23 Mayıs 2025
Prof. Dr. Gökşen Çapar
Türkiye’nin yıllık tarımsal ihracatının beraberinde getirdiği, görünmeyen bir maliyet var: Su. ‘‘Sanal su’’ kavramı, bir ürünün üretimi sırasında kullanılan toplam su miktarını ifade ediyor. Türkiye’nin 2013-2020 yılları arasında gerçekleştirdiği ortalama 32,3 milyar dolarlık tarımsal ihracat, yılda 5,9 milyar metreküplük sanal su ihracatına denk geliyor. Bu miktar, İstanbul’un yedi yıllık evsel su ihtiyacını karşılayabilecek seviyede.
Oysa Türkiye, su stresi yaşayan ve iklim değişikliğinin etkisiyle su kaynakları azalan bir ülke. Artan talebi karşılayabilmek, daha etkili bir su yönetimi gerektiriyor. Prof. Dr. Gökşen Çapar’ın danışmanlığında, Ankara Üniversitesi Su Politikaları ve Güvenliği Anabilim Dalı yüksek lisans öğrencisi Buse Uçar İslam tarafında hazırlanan ve Türkiye’nin tarımsal ihracatının sanal su hacmini değerlendiren tez çalışması, su ayak izi yüksek ancak ekonomik getirisi düşük olan ürünlerin de büyük miktarlarda ihraç edildiğini ortaya koyuyor.
Bu durum, su ayak izi ve sanal su kavramlarının uluslararası ticarette dikkate alınmasının, Türkiye’nin su kaynaklarının sürdürülebilirliği açısından çarpıcı bir gelişme sağlayabileceğini gösteriyor.
2021-2024 yılları arasında, Ankara Üniversitesi Su Yönetimi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Gökşen Çapar’ın yürüttüğü, Türkiye’nin yanı sıra Hollanda’dan ve Fas’tan da partner kurumların yer aldığı uluslararası bir proje kapsamında hazırlanan tez çalışmasında, Türkiye’nin sanal su ihracatı hakkında dikkat çekici bulgular elde edildi.
Bir ürünü üretmek için hem doğrudan hem de tedarik zinciri boyunca dolaylı olarak kullanılan toplam su hacmini ifade eden ‘‘sanal su’’ kavramı, ‘‘gömülü su’’ olarak da adlandırılır. Her ürün, işleme yöntemlerine ve üretim alanlarının koşullarına bağlı olarak, farklı oranlarda sanal su içerir. Bu ürün, başka bir ülkeye ihraç edildiğinde, üretiminde kullanılan su da ihraç edilmiş olur. Bu, sanal su ticareti demektir.
Sanal su ticareti ile gıda arasında güçlü bir ilişki vardır. Özellikle su kıtlığı çeken ülkelerin, sınırlı su kaynaklarıyla su ayak izi yüksek ürünler üretmeye çalışmak yerine bu ürünleri ithal etmeleri, su kaynakları açısından faydalı olur. Dolayısıyla sanal su ticareti, su kıtlığı çeken ülkelerin su kullanımını optimize etmelerinde hayati bir rol üstlenebilir.
Ancak Türkiye’nin en fazla ihraç edilen 10 tarım ürününün sanal su hacmini, üretim ve ihracat miktarlarını ve ekonomik değerlerini tespit eden çalışmamız; su ayak izi yüksek ancak ekonomik getirisi düşük ürünlerin de büyük miktarlarda ihraç edildiğini gösteriyor. Bu tespit, Türkiye’nin su yönetiminde, tarım ürünü ihracatının da göz önüne alınması gerektiğine işaret ediyor.
Tarım ürünlerinin su ayak izi dikkate alındığında, mercimek, fındık ve pamuk gibi ürünlerinin küresel su ayak izlerinin yüksek olduğu görülüyor. Fındık, pamuk ve incir ise mavi su ayak izi en yüksek ürünler olarak öne çıkıyor. Mavi su ayak izinin yüksek olması, bu ürünlerin üretiminde daha fazla sulama suyuna ihtiyaç duyulduğu anlamına geliyor.
Yeşil, mavi ve gri su ayak iziYeşil su ayak izi, toprak nemi olarak depolanan yağışlarla karşılanan su kullanımını ifade eder. Mavi su ayak izi ise, tarımsal üretim için sulamada kullanılan yeraltı ve yüzey sularını kapsar. Son olarak gri su ayak izi ise kirlilikle ilgilidir. Bir ürünün üretiminde oluşan atık sulardaki kirliliği seyrelterek, mevzuatta öngörülen seviyeye indirebilmek için kullanılması gereken tatlı su miktarını ifade eder. |
Çalışma, mercimek üretimiyle ilişkilendirilen mavi sanal su miktarının da oldukça yüksek olduğunu gösteriyor. Mercimek aynı zamanda Türkiye’nin en çok ihraç ettiği tarım ürünlerinden biri. Ancak yüksek su ayak izine ve büyük miktarlarda ihraç edilmesine karşın, ekonomiye önemli katkı sağlayan ürünler arasında yer almıyor.
Su ayak izi ve ihracat hacmi yüksek, ancak ekonomik değeri düşük olan bir diğer ürün ise pirinç. Araştırmanın bulguları, aynı mercimek gibi pirinç ihracatının da azaltılması gerektiğine işaret ediyor.
Öte yandan, fındık, incir ve pamuk ise hem su ayak izi hem de ekonomik getirisi yüksek ürünler olarak öne çıkıyor. Bu ürünlerin üretiminde, su verimliliği uygulamalarının dikkate alınması gerekiyor.
İhracatı artırılabilecek ürünler: Muz, portakal, elmaBuna karşılık, büyük miktarlarda ihraç edilen tütün, muz, portakal, elma ve domates gibi ürünlerin mavi sanal su hacimlerinin düşük olduğu görülüyor. Özellikle tütün, üzüm ve domates gibi, su ayak izi düşük ancak yüksek gelirli ürünlerin ihracatına devam edilmesi gerekiyor. Muz, portakal ve elma gibi, büyük miktarlarda ihraç edilmelerine karşın su ayak izi düşük ürünlerin ise ihracatının artırılması faydalı olacaktır. |
Akdeniz Havzası’nda yer alan Türkiye, iklim değişikliğinden en çok etkilenmesi beklenen ülkelerden biri. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yürütülen ClimaHydro Projesi’ne göre yüzyıl sonuna kadar Türkiye’de önemli bir ısınma bekleniyor. 2090-2100 dönemi için sıcaklık artışlarının, orta iyimserlikteki senaryoya göre (RCP4.5) 3,4°C’ye, karamsar senaryoya göre (RCP8.5) ise 5,9°C’ye ulaşacağı öngörülüyor.
İklim değişikliğinin, Türkiye’deki sıcaklıklar üzerindeki etkilerinin yanı sıra, su kaynakları üzerindeki etkileri de kaçınılmaz. Su kaynakları sınırlı bir ülke olan Türkiye, Falkenmark İndeksi’ne göre su stresi yaşayan ülkeler arasında yer alıyor.
Bu olumsuzluklarla birlikte, tarım sektörünün kırılganlığı da artıyor. Tarımın iklim koşullarına ve su kaynaklarına büyük ölçüde bağımlı olması nedeniyle, gıda güvencesi de tehlikeye giriyor.
Artan gıda talebini karşılamada ve gıda güvencesinin sağlamada suyun kaçınılmaz bir önemi var. Ayrıca tarım, hem iklim değişikliği hem de su kaynaklarının mevcudiyeti karşısında oldukça hassas. İlişkili riskleri azaltma için, suyu yoğun kullanıldığı alanlarda, aynı zamanda verimli ve sürdürülebilir kullanılmasını sağlamak gerekiyor. Bu nedenle suyun etkin ve verimli kullanılmasına yönelik kararlarda, ‘‘sanal su’’ ve ‘‘su ayak izi’’ kavramları, giderek daha çok önem kazanıyor.
Çalışmamızda elde edilen verilere göre, ihraç edilen ürünlerin sanal suyunun, uluslararası ticaret uygulamalarında önemli bir faktör ve bağlayıcı bir kriter haline gelmesi muhtemel görünüyor. Böylelikle Türkiye, su tahsisini ve su kıtlığını hesaba katan sürdürülebilir uygulamalar konusunda bilinçli kararlar alabilecek. Bu, Türkiye gibi su sıkıntısı çeken bir ülkenin, su kaynaklarını daha verimli yönetmesine ve önemli miktarda su tasarrufu yapmasına yardımcı olabilir.
Özetle Türkiye’de:
- Mısır ve pirinç ihracatı azaltılarak sanal su ticareti miktarı düşürülebilir;
- Ekonomik getirilerine karşın pamuk ve mercimek ihracatı, yüksek su ayak izleri nedeniyle azaltılabilir;
- Düşük su ayak izi ve yüksek gelir ile karakterize edilen kayısı, tütün ve domates gibi ürünlerin ihracatı avantajlıdır ve sürdürülmelidir;
- Önemli miktarlarda ihraç edilmelerine karşın, düşük su ayak izleri göz önüne alındığında, muz, portakal ve elma gibi ürünlerin ihracatı artırılabilir.
Sonuç olarak; tarımsal üretimde su tek faktör değil tabii, üretim bölgelerindeki iklim riskleri her ürün için araştırılmalı, olası verim kayıplarının önüne geçilmesi için ne tür önlemler alınmalı, bunların üzerinde durulmalı.
Kaynak Makale: Ucar Islam, Buse, and Gökşen Çapar. "Assessment of Agricultural Virtual Water Export of Türkiye." Akademik Gıda, Special Issue: Green Transformation, 2024, pp. SI26–SI32. https://doi.org/10.24323/akademik-gida.1554424.
Prof. Dr. Gökşen Çapar kimdir?Prof. Dr. Gökşen Çapar, Ankara Üniversitesi Su Yönetimi Enstitüsü’nde tam zamanlı öğretim üyesi ve Enstitü Müdürü olarak görev yapmaktadır. Lisans (1994), yüksek lisans (1998) ve doktora (2005) derecelerini Orta Doğu Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden almıştır. İngiltere’de Imperial College, London Kimya Mühendisliği Bölümü’nde Chevening bursiyeri olarak membran teknolojisi konusunda araştırmalarda bulunmuştur (2004). Dr. Çapar'ın araştırma konuları su ve atıksu arıtımı, atıksulardan su ve değerli ürün geri kazanımı, membran prosesleri, su yönetimi, su ayak izi ve yaşam döngüsü analizidir. Uluslararası alanda tanınan dergilerde yayınları, ulusal ve uluslararası kongrelerde bildirileri mevcuttur. Ulusal ve uluslararası projelerde yürütücü/takım lideri/eğitmen/uzman olarak çeşitli görevler almıştır. Dr. Çapar, 2010-2015 döneminde Ankara Üniversitesi’nin ilgili enstitüleri bünyesinde su konusunda disiplinler arası nitelikte iki yeni anabilim dalı kurulmasında, “Entegre Su Yönetimi Anabilim Dalı” ve “Su Politikaları ve Güvenliği Anabilim Dalı” altında açılan yeni yüksek lisans programlarının oluşturulmasında lider rol üstlenmiştir. Enstitü bünyesinde Su Laboratuvarı’nı kurmuştur. Bugüne kadar 15 yüksek lisans öğrencisine danışmanlık yapmış ve mezun etmiştir. Halen Su Yönetimi Enstitüsü Müdürü, Su Yönetimi Anabilim Dalı Başkanı ve Sosyal Bilimler Enstitüsü Su Politikaları ve Güvenliği Anabilim Dalı Başkanı olarak görev yapmaktadır. |
İklim Masası Hakkında İklim Masası, basına bilimsel temelli iklim haberleri servis etmek amacıyla kurulmuştur. İklim değişikliğini, ekonomiden tarıma, biyoçeşitliliğe etkilerinden toplumsal sonuçlarına, tüm yönleriyle ele almayı hedefleyen bir haber ajansıdır. Bilim insanları tarafından İklim Masası için kaleme alınan haber metinleri, gazetecilere ve basın kuruluşlarına ücretsiz servis edilir. Gazeteciler, haberi hazırlayan bilim insanını ve İklim Masası'nı referans göstermek kaydıyla, metinlerin tamamını veya bir kısmını kullanmak ve metinlerden alıntı yapmak konusunda özgürdür. İklim Masası, iklim değişikliğiyle ilgili basında yer alan haberlerin nicelik, nitelik ve konu çeşitliliği bakımından gelişmesini hedeflemektedir. İklim değişikliği konusundaki çalışmaları daha görünür kılmayı, yeni araştırmalara ilham vermeyi ve iklim değişikliği konusunda üretilen akademik bilgiyi bir araya getirerek gazeteciler için güvenilir bir bilgi kaynağı oluşturmayı amaçlar. |
* T24, İklim Masası köşesini herhangi bir kurumdan karşılık almadan yayımlamaktadır.
Türkiye’de konutlarda enerji verimliliğini artırmaya yönelik yasal düzenlemeler, genellikle yeni binaları kapsıyor. Mevcut konutlara yönelik bir standart bulunmuyor. Ancak yeni bir çalışma, enerji verimliliği tedbirlerinin, 2007’den sonra inşa edilen konutlarda dahi yüzde 45 oranında enerji tasarrufu sağlayabileceğini gösteriyor. Bu oranın, daha eski konutlarda çok daha yüksek olacağı öngörülüyor
İklim değişikliğinin tarım üzerindeki etkileri her geçen gün derinleşiyor. Ancak bu krizden en çok etkilenenler, küçük çiftçiler ve mevsimlik tarım işçileri. Tarımın dirençliliğini artırmak için, gıdayı üretenleri ve tüketenleri merkeze alan; gıdayı temel bir hak olarak tanıyan yeni bir yaklaşıma ihtiyaç var
Türkiye’nin Ege ve Akdeniz kıyılarını da kapsayan ECA, Çanakkale Boğazı girişinde son buluyor. Bu nedenle Marmara Bölgesi, hava kalitesindeki bu iyileşmeden yararlanamayacak. Ankara’nın Türk Boğazlar Sistemi için benzer bir hazırlık yürüttüğü bilinse de, detaylar henüz açıklanmadı
© Tüm hakları saklıdır.