27 Temmuz 2021

AKP zihniyetinin bir başka fotoğrafı: Salda Gölü, Macar Camii ve...

“Salda Gölü’nün bugünkü acıklı fotoğrafı AKP’nin çevre politikasının, doğal varlıkların tahrip edilmesinin, doğadan zerre kadar anlamadığının ta kendisi.”

Herif nargilesini alıp geliyor, ne de olsa, “dünyanın en nadide gölünün kıyısında nargile çekmenin keyfi” bir başka oluyor.

Ya da yüzlerce ve yüzlerce insan denize girmek yerine, “dünyanın en nadide gölüne giriyor, onun keyfini çıkarmak” bir başka oluyor.

Geliyorlar ve geliyorlar, “dünyanın en nadide gölünün kıyısında arabalarını park etmenin keyfini” çıkarmak, bir başka oluyor.

Ne var ki, “keyfin” maliyeti parayla, pulla ölçülecek gibi değil.

“Salda Gölü, Dünya Kültür Mirası Listesinde, dünyada eşi bulunmayan Salda Gölü, o mavi ve yeşile çalan kumsal. Kumsalın niteliği yavaş yavaş kayboluyor."

Yerine balçık geliyor, balçık!

Ve göl elli metre çekiliyor.” (Dünkü Sözcü Gazetesi).

Neden balçık?

“Göle girenler nedeniyle, kıyıdaki kimyasal bileşimlerin oluşumu bozuluyor, balçık oluşuyor.”

Bir başka ülkede olsa, böyle nadide bir göl ile ilgili özel koruma düzenlemelerinin arkası kesilmez.

Ya burada?

Koruma bir yana.

Üstüne üstlük, bir de “millet bahçesi” yapılacakmış!

Al sana “millet bahçesi”, nargile ve arabalar eşliğinde. Bata, çıka balçık!

Millet bahçesi, olsun sana balçık bahçesi!

“Salda Gölü’nün bugünkü acıklı fotoğrafı AKP’nin çevre politikasının, doğal varlıkların tahrip edilmesinin, doğadan zerre kadar anlamadığının ta kendisi.”

Serik’teki cami

 Tek başına AKP politikası değil.

Aynı zamanda “o politik zihniyetin oluşturduğu insan tipi!”

Vurdumduymaz, saygısız, doğaya ve tarihe sırtını dönmüş, siyasi bağlantısı üzerinden her hakka sahip olduğuna inanan insanlar.

İşte, onlardan bir örnek;

“Antalya’nın Serik ilçesinde 13 - 15. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen Macar Camii’nin iç bölümü duvar yazılarıyla kirletiliyor.” (Karar Gazetesi, dün Internet sitesi).

Camideki kalem işi süslemelerin üzerine argo sözcükler, siyasal parti isimleri, saçma sapan duvar yazıları yazılıyor.

Neden?

“O tarihi yapıyı kirletenlerin, tarihi ve sanatı korumak gibi bir düşünceleri yok, yazdıkları yazılardan sonra, kendi aralarında eğleniyor bile olabilirler!”

Bu insanlar “bizim insanlarımız”, ne zaman bu hale geldiler, saygı sınırlarını ne zaman aştılar?

O duvarları kirletenler, diyelim ki, yurt dışına gidiyorlar, böyle bir tarihi yapı görüyorlar.

“Orada da, duvarları yazıyla kirletmeye cesaret edebilirler mi? Akıllarına gelebilir mi?”

Biraz zor!

Neden zor?

Çünkü: “Orada adamın anasından emdiği sütü burnundan getirirler!

Buradaki genel zihniyetin değer bilmezliği tek tek insanlara yansıyor, sonuç ortada.”

Bu zihniyet özünde bir politika, bir davranış biçimi.

 Gülşehir Yalıntaş Göleti

 Nevşehir'in Gülşehir ilçesi... Orada bir gölet var, “Yalıntaş Göleti”.

Gölet kuraklık nedeniyle kurumaya yüz tutuyor. Doğal su kaynaklarıyla beslenmeyen göletin tek kaynağı yağışlar. Yağışlar bu yıl göleti beslemeye yetmiyor.

Ne var ki.

İlk bakışta, kuraklık nedeniyle kurumaya yüz tutuyor derken, ortaya kötü bir gerçek çıkıyor: “Göletten su kullanmak yasak iken, çiftçiler göletten izinsiz su kullanıyor!”

Al, şimdi istediğin kadar kullan!

Bunlar hep “bizim insanlarımız”.

Sözde açıkgöz, sözde cingöz!

Ne kural tanıyor, ne yasak!  Al, şimdi tepe tepe kullan!

Yalıntaş Göleti kuruyor, toprak çatlıyor, göletten beslenen canlılar son su birikintisinde can çekişiyor.

“Aslında, can çekişen doğa!

Türkiye’nin her yerinde!

Ormanda, kırda, bayırda, çayırda, dağda, vadide.”

Şilan Çayı

Nevşehir’den Şanlıurfa’ya gidiyoruz, Siverek ilçesine.

“Orada Şilan Çayı var, iki yüz yıldır balıkların eksik olmadığı bir çay.

Son zamanlarda çayda toplu balık ölümleri görülüyor.”

Kuşaktan kuşağa aktarılan ve bugün yöre halkının dile getirdiği söylenceye göre:

“İki yüz yıldır görülmeyen balık ölümleri şimdi görülüyor.”

Binlerce yavru balık kıyıya vuruyor.

Neden?

“Kuraklık.”

Tamam, bir iklim değişikliği yaşanıyor, dünya üzerinde böyle bir tehlike var ve Türkiye bundan nasibini alıyor, buraya kadar tamam.

Ya sonrası?

“Bu tehlikeyi bile bile, doğaya çok daha fazla özen göstermek, doğayı çok daha fazla korumak, rant uğruna ormanları talan etmek, beton dikmek yerine, ağaç dikmek gerekmez mi?”

Betonlaşma... Çevreyi hiçe saymanın bedeli çok ağır: “Kuraklık!”

Yoksa sadece iklim değişikliği değil.

Evet, iklim değişikliği.

“Sen buna karşı ne yapıyorsun?”

Salda Gölü’nden göletlere, tarihi camilere kadar ve daha yüzlerce örnek, ne yaptığının göstergesi.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Nostalji... Öğretici, yol gösterici ve çok keyifli

Türkiye’de ekonomiye yön veren, yine çok ağır bir kriz döneminde ülkeyi düzlüğü çıkarmayı öngören 24 Ocak 1980 kararlarının mimarlarından biri de Kaya Erdem

İbretialem için: Yunusemre Belediyesi'ne seyahat

Görgüsüzlük, doyumsuzluk, aç gözlülük, görmemişlik

"Milletin Meclisi" akla şimdi geldi!..

Yeni bir Anayasa için sıkışınca, gelsin Millet Meclisi