“Sekiz Köşeli Yıldız”, Sultan Abdülaziz tarafından “Nişan-ı Osmani Şemsesi” adıyla, devlet hizmetinde üstün başarılar göstermiş olan kişilere iftihar ve imtiyaz olarak verilen bir madalyaydı. 10 Nisan 1845’teki Polis Nizamnamesi ile kurulan teşkilatın arması oldu sonraları.
Köşelerinde şu tanımlar vardır: Atatürkçü, Cumhuriyetçi, Tarafsız, Yurt Sevgisi, Üniformaya Saygılı, Ulus Sevgisi, Bayrağa Saygılı ve Bilgili.
Ana başlıkların yanı sıra 40 ara tanım var aynı armada.
Üşenmedim, tek tek yazıyorum. İyi ahlaklı, faziletli, nezaketli, merhametli, itaatli, izzet nefisli, karakterli, barışçı, haysiyetli, sabırlı, doğru, mütevazı, mert, cesur, temkinli, soğukkanlı, güçlü, vakarlı, feragatkâr, intizamlı, adil, azimli, mesuliyetli, sebatkar, imtizaçlı (geçimli, Y.N.), terbiyeli, temiz ve sıhhatli, vicdan temizliği, Allah korkusu, saygılı, namuslu, disiplinli, aile sevgisi, haksever, anında vefakar, amir sevgisi, meslek sevgisi, vazife sevgisi, meslekten sevgisi, çalışkan, ketum, diğerkâm (çıkar gözetmeyen, Y.N.), kültürlü, yardımsever, yasaya saygılı.
Polis yıldızından geriye neler kaldı?
Türk Polisi, üniformasında tam 180 yıldır bu armayı takıyor.
Ancak söz konusu üniformayı giyerek ülkesine ve halkına hizmet amacında olan teşkilat mensuplarından kaçı bu armanın anlamını biliyor, biraz şüpheli maalesef.
Elbette sadece Sekiz Köşeli Yıldız’ın değil, üniforma giymenin de ne anlama geldiğini bilen teşkilat mensupları var. Sayıları her geçen gün azalsa da “iyi” örnekleri görmek mümkün, her türlü olumsuzluğa karşın.
Bugün itibarıyla 181 yılına giren polis teşkilatının bu tanımlarla olan fotoğrafını çekmeye kalksam, yazıya yer yetmez.
Çok derine inmeden ya da detaya girmeden bir tablo ortaya koymak gerekirse, yaklaşık 40 yıldır gazeteci konumunda “yakından” takip ettiğim Türk Polisi, AKP iktidarında olduğu kadar politize olmadı ne yazık ki.
Politize ayarı kaçtı
Bunu sadece bu satırların yazarı söylemiyor. Çevrenizde yakın zamana kadar teşkilattan ekmek yemiş kime sorsanız aynı yanıtı almanız kaçınılmaz.
Yakın geçmişte de teşkilatın politize olduğunu söylemek yanlış olmaz. Teşkilat, gerek bilimsel ve teknolojik uygulamaları kullanması gerek çağa ayak uydurması gerek hukuk normlarından elde ettiği olanaklar gerek kaliteli insan kaynağı gerekse eğitim kurumlarında verilen üst düzey eğitimler sayesinde, zaman zaman Türk Silahlı Kuvvetleri ve MİT başta olmak üzere kimi devlet kurumlarının her zaman alternatifi görüldü.
Ancak ayar hiç bu kadar kaçmamıştı. Siyasetin elinde hiç bu kadar ağır çehre değiştirmemişti, teşkilat.
1980 öncesinde teşkilat, Pol-Der ve Pol-Bir şeklinde iki tarafa ayrılmış olsa da o dönemde bile Sekiz Köşeli Yıldız’daki “Atatürkçü” ve “Cumhuriyetçi” tanımlarına bağlıydı. Geriye dönüp bakıldığında bunu görmek mümkün.
Oysa 12 Eylül’den sonra başlayan İslami akımlarla birlikte 2025’e geldiğimizde bu iki ilkenin, siyaset eliyle sürekli erozyona uğradığını/uğratıldığını görmek gelecek kuşaklar için endişe verici sinyallerin oluşmasına neden oluyor ne yazık ki.
Halen teşkilatı yönetenler pek kabul etmese de artık Türk Polisi’nde liyakat, bilgi, Atatürk ilkelerine bağlılık, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlık kurallarına sadık kalmak gibi parametreler yok oluyor.
Yerine, her geçen gün yenilerini duyduğumuz tarikat ve cemaatlere bağlılık, tarikat ve cemaatlerin önde gelenlerinden referanslar, liyakatsizlik, üniformaya saygısızlık örnekleri kamuoyuna yansıyor. Bu gücü arkasına alanlara bir de makam ve mevki peşinde koşmayı eklediğinizde yok olan parametrelere sahip olan teşkilat mensuplarının sayısı da sıfıra doğru gidiyor.
Genel Müdür’ün dikkat çeken mesajı
İşte size bir örnek; mevcut Emniyet Genel Müdürü Mahmut Demirtaş, 10 Nisan Polis Bayramı ile ilgili sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda ne Cumhuriyet ne de Atatürk ilke ve değerlerinden tek kelime söz etmedi. Atatürk’ün adının geçtiği tek kelime arkasından rahmet okunan cümle olması dikkat çekici.
Oysa, kendi resminin bulunduğu Emniyet Genel Müdürlüğü 2025 Performans Programı’nın ilk sayfalarında şu cümleler yer buldu:
“(…) 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla hemen her kurumda yaşanan ilerleme, yenileşme ve çağdaşlaşma çabaları Türk Emniyet Teşkilatı’nda da kendini hissettirmiştir. 1934 yılında çıkarılan ve polisin görev ve yetkilerinin hukuki dayanağını teşkil eden 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu ile polisin mevcut yasaları kullanırken karşılaştığı tereddütleri gidermek ve mevcut birtakım yetkilerini artırmak hedeflenmiştir. Ayrıca bu kanunla, polise suçla mücadelede hem önleyici hem de işlenmiş suçlar hakkında gerekli yasal işlemleri yapma görevleri verilmiş olup, 1937 yılında çıkarılan 3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanunu ile de bugünkü yapının temelleri oluşturulmuştur. (…)”
Emniyet teşkilatının bağlı olduğu İçişleri Bakanlığı’nda bakan yardımcısı olarak görev Bülent Turan’ın kutlama mesajı -siyasetçi olmasına karşın- Genel Müdür Demirtaş’tan daha anlamlı kanımca.
Bir bölümünü aldım, Turan’ın mesajından: “Birlikte ne badireler atlattık. Mesela ilk devriyeyi İstanbul'da attılar, işgal yıllarında da asayişini sağladılar sokaklarının, Cumhuriyet ilan edildiğinde heyecanımız taşarken de yine sokaklarındaydılar İstanbul'un, Gazi’nin naaşını gözyaşlarıyla uğurlarken de aynı sokaklarda görev başındaydılar.”
Tarikat/cemaat kavgası ne zaman bitecek?
Henüz dün Fetullah Gülen (FETÖ) grubunun kontrolünde faaliyetlerini yürüten teşkilatta şimdilerde yine farklı cemaatler iş başında.
Tarikat liderlerinden gelen referans mektuplarıyla görev alanlar var, geçmişte FETÖ içinde olup şimdilerde sözde örgütten ayrıldıklarında ısrar eden C ve DA kodlu polis müdürleri teşkilatı yönetiyor.
Yetmedi, FETÖ’den boşalan makamlara ve görevlere Menzilciler yerleşti. Suyun başındalar. Yine tıpkı Gülen cemaati gibi Nurcu gruplar içinde yer alan Okuyucular ve Yazıcılar grupları aktif görevdeler. İşin garibi, etkili bu tarikat ve cemaatler bulundukları makam ve mevkileri korumakla birlikte birbirleriyle de kapışmış durumda.
Sahip oldukları yetmezmiş gibi “hepsi bizim olsun” havasındalar.
Üzücü olan, kendilerini teşkilatta MHP merkezli “milliyetçi” olarak tanımlayan kimi üst düzey polis müdürlerinin Menzil’den de destek almak için ne gerekiyorsa yapmaları.
Cumhuriyet gazetesinde dün ilginç ve dikkat çekici haber yayımlandı. Türk Emniyet Teşkilatı’nın en tanınan isimlerinden Gaffar Okkan, Diyarbakır’da, radikal İslamcı Hizbullah’ın hedefi olarak şehit edildi, beş korumasıyla birlikte.
Sonrasından yürütülen soruşturmalarda Okkan ve korumalarının şehit edilmesi emrini veren Hizbullahçı Molla Mizgin kod adlı Mehmet Beşir Varol, üyesi olduğu Peygamber Sevdalıları Vakfı- Platformu’nun (PSP) Cizre’deki mitinginde konuşma yaptı.
Okkan ve korumalarının kemikleri sızlamıştır.
Misyon ve vizyon
Son olarak az önce alıntı yaptığım Emniyet Genel Müdürlüğü 2025 Performans Programı’nda yer alan Emniyet teşkilatının misyonu ve vizyonu tanımlarını aktarayım:
“(…) Misyonumuz: Hukuk devleti ve insan hakları ilkeleri çerçevesinde, toplumun desteğini alarak, huzur ve güvenliği sağlamak amacıyla suç ve suçlularla mücadele etmek, bireylerin hak ve özgürlüklerini korumak.
Vizyonumuz: Toplumla etkili iletişim ve iş birliği içerisinde suçla etkin mücadele eden uzmanlığa değer veren ve dinamik bir kurum olmak. (…)”
Emniyet’i yönetenlerin bu misyon ve vizyondan haberleri var mı acaba?
Haberleri olması için şu günlerde yaşananların yanında voleybolcu kızların tepkisine dikkat kesilmeleri yetecek!
Tolga Şardan kimdir?
Tolga Şardan, 1988'de yerel olarak yayınlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği , Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı.
Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberler Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık görüldü.
Ayrıca Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu.
Şardan, 2019'da Doğan Kitap'ta yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma sürecindeki kitabını kaleme aldı.
2019'dan bu yana T24'te en çok güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor .
|