26 Mayıs 2025

Bence son dönemin en büyük hayal kırıklığı

Önce belli bir ilginçlik uyandırarak başlayan film, sonradan öylesine karmaşık ve inanılması zor bir anlatıya dönüşüyor... Çok ukala bir senaryo; korku ögesine tarihi ve bilimselliği katmayı denemiş

KEFENLER

X 1/2

(The Shrouds)

Yönetmen ve senaryo: David Cronenberg
Görüntü: Douglas Koch
Müzik: Howard Shore
Oyuncular: Vincent Cassel, Diane Kruger, Guy Pearce, Sandrine Holt, Elizabeth Saunders, Jennifer Dale, Jeff Young, Eric Weinthal

Kanada filmi, 2025

İşte 2024 yılında Cannes Film Festivali’nin bir bölümünde gösterilen ve basını ikiye bölen kendine özgü bir film... Her açıdan özgün ve özgün olmayı deneyen, içinde korkudan gerilime, aşktan dehşete birçok unsur barındıran bir yapım. Son İstanbul Film Festivali’nde de yer almış. Ama kendi adıma hemen söyleyeyim, bende yarattığı temel duygu açık ve kesin bir nefret oldu. Ki benim sinemaya bakışımda bu çok nadirdir!.. Bu açıdan uzun bir yazı değil, daha kısa ve derli toplu bir yaklaşım seçeceğim.

2 saatlik bu Kanada filmi bize Karsh adlı, 50 yaşında bir iş adamını tanıtıyor. Karısının ölümü onda bir şok etkisi yaratmıştır. Ve bu onu yepyeni bir sistem icat etmeye sevketmiştir. GraveTech adlı bu sistem insanlara kaybettikleri eşleriyle mezarlarının içinde birleşmeyi mümkün kılmaktadır. Bir açıdan dijital bir mezarlık... O da eşiyle mezarının içinde yeniden buluşmaya karar verir. Sanki ceset röntgenciliğiyle bir kavganın içine girerler. Bu arada özellikle kadınların bedenleriyle oynanır, onlara eziyet çektirilir. Böylece kadınların bir tapınma unsuru haline getirilmesiyle onlara işkence edilmesi de garip biçimde buluşur.

Bu arada filme Musevi ahlâk ve gelenekler de girer. Yahudilere göre bedenler yavaş yavaş ayrışmalıdırlar. Görkemli bir Yahudi mezarlığı da hikâyenin bu ilginç dinsel ögesini güçlendirir.

Ama bir gece tüm mezarlar genel bir saldırıya uğrar. Ve Karsh bu işin peşine düşer. Arada Viking adetleri anımsanır; evde devasa bir köpek beslenir; işin içine dönem gereği yapay zeka karışır. Aile kaçıp Kanada’ya kapak atmayı gitmeyi bile becerir.

Önce belli bir ilginçlik uyandırarak başlayan film, sonradan öylesine karmaşık ve inanılması zor bir anlatıya dönüşüyor... Çok ukala bir senaryo; korku ögesine tarihi ve bilimselliği katmayı denemiş. Ama hiç becerememiş denebilir. Hele o iki saatlik uzunluğuyla... Bu artık bir science-fiction (bilim-kurgu) peşinde, ama ölümcül, uğursuz, marazi, karanlık yanları en üste çıkan bir filmdir.

Yönetmene gelince... David Cronenberg 1943 doğumlu Kanadalı bir yönetmen. Ama oyunculuğu da var; hem de en ciddi biçimde... 60’ların sonundan itibaren yönettiği filmler arasında Kuduz, Sinek, M. Butterfly, Örümcek, Şiddetin Tarihçesi, Tehlikeli İlişki, Cosmopolis, Yıldız Haritası, Geleceğin Cinayetleri gibi filmler var. Bunun son filmi olacağını ve artık bırakacağını söylemiş.

Oyunculara gelince... Karsh’ı oynayan bir dönemin jönü Vincent Cassel hayli yaşlanmış ama idare ediyor. İncecik kalmış bedenini bizlere açıkça teşhir ederek... Ama merak etmeyin: hanımlar da aynı muameleye uğrayacaklardır!.. Ölmüş karısı Becca’yı oynayan Alman-İngiliz karışımı Diane Kruger, güçlü yan karakter Maury’yi oynayan, son dönemin çalışkan aktörü Guy Pearce de yeterince iyiler.

Ama yineleyeyim. Son dönemde beni en çok sıkan ve içine giremediğim film oldu bu... İddialı olduğu ölçüde zırvalayan; bekleneni hiç veremeyen... Yine de görmek isteyen varsa, buyurun efendim!...

Not: Sevgili okurlarım. Son günlerde bilgisayarımda büyük sorunlar oldu. Bunun için filmleri yazıp yollayamadım. Şimdi onarım dönemindeyiz. Umarım ki eskisi gibi rahatça yazıp yollamaya devam edebileceğim. İnşallah!..

Atilla Dorsay kimdir?

Atilla Dorsay. 1939 İzmir, Karşıyaka'da doğdu. Çocukluğu zor savaş yıllarında geçti. O yıllardan her şeyin karneyle alındığını, radyolardan yayılan savaş haberlerini ve ilk sinema deneyimlerini oluşturan savaş üzerine filmleri hatırlıyor.

10 yaşındayken ailesi sırf onu Galatasaray Lisesinde okutabilmek için İstanbul'la göç etti. Böylece Fransız kültürüyle yetişti.

Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) mimarlık okudu. Hayatta her koşulda koruduğu estetik bakışını bu temele borçlu olduğunu söyler.

Rehberlik, gazetecilik ve eleştirmenlik yaptı.

1966'da başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını 27 yıl boyunca sürdürdü.

Bu aralıkta Leman Dorsay'la evlendi. İki çocuk ve üç torunu oldu.

Sonraki yıllarda Cumhuriyet'ten kendi isteğiyle ayrıldı. Kısa bir süre için Milliyet'te devam eden ve hâlâ süren dergi yazarlığı yaptı.

Yeni Yüzyıl'da yepyeni bir gazeteyi yaratmanın keyfini yaşadı. Daha sonra Sabah gazetesinde devam etti. Buradan kendi deyimiyle, "ilkesel bir tavırla" ayrıldı: Bir yazısında, (Emek Yoksa Ben De Yokum) okuruna Emek sineması üzerine verdiği bir sözü tutmak için.

Dorsay, 2013'ten beri, "Özgür, serbest, hiçbir konu, yer ve zaman kısıtlamasına tabi olmadan... Ama artık maaşsız!.. Ve çok yakında tam on yılını dolduracak olan..." sözleriyle işaret ettiği T24'te yazıyor.

Dorsay'ın kültür-sanata dair birçok alanda çabaları oldu. İKSV'de çalışıp yıllar boyu İstanbul Sinema Festivali'nin kadrosunda yer aldı. Dünya çapında sayısız ünlüyü basın toplantılarında sundu, söyleşiler yaptı, fotoğraflarını çekti.

TRT'de, hem haftalık müzik programları yaptı, hem de filmler sundu. Özellikle sinemanın 100. yılının kutlandığı 1995 yılı ve sonrasında sayısız klasiği Murat Özer, Alin Taşçıyan, Müjde Işıl gibi genç meslektaşlarıyla birlikte tanıttı.

Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttü. Ödül gecelerini özenle seçilmiş sunucular ve müzisyenlerle sundu. Yine kendi sözleriyle; "zamanı geldiğinde tüm bu görevleri genç arkadaşlarına bırakmayı da ihmal etmedi".

Dorsay'ın en büyük üretimleri kitapları. 1970'lerden itibaren eleştirisini yazdığı tüm filmleri Türk ve yabancı sinema olarak tasnif ederek pek çok kitapta topladı. Bu kitaplar, son 50 yılın bir dökümü niteliği taşıyor.

Aynı zamanda İstanbul, Beyoğlu, şehircilik; biyografiler (özellikle Türkan Şoray ve Yılmaz Güney), söyleşiler, seyahat notları, hikâye, hatta şiirler de yazdı.

Müzik merakını görkemli bir arşivle birlikte sunduğu bir eser yayımladı. Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adıyla yayımlanan bu kitap, 20. yüzyıl pop-müzik tarihini anlatıyor.

Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar adı kitabı Eylül 2022'de yayımlandı.

Kitaplarının sayısı şimdilerde 60'ı aştı, ama daha sayısız projesi var. T24 Yazıları -Pandemi Günlerine Doğru: Sanat ve Siyaset Ekim 2023'te, "Unutulmaz İnsanlarımızla Konuşmalar" ve "Benim Sevgili ‘6 Silahşörler’im" 2024'te okurla buluştu. Ardından daha birçoğu da gelecek. Kendisinin dediği gibi "Allah kısmet ederse!.."

 

Yazarın Diğer Yazıları

İnanılmaz bir kadronun içinde kaybolduğu bir film

'Fenike Planı', olasılıkla şimdiye dek izlediğim en absürt film! Tüm o parlak oyuncular mekanik biçimde, sanki kurulmuş kuklalar gibi konuşuyorlar. Böylesine bir kadroyu neredeyse kuklalara dönüştürmek ne kadar başarıysa…

Bir zamanlar, karate ve kung fu moda iken…

Karate Kid efsaneleri hayli özgün bir film olarak karşımızda, çoktan unuttuğumuz bir sporu ve onun temsil ettiği farklı ve egzotik bir kültürü bize hatırlatıyor. Ayrıca bir kültürler arası bir aşk öyküsü ve bir savaş gösterisi…

Bir müzikal yoluyla Yunan kültürüne uzatılan köprü

'Stelios', değişik bir müzikal belgesel: Hem o bitmeyen Akdeniz manzaraları hem de o birbirinden güzel şarkılar. Ve de bizi belki yeniden komşu ülke ile yaklaştırabilecek olan…

"
"