Moda dünyasının en prestijli etkinliği Haute Couture (Yüksek Terzilik) geleneğinin önemli temsilcilerinden olan Yves Saint Laurent, 2008 yılında hayatını kaybetmişti. Şıklığın, kalitenin ve modern anlayışın temsilcisi olan markası ise ölümünden önce, Gucci Grubu (PPR) tarafından satın alınmıştı.

Yves Saint Laurent'ın yaşamı boyunca giydirdiği ve yakın dostluk kurduğu starlardan en önemlisi şüphesiz Fransız aktris Catherine Deneuve olmuştur.

Deneuve, yaşamı boyunca modacıya sadık kalmış ve markanın temsilcisi olmuştu.

Hassas ruhu ve kırılgan karakteri ile tanınan Saint Laurent'ın yakın dostluk kurduğu starlardan birisi de Blues müziğin temsilcilerinden olan "Siyah Diva" lakaplı Diana Ross'du şüphesiz. 1980'li yıllarda Ross, "Femme Saint Laurent" (Saint Laurent Kadını) olarak anılıyordu. 

1990 Körfez krizi sonucunda krize giren lüks dünyasının ünlü markaları Lwmh, Ppr gibi dev şirketler tarafından paylaşılmış, büyük markalar yaşamını sürdürmeye devam ederken, bazı markalar moda arenasından silinmişti.

Yeni bir döneme adım atan moda dünyasında değişim, genç tasarımcılara şans verilerek "Star Yetenek" sistemine geçilmesi ile oldu. 

Yıllar içinde birçok genç tasarımcının (Albert Elbaz, Tom Ford, Stefano Pilati, Hedi Sliman) geçtiği Saint Laurent koltuğuna 2016 yılında atanan Anthony Vaccarello'nun bu özel dostluğa ithafen Diana Ross'un kapısını çaldığı kanısındayım. 79 yaşındaki "Siyah Diva" lakaplı Diana Ross, ilk tanıtım spotlarında marka kimliğinin kodlarından afro saçları ve omuzlarını açıkta bırakan siyah bir elbise ile müthiş bir siluet sergiliyor.

Devamlı değişimle eş değer olan moda sisteminde, markaların tanıtım spotlarında tanınmış kişiliklere yer vermesi sıkça başvurulan bir yöntem.

Vacarello, hem büyük Ustası Saint Laurent'a, hem de 79 yaşında hâlâ dimdik ayakta duran bir sahne sanatçısına atıfta bulunarak dünya basının gündemine oturmuş oldu.

Lise yıllarında, içgüdüsel olarak başlayan caz müziğine karşı olan ilgim, Paris'e talebe olarak gittikten sonra tutku haline gelmeye başlamıştı.

Duke Ellington, Charlie Parker, Miles Davis, Nina Simone, Ray Charles, Chet Baker gibi caz dehalarını keşfediyordum. Sarah Vaughan ve Billie Holyday bugün bile hâlâ keyifle dinlediğim sesler arasında yer alıyor.

Billie Holyday'den etkilenerek şarkıcılığa Diane Ernestine Earle, Diana Ross ismini alarak kariyerine The Supremes grubunda başlamış, 1969 yılında ise ilk solo albümünü çıkararak müzik dünyasında ünlenmeye başlamıştı.

Diana Ross'u sadece bir kez 2008 yılında Paris'teki Olympia konserinde izleme fırsatı buldum. Afro saçları, görkemli kostümleri ve performansı ile bir caz sanatçısından çok müthiş bir "sahne kadını" olarak alkışladım.

Mutlu hafta sonları.