hukukçu okuyuculara normal gelebilir ama normal vatandaşlar için -bence- kafa karışıklığı yaşatması normal.

"Toplam alacak" ile "asıl alacak" kavram kargaşası hukuki ve yasalara uygun olsa da hakkaniyetli ve adil olmadığını düşünüyorum

Yani demek istiyorum ki toplam borcu belirtilen hesaba gönderdiğinizde dosya kapanmıyor! Birkaç ay sonra asıl alacak ile toplam alacağın birbirinden ayrı olduğunu ve birini ödemediğiniz için hesaplarınıza bloke konduğunu belirten bir telefon alıyorsunuz. Devletin resmi birimlerini arkasına almış güç sizden 2853,11 TL ile 225 TL banka fek ücreti istiyor.

Kısaca tekrarlamak gerekirse, aslında ilk geçişte ya da sonrasında ödeme yaptığınızdan emin olsanız bile “icra ile uğraşılmaz” diyerek belgede yazılı toplam borcu ilgili hesaba ödediğinizde sorun bitmiyor. Bir süre sonra arayan bir kişi eksik ödeme yaptığınızı söyleyerek sizi ya da şirketinizi haciz tehdidiyle karşı karşıya bırakıp hesaplarınıza bloke konduğunu söylüyor.

Bence büyük şirketlerin büyük bir avukat ordusunu arkasına alarak vatandaşları “icra” tehdidiyle karşı karşıya bırakmasının önüne geçilmeli, öncesinde her yol defalarca denenmeli ve verilen süre arttırılmalı.

Sakın yanlış anlaşılmasın, Devletin vatandaşlarının alacakları için araya girmesi ve “icra-haciz” hizmeti vermesi ve bunun karşılığında bazı ücretler talep etmesi tabii son derece normal. Peki harç oranının artması normal mi? Zaten enflasyonla meblağlar artıyor, bu da devletin kasasına giren miktarı arttırıyor.

Kısacası uygulamalar hukuki ve yasalara uygun olabilir ama 3 kuruşluk alacağın 2-3 ay içinde 10-15 katına çıkarak devlet gücüyle istenmesinin hakkaniyetli ve adil olmadığını düşünüyorum.   

Güzellikleri biriktirmenizi dilerim.


https://debtadvocate.co.uk/the-history-of-debt-collection/

https://www.oxfordhistory.org.uk/mayors/government/4_bailiff.html

https://www.civea.co.uk/history-of-enforcement

https://bilimgenc.tubitak.gov.tr/paranin-icadi

https://northumberlandarchives.com/learn/decoding-manuscripts/bailiffs-court-book-berwick/

Yazarın Diğer Yazıları

Mantarın evrimsel öyküsü

Mantarlar, İlk Çağ’da "Tanrıların Yemeği" olmuş, “Yaşam İksiri” olarak değerlendirilmiş

Şişe mantarının öyküsü

Bir tür meşe ağacı kabuğundan doğal yollarla elde edilen “mantar” ilk olarak Eski Mısır’da kullanılmış

Turpun tarihi

Turpun büyüğü de küçüğü de tarih boyunca önemli işlevler üstlenmiş hem karın doyurmuş hem tanrılara adanmış hem de bünyeyi temizlemiş, parazitleri söküp atmış

"
"