09 Nisan 2025

Donald Trump: Trajedi mi komedi mi?

Nereye gidiyoruz, "quo vadis" sorusu Roma yıkılırken sorulmuştu, tarih melodi değiştirerek de olsa tekrar ediyor. Şimdi güldürmek yerine korkutuyor, tabii her trajedinin bir komedi yanı vardır

ABD Başkanı Donald Trump

Bay Trump nasıl birisi?

D. Trump’ı ne kadar iyi tanıyoruz? Söylediklerine, yaptıklarına bakılırsa fazla ciddiye alınacak birisi değil. Ama koca ABD’nin başkanı, elinde kara kalemi, üstelik müslüman olmadığı için bizdeki gibi, sabah ezanı saatini beklemeden kanun kuvvetinde kararname gücündeki “executive order”ları imzalıyor ve bunları gün içinde beyaz sarayın gül bahçesine topladığı kalabalığa gururla gösteriyor. Geçen hafta imzaladığı “karşılıklı ticaret ve gümrük-reciprocal trade and customs order” kararı bunlar arasında ve iktisatçıyı da sanayiciyi de düşünmeye yöneltti. Bu kararın etkisi ne olacak, kim kaybedecek?

FT yazarlarından Gideon Rachman D.Trump’ı Godfather filmindeki Don Corleone’ye ve Sopranos filmindeki mafya babasına benzetiyor. Davranışlarındaki güç faktörü “korku”. En büyük hukuk firmalarıyla Ivy Lig üniversiteleri daha ilk haftalarda ağızlarının payını aldılar. G.Rachman’a göre, Vladimir Putin’le, Xi Jingpin’i de rakip mafya gruplarının başı[1] olarak görüyor.

Ticaret nedir?

Ticaret kazanmak için yapılır. İhracatçı ve ithalatçı satıştan, üretici üretmekten, sanayici kullandığı hammaddeyi, ara malını küresel pazardan en uygun fiyattan edinmekten, tüketici ihtiyacını en uygunu fiyata karşılamaktan, ithalatçı ülke hükümeti de hiçbir şey yapmadan, devlet olma gücüyle uyguladığı gümrük vergisi geliriyle kazanır. Bunun ideoloji meraklılarının ifadesiyle neo liberal ekonomiyle, küreselleşmeyle ilgisi yoktur. Son yıllarda kullanımı artan ifadeyle işin fıtratından gelir.

Serbest ticaret kuralları tersine çevriliyor

ABD bir süredir uluslararası piyasadaki yerini, ayrıcalıklı konumunun yitirmekten şikayetçi. Bunun göstergelerinden biri, friend shoring, şirketlerin ABD dışındaki yatırımlarını ABD dostu, aynı ticaret blokunda bulunan, özel sözleşmelerle korunan ilişkilere konu olan ülkelerle sınırlamak oldu. Trump’ın ilk başkanlk döneminde hazine bakanı olan Janet Yellen 1922 Haziran ayında bu kavramı getirdi. Off-shoring, near-shoring, re-shoring alıştığımız kavramlar. Friend shoring Trump’ın can damarı olan “ikili ticaret açığı”nı kapatmak, bir tür kolonileştirmek olarak da görülebilir. Üretimi veya onun bir kısmını daha düşük maliyet koşullarına sahip coğrafyalara kaydırmak off shoring oluyor. Outsourcing ise bundan farklı olarak, üretimin bir kısmını dışarıdan tedarik etmek demek. Nearshoring, reshoring ise off shore edilmiş üretim aşamasını daha yakın bir coğrafyaya veya yeniden ana üreticinin bulunduğu yere taşımak demek. Friend shoring, yatırımı kafa dengi, düşünce birliği halinde olduğumuz ülkelere taşımak demek. Yani iktisata paydos!

Bu değişik üretim düzenlemeleriyle gördüğümüz, üretimde verimliliği arttıramayan, buna engel olan iç vergi düzenlemelerini düzeltemeyen ülkelerin dünya ticaretinde eşit, saydam ilişkileri tehlikeye sokan düzenlemelere girmesi oluyor. Yani bunu yapanlar, oyunun kurallarını bozuyorlar.

Dostluk ve ticaret

Ticaret yapmak için dost olmak gerekir mi? Para alışverişinde, yatırımlarda söz konusu olan “risk”, sözleşmelerle teminat altına alınabilir. Dostluktan söz edilince, normal ticaret koşullarından farklı olarak, bu örnekte ABD’nin çıkarlarına hizmet edecek koşullar akla geliyor. Böylece ticaretin içinde saklı olan ve kârın gerekçesi olan riskin bedeli karşılanmış oluyor. Ticaret koşullarının dışında “dostlukla” tanımlanacak, iyileştirilecek yollar geliştiriliyor.

Bugün canım böyle istiyor!

Trump’ın fevri, her an değişen kararları “yoksa aklından zoru mu var” sorusunu akla getiriyor. Nobel ödüllü muhalif iktisatçı Paul Krugman’ın bu konuda pek şüphesi yok! “Ortadoğudaki çatışmalar karşısında, İŞİD-Hizbullah kavgasında, bırakın birbirlerini yesinler diyorum, ama komutanlarıma anlatamıyorum, olmaz efendim, orada bulunmalıyız diyorlar, bana kalsa hiç olmazdı bu kavgalar, kendi aralarında hallederlerdi” diyor. Yani D. Trump’a kalsa, Dünya savaşından sonra Birleşmiş Milletler de kurulmazdı. Zaten korkarım bu önlemler o yolu açıyor. Yakında BM de, onun UNCTAD, UNIDO, FAO, ILO, WHO, WTO gibi alt kuruluşları da ABD’nin bütçeye katkıları bitince tehlikeye girecek.

Trump’ın mahalle bakkalından farkı yok, sabah dükkânı açıp satışa başlıyor, komşu mahallelerin bakkallarının fiyatlarına bakıp kendi fiyatlarını belirliyor, rekabet artarsa rakibi pataklıyor, akşam da kasasına bakıyor. Karşılıklı ticaret ve gümrük kararının arkasındaki düşünce bu. ABD gümrükleri yükseltecek ve bunun ABD endüstrisi üzerindeki etkileri hemen görülecek. Örnekteki bakkalın fiyatları yükseltmesinin kasayı hemen etkilemesi gibi. Bakkal mahalledeki tek tabanca! Oysa ABD dünyada ne tek alıcı ne de tek üretici. Üstelik gümrük savaşı açtığı tedarikçilerinin üretimine muhtaç! Değer, birçok üreticinin katıldığı bir zincir üzerinde yaratılıyor.

Küresel ticaret: Aramalı ticareti

Belli ki, D. Trump’ın dünyada olup bitenden haberi yok. Bilmiyor ki bugün ülkeler arasındaki, yani üretici şirketlerin yaptığı ticaretin yüzde 56 ile yüzde 73 arasındaki bölümü bitmiş mal ticareti değil, ara mal ticaretidir. Örnek olarak Boeing şirketinin Dreamliner yolcu uçağı dünyada 135 noktada bulunan 43 tedarikçinin katılımıyla üretilmektedir. Bu örneği şu anda okuduğunuz bu yazının yayınlandığı T24 kanalında kullanılan haberleşme sistemi, benim bu yazıyı yazarken kullandığım bilgisayarın üretimi, okurken yudumladığınız çay veya kahvenin yetiştirilmesinden, size ulaştırılmasına kadar geçen aşamaların organizasyonuna kadar genişletebilirsiniz.

Bay Trump’ın da çevresindeki ve hatta dünyada yorum yapan pek çok iktisatçının bu süreç hakkında bilgisi yok mudur? Bu mümkün müdür? Yoksa hepimiz doğru soruyu sormadığımız için kendimizi doğru tahlilden mahrum mu ediyoruz? Bu soruyu sorduktan sonra biraz ortalıktaki iktisatçıların Trump’ın gümrük vergilerine hangi açıdan baktıklarını hatırlayalım.

Gümrük vergisi: Alışveriş maliyeti-transaction cost, yapay ek maliyet

Gümrük vergisi fiyatların yükselmesi demek. Soru, bu yükü kim taşıyacak? Tüketiciye yüklenirse enflasyonu tetikleyecek, ihracatçıda kalırsa onun rekabet gücünü etkileyecek. Konuştuğumuz tüketim değil de, üretimde kullanılan ara malı ise, onun üretim maliyetini yükseltecek cv ürünün özelliğine bağlı olarak, salgın hastalık gibi ekonominin tümüne yayılacak. Tuhaftır, iktisatçılar analizi bu sorulara kadar dahi genişletmiyorlar. Basit genel denge tahlilinin dışına çıkmıyorlar. Galiba temel sorun da bu zaten. Denge kavramı 1929 krizinden sonra geliştirilmiştir. Oysa ulusal ekonomiler için de, küresel ekonomi için de kural büyümedir, sorun denge değil teknolojik gelişmenin yönetilmesidir.

Devleti yöneten gerçekleri görmeli

Trump’ın hedefinde Çin, Kanada ve Meksika vardır. Çin konusuna gelmeden diğer iki ülkenin özelliklerine bakalım. Kanada da Meksika da ABD endüstrisinin tedarikçileridir. Bu yazının ana teması açısından, Meksika pek çok ABD endüstri şirketine ev sahipliği yapmaktadır. Otomotiv endüstrisinde General Motors, Ford ve Chrysler 1930’dan beri Meksika’da üretim yapmaktadır ve üretilen 3.8 milyon aracın 3.2 milyon adedi ihraç edilmektedir. Tabii en büyük müşteri komşu ABD’dir. Ülkenin bu performansı ve komşu pazarın büyüklüğü Çin otomobil üreticilerini de çekmektedir.

Elektronik endüstrisinde ABD’nin ihtiyaç duyduğu ara mallarının tedarikçisi Meksika’dır. 2023’te 103 milyar dolar tutarında üretimin yüzde 86’sı ABD’ne ihraç edilmiştir. Kanada özellikle doğal zenginliği ile güçlü bir komşudur. Buna ek olarak 2023 yılında elektrik-elektronik endüstrisinin ABD’ne ihracatı 11.87milyar dolar büyüklüğünde olmuştur.

Thomas Friedman New York Times gazetesinde son Çin gezisinde edindiği gözlemleri paylaşıyor.[2] Aynen iki önceki paragrafta söylediğimi tekrarlıyor, üretim, ticaret süreçlerine tedarik ekonomisini dışlayarak bakıyorsanız, ne otomobil, ne de bir başka mamul malın üretilme sürecini bilmiyorsunuz demektir. Bu tez 2022’de yayınlanan kitabımda geliştirildi. [3]

Bully-kabadayı yönetimi

Thomas Friedman yazısında “Çin ticaret savaşı istemiyor” diyor. Bir başka gazeteci Fareed Zakaria, bunun hayatında gördüğü en önemli yanlış olduğunu söylüyor. Kendisini diğerlerinden ayıran kişilik özelliği “bully” yani “kabadayı” olmak, hele yanına Elon Musk ile DJ Evans’ı aldıktan sonra hiçbir uyarıya aldırmıyor. Zaten 6 Ocak 2020’de Kongre baskınını organize eden kişi den başka ne beklenir ki? Dikkatli olunması gereken, onunla düşüp kalkanların, dostluk kuranların yaşamımızda etkili olma ihtimaline karşı hazırlıklı olmamız. Maalesef Macaristan başbakanından sonra İtalya başbakanı da aynı kervana katıldı.

Nereye gidiyoruz, "quo vadis" sorusu Roma yıkılırken sorulmuştu, tarih melodi değiştirerek de (rhyme) olsa tekrar ediyor. [4] Zaten apprentice oyuncusundan farklı bir hareket beklemiyorduk, değil mi?[5] Şimdi güldürmek yerine korkutuyor. Tabii her trajedinin bir komedi yanı vardır.


[1] Rachman, Gideon, Trump and the mob boss approach to global markets, FT, 07.04.2025

[2] Friedman, Thomas, I just saw the future, it was not in Americ; New York Times, 02.04.2025

[3] Kurtoglu, Çelik, Değer Zincirinin Evrimi, Efil Yayınevi, 2022, Ankara

Sorun tedarik ekonomisiyle sınırlı değildir. Elbet şirketlerde yatırım stratejisi, karar süreçleri, yönetim ve fiyatlama doğru iş modeli ile ekosistemin kurumasına yol açacaktır. Kitapta bunun çeşitli endüstrilerden örnekleri ele alınmıştır.

[4] Hıristiyan efsanelerine göre Havari Peter, İmparator Neron'un zulmünden kurtulmak için Roma'dan kaçarken yolda İsa Peygamber'le karşılaşır ve ona "Quo Vadis?", yani "Nereye Gidiyorsun?" diye sorar. İsa, "Roma"ya, yeni baştan çarmıha gerilmeye gidiyorum çünkü sen benim kurtaracağın insanları bırakıp kaçıyorsun"der. 

[5] Apprentice D.Trump’ı kamuyla tanıştıran bir eğlence programıydı, keşke orada kalsaydı.

Ahmet Çelik Kurtoğlu kimdir?

Ahmet Çelik Kurtoğlu, 1942'de Ankara'da doğdu. 1965 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu.

Akademik kariyerini 1982 yılına kadar aynı kurumda sürdürdü, Cambridge Üniversitesi'nde lisansüstü derecesi aldı. 1972-74 yılları arasında Yale Üniversitesi'nde doktora sonrası çalışmaları yaparken teknolojik gelişme ve endojen büyüme teorisi üzerinde yoğunlaştı, 1997-2006 yılları arası Galatasaray Üniversitesi'nde ders verdi.

T.C. Dışişleri Bakanlığı'nın görevlendirmesiyle 1978-82 yılları arasında B .M. UNCTAD "Teknoloji Transferi Davranış Kodu" müzakerelerinde T.C. delegesi olarak yer aldı.

1983-86 yıllarında arasında İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Kalkınma Merkezi'nde araştırma yöneticisi olarak görev yaptı. Türkiye ve beş Asya ülkesinde Müşavir Mühendislik sektörü üzerinde yaptığı çalışma OECD tarafından yayınlandı.

1987 yılında Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) kurucu direktörü olan Kurtoğlu, 1992 yılından itibaren Karadeniz Ekonomik İşbirliği İş Konseyleri Genel Sekreteri, daha sonra 2008 yılına kadar DEİK Yönetim Kurulu ve İcra kurulu üyesi olarak görev yaptı. DEİK pek çok Türk şirketin uluslararası işbirliği kurması sürecinde yardımcı oldu.

Prof. Dr. Kurtoğlu, yurtdışındaki faaliyetini 1994-2006 yılları arasında European Roundtable of Industrialists (ERT) adlı kurumda danışman olarak sürdürdü. ERT en büyük 50 Avrupa sanayi şirketi başkanları tarafından, AB Komisyonuna politika tavsiyesi yapmak üzere kurulmuştur. Politika tavsiyesi danışmanların oluşturduğu çalışma gruplarında geliştirilmektedir.

1999 yılında Kurdoğlu Danışmanlık A.Ş.'ni, 2003 yılında "İyişirket Danışmanlık A.Ş."yi kurdu ve strateji, şirket değerlemesi ve satış müzakeleri, iş geliştirme ve finansman, kurumsal yönetim (governance) konularında danışmanlık hizmeti verdi.

2001 yılında TMSF "9 Banka Yönetim Kurulu Üyesi" olarak, 2002-2007 yıllarında arasında Tekfenbank Yönetim Kurulu, 2012-2019 yılları arasında Tekfen Holding A.Ş. Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı.

2007-2008 döneminde TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı oldu

A. Çelik Kurtoğlu teknoloji ve uluslararası ekonomik ilişkiler konularında yayın yapmıştır. Son çalışması olan "Değer Zincirinin Evrimi", Aralık 2022'de Efil Yayınevi tarafından yayınlanmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları

Gücünü sakla, zamanı iyi kullan

Kimileri dibe vurduğumuzu, daha kötüsünün olamayacağını düşünmek istiyor; maalesef dip yoktur, tersine yozlaşma arttıkça, çukur derinleşir. Çare hukuk ve demokrasi. Tüm üretim ilişkileri evrilirken, geleneksel endüstrileriyle ABD, Almanya ve diğer eskiyen ülkeler ne yapacak?

Mea culpa-itiraf

Siyaset tartışmak dedikodu gibi, kolay ve zevkli bir uğraş. Sosyal medya bunun besleyicisi oldu. Bir şey kazandırdığını gördünüz mü?

Ucuz

Para politikası, sermaye hesabı ve kur istikrarı, egemenliğine özen gösteren bir ülkenin ihmal etmemesi gereken üçlüdür. Kurdan vazgeçerek ticaret dengesi ve ülkenin büyümesi sağlanmaz

"
"