02 Mayıs 2019

1 Mayıs Emek Bayramı yurt ve dünya emekçilerine kutlu olsun

İşçilerin en belirgin talebi kıdem tazminatının hak olarak tanınması ve hükümetin keyfi tasarrufundan azade tutulmasıdır

Tüm emekçilerin 1 Mayıs Emek Bayramı’nı kutluyor, barış ve toplumsal ilerleme mücadelesinde öncülük görevlerini bilinçle sürdürmelerini, emeğin hakkı için ve barış için yaptıkları mücadelenin ve attıkları her adımın başarılı olmasını diliyorum.

Unutmamak gerekir ki, emeğin hakkı için yürütülen mücadelenin türü, yakın ve uzak hedefi ne olursa olsun atılan her adım toplumsal ilerleme, demokrasi ve hukukun üstünlüğünden bağımsız değildir. Bu ilişki iki yönlüdür. Bir yönüyle demokrasi ve hukuk emek mücadelesinin olmazsa olmaz koşuludur. Diğer yönüyle de demokrasi ancak emeğin öncülük edeceği bir mücadeleyle kazanılır.

Türkiye işçi ve emekçileri bu gerçeği kendi yaşam pratiklerinden bilmektedirler. Nitekim 1980 öncesinde işçi ve emekçilerin sendikal örgütlülüğü yüzde 40’lar düzeyinde iken bugün yüzde 10’a kadar gerileşiştir. Demokrasi geriledikçe, hukuksuzluk yaygılaştıkça sendikalar ve emekçi örgütleri güç yitirmekte, umutsuzluk artmakta ve emeğin talepleri karşılıksız kaldığı bittecrübe bilinmektedir. 1980 öncesinin güçlü sendikaları işveren temsilcileri ve hükümet yetkilileriyle kıran kırana mücadele ettikleri, emeğin hakkını aldıkları hatırlardadır. Bugün koşullar her yönüyle işçi ve emekçilerin aleyhindedir. İktidar sözcüleri işverenlere “yatırım yapmanıza hiçbir engel kalmadı. İşçi grevlerini yasaklıyoruz. Çalıştırdığınız işçilerle münasebetlerinizi dilediğiniz gibi düzenlemekte özgürsünüz. Sizden yatırım bekliyoruz” diyebiliyorlar. Hiçbir sendikanın bu çıkışa karşı bir tepkisi olmadı, ya da olamıyor.

Bugünkü 1 Mayıs Emek Bayramı’nda işçilerin en belirgin talebi kıdem tazminatının hak olarak tanınması ve hükümetin keyfi tasarrufundan azade tutulmasıdır. İşçi ve emekçiler hakları olan işsizlik sigortasındaki meblağın işverene kredi olarak verilmesini önlenemedikleri gibi, kıdem tazminatının da işçilere değil, sözde ekonominin yaşamsal ihtiyaçları gerekçe gösterilerek amacı dışında kullanılacağı açıktır. Çünkü işçiler örgütsüzdür, sendikalar güçsüzdür. Türkiye’de emekçilerin en büyük sorunlarından biri de gittikçe artan işsizlik, ekonomik bunalım ve enflasyondur. İşsizlik, hem ücretlerin düşürülmesine, hem de yeni işsizlerin oluşmasına yol açmakta. Bugünkü otoriter tek adam yönetimi ekonomik ve siyasal bir çıkmaz içinde debelenmekte yarattığı ağır bunalımın yükünü de her gün artan pahalılığı ve ek vergilerle emekçilere yüklemektedir. Kurtuluş, örgütlü emekçilerin öncülüğünde demokratik hukuk devletinin kurulmasındadır. Ne var ki, emekçi halkımız, otoriter yönetimin baskısı altında, örgütsüzleştirilmiş ve tarihsel uzak düşmüştür. Peşine düştüğü küçük ekonomik hakların bile ancak, demokrasinin kurulması, hukuk devletinin işlerlik kazanması ile gündeme gelebileceği unutulmamalıdır.

Türkiye emekçilerinin 1 Mayıs Bayramını kutlarken, İşçi ve emekçilerimizin ülkede barış, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına dayalı çağdaş bir düzen için mücadele etme kararlılığı ile hareket edeceklerini tüm Türkiye halkları ile birlikte diliyor ve bekliyoruz.     

Yazarın Diğer Yazıları

Gezi davasında Avukat Can Atalay neden tutuklandı?

Avukat Can Atalay'ın emeğin hakkını, fikir özgürlüğünü, temel insan haklarını, savunmayı, çevre yıkımına karşı durmayı asli bir görev olarak benimsemesi sermaye çevrelerini tedirgin ediyor, hatta korkutuyordu

İkili devlet düzeni ve Anayasa Mahkemesi'nin sorumluluğu

Kısa süreli de olsa geçici acil önlemler almaya ihtiyaç vardır. Böyle acil bir ihtiyacın karşılanması, ancak, en yüksek yargı organı sıfatıyla Anayasa Mahkemesinin devreye girmesiyle gerçekleşebilir

1 Eylül Dünya Barış Günü'nü kutluyorum

HDP'nin 1 Eylül Barış ve Demokrasi çağrısına katılarak toplumsal huzura ve barışa destek olalım