21 Mayıs 2020

Başkalarının acıları

Empatinin en basit tanımı bir başka zihni düşünsel ve daha çok duygusal olarak anlamak, hissetmek ve de ilgi göstermektir. Yani başkasının ayakkabısını giyerek onun yolunda onunla yürüyebilme becerisi

Pandemi sürecinin ilk günlerinde hastalananların, ölenlerin ürperten, iç yakan haberleri haftalar içinde, bugünkü, yarınki durumumuzu kestirmeye çalıştığımız sayılara sıkıştı. Yani bir trendeyiz ve dev bir yangının içinden geçtik, uzaklaşmışız gibi belli belirsiz bir duman kaldı ufuk çizgisinde. Ölen ve hastalananların sayıları günler içinde anlamını yitiren, serbest kalacağımız zamanı tahmin için bakılan hava durumu gibi sanki. Oysa o küçük tablolar içinde ne acayip hayatlar, ne öyküler, dramlar, acılar gizli. Bu sayısal ölüm istatistiklerinin seyircisi olmak, hayatta kalmak için hissizleşmenin bir parçası mı? Aynı rakamlara bakıp farklı şeyler hissedip düşünmek, aynı sanat eserine bakıp farklı hikâyeler yazmak, aynı fotoğrafı farklı görmek… 

Susan Sontag’ın Başkalarının Acısına Bakmak isimli kitabındaki sözleri aklıma geliyor. "Bizden ya da bizden olmayanlara karşı bir sempati besleyemezsek nasıl insanlar oluruz? En azından bazı anlarda kendimizi unutmayı başaramazsak nasıl insanlar oluruz? Yaşadıklarımızdan ders çıkarmayı bilemezsek nasıl insanlar oluruz?" Çarpıcı fotoğrafların insanlara etkisini incelediği, çok yönlü entelektüel, aktivist Sontag’ın baş ucu kitabı, günümüzdeki medya bombardımanı ve insan davranışına da kılavuzluk ediyor. Dünyadaki pek çok savaş, katliam, felaket ancak fotoğraflandığında, görüntülendiğinde dikkat çekebilmiştir. Bu bir barış çağrısı olabildiği gibi, insanın karanlık taraflarına dokunup şiddet ve intikam da doğurabilir. 

Aslında görsel medya haberleri, felaketleri, olayların ciddiyetini, yazılı metinden çok daha hızlı kavratıp, insan zihnini uyarsa da, defalarca uzun süre tekrar edildiğinde çoğumuzda desensitizasyon, etkisizleşme, hissizleşme yaratıyor.

Aslında terapi süreçlerinin önemli parçası olan empati becerisi, toplumsal olaylara karşı tavrımızı anlamaya yardım ediyor. Hangi haberi izleyip izlemediğimiz, ne kadar izlediğimiz, içine girdiğimiz ya da duymadığımız, duymak istemediğimiz bizim nesnelliğimizle, yani kendi psikolojimiz, travmalarımız ve savunmalarımızla ilgili olabilir. Yine tarihten öğrenmek, başkalarının acısını anlamak, eyleme geçmek, tarihten ders çıkarmak da empati becerimizle ilişkili olabilir. Sanat gibi empatinin de üzerinde uzlaşılamamış sayısız tarifi var. Empatinin en basit tanımı bir başka zihni düşünsel ve daha çok duygusal olarak anlamak, hissetmek ve de ilgi göstermektir. Yani başkasının ayakkabısını giyerek onun yolunda onunla yürüyebilme becerisi. Ya da onun yaşadıklarını yaşamadan duygudaşlık, eşduyum yapabilmek. Psikanaliz tarihinde Ferenczi gibi analistler nevrozları erken çocuklukta başlayan empati eksikliğine bağlamıştır. Kohut ise narsisistik psikopatolojiyi empati eksikliğine bağlayıp, empatinin ön planda olduğu terapiler önerir.

Doğa olaylarını, yaşam bilimlerini ve tarihi etkin biçimde günümüzde kullanmak onları sadece açıklamakla değil, belki empatinin de içinde olduğu anlamayla mümkün olabilir. Tarihin bize sunduğu eşsiz deneyimler, içselleştirilmeyip kronolojik bir bilgi yığını olarak eğitim sisteminde yer aldığında tarihin hakkını veremeyiz.

Empati yaşam boyu, işlevsellik ve sosyalleşme becerilerini de doğrudan etkiliyor. Araştırmalara göre empati dört yaş civarında erken çocukluk yıllarından itibaren kızlarda erkeklere göre daha güçlü ilerliyor. Ergenlik döneminde duygusal empati becerisi kızlarda daha da gelişip, erkeklerle aradaki fark açılıyor. Kadın erkek farklılıklarını biyolojik bilimler dışında, geniş politik, kültürel ve sosyolojik boyutları olduğundan tartışması zordur. Fakat salgın döneminde kadın liderlerin daha başarılı bulunmasında empati ve şefkatin önemli rolü olmalı.

Burada eğitim sistemimiz ve çocuk yetiştirme geleneğimiz empatik olmayı ne kadar kapsıyor, ne kadar önemsiyor sorusu akla geliyor. Ergenlik dönemindeki çocukların üçte birinin akran zorbalığına maruz kaldığı ve bu olumsuz deneyimin ilerleyen yıllarda daha önemli psikiyatrik sorunlara neden olduğu biliniyor (Modecki ve ark., 2014). Ne kadar bilgili, başarılı gençler yetiştirsek de başkalarının duygularını anlamamak, empati kuramamak hem bireysel hem de toplumsal anlamda ciddi sorunlara neden oluyor. Empati bir yanıyla doğuştan gelse de, geliştirilebiliyor. Örneğin ergenlerde karşıdakinin yüz ifadelerinden öfke, mutluluk, korku, kızgınlık, tiksinme ve şaşırma gibi altı temel duyguyu önce öğreten ve yardım etme davranışlarını içeren bir video oyunu ile empatinin geliştiği gösterilmiş (Kral ve ark. 2018).

Dijital dünyanın hakimiyetini kısıtlayıp çocuk yetiştirebilen, duygusal tepkileri azalmış çocuklarımız olmasından endişelenmeyen var mıdır? O zaman daha erken dönemde empatik çocuklar yetiştirmek için ne yapabiliriz? Geleneksel yollardan biri çocuğu evcil hayvan sahibi ve sorumlusu yapmak, onunla oynamasını, efektif etkileşimini sağlamak olabilir. Geçtiğimiz günlerde yayımlanan bir araştırmada okul öncesi dönemindeki çocuklara tabletle bazı hikâyeler, sorular göstererek 3 ay sonra empati becerisinin geliştiği gösterildi (Wu ve ark., 2020). Yani çocukların dış dünyayı ve insanları kavrayış biçimini empatik biçimde geliştirmenin mümkün olduğu anlıyoruz, ne güzel, işte hareketi başlatacak anahtar burada!

Başkalarının acısına karşın yola devam etme ile ilgili en dramatik öykülerden biri fotoğrafçı Kevin Carter’ın başına gelendir. 1994’te kıtlıkla boğuşan Sudan’daki bir yardım kampının uzağında zayıflıktan yere yığılan bir çocuk ve çocuğun peşinde bir akbaba görür ve fotoğraflar. Bu kare ona dünyanın en önemli ödüllerinden Pulitzer Ödülü’nü kazandırır ve dikkatler nihayet Sudan’daki kıtlığa çevrilir. Fakat çocuğu orada bırakıp kampa döndüğü, yardım etmediği ve empatiden yoksun olduğu için ağır eleştirilerle bunalıma girer ve intihar eder. Sizce bütün açlık ve yoksulluk, dehşeti gözümüze sokan bu fotoğrafçının suçu mu, yoksa ölümlere ve sefalete seyirci kalan hatta neden olan, empati eksiği dünyanın mı? 


Kaynaklar: 

* Susan Sontag. Başkalarının Acısına Bakmak. (Regarding the Pain of Others, 2003) Agora Kitaplığı, 2004

* Modecki, K. L., Minchin, J., Harbaugh, A. G., Guerra, N. G. & Runions, K. C. Bullying prevalence across contexts: a meta-analysis measuring cyber and traditional bullying. J. Adolesc. Health 55, 602–611 (2014).

* Kral, T.R.A., Stodola, D.E., Birn, R.M. et al. Neural correlates of video game empathy training in adolescents: a randomized trial. npj Science Learn 3, 13 (2018).

* Wu, L., Kim, M. and Markauskaite, L. Developing young children’s empathic perception through digitally mediated interpersonal experience: Principles for a hybrid design of empathy games. Br J Educ Technol. (2020)

* Wai Kit Ow Yeong ‘Our Failure of Empathy’: Kevin Carter, Susan Sontag, and the Problems of Photography. A Journal of the Arts, Humanities, and Social Sciences. 1 (1) 'Empathy', 9-17.(2014)

Yazarın Diğer Yazıları

Salgından sıkılmaya karşı haplar ve bazı notlar

"Başımıza geleceklerden biz sorumlu olmayabiliriz, ama olan olaylara nasıl tepki vereceğimizi biz seçeriz"

Pandemi psikolojimiz nasıl, baş edebiliyor muyuz?

Balık hafızalarımız ya da acıya katlanabilmek için travmatik belleğin bastırılması ile çabucak unutmuş ve koruyucu önleyici tedbirleri göz ardı etmişiz...

Koronavirüs salgınında psikolojimizi korumak

Kaosa dönen medya bombardımanları, kaygısı yüksek, karamsar kişilerin daha fazla paylaşım yapması bizi objektif ve olumlu bilgilerden koparabilir, bunu unutmamalı