07 Mayıs 2025

Rusya modeli mi, muz cumhuriyeti modeli mi?

Devlet adına silah kullanmaya açık çek şeklinde yetki verdiğiniz kimseleri iyi denetleyemezseniz sonradan size kontrol edemediğiniz çeteler olarak geri döner. Sonunda rüzgâr eken fırtına biçer!

Rusya modeli mi, muz cumhuriyeti modeli mi?

Son yerel seçimlerden ülkenin birinci partisi olarak çıkan ana muhalefet partisi liderine yapılan saldırının siyasi boyuttan bağımsız biçimde salt idari ve hukuksal boyutuyla da irdelenmesi ve tartışılması gerekiyor.

Saldırganın geçmişi, saldırı öncesinde Sayın Özel’i bir süre izlediği ve öncesinde de Ekrem İmamoğlu’na saldırı hakkında ihbarda bulunması gibi olgular, saldırının bireysel ve spontane olmayıp, planlı olduğu izlenimi veriyor.

Ülkenin birinci partisi konumundaki ana muhalefet liderine böylesine bir saldırı yapmanın öyle münferit biçimde yapılabileceğine inanmak zor.

Bu saldırı akla hemen bir “torbacı”ya havale edilen eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş cinayetini getirdi.

Sayın Özgür Özel de zaten bence bu saldırıyı çok doğru şekilde okudu ve kendisine yapılan bir sindirme ve korkutma girişimi şeklinde derin yerlerden organize bir mesaj olarak yorumladı.

Organize edenlere de cesaretle meydan okudu.

Zaten yeterince cesur olmayan bulunduğu konumun hakkını veremez.

O da yapılması gerekeni yaptı bence.

Rusya modeli mi, Güney Amerika “muz cumhuriyeti” modeli mi?

Devletin derin dehlizlerindeki illegal oluşumlar tarafından organize suç üretilmesinde hangisi daha vahim?

Bu tür suçların yukarılardan tek bir merkezden planlanması mı?

Yoksa derin dehlizlerden kafasına göre hareket eden birden fazla oluşumun denetimsiz biçimde ve kendi inisiyatifi ile bu tür suçlar işleyebilmesi mi?

Özellikle de muhalefeti susturmak ve etkisizleştirmek adına bu tür illegal pratiklerin en üst seviyelerden tek bir merkezden organize edilmesinin “norm” olduğu Rusya modeli mi uygulanıyor?

Yoksa birbirinden bağımsız hareket eden hatta birbirleriyle rekabet eden bazı devlet görevlileriyle mafya ortaklığından oluşan denetimsiz birden çok “hücrenin” kafasına göre takıldığı Güney Amerika “muz cumhuriyeti” modeli mi geçerli?

Hangi model uygulamaya konulduysa, ikisi de birbirinden vahim.

Ülkenin geldiği nokta içler acısı gerçekten.

İşin doğrusu her ülkenin devlet yapılanması içinde yönetsel ana çatısını yani “ana yapısal eksenini” korumayı ve “eksen kaymasını” engellemeyi ana görev edinen “derin oluşumlar” bulunur.

Bulunması da doğaldır.

Demokratik ülkelerde bu derin oluşumlar devleti korumak adına “çizmeyi aşmadığı” ve kamusal menfaati gözetme amacı dışına çıkarak “kişisel menfaati” gözetecek şekilde deformasyona uğramadığı sürece sistemde tolere edilir.

Sorun şu ki demokratik kurumların özümsenmediği ve özellikle de basının, yargının ve sivil toplumun işini layıkıyla yapmadığı bazı ülkelerde bu tür “derin oluşumlar” kolaylıkla “zıvanadan çıkabiliyor” ve deformasyona uğrayabiliyor.

Bunların deformasyona uğradığı anda sistemden devre dışı bırakılması için etkin mekanizmaların çalışmadığı ülkelerde devlet destekli çeteleşme büyük risk haline geliyor.

Geçmişte “Susurluk” gibi örnekler dahil bizde de yaşanan ve sürpriz olmayan şeyler.

Devlet adına silah kullanmaya açık çek şeklinde yetki verdiğiniz kimseleri iyi denetleyemezseniz sonradan size kontrol edemediğiniz çeteler olarak geri döner.

Sonunda rüzgâr eken fırtına biçer!

Son olayda da Sayın Özgür Özel’e destek olmak ve cesaret vermek her demokratın görevi olmalıdır.

Ali D. Ulusoy kimdir?

Halen Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı Başkanı ve öğretim üyesi olan Prof. Dr. Ali D. Ulusoy, 1968 yılı Mersin Mut doğumludur.

Öğretim üyeliği yanında EPDK Hukuk Dairesi Başkanlığı, BDDK Hukuk Danışmanlığı, Başbakanlık Bilgi Edinme Kurulu Üyeliği, TOBB-ETÜ Hukuk Fakültesi kurucu dekanlığı ve İzmir Yaşar Üniversitesi rektör yardımcılığı gibi idari görevlerde bulunmuştur.

ABD Los Angeles California Üniversitesinde (UCLA) iki yıl (2006-2007; 2017-2018) misafir öğretim üyesi olarak kalmıştır. 2011-2014 arası üç yıl Danıştay Üyeliği yapmış ve kendi isteğiyle ayrılıp üniversiteye dönmüştür.

Uzmanlık alanları: İdare hukuku, İdari yargı, Ekonomik kamu hukuku, İdari yaptırımlar, İnsan hakları, Devlet-din ilişkileri.

Lisans: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi. Yüksek Lisans: Fransa Bordeaux Üniversitesi. Doktora: Fransa Bordeaux Üniversitesi. Doçentlik:2002, Profesörlük: 2008.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Merkezi sınavlar doğru ölçüyor mu?

Uzun yıllardır salt kendi çabaları ve yetenekleri ile iyi üniversitelere girebilen “Anadolu çocukları” bulunuyorsa, bu fırsat eşitliğini rahmetli Altan Günalp’ın dizayn ettiği ÖSYM’ye borçluyuz. Ne var ki günün sonunda gelinen noktada soru hazırlama kalitesinde gözlemlediğimiz düşüş, korkarım bu güzide kurumun prestijini ve Cumhuriyet’in fırsat eşitliği fonksiyonunu tehdit ediyor gibi

Merkeziyetçilik mi, yerelleşme mi daha iyi?

Yeni bir kanunla belediyelerin zaten yetersiz olan yetkilerinin önemli bir kısmı merkezi idareye veya merkezin emri altındaki vali ve kaymakamlara aktarılırsa, bu durum çok açık ve net biçimde Anayasa m.127 ile konulan temel kurala aykırı olur

Türk milliyetçilerinin derin çelişkisi

Siyasette artık kitleleri “milliyetçilik” ve “dindarlık” masalları ile uyutma olanağının kalmadığı ve gelecek seçimlerin tehlikede olduğu görülünce, ağızlarına bir parmak bal çalınarak oy devşirilecek tek alternatif oy deposu olarak Kürtler göze kestirilmiş gibi

"
"