15 Ocak 2024

Anayasa madde 83 ve dokunulmazlık

16 Haziran 1994 tarihinde, Anayasa Mahkemesi ulusal bütünlüğü ve devletin toprak bütünlüğünü hedef aldığı gerekçesiyle DEP’in kapatılmasına karar vermiştir

Anayasanın 83. Maddesinin ne olduğunu anlatmaya gerek yok ama geçmişti tanık olduğumuz tarihsel “yorumları” anımsamak yararlı olabilir.

Böylece nerelerden nereye geldiğimiz hakkında anayasal düzen, anayasal yorum, yetki ve görev gibi konularda hafızalarımızı tazelemiş olabiliriz…

Nereden nereye!  

1991 yılında meydana gelen bazı olayları hatırlayan çoktur.

1991 yılında yapılan erken genel seçimlerinin ardından DYP ve SHP ortaklığıyla Yedinci Demirel Hükûmeti (49. Hükûmet 20 Kasım 1991 - 16 Mayıs 1993) kurulmuş 20.11.1991’de Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından onaylanmıştır.

Dönemin Meclis Başkanı DYP'li Hüsamettin Cindoruk’tur.

1991 genel seçimleri sonucunda Sosyal Demokrat Halkçı Parti listesinden Diyarbakır milletvekili olarak TBMM'ye girmiştir. 6 Kasım 1991'de Mecliste 19. Yasama Dönemi için yapılan yemin töreninde Leyla Zana; Türkçe başladığı yemini Kürtçe tamamlar. Bu nedenle tepkiyle karşılaşır.

Bu arada birkaç yıl sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, DEP’in Anayasayı ve Siyasi Partiler Kanununu ihlal ettiği ve DEP üyeleri tarafından yapılan açıklamaların ülkenin bölünmez bütünlüğünü bozmaya yönelik olduğu gerekçesiyle, söz konuşu partinin kapatılması talebiyle 2 Kasım 1993 tarihinde Anayasa Mahkemesine başvurmuştur. 

16 Haziran 1994 tarihinde, Anayasa Mahkemesi ulusal bütünlüğü ve devletin toprak bütünlüğünü hedef aldığı gerekçesiyle DEP’in kapatılmasına karar vermiştir.

2 Mart 1994'te, TBMM Genel Kurulu'nda yapılan oylamada, Orhan Doğan, Hatip Dicle, Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve Mahmut Alınak'ın milletvekilliği dokunulmazlığı kaldırılmış, ertesi gün diğer 5 milletvekiliyle birlikte gözaltına alınmışlar, tutuklanmışlar ve DEP milletvekilleri hakkında 8 Aralık 1994'te yasadışı örgüt üyeliği suçundan 15 yıl hapis cezası verilmiştir.

Bu geçmiş olayların meydana geldiği yıllarda TBMM’ne gönderilen bir “fezlekenin” geri çevrilmesi ve iadesi de hatırlardadır…

Neden iade edildi?  

Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığı, 6.11.1991 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin yemin oturumunda bazı milletvekillerinin söz ve düşüncelerini esas alarak haklarında kovuşturma başlatıldığını Başbakanlığa bildirmiştir. Başbakanlık tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi 22 milletvekilinin yasama dokunulmazlıklarının kaldırılması için Meclis Başkanlığına “fezleke” gönderilmiştir.   

Meclis Başkanı tarafından incelenen fezlekeler hakkında Başbakanlığa görüş yazısı yazılır.

Meclis Başkanlığı yazısında; Savcılığın yetki ve görev yönünden soruşturmaya girişmekle kendisini doğal yargı dairesi kabul ettiği ve “böyle bir kovuşturmaya engel teşkil eden Anayasanın 83/1 maddesinde yazılı” milletvekillerinin sorumsuzluğu hakkındaki düzenlemeyi aşmak için ileri sürülen gerekçeler kabul edilmemektedir.

TBMM Başkanı; Anayasanın 83 maddesi hakkında Savcılık tarafından ileri sürülen iddiaların geçersiz olduğunu ve “bu olayda” Savcılığın Anayasanın 83. maddesinin uygulanamayacağı görüşünü kabul etmemektedir. 

Meclis Başkanına göre; Anayasanın maddeleri arasında değerler hiyerarşisi veya özel­genel hüküm ayrımı yapmak bilimsel ve uygulama yönünden mümkün değildir.

“Kaldı ki, yürürlükteki Anayasamız, Anayasa yorumunu yapma hakkını Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden bile esirgemiştir. Savcıların ve yargı organlarının ise Anayasa yorumu yapma hakkı ve görevi olmadığı kuşkusuzdur. Bu görev ve hak Anayasa Mahkemesinin tekelindedir.”

Bu nedenle Savcılığın Fezleke düzenleyip göndermesini “yetkisiz yorumla görevin aşılması” olarak gören Meclis Başkanlığı, yargı organlarının Anayasa kurallarının işlerliği ve uygulaması görevini taşıdıklarını, böyle bir yaklaşımın mümkün olmadığını ve devlet güçleri arasındaki görev bölümü ilkesinin ortadan kaldırılmaması gerektiğinin altı çizilmiştir.

Meclis Başkanının görüşüne göre; “yasama sorumsuzluğu, parlamenter sistemin temelidir. Bu kurum ilk defa, 1689’da İngiltere’de Avam Kamarası ile Kral arasındaki tarihsel bir mücadelenin sonucu "Bill of Rights" da güvence altına alınmıştır. İki yüz yıllık bir süreç içinde yayılmış, gelişmiştir.” 

Sonuç olarak “yasama sorumsuzluğu mutlaktır.”

Meclis Başkanı yasama sorumsuzluğunu kişinin korunmasına yönelik olmadığını, kamu düzeni ve yararı için tanındığı ve kişisel bir hak olmadığından milletvekilinin bu haktan vazgeçemeyeceği düşüncesindedir.

Siyasal inançları gereği bir Türk vatandaşı olarak fezlekede konu edilen eylemlere ve sözlere karşı olduğunu belirten TBMM Başkanı yazısını şöyle bitirmiştir:

“Bu karşıtlığım, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı sıfatının bana yüklediği tarafsızlık ilkesinden ayrılmam için bir neden olamaz.

Demokrasinin içeriğine ve Anayasaya aykırı fezlekeyi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve rejimin kimliğini savunmak amacı ve kararlılığı ile geri gönderiyorum.

İşleme koymuyorum

Gereğini rica ederim.”  

Dava dosyası (130 evrak) ve 22 Adet resimle birlikte Fezlekenin geri iade edildiği ve “işleme konulmamasına” kararı verilen dönemlerde oldu! 

Nerelerden nerelere geldik!

Yeniden inşa etmeye çalışacaklar! “Dokunulmazlık” ve “sorumluluğa” dokunacaklar!

Anayasanın 83. maddesinin serüveni henüz bitmedi…  

Yazarın Diğer Yazıları

İzinli ve izinsiz özgürlükler

"Özgür düşüncenin ve eleştirel aklın beşiği olabilen üniversitelerde akademik özgürlük, ancak ve ancak ifade özgürlüğü varsa; vardır"

Etkin ve etkili yargısal sistem kurmak

Her birey kendisi hakkındaki bilgileri kontrol edebilme hakkına sahiptir. Kişisel veriler kanunda öngörülen açık hâllerde ve ancak kişinin açık rızasıyla işlenebilir

Avukatın ifade özgürlüğü

Avukatların bu alandaki asli rolleri göz önünde bulundurulduğunda kendilerinden adaletin iyi yönetimine ve kamu güveninin sürdürülmesine katkıda bulunmalarını beklemek meşru bir beklentidir