03 Kasım 2019

Bir Rönesans adamı: Leonardo Da Vinci

Görünen o ki Leonardo daha çocukluğunda bir tercih yapmış, arkadaş sevgisini değil, bilgelik sevgisini seçmiş, arkadaşlarıyla oyun oynamak yerine kitap okumuş, eğlenmek yerine merak etmeyi, düşünmeyi, sorgulamayı, çevresindekileri gözlemlemeyi tercih etmiştir

Rönesans döneminin dâhisi olarak anılan, ressam, yontucu, mimar, tasarımcı, mucit, bilim insanı olarak birçok niteliğe sahip tam bir Rönesans adamı olan Leonardo da Vinci, ölümünün 500. yıldönümünde Paris'teki Louvre Müzesi'nde adına yaraşır ihtişamlı bir sergiyle anılıyor. 24 Ekim'de açılan serginin hazırlığı yirmi yıl sürmüş. Sadece internet üzerinden rezervasyonla girilebilen serginin ilk gününde 260 bin bilet satılmış. 24 Şubat 2020'ye kadar açık olacak serginin daha önce 1,4 milyon ziyaretçi ile rekor kıran Tutankamun sergisini geçmesi bekleniyor.

"Léonard de Vinci" sergisinde Fransa'daki eserlerin yanı sıra başka ülkelerdeki müze ve koleksiyonlardan ödünç alınmış eserler de var. Sergide 162 eser sergileniyor.

2 Mayıs 1519'da dünyadan ayrılan da Vinci, daha çok Mona Lisa ve Son Akşam Yemeği adlı resimlerle tanınsa da, o bir ressamdan çok daha fazlasıydı. O, sanatın her alanıyla ilgilenip yapıtlar tasarlasa ve üretse de, matematik, botanik, anatomi, mühendislik, mimarlık alanlarında da araştırmalar, buluşlar ve icatlar yaptı.

Yalnız bir 'Aşk Çocuğu'

Leonardo, evlilik dışı bir çocuk olarak dünyaya geldi ama hiç dışlanmadı. Kısa bir süre annesi tarafından bakıldıktan sonra babası yanına aldı. Noterlik yapan babası çapkın bir adamdı, gayrı meşru ilişkilerinin yanında birçok evlilik yaptı. Leonardo'yu da bir "aşk çocuğu" olarak görüyordu, anneleri tarafından da sevgiyle büyütüldü, bu bakımdan mutlu bir çocukluğu olduğu söylenebilir. Son derece duygulu ve düşsel bir kişilik geliştirmişti.

Bu yüzden içine kapalı ve yalnız bir çocuktu. Leonardo'nun çocukluğunda az arkadaşı olmuştur, ama bu kendi tercihi yüzündendir. Yalnızlığını seviyor, kitapları arkadaşlardan üstün tutuyordu. Ona göre arkadaşlık kişilik gelişiminde olumsuz bir etkendi. Leonardo, bununla ilgili düşüncelerini şöyle dile getirir: "Yalnızsanız tamamen kendinize aitsinizdir. Bir tek arkadaşınız bile olsa, onun davranışına uygun olarak, kişiliğinizin yarısına hatta daha azına sahip olursunuz; birden fazla arkadaşınız varsa bu felaket daha da büyüyecektir".

Görünen o ki Leonardo daha çocukluğunda bir tercih yapmış, arkadaş sevgisini değil, bilgelik sevgisini seçmiş, arkadaşlarıyla oyun oynamak yerine kitap okumuş, eğlenmek yerine merak etmeyi, düşünmeyi, sorgulamayı, çevresindekileri gözlemlemeyi tercih etmiş. Dolayısıyla Tanrı ve Doğa vergisi bir dehadan değil, bir takım şeylerden feragat ederek ve kendini etrafından yalıtarak çalışmaya adanmış bir kişinin geliştirdiği yeteneklerinden söz etmek daha doğru olur bence.

Bilim adamı ve sanatçı

Leonardo, birçok buluşun, makinenin, mimarlık ve mühendislik projesinin, ileride teknolojik buluşlara esin verecek mekanizmanın tasarlandığı güçlü bir hayal gücüne sahipti. O, helikopteri, paraşütü, denizaltıyı ve tankı tasarlamıştı; ama bunlar çizimler halinde kaldı, gerçekleşme imkanı bulamadı. Yine de Leonardo, yaptığı tasarımlarla hem teorik olarak hem pratik olarak bilime büyük katkılar yapmıştır. Buna rağmen onun adı hep sanat tarihinde karşımıza çıkar.

Leonardo, insan zihninin en yüksek ifadesi olduğunu düşündüğü matematiğe büyük önem veriyordu. Ona göre, "Matematik bilimlerinden herhangi birinin ya da matematik bilimlerine dayalı herhangi bir bilimin uygulanamadığı yerde kesinlik diye bir şey olamaz". Bu düşüncesiyle Leonardo Yeniçağ felsefesine ışık tutmuş gibidir.

Leonardo, dinsel inanç bakımından aslında heretiktir (Kilise öğretisine karşı). Hıristiyan inancındaki kutsal üçleme dogmasını reddediyor, bunun yerine tek tanrıya inanıyordu. Fakat içinde yaşadığı baskıcı ortamda böyle aykırı düşünce ve inanca sahip olmanın cezası işkence edilerek ölüm olduğu için dini görüşünü ifade edememiştir.

İlham verici hareket

Leonardo, kendi zamanındaki evren ve doğa bilgisini, temelde evrenin durağan görünümünü savunan Aristotelesçi görüşten, hareketi savunan bir görüşe taşımıştır. Hareket meselesi onu çok ilgilendiriyordu. Zaten hem sanat alanında hem bilim alanında yaptığı büyük katkılar harekete duyduğu ilgiden doğmuştur.

Leonardo'nun Anghiari Savaşı resim eskizlerinde örneklerini verdiği, insanlarda ve atlarda kasların hareketleri üzerine dikkatli incelemeleri, hareket halindeki insanlara ve hayvanlara ait o güne kadar yapılmış en ayrıntılı anatomik betimlemelerdir. Hareketin ilkelerine duyduğu merak onun anatomiyle ilgilenmesine neden olmuştur. Öyle ki bu alanda yaptığı incelemelerden uzun süre Avrupa'da okutulan tıp kitaplarında yararlanılmıştır.

Leonardo'nun hareketle ilgili çalışmaları fizik alanında da önemli sonuçlara varmıştır. Leonardo, Newton'ın iki yüz yıl sonra hareket yasalarını bulmasını sağlayan temel keşiflere şaşılacak denli yakın sonuçlar çıkarmıştır. Hareketle ilgili Leonardo şunları yazmıştır: "Hiçbir şey kendiliğinden hareket etmez, bir başka şey onu harekete geçirir. Her türlü hareket sürme eğilimindedir ya da hareket eden bütün cisimler hareket ettirici ilk güç kendilerinde olduğu sürece hareket etmeye devam ederler".

Newton da o önemli İlk Hareket Yasası'nda şunu der: "Her cisim, onu etkileyen güçlerce durumunu değiştirmeye zorlanmadıkça hareketsizlik halinde kalır ya da düz bir hat üzerinde hareket etmeye devam eder". Görüldüğü gibi hareket yasasını aslında Newton'dan önce Leonardo bulmuştur. Newton bu keşfi matematiksel bir dille ve fizik alanında daha kesinlik kazandıracak argümanlarla destekleyerek daha bilimsel bir niteliğe kavuşturmuştur.

… Ve Işık oldu!..

Leonardo, dünyayı seyrederek maddi evreni açıklayacak yasaları bulmaya çalışmıştır. Işık üzerine de önemli keşifleri vardır. Leonardo, görüntülerin retina üzerine ters yansıdığını keşfetmişti. Fotoğrafın ilkesinin dayandığı camera obscura'nın mucitlerinden biridir. Optik yanılsamaları incelemiş, ışığın yoğunluğunu kaydetmek için bir alet tasarlamıştı. Işığın uzay ve zaman içinde bir dalga halinde gezindiğini ilk söyleyenlerdendir.

Onun ışık üzerine araştırmalara en büyük katkıları teorik olmaktan çok pratiktir. Leonardo, resimde mükemmel ışık ve gölge oyunları yaratmıştır. Onun resimlerindeki büyülü doğa manzaraları, bir kadının gülümsemesinde yarattığı gizem, hareket halindeki atların dalga halinde parçalara bölünmesi, ışıkla yaratılmış mucizelerdir.

Leonardo, yaşadığı dönemde bugünkü gibi bir dahi olarak görülmüyordu; yetenekli bir zanaatkar-sanatçı olarak görülüyordu. Zaten o dönemde modern anlamıyla güzel sanatlar kavramı henüz yoktu ve bir marangozun ustalık işi olarak yaptığı bir çerçeveye, o çerçevenin içine yerleştirilecek resimden daha çok değer veriliyordu bile denebilir. En azından sanat ve zanaat ayrımı bugünkü gibi sanatı yüceltecek şekilde hiyerarşik bir karşıtlık oluşturmuyordu.

Merhamet ve cinayet arasında

Leonardo'nun yaşadığı dönemde birçok rakibi vardı ve bunların en ünlüsü Michelangelo'ydu. İlk sanat tarihi kitabı olarak nitelendirilen ve İtalyan Rönesansı'nın büyük sanatçıları üzerine bilgiler veren Sanatçıların Hayat Hikayeleri adlı kitabın yazarı Giorgio Vasari'ye göre, Leonardo ile Michelangelo birbirlerinden şiddetle nefret ediyordu. Temiz ve yeni giysiler giymekten hoşlanan Leonardo, Michelangelo'nun kirli yontucu giysileri içinde kaba bir köylüye benzediğine dair alaylı sözler ederdi. Ama Leonardo, Michelangelo'nun sanatı üzerine asla kötü bir eleştiri yapmamıştır.

Leonardo tam bir Rönesans adamıydı. Birçok alanda ilgisi ve yeteneği olan, nazik ve ince ruhlu biriydi. Yalnızlığı sevmesine rağmen topluluk içinde etkili bir hatip ve coşkulu bir müzisyen olabiliyordu. Leonardo'da, Assisili Aziz Francesco'nunkine benzeyen bir doğa ve hayvan sevgisi vardır. Bütün canlılara saygı duyar, sık sık çarşıdan kafeste kuşlar satın alır ve onları özgür bırakırdı. Hiçbir canlının öldürülmemesi gerektiğini savunduğu için vejetaryendi. En çok sevdiği yemek çorbaydı.

Bir sineğe bile zarar veremeyecek kadar cana saygısı olan Leonardo, çelişkili bir şekilde savaş makineleri tasarlamıştır. O kadar ki düşman askerlerinin etlerini parçalayacak ve öğütecek vahşi aletler icat etmişti. En küçük bir vicdani rahatsızlık duymaksızın caniliğiyle ün salmış Cesare Borgia'ya askeri mühendis olarak hizmet etmiştir. Bu konu tuhaf ve ayrıca incelenmesi gerekiyor. Sonuçta Hitler de bir hayvan sever ve vejetaryendi.

Leonardo da Vinci kişiliğiyle olsun, sanatçılığıyla olsun, bilgeliğiyle olsun, modernliğin kurucu bir ustasıdır. Onun düşünceleri, hayal gücü, tasarımları, icatları, sanatı hep yeniliğini ve hayret vericiliğini koruyarak esin vermeye devam edecek. O yüzden Leonardo, bir sanatçının ötesinde bir yaratıcı olarak yüceltilmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları

Plastik mutlak

Varoluşçuluk bakımından insanın kendini gerçekleştirebileceği en mümkün alanlardan biri sanattır. Varoluşçuluk için insanın kendini tasarlaması ve özgürleşmesi en iyi sanatla sağlanabilir. Çünkü sanatçı bir yandan varlığını tasarlarken diğer yandan kendini keşfeder, kendinin bilincine varır

Distopyadır bu yolda her ütopya

Yabancı yatırımcılar için cazibe merkezi oluşturmak için tasarlanan ve inşa edilen mega projeler, ne beklenen ekonomik geliri sağlamakta ne de toplumsal fayda sağlamaktadır

Böyle söyledi Nietzsche

Nietzsche'nin Yunan tragedyalarında karşılaştığı iki tanrı, Apollon ve Dionysos insanın iki ayrı yönünü temsil eder. Apollon, düzen, denge, uyum tanrısı olarak akılsal olanın kurucusudur. Dionysos ise coşkunluk ve sarhoşluk tanrısı olarak eğlence, zevk, çılgınlık ve taşkınlığı temsil eder