1998’de İngiltere ile IRA terör örgütü arasında silah bırakma anlaşması imzalanıyor. Rastlantı bu ya...
Anlaşma bir “cuma” günü imzalanıyor ve tarihe “Hayırlı Cuma Anlaşması” olarak geçiyor. O anlaşmaya göre:
IRA silahları teslim etmiyor ancak, uluslararası bağımsız bir komisyonun gözetiminde silahları bir daha kullanılmayacak biçimde imha ediyor.
İspanya’da ise, terör örgütü ETA 2017’de...
Silahların bulunduğu depo adreslerini vererek, silahları bıraktığını ilan ediyor. Uluslararası bazı alt komisyonların iş birliğinde.
İngiltere’de IRA ile görüşmeleri iç istihbarat örgütü MI5 ve dış istihbarat örgütü M16 ordu desteğinde sürdürüyor.
İspanya’da ETA ile görüşmeleri istihbarat örgütü ile ordu desteğinde askeri kolluk örgütü Guardia Civil yürütüyor.
Bizde...
PKK’nın silah bırakma sürecinde MİT’in rol üstlenmesi İspanya ve İngiltere örnekleriyle benzerlik gösteriyor.
52 yılda 47 yıl
PKK’nın silahlarını yakma törenini izlerken...
Ben 52 yıllık gazeteciyim, 52 yılda Güneydoğu’yu sayısız kez karış karış dolaşıyorum. Bazen dönemin Cumhurbaşkanı ya da Başbakanı ile çoğunlukla tek başıma. Pek çok Kürt arkadaşım var.
Terörü yerden yere vuran yüzlerce yazı, izlenim, Şam’da Öcalan ile röportaj...
İlk köy boşaltma kararının ertesi günü o köye gidiyorum.
Şırnak’ın PKK baskınına uğradığı gece oradayım.
Gözlerimin önünden geçiyor, 52 yılın terör yazılarıyla dolu 47 yılı.
47 yılın sonunda artık terör yazıları yok!.. Ne mutlu!..
Şimdi onların hepsi geride, büyük bir umut ve mutlulukla töreni izliyorum, aklımdaki soruları ihmal etmeden.

Yine bir hukuk sorunu
İzlerken bir ayrıntıya takılıyorum.
Tören Irak’ta, yani yurt dışında.
Törene katılanlardan, davet edilenlerden bazılarının, isim vermek istemiyorum...
Yurt dışına çıkış yasağı var ancak, o yasak kaldırılıyor, onlara pasaport veriliyor.
Elbette katılsınlar, ama bu nasıl bir hukuk uygulaması ise...
Mahkemelerin verdiği yurt dışı yasağı acaba idari kararla mı kaldırılıyor?..
Yoksa, ani bir mahkeme kararı mı çıkartılıyor?..
Yani, bağımsız yargı masalına bir kez daha mı tanıklık ediyoruz?..
Silahların bırakıldığı bir törende, şimdi bu da soru mu, diyenleri duyar gibiyim.
Ne yaparsınız ki, hukuksuz yaşamaya alışmak mümkün değil.
Demokrasi: İki kez
Tayyip Erdoğan partisinin kampında konuşuyor. Bol bol:
“Yeni bir başlangıç, yeni bir gün, acılı sayfayı kapatma, el ele gönül gönüle kucaklaşma, kardeşlik, birbirine adım atma, muhabbet, her meselemizi konuşarak çözmek...”
Barışçı, uzlaşmacı sözler söylüyor.
Söylediklerini tekrar tekrar okuyorum.
Yaklaşık bir saatlik konuşmada demokrasi sözü iki kez geçiyor, biri “insan hakları ve demokrasi yolunda sessiz devrimler yaptık” cümlesinde, diğeri “Türkiye’de demokrasi güçlenecektir” cümlesinde.
Silah bırakmanın sonrası dahil, toplumun en çok ihtiyaç duyduğu, en çok eksik olan demokrasi değil mi?..
Diğer partiler nerede?
İspanya ve İngiltere örneklerine göre, ortaya ciddi bir fark çıkıyor.
İngiltere ve İspanya’da terör örgütleriyle görüşmeleri, sonraki kararları kendi Meclis’lerindeki bütün partilerin katılımıyla yürütülüyor.
Demokrasi bunu gerektiriyor, kimseyi dışlamadan.
Oysa, Erdoğan dün ne diyor?..
“TBMM’de bir komisyon kuracak, sürecin yasal ihtiyaçlarını Meclis çatısı altında konuşmaya başlayacağız. AK Parti, MHP, DEM biz en azından üçlü olarak bu yolda yürümeye karar verdik.”
E, hani herkesle “kucaklaşma, kardeşlik, muhabbet?..”
Diğer partiler nerede?..
Rejimin sınırları
Üç parti birlikte yürüyeceğine göre...
Sadece onlara mı belli haklar?..
Otoriter rejimin sınırları örülüyor.
Muhalefeti dışlamış, hele de CHP’yi yok etmek üzerine kurulu bir politikayla hangi demokrasi?..
Onlarla hangi diyalog, hangi “kucaklaşma?..”
MHP zaten elde bir, şimdi PKK’lılara bazı haklar tanıyarak, DEM ile de “el ele, gönül gönüle” yeni anayasa ufkuna doğru!..
DEM’liler dün karşı çıksa da...
Karşılıklı övgüler, teşekkürler.
Erdoğan dün “bu al -ver süreci değildir” diyor.
Peki, bu “üçleme” ne?..
Yalçın Doğan kimdir?
Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.
Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.
1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.
Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.
Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almancadan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.
|