Hikmet’le Cumhuriyet’te toplam 18 yıl birlikte çalışıyoruz. Hikmet İzmir Temsilcisi iken, ben Ankara Temsilcisi, Hasan Genel Yayın Yönetmeni. İzmir, Ankara derken, İstanbul’da yeniden bir araya geliyoruz Hikmet’le.
Gazetecilikte en eğlenceli, en özgür, en bağımsız, yazdığı haber ve yorumda, gazetesinin eksilmeyen desteğini ve güvenini arkasında duyduğu yılları birlikte yaşıyoruz.
Bunda patron olarak Nadir Nadi’nin bizlere gösterdiği hoşgörü ve nezaketin katkısını vurgulamak gerek.
70’li ve 80’li yıllarda Cumhuriyet Efsanesi’nin Türkiye’deki ayrıcalığı. Her haberiyle ses getiren, dönemin Bakanlarından birinin deyimiyle, “devleti denetleyen organ, Cumhuriyet”, saygın ve etkin.
Hikmet’le arkadaşlığımız, gazeteciliğimiz o unutulmaz dönemin yaşanmışlığına eşlik ediyor.

1980’li yıllarda Cumhuriyet bürosu ekibi. Oturanlar soldan sağa Vural Saygılı, Halil Özdemiroğlu, Oğuz Erdoğan, Yılmaz Gümüşbaş, Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Yalçın Doğan. Ayaktakiler soldan sağa Mustafa Ekmekçi, Erbil Tuşalp, Faruk Bildirici, Nuriye İspir, Sedat Ergin.
İki röportaj dizisi
Günlük köşe yazıları dışında, Hikmet’in iki büyük röportajı ve bir araştırması var.
1970’lerin ikinci yarısında, Çanakkale dolaylarında, o dönemin Ülkücü gençleri ki, “Ülkücü Komandolar” diye anılıyordu, onların kampına giriyor Hikmet. O röportaj bu alanda bir ilk.
Ülkücülerin nasıl eğitildiğini, nasıl yetiştirildiğini Türkiye yedi, sekiz gün süren o röportaj dizisinde öğreniyor.
İkinci büyük röportaj dizisi ise, Ege Bölgesi’nde yaşayan tarım üreticilerinin sorunları. Her biri ayrı ayrı olmak üzere dört, beş gün süren tütün, üzüm, zeytin ve diğer tarımsal üreticilerinin karşılaştığı güçlükler. O röportajlardan sonra siyasal iktidar üreticilerin sorunlarına eğilmek zorunda kalıyor.
1980'lerdeki o Cumhuriyet: Okay Gönensin (sol başta), Cüneyt Arcayürek, Hasan Cemal, Yalçın Doğan, Oktay Akbal, karşısında Sami Karaören, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, İlhan Selçuk ve sağ başta Yalçın Bayer
FETÖ araştırması
Hikmet’in en büyük başarılarından biri FETÖ Örgütünü ilk deşifre edenler arasında bulunması. Yazılarında ve kitaplarında Gülen Cemaati’nin orduda ve devletteki örgütlenmesini en ince ayrıntılarına kadar defalarca anlatıyor.
Ama, malum burası Türkiye!..
FETÖ’nün içini dışını sergileyen Hikmet hakkında FETÖ’cülükten dava açılıyor, FETÖ’cülükten yargılanıyor!..
İmzasız ihbar mektubu
FETÖ sadece Hikmet’in değil, Cumhuriyet’in 2016’daki yönetici ve bazı çalışanlarının da başına dert açıyor.
Cumhuriyet Gazetesi Cumhuriyet Vakfı’nın ürünü. Vakfın yönetimini ele geçiren gazeteyi de ele geçiriyor.
Ekim 2013’te Vakıflar Genel Müdürlüğüne ihanet kokan bir ihbar mektubu gönderiliyor.
O ihbarın adından Mart 2016’da Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğine bir dilekçe daha veriliyor, tıpkı bugün CHP Kurultayına olduğu gibi, “Cumhuriyet Vakfı Genel Kurulunun usulsüz yapıldığı ve genel kurulun yenilenmesi” gerekçesiyle. O sırada Vakfın yönetiminde Hikmet de var.
Gazeteye FETÖ’cülük ve Kürtçülük suçlamalarıyla dava açılıyor, Vakıf genel kurulu yenileniyor, Hikmet ve yönetim tasfiye ediliyor. Yönetim başkalarına geçiyor.
Ayrıca 31 Ekim 2016’da sabah operasyonuyla Hikmet, Orhan Erinç, Aydın Engin dahil, Cumhuriyet’ten on beş kişi gözaltına alınıyor. Hikmet, Orhan ve Aydın “yaş” nedeniyle adli kontrolla serbest kalıyor. Demek o tarihte yargı hala insanların yaşını dikkate alıyor!..
Diğer arkadaşları 3 ile 8 yıl arasında hapse mahkûm oluyor, bir süre hapis yatıyorlar.
Böyle bir günde isim vererek, polemik yaratmak istemiyorum ama, tam ihanet, tam sırttan bıçaklama!.. Onlar bugün hala ortada dolaşıyorlar.
İki eski Cumhuriyetçi: 24 Mart 2022'de kaybettiğimiz T24 yazarı Aydın Engin (solda) ve Hikmet Çetinkaya,
birlikte yargılandıkları Cumhuriyet gazetesi davasında
“Kim daha iyi gazeteci”
80’li yılların ortasında Hikmet bir ara hastalanıyor, İzmir’de yoğun bakıma alınıyor. Ankara’dan İzmir’e gidiyorum, yoğun bakımda onu ziyaret ediyorum, “Sen mi daha iyi gazetecisin, ben mi daha iyi gazeteciyim” mavrası yoğun bakımda bile eksik kalmıyor!..
Özel hayatlarımız, kaygılarımız, sevinçlerimiz, gazete içi dedikodular her sohbetimizin değişmeyen konuları.
Birbirimizi kırdığımızı hiç hatırlamıyorum.
Hayatta en eski iki gazeteci arkadaşımdan biri, artık yok. Çok ama, çok üzgünüm.
Yazı özel bir yazı imiş gibi duruyor, bir yönüyle öyle, diğer yönüyle çoktan tarihe karışmış özgür ve bağımsız, gerçek gazetecilik yıllarından mikro bir kesit.
Işıklar içinde uyu Hikmet!..