12 Nisan 2024

Seçim sonuçları ve St. Petersburg soruları

İktidar ve cumhurbaşkanı yerel seçim sonuçlarından sonra nasıl davranacak, daha kapsayıcı ve paylaşımcı olacaklar mı? Bu sorulara doğru yanıt vermek için AKP’nin oylarının neden düştüğünü, CHP ve YRP’nin oylarının neden yükseldiğini iyi açıklamak gerekir

31 Mart 2024’te yapılan yerel seçim sonuçları için bir değerlendirme yapamadım. Çünkü bu seçimlerde oy kullandıktan kısa süre sonra Rusya’ya, St. Petersburg’a gittim. IX. St. Petersburg Uluslararası Ekonomi Kongresi’ne katıldım. Orada kaldığım bir haftada yazı yazamadım.

Hâlbuki yerel seçim sonuçları konusunda söyleyeceklerim vardı. Birincisi ekonominin, özellikle makroekonomideki gelişme ve beklentilerin seçmenin oyunu nasıl etkilediği üzerinedir. İkincisi seçimde ana muhalefet partisi CHP’nin aldığı oy oranı ile ilgilidir.  

Üçüncü bir konu da, St. Petersburg’a gittikten sonra, orada bana seçim sonuçları ile ilgili sorulan sorularla ortaya çıktı: Türkiye’de iktidar yerel seçim sonuçlarından sonra nasıl davranacak ve AKP iktidarını ne ölçüde paylaşacak?  

Bu soruyu soranlar arasında Azerbaycanlı, Britanyalı (İngiliz ve İskoç), Çinli, Yunan ve elbette Rus meslektaşlarımız vardı.  

Ekonomik gidişat ve seçim sonuçları

Ekonominin içinde bulunduğu durumun ve gelecekte beklenen durumunun hem genel hem yerel seçimlerde verilen oyları önemli ölçüde etkilediği düşünülür. Siyasi iktisatta bu konuda çok sayıda çalışma, açıklama vardır.

Bu bağlamda sloganlar bile vardır. ABD’de 1992 başkanlık seçiminde Bill Clinton’ın seçim ekibinin geliştirdiği “seçmen için önemli olan ekonomidir” (It’s the economy, stupid) deyişi veya sloganı çok bilinir.

Adolf Hitler’in 1922’deki bir konuşmasında, “Toplum için ekonomi ikinci derecede bir konudur” deyişi ve sonra iktidara gelişi, bazen ekonomik gidişatın seçimde etkisiz kaldığına örnek için kullanılır.

Hitler konuşmasının devamında “Dünya tarihi bize hiçbir toplumun ekonomi yoluyla büyük olmadığını gösterir” de demiştir. Hitler burada güvenlik ve devletin gücü konularını öne çıkarır. Ancak sonraki gelişmeler Hitler’i yanlışlamıştır.

Almanya’da 1921’de başlayıp 1923 sonunda biten hiperenflasyondan sonra, 1929’da küresel Büyük Buhran başlar. Buhranın da etkisiyle ABD’nin Almanya’ya 1919 sonrasında verdiği Dawes Planı yardımları 1930’da kesilir. Tüm bunların etkisiyle Alman ekonomisi çöküntüler yaşar.

Ekonominin hızla kötüye gitmesi, Almanya’da dönemin Weimar iktidarını çok zayıflatır. 1932’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Hitler ikinci en çok oyu almış, Nazi partisi ise parlamentoda (Reichstag) en çok koltuğu kazanmıştır.

Sefalet Endeksi ve Tüketici Güven Endeksi ekonomideki kötü gidişi yansıtan ölçütlerdir. Partilerarası seçmen kaymalarını gösteren Pedersen Endeksi de iktidar iktidar partisinden diğer partilere kayan oyların oranını yansıtır.

Bu endekslere bakarak, iktidar ve muhalefet partileri arasındaki oy dağılımı konusunda tahminler yapılabilir. Nitekim, Pedersen ve Sefalet Endekslerini kullanarak

14 Mayıs 2023 genel seçimlerinde iktidar partisi AKP’nin oylarının azalacağı, CHP oylarının ise yüzde 33’e varacağı öngörüsünde bulundum. Uygur (14 Nisan 2013).

Güven endeksleri ve seçim sonuçları

31 Mart 2024 yerel seçimleri için ise Tüketici Güven Endeksi değerlerine bakarak öngörülerde bulundum. Bu seçimlerde de AKP’nin oylarının azalmasını, CHP’nin oylarının artmasını bekledim. Uygur (29 Mart 2024).

AKP’nin oyları her iki seçimde de azaldı. CHP’nin oyları 14 Mayıs seçimlerinde yüzde 33’ün oldukça altında kalmıştı. Ancak 31 Mart seçimlerinde yüzde 38’e yaklaştı. Oyların değişim yönünü öngörmekle birlikte, oy oranlarını doğru kestiremedim.

Sözünü ettiğim endekslerden oy oranlarını kestimek zaten kolay değildir. CHP’nin kendisinin bile yüzde 30’u bir tavan olarak gördüğünü dikkate alırsak, bu parti için yüzde 30 üzerinde bir oy oranını söylemiş olmam önemlidir sanırım.

Tüketici güven endeksi sonuçlarına bakarak yerel seçimler sonrasında (öncesinde değil), iki yerde partilerin oy oranlarının değerlendirildiğini gördüm. Tüketici güven endeksinin aldığı değerlere ilişkin de iki soru aldım.

Şekil 1’de TÜİK anketinden elde edilen “Tüketici Güveni Endeksi”, “Hanenin Maddi Durum Endeksi” ve “Genel Ekonomik Durum Endeksi” değerleri yer alıyor. Dikkat edelim; endeks değerleri 0 ile 200 arasında olabilir.

 Kaynak: TÜİK

TÜİK anketine yanıt verenlerin tümü ekonomiye iyimser/olumlu bakıyorsa, şekildeki endeksler 200 değerini alır. Ankete katılanların yarısı iyimser/olumlu, diğer yarısı kötümser/olumsuz bakıyorsa, şekildeki endeksler 100 değerini alır. Ankete katılanların tümü kötümser/olumsuz bakıyorsa, endeksler 0 değerini alır.

Şekildeki endeks değerleri hep 100’ün altında olduğuna göre, kötümserler/olumsuzlar saysı iyimserler/olumlular sayısından daha fazladır. Örneğin, Güven Endeksi değeri 2024 Mart ayında 79,4’tür; öyleyse iyimserler/olumlular oranı yüzde 37.45, kötümserler/olumsuzlar oranı yüzde 62,55’tir. Yani, bir okurun yorumunda sorduğu gibi, iyimserler/olumlular oranı yüzde 79.4 değildir.

Bir de şu soru var; Şekil 1’deki endeks değerleri Ağustos 2022’den, Mayıs 2023’e kadar yükseliyor. Bu yükseliş, AKP iktidarının son döneminde ekonomide bir iyimserlik beklentisi mi yansıtıyor acaba?

Evet bir iyimserlik beklentisi var, ancak bu iyimserlik içinde daha çok iktidarın ve cumhurbaşkanının değişeceği beklentisi yatıyor. Yoksa, endeks değerlerinin seçimlerden hemen sonra hızla düşmeye başlamasını açıklamak zordur.

St. Petersburg soruları

Gelelim St. Petersburg’da AKP iktidarına ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ilişkin sorulan sorulara. İktidar ve cumhurbaşkanı yerel seçim sonuçlarından sonra nasıl davranacak, daha kapsayıcı ve paylaşımcı olacaklar mı?

Bu sorulara doğru yanıt vermek için AKP’nin oylarının neden düştüğünü, CHP ve YRP’nin oylarının neden yükseldiğini iyi açıklamak gerekir. Şu soruyu soralım; AKP oyları, geçici ve arızî nedenlerle mi düşmüştür? Örneğin, AKP oyları emeklilere düşük ücret artışı yapıldığı için mi azalmıştır?

Eğer böyle ise bu oy düşüşü bir süre sonra telafi edilebilir ve iktidar kaldığı yerden devam etmek ister. Bu durumda iktidarın ve cumhurbaşkanının daha kapsayıcı ve paylaşımcı olması beklenmez.

Ancak benim tahminim AKP’nin ve cumhurbaşkanının oyları kalıcı nedenlerle düşmüştür. Önceki yazıda da belirttiğim gibi, AKP ve cumhurbaşkanı artık Türkiye’yi yönetmekte yetersizdirler; üzerlerinde büyük yolsuzluk ve adaletsizlik yükleri vardır.

Yolsuzluk ve adaletsizlik konusu Türkiye dışında da yaygın olarak bilinmekte ve dile getirilmektedir. Yurt dışında en çok bilinen diğer konular ekonomiyle ilgilidir; enflasyon, TL’nin sürekli değer kaybı, gelir dağılımı bozukluğu, ihracat tıkanması, sınırlı sermaye girişi belirtilen konulardır.

Dış ilişkiler ve jeostrateji sorunları da iyi biliniyor. Türkiye, bu coğrafi konumuyla hemen her ticaret ve stratejik ülke gruplaşması içinde yer alabilmelidir. Bu potansiyeli vardır. Ancak dış politika konusunda yapılan yanlışlarla böyle bir sonuç alınamıyor.

Kısacası, cumhurbaşkanı ve AKP kalıcı ve temel nedenlerle oy kaybına uğruyorlar.  Bu nedenle anlamlı olanı, geri kalan dönemlerinde daha kapsayıcı ve paylaşımcı olmalarıdır. Ancak ne yapacaklarını şimdiden kestirmek zor.

YRP’nin oylarını yükseltmesi beklenen bir sonuçtur. Bir iktidar yönetmekte yetersiz ve başarısız olmuşsa, kendisinden daha radikal ve genellikle daha sağda olan siyasi grupların oyları yükselir. Bunu son olarak Arjantin’de ve Avrupa’da gördük.

CHP’nin oylarının yükselmesi, daha demokratik bir Türkiye’yi yönetebilecek tek siyasi parti olmasıyla yakından ilgilidir. Eğer yönetmede daha iyi ve başarılı olacak izlenimi verirse, CHP’nin oyunu daha da yükseltmesi beklenir.

Bayramınızı en iyi dileklerle kutlarım.

Kaynaklar

Uygur, Ercan (14 Nisan 2023) “Ekonomi ve seçmenin parti değiştirmesi”, T24

https://t24.com.tr/yazarlar/ercan-uygur/ekonomi-ve-secmenin-parti-degistirmesi,39565

Uygur, Ercan (02 Haziran 2023) “’Babalar’, ekonomi ve seçimler”, T24

https://t24.com.tr/yazarlar/ercan-uygur/babalar-ekonomi-ve-secimler,40255

Uygur, Ercan (29 Mart 2024) “Yerel seçimler mikro ve statik midir?”, T24

https://t24.com.tr/yazarlar/ercan-uygur/ekonomi-ve-secmenin-parti-degistirmesi,39565

Ercan Uygur kimdir?

Türkiye'nin önde gelen ekonomistleri arasında yer alan Prof. Dr. Ercan Uygur, 1969'da ODTÜ'yü bitirdi. Mezuniyetinin ardından Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) 'uzman yardımcılığı' sınavına girdi. Ancak, Uygur'un da aralarında olduğu sınavda başarılı olan üç kişi göreve başlatılmadı.

Uygur, daha sonra sınavına girdiği Maliye Bakanlığı'nda göreve başladı. Bir yıl sonra iki yıllık lisansüstü öğrenim bursu için OECD'ye yaptığı başvuru, davet edildiği mülakatın ardından kabul edildi. İngiltere Warwick Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimi aldı. Doktorasını East Anglia Üniversitesi'nde yaptı; bu sırada bir yıl 'ekonometri' dersi verdi. 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) İktisat ve Maliye Bölümü'ndeki 'ekonometri' kürsüsünde asistanlık sınavına girdi; aynı yıl bu kürsüde göreve başladı.

Doçentlik çalışmaları için 1981'de dokuz aylık Norveç Hükümeti bursu ile bu ülkeye gitti, Prof. Dr. Leif Johansen ile çalıştı. Türkiye'deki doçentlik sözlü sınavının yapılacağı gün, 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanunu ile iki jüri üyesi, Prof. Dr. Tuncer Bulutay ve Prof. Dr. Nuri Karacan üniversiteden uzaklaştırılınca yapılamayan jüri toplantısı yedi ay sonra gerçekleştirilebildi. 12 Eylül 1980 darbesini izleyen süreçte üniversiteden uzaklaştırılan Türkiye'nin önde gelen iktisatçılarından Prof. Bulutay'ın "Bizleri temsilen Mülkiye'de kalacaksın" dediği Uygur, 1983'te 'doçent' unvanını aldı.

1988'de Fulbright bursu ile ABD'ye gitti, Prof. Dr. Lawrence Klein ile LINK projesinde çalıştı. 1989'da 'profesör' unvanını aldı. 1994-2012 döneminde Koç Üniversitesi'nde yaz dersleri verdi.

Mülkiye'den 2010 sonunda erken emekli oldu. Mülkiye'de öğretim üyesiyken şu kurumlara danışmanlık yaptı: - İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (1986-1994) - Wharton Econometric Forecasting Associates (1988-1991) - T. C. Merkez Bankası (1988-1993 ve 1997-1998) - Devlet İstatistik Enstitüsü, TÜİK (1990-1996) - ILO / Uluslararası Çalışma Örgütü (proje danışmanı, 1990) - T. C. Hazine Müsteşarlığı (proje danışmanı, 1992-1993 ve 1997-1999) - Dünya Bankası (proje danışmanı, 1999, 2002, 2009, 2010-2011) - Birleşmiş Milletler ECE (proje danışmanı, 1999-2000) - Third World Network (2009)

Yeni Yüzyıl gazetesinde köşe yazarlığı (1995-1998), Mülkiye'de İktisat Bölümü Başkanlığı (1996-2008), Ankara Üniversitesi Bilim Kurulu üyeliği (2002-2010), Türkiye Ekonomi Kurumu Başkanlığı (2003 -2019), Ekonomi-Tek dergisi editörlüğü (2012-2020), Uluslararası Final Üniversitesi Rektör Yardımcılığı ve İİBF Dekanlığı (2016-2021) yaptı.

2011'de Uluslararası Ekonomi Birliği (IEA) Danışma Kurulu üyeliğine seçildi, bu görevi halen devam ediyor. 2012'de Kyoto Ödülü Danışma Kurulu üyeliğine davet edildi; editörlüğünü yaptıkları dahil olmak üzere Türkçe ve İngilizce 12 kitabı yayımlandı, 50'nin üzerinde bilimsel makale yazdı. Eylül 2021'den itibaren, Mülkiye'den öğrencilerinin kurup yönettiği T24'te köşe yazısı yazıyor. Prof. Dr. Ercan Uygur, 38 yıllık üniversite hayatını; 18 Mayıs 2017'de davet edildiği Mülkiyeliler Birliği Çarşamba Söyleşileri'nde Prof. Dr. Tuncer Bulutay'ın konuşması için koyduğu başlıkla özetliyor: "ODTÜ'de Öğrenci, Mülkiye'de Hoca…"

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Faiz kararı ve döviz kuru

TCMB, 500 baz puanlık artışın etkisini “bekleyip görelim” mi dedi? Hangi değişkene, değişkenlere etkisini bekleyip görecekti? Zaten bakabileceği göstergeler yok mu?

Uluslararası ticarette sınırlamalar ve Çin-Rusya gruplaşması

Şimdilerde tartışmayı ve çelişkiyi yoğunlaştıran iki gelişme yaşanıyor. Birincisi, yine başkan seçilmeye çalışan Trump’ın, seçilirse, ABD’nin Çin’den yaptığı tüm ithalata yüzde 60 vergi uygulayacağını açıklaması. İkincisi, ABD Hazine Bakanı Janet Yellen’in Çin’i ziyaret edip şöyle bir uyarıda bulunması

St. Petersburg’da farklılaşma ve sovyet devrimi izleri

SPEC-2024’ün başladığı günlerde, finansın en önde olduğu iktisat dünyasında konu şuydu: ABD faiz oranı Euro Bölgesi ve diğer bölgelerdeki faize göre yüksek kalacak mı?