03 Eylül 2023

A.I Sophia’yı nasıl bilirsiniz?

Sophia, yapay zekâ mühendisliğindeki sektörel erkek dominasyonun bir sonucu da denebilir

“Yapay zekâ robot Sophia’ya Tarihi Ayar” minvalindeki başlıklar sosyal medyada önümüze düşerken Goethe’nin meşhur ”İnsan kendini yalnızca insanda tanır” sözü zihnimde belirdi. Goethe, bir gün A.I (yapay zekâ) ile girilebilecek bu diyalog benzeri sahneleri tahayyül etmiş midir, diye düşündüm.

Video hakkında yapılan eş zamanlı capsler, yorumlar ve klipler de, bir diğer insan yapımı teknoloji alameti farikası internet, fiber optik kabloları, uyduları, bedelini ağır ödediğimiz buçuklu G’leri ve kablosuz (WiFi) alıcılarıyla ışık hızında ekranlara ulaştı. Işık hızı derken mecazi anlamda tabii, yoksa bugüne kadar kaydedilmiş en yüksek WIFI hızı saniyede 319 terabit ve güncel en hızlı internet hızına sahip ülke Singapur 2022 verileriyle.

Konuya geri dönersek, Sophia diyaloğuyla ilgili dikkatimi çeken yegâne yorum Mercan Dede’ninkiydi.  Kanada’da yaşayan sanatçı, humanoid (insansı) robot Sophia’yla programın sunucusu arasında geçen diyalogdaki güç-kontrol ilişkisi ve insanın kendini her şeyden üstün görmeye dair kibrinden bahsetmiş ve sunucunun Matrix filmini çok yanlış anladığının altını çizmişti. Sûfi sanatçının bu yorumuyla, aklımdaki  Goethe cümlesine “İnsan insanın aynasıdır” sözünün eklenmesi bir oldu ve “İnsan kendini A.I’de de tanır mı?” diye düşünmeden edemedim.

Sonuçta, robot Sophia kendini geliştirebilme, öğrenme ve biz fanilerin çoğu zaman aksine deneyimlediklerinden sonuç/ders çıkarma ve tepkileri aynayabilme gibi yeteneklere sahip bir teknolojiydi. Yani Sophia kibirliyse asıl kaynağı kimdi? Ya da Sophia aşık olmak istemiyor, insanların ona duygusal sorular yöneltirken hayal kırıklıkları ve gözyaşlarından bahsetmediğini dile getirdiği için kınanıyor; “Önemli olan güçtür” dediği için kibirli bulunuyorsa, bu cevapları nasıl verdiği sorusunun cevabına bakmak gerekmiyor muydu? 

Diğer bir deyişle, Sophia bu cevapları verirken insanlığın biricik ortak enformasyon/bilgi kaynağı web üzerinden arama yaparak ve bilgi arkeolojisi yoluyla, medeniyetimizin temel taşlarını döşeyen bilim, sanat, edebiyat, sosyoloji, felsefe metinleri, mutlaka okunması salık verilen dünya klasikleri, tüm zamanların gelmiş geçmiş en iyi yazarları ve şairlerinin başyapıtlarından derleyerek oluşturmuyor muydu?

Ya da bu kadın görünümlü insansı robot nasıl oluyor da bir bilimkurgu filmi üstünden erkek sunucunun böbürlenerek erbilmişliğine (mansplaining) maruz kalıyordu, önünde sonunda insan yapımı ve insan kolektif birikimini kullanan bir teknolojik makineydi söz konusu olan.

"Neden kadın olarak tasarlanmıştı?" sorusunun cevabına gelince bir kaç farklı açıdan cevaplamak mümkün bu soruyu. Öncelikle, ilk insansı robotlar, insanlara daha tehlikesiz ve cana yakın gelmeleri sebebiyle kadın ve çocuk formlarında tasarlanmış. Ayrıca, A.I robot üretim tasarım alanında çalışanların ekseriyetle erkek oluşu ve bu alanda yapılan anket sonuçları, erkeklerin robotları karşı cins olarak tasarlamaya karşı yarı bilinçli bir istek duyduğu yönünde. Sophia, yapay zekâ mühendisliğindeki sektörel erkek dominasyonun bir sonucu da denebilir özetle.

Bir asır önce, 1900’lerin başında, İtalya’yı kadınsılıktan kurtarmak için Süper Makine İnsan (Ubermench) kavramına yönelen birinci dalga Fütüristlerin, makine insan birlikteliğini, hızın erotizmine kapılıp motorun cinsel çekiciliğini kadınlara yeğlediği manifestoları Fütürizm etkisiyle bir ülkenin Dünya Savaşı’na girmesinde etkin rol oynayacak kadar baskındı.

Yaşadığımız yüzyılda, teknoloji de cinsellik de robot da başka şeyler söylüyor. Örneğin önümüzdeki ay, bu konuların uluslararası düzeyde tartışılacağı "Cinselliği Yeniden Düşünmek" temalı “Robotlarla Aşk ve Seks Kongresi” var. Ama bu yüzyıl farklı her ne söylüyorsa Fütüristler’den bize miras kalan hız, artarak hayatlarımızda baki. O yüzden son sürat akıp giden zaman karşısında yapay zekâya, muhatabınıza ya da  kendinize, doğru sorular soruyor olmanız dileğiyle...

Bengi Başaran kimdir?

Bengi Başaran 1982’de Adana’da doğdu. Tarsus Amerikan Koleji’nden 2000 yılında mezun oldu. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünü bitirdi.

Yüksek Lisans eğitimlerini Marmara İletişim Bilişim, İstanbul Teknik Üniversitesi Bilim, Teknoloji ve Toplum ve Maastricht Üniversitesi’nde ’yirminci yüzyıl sanatında teknoloji algısını’ inceleyen teziyle tamamladı. İTÜ Sanat Tarihi’nden doktora derecesiyle mezun oldu.

Stüdyo İmge/ Era yayıncılık bünyesinde yayıncılığa başladı. Yeditepe Üniversitesi GSF Sanat Yönetimi bölümünde araştırma görevlisi olarak çalıştı. Çağdaş sanatın küratoryel süreçleri, yerli ve uluslararası kültürel ağları, çağdaş sanat yazını alanlarında yer aldı.

Kadın ve cinsiyet çalışmaları eksenli yazıları ve akademik makaleleri, çeşitli mecralarda yayınlandı. Kadın İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği, Toplum Gönüllüleri Vakfı, BAYETAV, İstanbul Kent Konseyi, Kadın Meclisleri gibi sivil toplum kuruluşlarıyla ortak çalışmalarını sürdürmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları

Kod adı: Anne | Annelik üzerinden kadına yüklenenler

Eşitlikçi toplumsal cinsiyet politikalarının yetersiz kaldığı, anneyi ayaklarının altını öperek kutsarken anneliğe sığınarak kadının hayatını her alanda güçleştiren hatta hayatını alan ve soyu babaya temelleyen patriyarkal bir toplumda, anne olmayı tercih etmiş ve etmemiş her kadın her gün cesaretinden ötürü kutlanmayı hak ediyordur mutlaka. Anneler günü kutlu olsun!

Ötekinin ötesinde ötekileşmelerimizle ‘Poor Things’

Postmodern Frankeştayn Bella’nın doğurmadığı bebeğinin beyniyle hayata dönerken arzuladığı şekilde yaşayan bir kadına dönüşmesinin yarattığı ötekiliğin etrafında, nazik toplum ikiyüzlülüğü ve politik doğruculuğun herkesi nasıl ötekileştirecek bir yön bulduğunu masalsı bir hicivle izliyoruz

Kadınlarla, kadınlar için, kadınlara dair

Mor Dayanışma'nın kuruluşunun onuncu yılında ilkini gerçekleştirdiği Enternasyonal Feminist Mücadele Deneyimleri Sempozyumu, bağımsız feminist kadın örgütlenmelerinin sesini dünyanın farklı yerlerinden yaklaşımlarla duyurabilen kadının toplum, aile, iş yaşamındaki haklarının kazanımı ve korunması, sosyal ve siyasal alandaki yeri ve temsilinin geleceğine dair ortak bir yol haritası belirlenmesi açısından önemli oldu