Dijital çağ, toplumsal yapıyı kökten değiştirdiği gibi gençlerin kimlik oluşumunu da derinden etkiliyor. Geleneksel erkeklik normlarının sosyal medya aracılığıyla yeniden üretilmesi, genç erkekleri kadın düşmanlığı, incel kültürü ve toksik erkeklik söylemleriyle beslenen çevrimiçi toplulukların etkisine açık bırakıyor. Bu durum hem bireysel psikoloji hem de toplumsal cinsiyet ilişkileri üzerinde yıkıcı sonuçlar doğurabiliyor.
Netflix’in dört bölümlük mini dizisi Adolescence, genç erkeklerin dijital dünyada maruz kaldıkları radikal söylemleri ve bunun toksik erkeklik normlarını nasıl içselleştirdiklerini gözler önüne seriyor. Dizide ana karakter Jamie’nin (Owen Cooper) sosyal medya ortamında karşılaştığı güç odaklı, cinsiyetçi söylemler, gençlerin zihninde yer eden eski erkeklik kalıplarını yeniden şekillendiriyor. Algoritmaların, bu tür içerikleri sürekli ön plana çıkararak yankı odası etkisi yaratması sonucunda, kadın düşmanlığı içeren mesajlar hızla yayılıyor; bu durum, genç erkeklerin radikalleşme sürecini tetikliyor ve toplumda tehlikeli bir cinsiyetçi söylemin yerleşmesine zemin hazırlıyor.
Emojilerin ötesindeki gizli dil
Dizi, gençlerin kullandığı emojilerin basit görünen yüzeyinin ardında ne kadar derin ve tehlikeli anlamlar gizlediğini de ortaya koyuyor. Bu yeni iletişim dili, ebeveynlerin erişemediği, hatta farkında bile olmadıkları kodlanmış mesajları içeriyor. Dijital platformlarda emojiler, kelimelerden çok daha fazla anlam taşıyor; gençler, bu sembollerle birbirlerine yönelik duygu ve düşüncelerini, hatta radikal söylemleri iletirken, ebeveynler ise bu dili çözemiyor.
1999 yapımı The Matrix’ten esinlenen Kırmızı Hap Emojisi, “Gerçeği görüyorum” mesajını iletmekle kalmayıp, aynı zamanda manosferin “uyanış” çağrısı olarak da işlev görüyor. Peki manosfer nedir? Manosfer; kadın karşıtı, tek taraflı ve mizojinist (kadın düşmanı) bir erkeklik anlayışını teşvik eden çeşitli web siteleri, bloglar ve çevrimiçi platformlardan oluşan bir topluluk. Yani, biri bu emojiyi size gönderdiğinde, gizlice “sen tam bir mizojinistsin” demenin altını çizmiş oluyor.
Dinamite Emojisi, Kırmızı hapla birlikte kullanıldığında “patlayan kırmızı hap” anlamına geliyor, bu durum, gençler arasında incel kimliğini simgeleyen –istem dışı bekârlık ve kadın düşmanlığını besleyen– bir alt kültürün temsili.
Renkli Kalp Emojileri, Her renk, farklı bir duyguyu ifade ediyor; kırmızı aşkı, mor tahrik olmayı, sarı “ilgiyi” ve pembe ise “seks arzusunun dışında ilgi”yi simgeliyor. Bu kodlu dil, gençler arasında kurulan iletişimi ebeveynlerin dünyasından tamamen kopuk hale getiriyor. Gençler, emojilerin ardındaki bu gizli dili kullanarak, toplumun normlarına meydan okuyan, hatta radikal söylemleri yayan yeni bir iletişim biçimi geliştirmiş oluyorlar.
Bascombe (Ashley Walters) ile oğlu Adam arasında geçen diyalog, iki sembolden bu kadar çok anlam çıkarabilmenin şaşırtıcılığını gözler önüne seriyor. Adam’ın babasına “Her şeyin bir anlamı var” sözü, dijital dünyanın iletişimini ne kadar çok katmanlı ve çözülmesi güç hale getirdiğini açıkça ortaya koyuyor.

Algoritmaların ve incel kültürünün yönlendirmesi
Sosyal medya platformlarında algoritmalar, kullanıcıların etkileşimde bulundukları içeriklere benzer mesajları otomatik olarak ön plana çıkarıyor. Bu durum, yalnızlık, başarısızlık ve toplumsal dışlanma hissi yaşayan genç erkeklerin, kendilerini “incel” kimliği altında toplamalarına zemin hazırlıyor. Incel forumları ve grupları, bu bireylerin öfkelerini pekiştirirken, aynı zamanda radikalleşmelerini hızlandırıyor.
Incel kültürü, yalnızca kişisel başarısızlık hissi ve toplumsal dışlanma duygusundan ibaret olmayıp, aynı zamanda kadınlara karşı derin bir nefreti de besliyor. İncel olarak tanımlanan bu alt kültür, genç erkekler arasında popülerleşmekte ve kendilerine özgü, şifrelenmiş bir dil geliştirerek, kadın düşmanlığını meşrulaştıran söylemleri yaymaktadır. Sosyal medyanın yankı odası etkisi, bu radikal görüşlerin hızla yayılmasına ve pekişmesine olanak tanırken, genç erkekler, geleneksel maskülen kimliğin tehdit altında olduğuna dair anlatılarla da desteklenen bu söylemle, kendi kimliklerini yeniden tanımlamaya çalışıyor.
Medya ve toplumsal algı: Yetiştirme teorisi ve vasat dünya sendromu
George Gerbner’in yetiştirme teorisi, medyanın uzun süreli etkisiyle bireylerin dünyayı tehlikelerle dolu olarak algılamaya başladığını öne sürer. Sürekli şiddet, tehlike ve olumsuzluk temalarını işleyen medya, izleyicilerin gerçek dünyayı olduğundan çok daha tehdit edici ve belirsiz algılamalarına neden oluyor. Buna ek olarak, “vasat dünya sendromu” kavramı, ev, aile ve geleneksel kurumların her daim güvenli liman olduğu yönündeki klişeleşmiş varsayımı sorgulatıyor. Adolescence dizisinde ebeveynlerin “Biz de onu evde güvenli zannediyorduk” ifadesi, tam da bu illüzyonun ne kadar kırılgan olduğunu gözler önüne seriyor. Ebeveynler, dijital dünyanın sunduğu radikal, kodlanmış mesajların etkisini fark etmeyip, ev ortamını mutlak bir güven kaynağı olarak görüyorlar. Ancak, dijital dünyanın evin ötesinde, gençlerin benimsediği tehlikeli söylemlerle dolu olduğu artık inkâr edilemez bir gerçek.
Medya maruziyeti, genç bireylerin gerçeklik algısını şekillendirirken, ev ortamının eskiden koruyucu bir unsur olduğuna dair inancı da sarsıyor. “Biz de onu evde güvenli zannediyorduk” ifadesi, aile kurumunun mutlak güven kaynağı olduğuna dair klişeleşmiş bir algıyı yansıtırken, dijital dünya gençlerin kendi aralarında geliştirdiği, ebeveynlerin çözümleyemediği ve yönlendirdiği şifreli bir dil barındırıyor. Bu durum, geleneksel güven anlayışının günümüz dijital dinamikleriyle tamamen uyumsuz olduğunu ortaya koyuyor.

Toksik erkeklik, incel kültürü ve şifreli dil: Yeni neslin tehlikesi
Toksik erkeklik, genç erkeklerin kendilerini duygusal olarak baskı altında hissetmelerine, saldırgan ve güç odaklı davranışlar sergilemelerine neden oluyor. Sosyal medya, bu davranış kalıplarını yeniden üretirken, gençler arasında kadınlara yönelik nefreti normalleştiriyor. İncel kültürü ise, başarısızlık ve toplumsal dışlanma duygularını besleyerek, genç erkekleri radikalleşmeye itiyor. Bu süreçte kullanılan şifreli dil, gençlerin birbirleriyle kurduğu iletişimin en tehlikeli boyutunu oluşturuyor. Onlar, farkında olmadan bu dili kullanarak, geleneksel değerleri tamamen reddeden ve radikal söylemleri benimseyen bir kültürü yaygınlaştırıyorlar.
Bu yeni dil, sadece basit emojilerden ibaret değil; aynı zamanda, algoritmaların yönlendirdiği ve toplumsal dışlanmanın etkisiyle şekillenen, çok katmanlı ve karmaşık bir iletişim biçimi haline geliyor. Genç erkekler, bu şifreli dili kullanarak, ebeveynlerin ve toplumun normatif değerlerine meydan okuyor; kadın düşmanlığı ve toksik erkeklik söylemlerini sanki doğal bir hak gibi benimsiyor. Bu durum, dijital çağın getirdiği en büyük tehlikelerden biri olarak karşımıza çıkıyor.
Çözüm önerileri: Medya okuryazarlığı ve alternatif erkeklik modelleri
Gençlerin bu zararlı içeriklere kapılmasını önlemenin anahtarı, medya okuryazarlığının artırılmasında yatıyor. Sosyal medya platformlarının algoritmalarının işleyişinin ve dijital manipülasyonların farkına varmak, gençlerin bu tür içeriklere karşı bilinçlenmelerini sağlayabilir. Aynı zamanda, kadın-erkek eşitliğini savunan ve sağlıklı erkeklik modellerini teşvik eden alternatif toplulukların oluşturulması, gençlerin eleştirel düşünme becerilerini geliştirmelerine de kuşkusuz katkıda bulunacaktır.
Toplumsal düzeyde ise, medya politikalarının ve dijital platformların sorumluluk alması, toksik erkeklik söylemlerinin ve incel kültürünün yayılmasını önlemede kritik önem taşır. Eğitim kurumları, ebeveynler ve medya aktörleri, gençlere sağlıklı iletişim yöntemleri ve eleştirel düşünme becerileri kazandırmaya yönelik çalışmalar yapmalılar; ancak böylece, dijital dünyanın getirdiği bu tehlikelere karşı toplum olarak daha dirençli hale gelebiliriz.
Adolescence dizisi, sosyal medyanın genç erkeklerin kimlik inşasında oynadığı tehlikeli rolü ve dijital dünyanın yarattığı radikal söylemlerle beslenen yeni kültürel dinamikleri gözler önüne sererken; toplum olarak bu yeni tehlikelere karşı farkındalığımızı artırmamız gerektiğini hatırlatıyor. Sosyal medyanın sorumluluk alması, medya okuryazarlığının yaygınlaştırılması ve gençler için sağlıklı dijital toplulukların desteklenmesi, toksik erkeklik ve incel kültürüne karşı mücadelede kritik öneme sahip olduğu çok aşikâr.