Durmaksızın kıpırdayan siyasal ve toplumsal olaylar karşısında zihnim, soyut oynak garip hayallerle dolar taşar. Boşlukta bir tür özgür uçuşma misalidir bu, hoşuma gider. Olan biteni izleme, anlama ve yorumlamada kendimi görevli saydığım için, tuhaf olayları tefsir ediyor olmam, hevesimi canlı tutar.
TV'de heyecanla takip ettiğim yorumcu dostlar da, el avuç parmaklar kol baş boyun ve omuz hareketleriyle oluşturduğu, bu kez somut garabet biçimleriyle ekranları doldurup taşırıyorlar. Benim gibi kendini görevli sanan biri için bulunmaz nimet.
Bu minval üzere yukarıdaki başlangıç, bir pazar yazısı için, neden olmasın diyor ve devam ediyorum.
Kendimi bildim bileli, ülkemde vatan, millet, köken, dil, kültür, inançlar, geçmiş, gelecek, anayasal rejim, yönetim ve bunun gibi yaşamsal konular, en iyisinden olsun diye farklı yorumlarla sert yada yumuşak tartışılıp gider.
Bu sabah ekrandan anlatılacağı önceden duyurulan Reis’in önemli konuşmasını dinlemek ve eleştirmek üzere ince belli çay bardağının ardındaki yerimizi aldık. Şeytan dürttü, her zaman dürter zaten, konuşmada ne söyleneceğini önceden tahmine gayret etsek dedik. Biz biraz tutturduk gibi ama kimi dostlar, her zaman aynı şeyler söyleniyor gerekçesiyle aynı eleştirilerini tekrarladılar.
Ülkedeki tartışmalarda değişmez konu, ülke tarihinin farklı yorumu oluyordu. Tartışılan değişmeyen konu, Osmanlı’nın 600 yaşında sıkıntılı bir savaş kaybı sonucu zora girmesi bir yanda… Bir Osmanlı paşasının rütbelerini terk ederek bu zoru halkı örgütleyerek savaşla ve yeni bir adlandırmayla bağımsız bir devletin kuruluşunu dünyaya kabul ettirmesi diğer yanda…
Toplum; sağcı-solcu, devrimci-tutucu, ilerici-gerici, batıcı-yerli, dinci- laik, vb. isimlerle kavramları paylaşmıştı. Giderek bunlar anlamlarını yitirdiler.
Ancak, genç T.C. bu gün 100 yaşını geçti. Ekonomik sıkıntılar, rejim ve yönetim tartışmalarıyla ve eleştirileriyle uğraşıyor, demokrasiden umudunu kesmedi sürdürüyor, bir yanda.
Diğer yanda, Osmanlı kendi gücüyle zoru aşmalı, devam etmeliydi diye düş görenler, düşünenler var ama pek açıklama yapmıyorlar. O zamanki değerleri bu güne uydurmak istiyorlar gibi…
Şimdi pazar sabahı, her şeyi kusursuz açıklamayı beklemeyin derim ve bu basit yorumu düşünmeye, her şeye karşın konuşmaya ve umudu kesmemeye devam edin desem, ne dersiniz. Ben iç ve dış barışa bir katkı olsun isterim.