01 Mayıs 2025

‘‘Kimseyi mağdur etmeyecek bir geçiş tasarlanmalı’’

Bazı ilçe ekonomilerinin neredeyse tamamen kömüre dayalı olduğunu belirten uzmanlar, çalışanların ve bölge insanlarının mağdur edilmemesini sağlayacak adil geçiş politikaları tasarlanması gerektiğine dikkat çekiyor

Yrd. Doç. Dr. Güneş Aşık

Küresel karbon emisyonlarının yüzde 40’ından sorumlu olan kömürden çıkış, iklim değişikliğiyle mücadele edebilmek için en acil politikalar arasında yer alıyor. 

2024 yılında Türkiye, Avrupa’da kömürden en fazla elektrik üreten ülke oldu. Kömürün elektrik üretimindeki payı, yaklaşık yüzde 35 seviyesindeydi. Bununla birlikte, kömür madenciliğinin Türkiye ekonomisindeki yeri oldukça sınırlı: Katma değerinin GSYH içindeki payı yalnızca yüzde 0,1 iken, toplam istihdamın ise yalnızca binde birini oluşturuyor

2021 yılı itibarıyla, doğrudan kömür sektöründe çalışan yaklaşık 40 bin kişi bulunsa da, bu istihdam, Zonguldak ve Manisa gibi belirli bölgelerde yoğunlaşıyor. Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi İktisat Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Güneş Aşık, ilçe özelinde bakıldığında ve dolaylı istihdam da dahil edildiğinde, bazı ilçe ekonomilerinin tamamen kömüre dayalı olduğuna dikkat çekiyor. Kömürden çıkıp yeşil bir ekonomiye geçerken, geçim kaynakları kömür ekonomisine bağlı kişilerin mağdur edilmemesi gerektiğini temel alan adil geçiş kavramı, büyük önem taşıyor. 

Geçtiğimiz haftalarda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) görüşülen ancak TBMM Çevre Komisyonu’nda yeniden değerlendirilmek üzere geri çekilen iklim kanunu teklifinin de en çok eleştirilen yönlerinden biri, adil geçişin sağlanması için somut düzenlemeler içermemesiyidi. Aşık, bu konudaki politikaların, ‘‘özellikle sağlık konusunda ciddi fedakarlıklarda bulunmuş; çalışma koşulları, hava kirliliği, çevresel kirlilikler nedeniyle önemli zorluklardan geçmiş’’ kömür sektörü çalışanlarının mağdur edilmemesi üzerine kurulması gerektiğini vurguluyor. 

Adil geçiş politikalarının, etkilenecek yerel ekonomilerin hayatta tutulmasına odaklanması gerektiğini söyleyen Aşık’a göre, ‘‘Bütün Türkiye için tek bir politikadan ziyade, her bir il veya ilçe özelinde politikalar geliştirilmeli.’’ Ne var ki, yeşil dönüşümün ilkelere dayanması gerektiğini belirten Aşık da, ‘‘iklim kanunu bu açıdan yetersiz görünüyor,’’ diyor. 

TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi İktisat Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Güneş Aşık’ın konuyla ilgili değerlendirmelerini aşağıda paylaşıyoruz:

Adil geçiş: Çok bedel ödemiş insanları daha da mağdur etmemek

Adil geçiş kavramını şöyle özetleyebiliriz: Bir yörede uzun süredir kömürden beslenen hane halkları varsa, daha temiz bir ekonomik yapıya geçerken bu hane halklarını mağdur etmemek, mevcut durumlarını daha da zorlaştırmamak. 

Bu kişiler zaten yıllar boyunca bedeller ödemiş, zor koşullarda çalışmış kimseler. Özellikle sağlık konusunda ciddi fedakarlıklarda bulunmuş; çalışma koşulları, hava kirliliği, çevresel kirlilikler nedeniyle önemli zorluklardan geçmiş insanlar. Bu alana bu kadar yatırım yapmış, yıllarını harcamış, dolayısıyla sektörden çıkıldığında da yeniden iş bulması, yeni bir hayat kurması zor olan kişiler. Bu insanları daha da mağdur etmemek ve şu anki ekonomik koşullarından daha düşük koşullar vaat etmemek olarak tanımlayabiliriz adil geçiş sürecini.

Tüm Türkiye’de kömürün istihdam ettiği 40 bin kişi var

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) hane halkı işgücü anketleri sayesinde, Türkiye’de kaç kişinin kömür ve linyit madenciliğinde çalıştığını görebiliyoruz. Doğrudan kömürde çalışan kişi dediğimiz zaman, 2021 yılı itibarıyla 40 bin kişiden söz ediyoruz. Türkiye ekonomisinin büyüklüğü açısından baktığımızda, 40 bin kişi oldukça küçük bir grup.

Bu grubun coğrafi dağılımına baktığımızda ise, Zonguldak ve Manisa gibi belli yerler ön plana çıkıyor. Bu şekilde baktığımızda, örneğin TÜİK hanehalkı işgücü anketlerinde Zonguldak-Bartın bölgesine baktığımızda, istihdamın yaklaşık yüzde dördünün doğrudan bu sektörde istihdam edildiğini görüyoruz. Aynı oran, Manisa’da yaklaşık yüzde bir. Diğer bölgelere baktığımızda da istihdam payları oldukça düşük, hepsi yüzde birin altında. Fakat aslında bu istatistikler, bize çok doğru bir bilgi vermiyor. 

(Kaynak: SHURA, ‘Adil dönüşüm ve bölgesel istihdam:  Türkiye için politika seçenekleri’ raporu)

Bazı ilçe ekonomileri tamamen kömüre dayalı

TÜİK’ten aldığımız 40 binlik istihdam, yalnızca doğrudan bu alanlarda çalışan kişileri kapsıyor. Buna daha derinlemesine bakıp yerele indiğimizde, örneğin ilçelere baktığımızda, karşımıza farklı bir tablo çıkıyor. Örneğin Soma’da, çalışan nüfusun yüzde 45’i doğrudan bu sektörde çalışıyor. 

Ama bununla kalmıyor, çünkü oradaki madenin beslediği dolaylı istihdam da var. Çünkü o sektör, diğer sektörlerden hizmet satın alıyor. Bunları da düşündüğümüz zaman, ilçede doğrudan etkilenen nüfusun çok daha fazla olduğunu hesaplıyoruz. Soma’da doğrudan etkilenecek istihdam, yaklaşık yüzde 70-75 seviyesine çıkıyor. 

İl ve ilçe özelinde politikalar geliştirilmeli

Dolayısıyla 40 bin sayısı, makro düzeyde çok büyük görünmese de, yerele indiğimizde çok ciddi olarak etkilenecek ilçeler var. Yalnızca 40 bin rakamına baktığımızda, ‘mutlaka bir çözüm bulunur’ diyebiliriz. Ama o çözüm bulunurken adil geçiş politikaları, o yerel ekonomilerin de tamamen ölmemesine odaklanmalı. Bütün Türkiye için tek bir politikadan ziyade, her bir il veya ilçe özelinde politikalar geliştirilmeli. Örneğin, düşünülecek alternatif istihdam alanları, bölgeden bölgeye büyük fark gösterebilir. Dolayısıyla adil geçiş politikaları, yerel ekonomileri öldürmeden, oradaki insanları yerinden etmeden ve oradaki yaşamı, ekonomiyi devam ettirecek şekilde tasarlanmalı. 

Önemli bir gelir kaybı söz konusu olabilir

Adil geçiş esnasında karşımıza çıkan zorluklardan biri, kömür sektöründe ücretlerin çok yüksek olması: Madencilik, tehlikeli bir meslek olduğu için çift asgari ücret uygulaması var. Dolayısıyla kazançlar çok yüksek, zaten ilgili kanun da bu doğrultuda. Ama ‘Türkiye’de hangi sektörlerde bu kadar kazanılıyor?’ derseniz; bankacılık, finans gibi, daha nitelikli işlerde çalışan insanlar bu ücretleri kazanıyor. Tarıma, imalata, inşaata baktığınızda, bu gibi yüksek ücretler yok. Kazançlar bu derece yüksekken insanlara, ‘tarımda çalış’, ‘inşaatta çalış’, ‘başka bir iş bul’ dediğiniz zaman, gelirlerinin çok ciddi bir şekilde azalması söz konusu olacak. 

Potansiyel işsizlik zaten önemli bir soru. Bu kişiler yıllarca madenlerde çalışmış; nitelikleri, bilgi birikimleri ve becerileri, bu sektöre uygun. Dolayısıyla zaten başka sektörlerde istihdam edilip edilemeyecekleri meçhul. Ancak edilseler dahi, bu kadar yüksek bir kazanç maalesef söz konusu değil. Böyle olunca da sektörde çalışan kişilerde bir direnç söz konusu oluyor. 

Çalışanları mağdur etmeyecek bir geçiş tasarlanmalı

Saha çalışması için Muğla Yatağan’a ve Çanakkale Çan’a gittik. Yerelde insanlar, kömürün hem kendi sağlıkları hem de çevre üzerindeki maliyetlerinin farkındalar. Fakat gelirler yüksek olduğu için, kolay kolay sektörden çıkmak istemeyenler de var mutlaka. Bu sektörde istihdam edilenler, konuya direnç gösteriyor. ‘Bize ne olacak? Nerede çalışacağız? Ne kadar ücret kazanacağız?’ gibi çok haklı kaygıları var. Dolayısıyla bu insanları mağdur etmemek üzerine bir politika kurmak gerekiyor. 

Yeşil dönüşümün ilkeleri olmalı 

Diğer taraftan da her bölge, her ilçe için ayrı politikalara ve genel bir çerçeveye ihtiyaç var. Bu noktada iklim kanununda da önemli bir eksiklik, ilkelerin belirsiz olması. Bu ilkeler, prensipler açık olmadığında, nasıl bir politika çerçevesi çizileceği de net olmuyor. Bu da adil geçişin önünde önemli bir sorun olarak duruyor. Söz konusu yalnızca kömür madenleri de değil. Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması dolayısıyla başka sektörlerde de bir dönüşüm söz konusu olacak ve bu dönüşümün ilkeleri olmalı. İklim kanunu, bu açıdan yetersiz görünüyor.

Yrd. Doç. Dr. Güneş Aşık kimdir?

Yrd. Doç. Dr. Güneş Aşık, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi'nde İktisat Bölümü öğretim üyesidir. Yüksek lisans derecesini Uluslararası Kalkınma alanında Harvard Kennedy School’da (2006), iktisat doktorasını ise London School of Economics and Political Science’ta tamamlamıştır (2015). 

Araştırmaları; emek ekonomisi, yeşil meslekler, uygulamalı mikroiktisat ve kalkınma ekonomisi üzerine yoğunlaşmaktadır. İstihdam, emeklilik, yükseköğretim ve aile içi şiddet yasalarının etkilerini değerlendiren projelerde, büyük ölçekli idari kayıtlar ve gözleme dayalı veri setleri ile çalışmaktadır. Emek ekonomisine ek olarak, uzun vadeli bölgesel kalkınmanın dinamiklerini inceleyen araştırmalar da yürütmektedir.

TOBB ETÜ'de istatistik, ekonometri, matematiksel iktisat, uygulamalı mikroiktisat ve iktisada giriş derslerini vermektedir.

 

İklim Masası Hakkında

İklim Masası, basına bilimsel temelli iklim haberleri servis etmek amacıyla kurulmuştur. İklim değişikliğini, ekonomiden tarıma, biyoçeşitliliğe etkilerinden toplumsal sonuçlarına, tüm yönleriyle ele almayı hedefleyen bir haber ajansıdır.

Bilim insanları tarafından İklim Masası için kaleme alınan haber metinleri, gazetecilere ve basın kuruluşlarına ücretsiz servis edilir.

Gazeteciler, haberi hazırlayan bilim insanını ve İklim Masası'nı referans göstermek kaydıyla, metinlerin tamamını veya bir kısmını kullanmak ve metinlerden alıntı yapmak konusunda özgürdür.

İklim Masası, iklim değişikliğiyle ilgili basında yer alan haberlerin nicelik, nitelik ve konu çeşitliliği bakımından gelişmesini hedeflemektedir. İklim değişikliği konusundaki çalışmaları daha görünür kılmayı, yeni araştırmalara ilham vermeyi ve iklim değişikliği konusunda üretilen akademik bilgiyi bir araya getirerek gazeteciler için güvenilir bir bilgi kaynağı oluşturmayı amaçlar.

* T24, İklim Masası köşesini herhangi bir kurumdan karşılık almadan yayımlamaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları

İklim krizine dirençli tarımın yolu gıda egemenliğinden geçiyor

İklim değişikliğinin tarım üzerindeki etkileri her geçen gün derinleşiyor. Ancak bu krizden en çok etkilenenler, küçük çiftçiler ve mevsimlik tarım işçileri. Tarımın dirençliliğini artırmak için, gıdayı üretenleri ve tüketenleri merkeze alan; gıdayı temel bir hak olarak tanıyan yeni bir yaklaşıma ihtiyaç var

Tarım ürünlerinin ihracatında su ayak izi dikkate alınmalı

Türkiye, su stresi yaşayan ülkeler arasında yer alıyor. Buna rağmen, yılda altı milyar metreküpe yakın sanal su, tarım ürünleriyle birlikte ihraç ediliyor. Bu miktar, İstanbul’un yedi yıllık evsel su ihtiyacını karşılayabilecek düzeyde

Akdeniz, Emisyon Kontrol Alanı oldu; Ege ve Akdeniz kıyılarında hava kalitesi artacak

Türkiye’nin Ege ve Akdeniz kıyılarını da kapsayan ECA, Çanakkale Boğazı girişinde son buluyor. Bu nedenle Marmara Bölgesi, hava kalitesindeki bu iyileşmeden yararlanamayacak. Ankara’nın Türk Boğazlar Sistemi için benzer bir hazırlık yürüttüğü bilinse de, detaylar henüz açıklanmadı

"
"