14 Mayıs 2022

Tehlikenin büyüklüğünün farkında mısınız?

Ermenistan ve İsrail'le ilişkilerin bir an önce düzeltilmesi, ABD kongresinde Türkiye'yi bekleyen tehlikelerin kazasız belasız atlatılması için de önemli

Bir 24 Nisan daha geldi geçti. Herkes gider Mersin'e, Biden gider tersine. Ermeni dostu Fransa Cumhurbaşkanı Macron, soykırım nitelendirmesi için mahkeme kararı gerekli çizgisine gelirken, "Türk dostu" Başkan Biden, hızını alamadı, bu yıl 24 Nisan vesilesiyle yayımladığı mesajda, tam üç kez soykırım ifadesini kullandı. Biden, bir dönem daha başkanlık yaparsa, 24 Nisan mesajları korkarım soykırım ile başlayıp, soykırım ile bitecek. Ermenistan Başbakanı Nikol Pachinyan bile, bu yılki 24 Nisan konuşmasında Biden'dan daha dengeli bir yaklaşım sergilemeye çalışmış.

"İstanbul, not Constantinopolis"

500 yıllık İstanbul, Biden'ın demesiyle "Constantinople" olmaz. Ama yine de hangi amaçla olursa olsun, Biden'in İstanbul yerine, ısrarla "Constantinople" demesine takılmamak mümkün değil. İstanbul bence dünyanın en güzel şehri. Yunanlıların hâlâ "poli, poli" diye yanıp tutuşmaları bir ölçüde anlaşılabilir. Lakin Biden'a da ne oluyor?Başkan Biden'ın tarih bilgisi, 1453'ü hatırlamasına imkan vermeyebilir. Ama herhalde yaşı, ilk kez 1950'lerde Amerikan Rock Grubu, "The Four Lads" tarafından seslendirilen "İstanbul, not Constantinople" şarkısını anımsamaya müsaittir.

1915 olaylarının ABD Başkanınca soykırım olarak nitelendirilmesinin hukuki bir sonuç doğurup doğurmayacağı henüz net değil. Biden'in ilk kez soykırım sözcüğünü kullandığı geçen yılki 24 Nisan mesajından bu yana, Ermenilerce ABD'de açılan yeni bir dava olmadı. Ama önümüzdeki dönemde Vaşington'da, Türkiye'yi daha büyük bir tehlike bekliyor. Bu yıl 24 Nisan'dan üç gün önce, New York'un Demokrat Temsilcisi Carolyn Malony ve Florida Temsilcisi Cumhuriyetçi Gus Bilirakis tarafından Temsilciler Meclisine kısaca "Ermeni soykırımı eğitim yasası" olarak isimlendirilen yeni bir tasarı sunuldu.

Ermeni soykırımı eğitim yasa tasarısı neler içeriyor?

H.R.7555(IH)rumuzu ile kayda giren yasa tasarısının işlem paragraflarında "Ermeni soykırımı" eğitimi faaliyetlerinde kullanılmak üzere, Meclis kütüphanesine beş yıllık bir süre için 10 milyon dolar tahsis edilmesi öngörülüyor. İlk bakışta masumane bir tasarı gibi görünse de, metin içinde sadece ermeni değil, Pontus, Süryani, Keldani gibi ne kadar asılsız soykırım iddiası varsa hepsine yer verilmiş. Tasarının tanımlar bölümünde de, "Ermeni soykırımının" yanı sıra, soykırım iddialarını reddetme ve çarpıtmanın ne anlama geldiği tarif ediliyor. Amacın sadece eğitimle sınırlı kalmadığı apaçık ortada. Ermeni soykırımı eğitim yasa tasarısı, 2019 yılında Temsilciler Meclisi ve Senato tarafından kabul edilen, 1915 olaylarının soykırım olarak tanınmasına ilişkin kararlardan nitelik itibariyle farklı. Öncekiler Kongrenin tutumunu açıklayan kararlardı (resolution). Bu defa sunulan tasarı ise, yasa (act) niteliğinde. Kabul edildiği takdirde, soykırım iddiaları ilk kez Amerikan mevzuatının parçası haline gelecek. Hukuki sonuçlar doğurması çok daha büyük bir olasılık. Tasarıyı imzalayanların sayısı şimdiden 60'ı bulmuş . Vaşington Büyükelçimizi çok ciddi bir sınav bekliyor. F-16'ları kurtaralım derken başımıza daha büyük işler açılmasın.

Ermenistan ile normalizasyon süreci

Bunca hengame arasında, Türkiye ile Ermenistan arasında normalleşmeyi sağlamak üzere atanan özel temsilciler arasındaki üçüncü görüşme, 3 Mayıs'ta Viyana'da yapıldı. Bu görüşme için niçin ısrarla üç diplomatımızın ermeni teröristler tarafından şehit edildiği Viyana seçilir, onu da anlamış değilim. 

Görülen o ki Ermenistan'la süreç biraz ağır işliyor. Sanırım ağırdan alan taraf da Ermenistan. Bugüne kadar tek somut sonuç İstanbul-Erivan arasında doğrudan uçak seferlerinin başlatılması oldu. Özel Temsilcilerin her toplantısından sonra yapılan bir cümlelik açıklamada, tarafların ön koşulsuz görüşmelere devam edilmesi için mutabık kaldıklarının belirtilmesiyle yetiniliyor. İnsan kendi kendine, "Ön koşul ne olabilir?" diye sormadan edemiyor. İlk akla gelen, Ermenistan tarafında sınırın açılması, Türkiye için de , Ermenistan'ın bağımsızlık bildirisinde ve anayasasında yer alan Türkiye'nin toprak bütünlüğüne yönelik emellerinden vazgeçmesi olmalı. Ön koşul mu olur, son koşul mu olur orasını bilemem, ama, süreç içerisinde bu sorunların bir şekilde ele alınması gerekiyor. İnternette hâlâ resmi Ermeni sitelerine coğrafi kısıtlama nedeniyle Türkiye'den girmek mümkün olmuyor. Ermenistan'ın Özel Temsilcisi Ruben Rubinyan, karşıtı Büyükelçi Serdar Kılıç'la Türkiye'de bir araya gelmekten kaçınıyor. Bu nasıl normalleşme anlayamadık.

Elimizi çabuk tutalım

Yıkmak kolay, yapmak zor. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, geçen hafta Mısır'la başlatılan normalleşme sürecinin arzu edilenden daha yavaş ilerlediğinden şikayet etti. Suudi Yetkililer, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ziyaretinden pişman olmuşçasına, arka arkaya davetin kendilerinden gelmediğinidile getiriyorlar. Türkiye ile İsrail arasında yapılması öngörülen ziyaretler ertelenip duruyor. Ermenistan ile de görüşmelerin uzaması sürecin sekteye uğramasına yol açabilir. Esasen Pachinyan'ın başı bir süredir dertte. Karabağ'da, Azerbaycan'a çok fazla taviz verildiğini ileri süren muhalefet yanlıları, üç haftadır sokaklara döküldü. Normalleşme sürecinin daha hızlı ilerleyebilmesi için Ermenistan, diasporasının; Türkiye de Azerbaycan'ın ipoteğinden kurtulmalı.

Ermenistan ve İsrail'le ilişkilerin bir an önce düzeltilmesi, ABD kongresinde Türkiye'yi bekleyen tehlikelerin kazasız belasız atlatılması için de önemli. Elimizi çabuk tutalım.

Yazarın Diğer Yazıları

Avrupa'da yükselen faşizme kim 'yeter' diyecek?

Yasa dışı göçmen sayısı arttıkça Batı'nın iki yüzlülüğü karşımıza çıkıyor. İnsan hakları, özgürlükler gibi değerler ikinci plana itiliyor, popülist akımlar ve aşırı sağ güçleniyor. Önümüzdeki dönemde bir de Amerika’da Trump, Fransa’da da Marine Le Pen iktidara gelirse, Dünya tadından yenmez olur..!

Amerika ile ilişkilerde yeni sayfa açmak

ABD ile yaşanan hareketlilik ilişkilerin ısındığı anlamına geliyor mu? Bu sorunun cevabı da Amerika’nın Suriye politikasında beklenen değişikliğin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine göre belirlenecek...

Antalya, Davos olur mu?

Antalya'nın, bir Türkiye - Afrika Forumu'na dönüşmesi istenmiyorsa sadece Orban ve Lavrov ile yetinmeyip kamuoyunca tanınan üst düzey siyasi şahsiyetlerin forum için Antalya'ya gelmeleri önemli