17 Şubat 2024

Poor Things: Klasizmle karışık fütürist bir eser

Son yıllarda izlediğim en ilginç filmlerden biri oldu "Poor Things''. Yunanlı yönetmen Yorgos Lanthimos'un çılgınlığa doğru giden sürrealist estetik algısı Salvador Dali'yi bile mezarında ters çevirecek cinsten. Lanthimos'un kostüm tasarımcısı Holly Waddinngton'a verdiği açık kart ise senaryo ile müthiş bir uyum sağlayarak retro-fütürist kurguyu zirveye çıkarmış. Film boyunca sergilenen kostümlerin bütünlüğü, mükemmel bir moda tarihi analizinin ötesinde, yaratıcılık ve hayal gücü gerektiriyor. Waddington'un perde arkasından sahneye iten performansı, prestijli bir markanın sunabileceği bir Haute Couture defilesi tadında

İskoçyalı yazar Alasdair Gray'ın 1992 yılında yayımladığı ve bilimkurgu kodları ile yazmış olduğu aynı adlı romanından yola çıkılarak beyazperdeye aktarılan Poor Things (Zavallılar) adlı eseri, Yunanlı yönetmen Yogos Lanhimos'un sihirbazlığı ile hayat bulmuş.

Filmde, Viktorya döneminin Londra'sında kocasının zulmünden bıkarak intihar eden hamile bir kadının eksantrik bilim adamı Dr. Godwin tarafından tekrar yaşama döndürülmesi anlatılıyor. Karnındaki bebeğin beynini ölen anneye nakleden doktor, kimerik kimlikli gizemli hastasına Bella Boxter adını veriyor. 

Olağanüstü oyunculuğu ile Oscar'a aday olan Emma Stone'un üstlendiği Bella Boxter karakteri, bebek beyni taşıyan genç kadın vücudu ile hayata tekrar sıfırdan başlıyor. 

Filmi yorumlamayı uzmanlarına devrederek asıl konumuz olan kostüm analizine geçelim.

Yönetmen Lanthimos, proje kesinleşince kostüm tasarımcısı Holly Weddington'la yaptığı görüşmede, ipucu niteliğinde iki görsel vermiş.

Holly Weddington, Poor Things setinde

Birincisi Avusturyalı dışavurumcu sanatçı Egon Schiéle'ye ait bir portre, ikincisi ise son zamanlarda moda dünyasında dikkatle izlenen İngiliz tasarımcı Harikrishnan'ın defilesinden bir resim.

London College of Fashion moda okulunun mezuniyet defilesinde sunduğu lateks materyalinden tasarlanmış şişme pantolon modelleri ile, güncel moda kodlarına yeni bir volüm çalışması haritası çizen genç tasarımcının görseli, filmin anatomisine cuk diye oturmuş.

Çok sevdiğim ve profesyonel tasarımcılık hayatımda etkilendiğim desinatörlerden biri olan Schiéle, kurşun kalem ve sulu boya kullanarak yarattığı portreleri ile tanınıyor. Eserlerinde genellikle hüzünlü, dramatik, kırılgan figürlere yer veren Schiele'nin abartılı uzun siyah saçlı kadın portresi, Poor Things'in başrol oyuncusu Emma Stone'da hayat bulmuş. 

Waddington, 40 kişilik bir dikim atölyesi ile iş birliği yaparak altı ayda hazırladığı kostümlerde, tarihsel realizm kullanma yerine, moda tarihi olgusunu Viktorya döneminden başlayarak gümünüze kadar getirip adeta dijital bir gözlemle taramış.

Filmin ana karakteri Bella Baxter'in (Emma Stone) ilk sahneden son sahneye kadar giydiği tüm kostümler profesyonel bir koleksiyon hazırlama mantığı ile hazırlanmış.

XIX. yüzyıl sonlarının önemli kodlarından olan balon kol detayının abartılmış halinden, 1930'lu yıllarda Coco Chanel'in reformları ile korsenin saf dışı bırakılıp seksi iç çamaşırı olgusunun doğmasına, 1960'lı yıllardan başlayarak günümüze kadar gelen modernleşme sürecini iki saatlik zaman diliminde yaşıyorsunuz.

Sürrealist akımı modaya uygulayan Elsa Schiaparelli'den, Space Age (Uzay Çağı) eğiliminin öncüleri André  Courréges ve Pierre Cardin'e, Japonizm akımını Paris'ten dünyaya yayan Japon tasarımcı Rei Kawabuko'ya, (Comme des Garçons markasının kurucusu) birbirinden zıt ve ayrı zaman dilimlerinde giyim tarzımıza dokunmuş kişiliklerin yaratmış olduğu kodları uyumlu bir şekilde bir araya getirebilmek ise gerçekten ustalık gerektiriyor.

Courreges'in vinyl botlarının, tüyden hafif ipek pelerinle, vajina formundaki bluzla veya lateks manto ile uyumu olağanüstü.

Bazı ürkütücü ve rahatsız edici olabilecek sahnelere rağmen, her şeyden önce güçlü bir fotoğrafçı ruhuna sahip olduğunu düşündüğüm Lanthimos'un gerçekle gerçekdışı arasında gidip gelen görselleri her şeyi unutturuyor.

Bella Baxter karakterinin kendini tanımak için çıktığı uzun seyahatteki adları gerçek imajları hayali Paris, Lizbon, İskenderiye ve Londra şehirlerinin bilinçli bir şekilde kurgulanmış düşsel imajları nefes kesiyor.

Sevgili Alin Taşcıyan ve diğer değerli sinema eleştirmenlerinin film hakkındaki yorumlarını henüz okumadım ama benim heyecanımın asıl mesleğim olan moda tasarımcılığından ileri geldiğini belirterek yazımızı noktalayalım.

Mutlu hafta sonları.

Alex Akimoğlu kimdir?

Alex Akimoğlu, 1976 yılında Fransa'ya giderek Sorbonne Üniversitesi Fransızca ve Joffrin Byrs Akademisi moda tasarımcılığı bölümlerini bitirdi. Aynı zamanda École Supérieure de Journalisme'de (Gazetecllik Yüksek Okulu) öğrenim gördü.

Pierre Cardin, Jean Louis Scherrer ve Japon markası Hanae Mori'de tasarımcı olarak Paris ve Tokyo'da kariyerini sürdürdü.

London Kent University, İstanbul Ticaret Üniversitesi ve İstanbul Bilgi Üniversitesi moda tasarım bölümlerinde akademisyen olarak görev aldı.

Radikal gazetesinde başladığı moda yazarlığına (1997-2007), Referans gazetesinde “Moda Ekonomi” köşesinde (2009 - 2010), İstanbul Life m.o.d.a İstanbul köşesinde (2010 - 2019), ELLE Türkiye dergisinde ELLE Son Bakış köşesi ile devam etti.

2020 yılından beri T24'te yazıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

İş adamının vazgeçilmezi "kostüm - kravat" formülü rafa kalkar mı?

Mark Zuckerberg, Jeff Bezos, Elon Musk gibi yeni nesil iş adamlarının fiziki görüntülerine verdikleri önem ve giyim tarzları, klasik iş insanı imajının da mutasyona uğramasına neden olmaya başladı. Gelecek nesil, geleneksel giyim kodlarını tamamen değiştirebilecek mi, tartışılır ancak en prestijli markaların kostüm - kravat denkleminin bile genç jenerasyona sıkıcı geldiği bir gerçek

2024 yaz sezonunda "Priscilla" kodları

Gucci, Louis Vuitton, Versace gibi markalar, Priscilla’nın kodlarını günümüze adapte ederek 60'lı yıllara göz kırpıyorlar

Mor helikopteri, Ferrari koleksiyonu, XL puroları ve şatosunda uçan dev papağanlarıyla evine de konuk olduğum Cavalli

Roberto ile Hanae Mori'nin koleksiyonu için gittiğim fabrikada tanışmıştım. Cana yakın kişiliği ve Floransalılara özgü vakur misafirperverliği ile birkaç kez evine davet edilmiştim. Jet set kadınlara bile kot pantolonu benimsetmeyi başarmıştı. Bardot'tan Kardashian'a, moda ikonları hep onun kapısını çaldı...