13 Mayıs 2025

Hem barışa hem demokrasiye emanet olun, geçmiş acıların da esiri olmayın!

PKK'nın silahları gömme ve kendini feshetme kararını önemsiyorum, sıranın demokrasi ve özgürlükler düzenine geldiğine inanmak istiyorum

Hakkari'de, Sümbül Dağı'nın eteklerinde Hizu Teyze'yle, 2010 Ekim ayı.

2010 yılı ekim ayında bir gün.
Zarif doruğundan yaz kış karın
eksik olmadığı Sümbül Dağı'nın
eteklerinden Hakkari'yi seyrediyorum.
Çabuk adımlarla bana doğru geliyor.
Başı yemenili yaşlı bir kadın,
Adı Hizu...
Çukurca'nın Kavuşak köyünden
Hakkari'nin kenar mahallesindeki
bir gecekonduya devlet zoruyla
göç ettirilen bir köylü kadını...
"Yaz evlat" diye söze giriyor:

Biz barışa susamışız.
Dağdaki gerilla da, asker de
bizim çocuklarımız. Barışa sahip çıkın,
mahkumları affedin.

Yüreğinden dökülen sözcüklerini
şöyle noktalıyor Hizu Teyze:

Barışa emanet olun!

İçimi acıtıyor Hizu Teyze...
Ve 2011'de çıkan kitabıma "Barışa Emanet Olun"
adını koyuyorum, (Everest Yayınları).
PKK'dan silahlara veda haberi gelince,
Hizu Teyze'yi hatırlıyorum.
Yazımın başlığı da ondan esinleniyor:

Hem barışa, hem demokrasiye
emanet olun,
geçmiş acıların da esiri olmayın!

Yıl 1993, Nisan ayı. Lübnan'da Suriye'nin
kontrolündeki Bekaa Vadisi'nde Öcalan'la

Kandil'in silahlara veda açıklaması
ve örgütü feshettiğini duyurması,
barış yolunda çok büyük bir adım,
çok önemli bir adım.
Şimdi sıra 'demokrasi'de!
Barışı sağlam bir altyapıya kavuşturmak
demokrasiden geçiyor.
Barışı hukuk, özgürlük ve insan hakları ile
tahkim etmek, güçlendirmek lazım...
Ülkemizde ancak o zaman 
kalıcı ve adil bir barışa sahip oluruz.
Barışı gerçekten istiyorsak eğer,
geçmişte yaşanan büyük acıların
tutsağı, eski deyişle esiri olmaktan
özenle kaçınalım.

2013'te Kandil'de Murat Karayılan (solda) ve Cemil Bayık'la


Bu topraklarda çok büyük acılar yaşandı.
Oluk gibi kan aktı.
Hem Türk anaları, hem Kürt anaları
fena halde gözyaşı akıttı.
Ancak barış diyorsak, bu acıların esiri olmayalım.
Eğer acılar bizi esir alırsa, bu topraklar
barışa hasret kalmaya devam eder.
Yazın bir kenara:
Bu konunun ama'sı yok.
"Ama ama ama"yla mazinin acıları
bizi tutsak alır, barış da hayal olur.
Barış ve demokrasi hiçbir yerde kolay kurulmadı.

1995, Mart ayı. Kuzey Irak’ın Sindi Boğazı'nda özel kuvvetlerle...


Yaşlı kıtaya, Avrupa'ya bakın.
Birinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı...
İç savaşlar, soykırımlar, ihtilaller...
Avrupa siyasetinin akil insanları,
büyük devlet adamları İkinci Dünya Savaşı'nın korkunç acıların sonunda,
ortak bir demokrasi ve barış çatısı
altında buluştular, acıların esiri olmadılar.
Tarihin belki de en büyük barış projesi
Avrupa Birliği böyle doğdu,
barış ve refah yolculuğu böyle başladı.
Biliyorum, bu konuda
ama'yla, fakat'le çok söz öğütülülür.
Ben lafı kısa kesmek istiyorum.

Yıl 2009, Erbil'de Irak Kürdistanı Başkanı Barzani'yle

Terörsüz Türkiye!
İyi güzel.
Peki ya demokratik Türkiye...
Örgütün kendini feshetmesi,
silahların gömülmesi...
İyi güzel.
Peki ya Kürt sorunu...
Terörsüz Türkiye!
İyi güzel.
Peki ya bağımsız yargı...
Hukukun üstünlüğü...
İktidara değil, hukuka bağlı hakim
ve savcılardan oluşan bir yargı düzeni...
Terörsüz Türkiye!
İyi güzel.
Peki ya güçler ayrılığı...
Yasama, yargı ve yürütmenin
birbirinden ayrı, birbirini denetler halde
oldukları bir düzen.
Terörsüz Türkiye!
İyi güzel.
Peki ya özgür medya...
"Biat medyası"ndan kurtulmuş
yeni bir demokratik medya düzeni...
Terörsüz Türkiye!
İyi güzel.
Peki ya akademik özgürlük...
Kendi kendini yöneten,
hocalarıyla öğrencileriyle
akademik özgürlüğü
sonuna kadar yaşayan
özerk üniversite düzeni...
Evet, "terörsüz" bir Türkiye,
silahların toprağa gömüldüğü
barış içinde bir Türkiye...
Ama aynı zamanda demokratik bir Türkiye...
Kürt sorununun çözüldüğü bir Türkiye...
Halkın oyuna saygılı,
kayyım düzenleri olmayan bir Türkiye...
Hapishanelerinde siyasi mahkum
ve tutuklusu olmayan bir Türkiye...

56 yıldır gazetecilik yapıyorum,
severek yapıyorum.
Meslek hayatım siyaseti izleyerek geçti.
Günlük yazılarla birlikte 14 de kitap yazdım.
Bunların 4'ü Kürt sorunuyla ilgili:

Kürtler, Barışa Emanet Olun,
Delila, Kürdistan Günlükleri.

1995 Mart'ı, Kuzey Irak Operasyonu’nu yöneten Hasan Kundakçı Paşa'yla...

Askerle de konuştum, PKK liderleriyle de...
Kandil'e de çıktım, Genelkurmay'a da,
MİT'e de gittim.
Cumhurbaşkanlarıyla da, başbakanlarla da konuştum.
Yalnız Ankara'da değil, Washington, Londra, Paris, Şam, Bağdat, Erbil ve Rojova'da Kürt sorunu, terör ve barış konularını izledim.
Her durakta demokrasi ve barış yollarında ne var ne yok yoklamaya çalıştım.
Bunca yıl içinde epeyce de hayal kırıklığına uğradım.
Ama artık daha fazla hüsran istemiyorum.

14 Mayıs 2013, 2.40, Türkiye'den sınır dışına çekilen ilk PKK gerilla grubuyla...


Evet, son zamanlarda iyimserliğim
ağır basmaya başladı.
PKK'nın silahları gömme
ve kendini feshetme kararını önemsiyorum,
Sıranın artık demokrasi ve özgürlükler düzenine
gelmekte olduğuna inanmak istiyorum.
Bu açıdan, 19 Mart darbesi sonrasında
yükselen demokrasi direnişi
umutlarımı besliyor.
Hadi hayırlısı...

1992 sonbaharı, Kürt lider Celal Talabani ile Irak Kürdistan’ında Şaklava’da

Hasan Cemal kimdir?

Hasan Cemal 1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1965 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1969 yılında Ankara'da haftalık Devrim dergisinde başladı. Yeni Ortam dergisi, Anka Ajansı ve Günaydın gazetesinde çalıştıktan sonra 1973 yılında Cumhuriyet gazetesine girdi. 1979 - 1981 yılları arasında Ankara Temsilciliği yaptı. 1981-1992 yılları arasında Cumhuriyet Gazetesini Genel Yayın Yönetmeni olarak yönetti. Cumhuriyet gazetesi Cemal'in yönetimindeyken 1986'da Sedat Simavi Ödülü'nü kazanarak "yılın gazetesi" seçildi. 

1992-1998 yılları arasında Sabah gazetesinin birinci sayfa yazarlığını yaptı. 1998'den 2013'e kadar yaklaşık 15 yıl boyunca Milliyet gazetesinde yazdı. Nokta dergisi 1989 Doruktakiler ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti köşe yazısı ödüllerini kazandı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2004 yılında da "Araştırma" ödülünü Hasan Cemal'in çalışmalarına verdi. 

28 Şubat 2013'te Milliyet'in manşetinde yayımlanan "İmralı Zabıtları"nın yayınını savunduğu için dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan'ın tepkisine hedef oldu. Milliyet yönetimi, "Başbakan'ı ve medya sermayesini sorgulamaktaki ısrarını" gerekçe göstererek yaklaşık 15 yıldır yazdığı gazetedeki köşesini kapattı. 

Milliyet ile yolları ayrıldıktan sonra yaptığı röportajlar ve kaleme aldığı yazılar, bağımsız internet gazetesi T24'te yayımlandı. Türkiye medyasının en etkili ve kıdemli isimlerinden olan Hasan Cemal, Mart 2013'ten beri T24'te yazıyor. Harvard Üniversitesi Nieman Gazetecilik Vakfı Louis M. Lyons Gazetecilikte Vicdan ve Dürüstlük Ödülü'nü "hayatı boyunca basın özgürlüğünü savunmak için gösterdiği çaba nedeniyle" 2015 yılında Hasan Cemal'e verdi. Cemal, Türkiye'de bu ödülü alan ilk gazeteci oldu. 

Bir dönem Bilgi Üniversitesi'nde "Medya ve Politika" dersleri veren Hasan Cemal'in yayımlanmış 14 kitabı, tarih sırasıyla şöyle: 

- Tank Sesiyle Uyanmak (1986)

- Demokrasi Korkusu (1986)

- Tarihi Yaşarken Yakalamak (1987) 

- Özal Hikâyesi (1989)

- Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım (1999)

- Kürtler (2003)

- Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim (2005)

- Türkiye'nin Asker Sorunu (2010)

- Barışa Emanet Olun (2011)

- 1915: Ermeni Soykırımı (2012)

- Delila - Bir Genç Kadın Gerilla'nın Dağ Günlükleri (2014)

- Çözüm sürecinde Kürdistan Günlükleri (2014)

- Hayat İşte Böyle Geçip Gidiyor (2018)

- Zamane Diktatörleri (2024)

Yazarın Diğer Yazıları

Ekrem Başkan'ın Kılıçdaroğlu hakkındaki duygu ve düşüncelerine katılıyorum

"Yapmayın, girdiğiniz yolun sonunda iktidarın koltuk değneği olmaktan başka bir paye yok"

Gerçek bir değil, bin yüzlüdür!

Gerçek kimsenin tekelinde değildir, doğrular sürekli sorgulanmalı ve beyin sloganların emrine verilmemelidir

CHP'de "butlan da yok, kayyım da yok!" diyerek direnme zamanıdır!

Zaman demokrasiye ihanet değil, hedef küçültüp demokrasi ve hukuk bayrağını daha da yükseltmek zamanıdır

"
"