20 Temmuz 2025

Bir kuş bir balığı sevebilir, ama nerede yuva kuracaklar?

İstikrarlı ve kalıcı bir barış için yanlış giden şeyleri ifade etmek, hele ki; anti demokratik alışkanlıkları gün geçtikçe artan siyasi iradenin bir iyilik elçisi gibi refere edilmesine rıza göstermemek, neden anlaşılır bir şey olarak okunmaz?

E güzel hikaye, Damdaki Kemancı filminde sütçü Tevye köyün fakir terzisi Motel Kamzoil’e aşık olan kızını, bu aşkın imkansızlığına ikna edemeyince sonunda şu cümleyi kurar:

Bir kuş bir balığı sevebilir, ama nerede yuva kuracaklar?”

Daha önce duymamış değildim ancak bu şahane repliğin tekrar hatırımıza düşen zamanlaması hayli ilginç gelmişti.

Bambaşka bir konuda izleyicilere kısa ama özlü bir anlatımda bulunan oyuncu Ahmet Mümtaz Taylan’ı dinlerken ‘bir balık ve kuş’ hikayesinde; yolunda gitmeyen detaylar daha önce bu denli ilgimi çekmemişti.

Gördüğüm o ki, aynı hikayeler her insan için farklı çıkarımlara neden olabiliyor; balık ve kuşun aşkının da bende yarattığı tesir gibi…

Mesela günlerdir iktidar ittifakının ‘Terörsüz Türkiye’ adını koyduğu DEM Parti'nin ise 'Barış' diye nitelendirdiği gelişmelerdeki eksikliklerin üzerinde pek durulmazken, her şeyin hayatın olağan akışı içinde gerçekleşiyor gibi yansıtılmasının tuhaflığı karşısında söylenebilecek ne çok şey var.

İktidar ve ortaklarının baştan racon kestiği her konuda olduğu gibi bu konuda da konuşmak aşırı dikkat istiyor.

Zira bu sefer ittifak bloğu içinde DEM gibi bir süreç ortağı daha var.

Sürecin kıymeti tartışılmaz elbette ancak bu noktada; istikrarlı ve kalıcı bir barış için yanlış giden şeyleri ifade etmek, hele ki; anti demokratik alışkanlıkları gün geçtikçe artan siyasi iradenin bir iyilik elçisi gibi refere edilmesine rıza göstermemek, neden anlaşılır bir şey olarak okunmaz?

Daha birkaç gün önce zeytin ve iklim yasası gibi talan ve yağmanın önünü açmakta pek aceleci davranan kurum ve kuralları ile yozlaşmış bir demokratik alan içinde; yargı bağımsızlığı, basın özgürlüğü, fırsat eşitliği gibi artık demode kavramlar ve demokratik kazanımların, tek adam idaresi altında bir lütfa dönüşmesi karşısında; gerçek bir barış için umudu taşıyabilmek her geçen gün daha da zorlaşıyor.

Demen o ki:

Tüm iyi niyetli çabaları ve bu çabalarla büyüyen umudu destekliyor ve alkışlıyorken madalyonun öteki yüzünde; mesela seçilmişlerin karga tulumba evlerinden toplanmasına, demokrasinin adeta iğdiş edilmesine,  ‘aman susalım da birileri kızmasın, süreç sıkıntıya girmesin’ diyerek dürtülmek ve  üstüne üstlük sanki barışın karşısında birer engel gibi gösterilmek fazlasıyla rahatsız edici.

Yani mesele, elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi değil.

Ama; bütün iş Tahir’le Zühre olabilmekte,

Yani yürekte!

Eyvallah.

Serdar Gündoğ kimdir?

Serdar Gündoğ, Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesinde doğdu. İlk ve Orta Okulu Ankara'da, Liseyi ise Aydın'da tamamladı. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümünü İzmir'de bitirdi.

Türkiye'nin ilk haber portallarından bodrumhaber.com ve aynı adla yayımlanan günlük gazetenin genel yayın yönetmenliğinin ardından çeşitli yerel haber portallarında, Posta ve Milliyet gazetelerinin eklerinde haftalık yazılar yazdı.

2009 yılından itibaren yerel ve genel seçimlerde kampanya yöneticiliği ve danışmanlıklar yaptı.

Çevre ve insan temalı farkındalık projeleri için fikir ve senaryolarına katkı sağladığı kısa filmler ve belgesellerin yapımcılığı yanında kültür ve sanat etkinlikleri de düzenleyen Serdar Gündoğ'un marka ve siyasi danışmanlıkları devam ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Merhaba, ben Halikarnas Balıkçısı! Bodrum’a gelişimin yüzüncü yılı...

"Sürgün yeri Bodrum bir muammadır, bir karanlıktır. Sabırlık ve tarlakuşu bir otobüse kapanarak sürgünlük gurbetine çıkar. Ama işte apansızın karanlık kalmaz"

19.07

Kalpleri fetheden renkler, hâlâ ‘sarı lacivert’ olabilir mi?

"
"