Görüntüler de bu şikayetleri doğruluyor.
İçişleri Bakanlığı, görüntüler üzerine harekete geçti. Bizzat İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, yardımcısı Münir Karaloğlu, Emniyet Genel Müdürü Mahmut Demirtaş ve bir de Jandarma Genel Komutan Yardımcısı Orgeneral Hüseyin Kurtoğlu'nu süreci incelenmesi konusunda görevlendirdiğini duyurdu.
Yerlikaya, üç üst düzey bürokratın valilerle bir araya geleceğini ve “benzeri olayın/olayların bir daha yaşanmamasını sağlamak” amacıyla çalışacağını açıkladı.
Her ne kadar görüntüler infial yaratmış olsa da yaşanan nahoş görüntüler, “sabahtan akşama ya da akşamdan sabaha kadar” gelişen bir süreç değil kuşkusuz.
Zaman içinde yereldeki kamu otoritesince gerekli müdahalelerin yapılmamasının günümüze taşıdığı tablo olarak karşımıza dün çıktı. Kamuoyuna görüntüler sosyal medya üzerinden yansımasaydı, rezaleti belki halen bilmiyordu ülkenin insanı.
Fakındaysanız uzunca zamandır, eskilerin deyimiyle, “testinin kırılmasından sonra harekete geçme” gibi çalışma veya idare yaklaşımı uygulamada maalesef.
“Olacaklar olsun, sonrasına bakarız” temel yaklaşımı sayesinde testi kırılmadan harekete geçme işlemi/işlemleri rafa kalkmış durumda. Hâl böyle olunca taciz ve istismar, tahammül edilemeyecek noktaya geldiğinde idare “sanki yeni yaşanmış/yeni duyulmuş” refleksiyle harekete geçiyor.
Peşinden “aspirin tedavisi” başlıyor, toplumun tansiyonunu düşürmek için. Aradan geçen bir zaman sonra işini bilen yine bildiğini yapmaya kaldığı yerden devam ediyor.
Yeni Türkiye’nin idare modeli budur!
Geçmişten gelen sorunmuş!
Marmaris’ten yansıyan görüntüler ilk kez kamera kaydı yapıldığı zaman mı yaşanmış acaba?
Tam tersi, ilçeden gelen bilgilere göre, turistlere hizmet eden eğlence merkezlerinin genel çalışma metodu olmuş bilakis.
Madem öyle hem yerli hem de yabancı turistlerin tepkisini böylesine çeken çalışma yöntemleri varsa neden harekete geçilmedi?
Mülki idare amirleri, polis ve jandarma kolluk birimleri ve belediye, mevcut yasaları uygulamak için neden eleştirilerin tahammül sınırlarını zorlamasını bekliyor?
Ya da diğer deyişle, çirkin görüntülerin yaşandığı iş yerlerini çalıştıranlar, kimlerden ne karşılığında güç alıyor?
Görüntülerin sosyal medyaya düşüp Ankara’nın canını sıkmasının ardından Muğla Valisi İdris Akbıyık, apar topar açıklama yaparak savunma mekanizmasını devreye soktu.
Mülki idare eğitimiyle birlikte aynı zamanda polis amirliği eğitimi de alan, olaylara yabancı olmayan Vali Bey, sosyal medyada paylaşılan birçok görüntünün geçmiş yıllara ait olduğunu ifade etmekten geri durmadı.
Ve iktidarın böylesi durumlarda kullanmaya alışık olduğu model üzerinden hareketle, “bu yolla kamuoyu yanıltılmakta, haksız yere kurumlarımız yıpratılmaya çalışılmaktadır” tespitinde bulundu!
Vali Akbıyık, 2025’te 27 işletmeye 39 işlem uygulandığını, 16 işletmenin de kapatıldığını açıkladı.
Açıklamadan anlaşıldığı üzere; Vali Akbıyık, yaşananların kendi döneminde olmadığını ve herhangi bir sorumluluğu olmadığını ifade etti.
O halde Vali Bey, böyle bir durumu tespit etmişse, geriye doğru ihmali ve sorumluluğu olanların tespit edilmesini neden gerçekleştirmedi? Geçmişi neden sorgulamadı? Belki de sorguladı, işlem yapmak istedi ancak araya girenler sürece engel koydu, bilemiyoruz.
Bunların hiçbirisi, o yakışıksız görüntülerin gerekçesi olamaz elbette.
Tabii Vali Bey’i konuşurken Marmaris’in mülki idare amiri Kaymakam Nurullah Kaya’yı unutmak doğru olmaz. İlçesinde kendisini aşan sorunların çözümünde valiyi harekete geçirecek olan kaymakamdır.
Şimdi sorulsa, Vali Akbıyık’ın açıklamasının benzerini Marmaris Kaymakamı Kaya da yapacaktır.
Kadro değişimi sonuç vermedi
Bu arada hem Vali Akbıyık hem de Kaymakam Kaya, mevcut Bakan Ali Yerlikaya tarafından Muğla ve Marmaris’te görevlendirildi. Yerlikaya, selefi Süleyman Soylu’nun kadrosunu tasfiye etme çerçevesinde Muğla’da kadro değişimi gerçekleştirdi.
Kente yeni vali ve emniyet müdürü ataması yapıldı.
Yeni kent yönetimiyle beraber şimdi size bir Marmaris fotoğrafı çekeyim.
Büyüteç’in takipçileri anımsayacaktır, geçen yıl Marmaris’le ilgili dört yazı kaleme aldım. Kentte özellikle kolluk yönetiminde yaşananları ortaya koydum.
Dönemin Marmaris İlçe Emniyet Müdürü Oktay Kapsız’ın görev yaptığı ilçede tekne yaptırdığının ortaya çıkmasıyla beraber önce Kapsız, ardından da Marmaris Kaymakamı Ertuğ Şevket Aksoy’un tayinleri çıkarıldı.
Her iki yerel yöneticinin Muğla dışına tayinlerinin tek gerekçesi elbette bu değildi. Kentteki yönetimsel sorunlar her iki tayinde etkin konumdaydı.
Peki her iki yönetici tayin edilip yeni kamu görevlilerinin gelmesiyle beraber ilçede işler yoluna girdi mi?
Sorunun yanıtı hayır, ne yazık ki.
Kapsız’ın görevden alınmasından ardından bugüne kadar tam beş ilçe emniyet müdürü ataması yapıldı, arka arkaya.
İki yıl içinde beş polis müdürünün değişmesinin bir açıklamasının olması lazım kuşkusuz.
Beş polis müdüründen ikisinin, doğu görevi ve sağlık sorunu sebebiyle değiştirilmesine karşın diğer üç polis müdürü ataması da ilçedeki kamu güvenliği sorununun çözülmesine ilaç olmadı.
Hele ki geçen yıl ilçede, iki işletme sahibi arasında yaşanan silahlı çatışmada yabancı uyruklu turistin yaralanmasıyla başlayan süreç nedeniyle İçişleri Bakanlığı müfettiş görevlendirmesi yaptı.
Olaya adı karışan işletme sahiplerinden birisinin ‘yaşananlarda Kaymakam Nurullah Kaya’nın sorumluluğu olduğu’ yönündeki şikâyeti sonrasında İçişleri Bakanlığı, diğer işletme sahibiyle Kaymakam Kaya arasındaki yazışmalara ulaştı. Yazışmalarda Kaya’nın tanıdığı işletme sahibiyle yakın diyalog içinde olduğu görüldü.
Süreci fazla detaya girmeden aktarmak gerekirse, İçişleri Bakanlığı son kaymakamlar kararnamesinde Kaya’yı görevde tuttu. Bu durumun iki olasılığı var. Ya Kaya’nın herhangi bir sorumluluğu bulunamadı ya da bakanlık soruşturması henüz tamamlanmadı.
Sözün özü, tıpkı Bodrum gibi Marmaris’te de kamu güvenliği konusunda eksiklik bulunduğu anlaşılıyor.
İçişleri Bakanlığı’nın üç üst düzey yönetici marifetiyle gerçekleştirdiği denetleme ve incelemenin ne sonuç vereceğini kamuoyu merak edecek doğal olarak.
* * *
AKP’de ibre yeniden Alevilere döndü
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik soruşturmalar zincirine rağmen, iktidar partisinin henüz istediği siyasi ivmeyi yakalayamaması, AKP’nin PKK’yla çözüm süreciyle birlikte Alevi toplumuna yönelmesine neden oldu son günlerde.
Başkentin siyasi kulislerine yansıyan bilgilere göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında bir ekip, daha önce yakın diyalog halinde bulunulan ‘Alevi toplumuyla yeniden temasa geçilmesi’ projesini başlattı.
Bilindiği üzere, gerek 2007’de, gerekse 2011’deki genel seçimlerde Alevi toplumunun hatırı sayılır bir bölümü AKP’yi destekledi. Ancak her iki seçimden sonra Alevi toplumuna yönelik verilen sözlerin yerine getirilememesi sonucunda AKP ile ayrışma yaşandı.
Halen Alevi toplumunun seçmendeki yüzde 2’lik payının peşine düşen AKP yönetimi, bir kez daha Alevileri çözüm ortağı olarak değerlendirmeye aldı.
Bu çerçevede Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem ilgili devlet kurumlarıyla hem de Alevi toplumun önde gelenleriyle görüşmeler yürütüyor bir süredir.
Raporlar alıyor, yüz yüze görüşmeler yapılıyor.
Özellikle anayasa değişikliğinin gerçekleşmesini sağlamak amacıyla temaslarını yürüten Erdoğan ve AKP yönetiminin, söz konusu destek karşılığında Alevi bir siyasetçiye yeni kabinede yer vermesi kimseyi şaşırtmasın.
Kabine açıklandığında Alevi toplumunun gözü, aralarından bir ismin bakan yapılıp yapılmayacağının üzerinde olacak.