27 Ekim 2023

Savaş ve din

Siyonist olmayan Yahudiler ve gruplar ile anti-semitik olmayan Filistinliler ve grupların dayanışması yaşamsaldır

Yine bir süre uyuduktan sonra gümbürtüyle uyanan İsrail-Filistin çatışmasını modern boyutlar kazanmış bir köylü toprak kavgasına veya Batılı emperyalistlerin İsrail'i bir jeopolitik enstrüman olarak kullanmasına indirgeyen analizler eksik kalır. Bunlar da tabii hesaba katılacaktır ama olayın daha vahim, belirleyici tarihsel, kültürel ve dinsel nedenleri de olduğu daha fazla dikkate alınmalıdır.

Bu çatışmanın ayırt edici özelliği işin içinde çok yüksek dozda din unsuru bulunmasıdır. "Vaat edilmiş topraklar" yalnızca bir "ilk işgal" teorisi değil, işgal ve istilayı emreden bir tanrı buyruğu, en yüksek bir gerekçedir. İşin öbür yüzü Filistin'de Yahudi varlığının hiçbir zaman sindirilememiş olmasıdır.

Filistin'de İslam'ın karşısında Orta Doğulu üç büyük semavi İbrahimi dinden yalnız birinin (Yahudilik) değil ikisinin (Yudeo-Hristiyanlık) bulunduğu da unutulmamalıdır. Ameranglo emperyalizminin bu müktesebat üzerinden hareket ettiği daha fazla önemsenmelidir.

Aslında "vaat edilmiş topraklar" miti de bir ilk işgal teorisi olarak bile görülemez. Yahudiler Tevrat'ın ilk beş kitabına göre zaten başka kavimlerin yaşamakta olduğu, daha önce iskân edilmiş toprakları zapt etmişlerdir.

Bir kanun kitabı olduğu kadar bir tarih kitabı da olan Tevrat'ta (Eski Ahit) anlatıldığı üzere Yahudiler güçlü oldukları zaman saldırgan ve zalim davranmışlar, zayıf oldukları zaman yenilip sürgüne gönderilmişler, mağdur ve mazlum olmuşlardır. Tabii, bunu yapan yalnız Yahudiler değildir. Bugün de bu döngülerin bir örneğini yaşamaktayız.

İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerine savaş uçakları ve topçu ateşiyle saldırılarının sonucu Gazze'de bazı binalar tamamen yıkıldı.

* * *

İnsanların hâlâ kutsal ya da milli ya da başka "yüce" ve fakat aslında ilkel değerler uğruna birbirlerini boğazlamaya devam etmeleri karşısında yapılacak şey sadece ilk işgalciden son işgalciye (yani bugünün sahiplerine) kadar çeşitli işgalcilerin yaptıkları hataların ve şiddetin envanterini çıkarmak ve karşılaştırmak olmamalıdır. Bu bir çıkmaz sokaktır. Herkesin eli değişen derecelerde kirlidir. Muhasebesini yaparken özcü bir fail-kurban ayrımı yapmak kavgayı uzatır. Asıl çıkış yolu herkesin "bundan sonra yapmayacağız" sözü vermesinde ve bu söze sadık kalmasındadır. (İki devletli çözümü de kabul ederek.)

Sabit bir insan doğası yoktur. Davranışlar tarihsel ve kültürel, en başta da dinsel şartlanmaların eseridir. Bütün dinlerin müminleri tanrının en seçilmiş kullarının kendileri olduğuna ve davalarında mutlak haklı olduklarına inanırlar. Yeterince laikleşilmeden ve giderek lâ-dinileşilmeden bazı meselelerin çözümü imkânsıza yakın derecede zordur.

Siyasi topluluklar "çakıl taşı vermem"den ve etnik üstünlükçülükten yükselip Şinasi ve Fikret gibi "yeryüzü vatanım, insanlık milletim" demeye başlayamadıkça Filistin-İsrail sorunu başlarda olmak üzere bazı problemler çözülemeyecektir. Siyonist olmayan Yahudiler ve gruplar ile anti-semitik olmayan Filistinliler ve grupların dayanışması yaşamsaldır.

Herhangi bir zaman kesitinde kimin daha haklı kimin daha haksız olduğu değerlendirilebilir. Bu sefer fail, dünün kurbanı Yahudiler'dir; yaptıkları da soykırımdır. Hamas ise sivilleri öldürmekle savaş suçu işlemektedir. Çatışmaların yükseldiği anlarda cephenin ateşi içinde duygularımız bizi taraf seçmeye itebilir, ama kimlik, özdeşleşme ve sorumluluk konularında dikkatli olmalıyız. Bugünün bizleri yüzlerce, binlerce yıl önce işlenmiş olan fiillerin öznesi değiliz; nesnesi olmaya da devam etmemeliyiz.

* * *

Amerikalı Nobel'li yazar Sinclair Lewis'in Arrowsmith (s.4) adlı eserindeki şu satırlar dünya nüfusunun girift etnik yapısını iyi anlatır:

New York'lu bir tacirin oğlu olan Martin Elk Mills'in Slavo-İtalyan göçünden önceki sakinlerinin çoğu gibi bir Tipik Safkan Anglosakson Amerikalı'ydı. Bu da Alman, Fransız, İskoç, İrlandalı, belki biraz da İspanyol karışımı olmak demekti. Muhtemelen az miktarda Yahudi sayılabilecek çeşitli damarların bileşimi ve bol miktarda da İngiliz sayılabilecek unsurların bileşimi demekti. Ki bu sonuncusu da Primitif Britanyalı, Kelt, Fenikeli, Romalı, Alman, Dan ve İsveçliliğin bileşimi demekti. (Böyle bir bileşim etnik-milli üstünlükçülüğe olanak sağlar mı?)

Hintli yazar Vikram Seth Suitable Boy adlı eserinde (ss.635-636) herkesin elinin kirli olabileceğini ve üstünlükçülük taslayabileceğini şöyle ifade eder:

Lata, Tennyson'ın "Relief of Lucknow" adlı şiirini önce ilgiyle okumaya başladı, giderek de tiksintiyle:

Bir avuç adamdık, kalben ve bedenen İngiliz

Emreden, itaat eden, dayanan, ırkının gücüyle güçlü

İşte şimdi konuş, ateş et, karanlık öncüyü yok et.

Havelock'un iyi topçularının güzel beyaz yüzlerini takdis ederek.

İngiliz kolonyalizmini anlatan bu şiiri okuduktan sonra Lata düşündü ki "Fetih ters yönde gerçekleşmiş olsaydı da aynı derecede berbat şiirler yazılabilirdi -muhtemelen Farsça veya Sanskritçe, İngiltere'nin yeşil ve güzel topraklarını lekeleyen.

Yazarın Diğer Yazıları

Tarım ve madencilik

Siyanürlü muazzam atık toprak kütlelerini tasfiye etmek için 400 bin kamyon gerekir diyerek bu saatte işin imkansızlığını ima eden bakanlar, bunu bilmiyorlar mıydı? Niye bu yönteme izin verildi? Gangster şebekesinin bu yığını arkasında bırakıp sıvışacağı belli değil miydi? Nal toplamak devlete mi düşerdi?

Profesyonel politikacılar ve boşuna siyaset

Türkiye’de partiler, başka yerlerde genellikle olduğu gibi, birbirlerinden ayrışarak farklı sınıf kesimlerini, çıkar ve baskı gruplarını, ideolojileri ve programları temsil etmiyorlar. Büyük çoğunluğu merkez sağda ve aşırı sağda toplanmış durumda. Amaçları daha çok iktidar, daha çok vurgun

Deprem, lanet ve hayalet şehirler

Benim binam çökmedi, sadece yan yattı diyen veya deprem 7.5 değil 7.4 şiddetinde olsaydı benim yaptıklarım çökmeyecekti diyen veya ben inşaattan anlamam onun için beni suçlamanız yasalara aykırı diyen (yanlış duymadınız tam böyle dedi) "müteahhit"ler gerçek insanlar mıdır, insan suretindeki yok-insanlar mıdır, yok-kentleri kuran?