18 Şubat 2024

Ağlamakla gülmek arasında!

Değişim iddialarıyla gelip bir iyileşmeye neden olamıyorsa, değişim iddiasının kimseye bir fayda sağlamadığını artık bilmeli siyasetçi. Ve siyaset, yaşamı paylaştığımız ve çevremizi oluşturan her canlı için mutlak bir iyileşmeye ve mutluluğa neden olmalıdır

T24'teki ilk yazım, bir köşe yazarının geçmiş yazıları ile güne dair yazıları üzerine bir tutarlılık bahsiydi. Bu bahiste babamın öğütleri ile yazar tutarlılığı arasında bir ilginin kendimce minik bir tahlilini yapmaya çalışmıştım.

Mesela ben tutarlı olduğumu düşünsem de daha çok kendimi tekrar ettiğim hissine kapıldığımı söyleyebilirim. Belki de başak burcu olmamdan ötürü takıntılı biri olmam yazılarıma da yansıyor.

Biliyor musunuz, gittikçe yazmak zorlaşıyor.

Bazen profesyonel bazen de gönüllü olarak hikâyeler üreten birisiyim. Siyasiler için sıkça yaptığım bir şey bu... Markalar ve kültür sanat projeleri için de aynı şeyi yapıyorum.

Bir tema ya da manifesto ekseninde mıknatısa tutunur gibi sadakatle üretim içinde olduğum siyasi aktörler ya da marka ve projeler için tek beklentim; yola çıkış amaçlarına uygun tutarlılıkta olmaları.

Yani bir tarlayı meyve bahçesine çevirmek için işe koyulduysanız, o bahçenin mevsimi geldiğinde mis gibi meyvelerle dolup taşmasını görmek istemek ya da bu beklenti içinde olmak en doğal şey değil mi?

Bakmayın, benim uğraş alanımda bu tutarlılık meselesi öyle yabana atılacak bir şey değil. Fakat yaşanan hayal kırıklıklarını düşündükçe o hikâyeleri yazan "kalemi kırmak" zamanı mı geldi acaba diye kendime sormaya başladım.

İşin güç gelen yanı; özellikle siyasi aktörler için maalesef yazdıklarınla gerçekleşen durum arasında açılan makas.

Ağlamakla gülmek arasında kalışım bu nedenle. Üzüntüden ağlamak ya da sevinçten gülmek değil de sevinçten ağlamak veya sinirden gülmek gibi bir şey bu arada kalış. 

Düşünsenize, idealler kaleme alıyor, erdemlerden söz ediyorsunuz... Bunlar yazılıyor, çiziliyor dağlara taşlara ve elde yazı kartları, okunuyor; duyanların inanası gelse de laflar boyundan büyük!

Sonra söz uçuyor, yazı da okunduğu yerde, yerle yeksan... 

* * *

Üniversite yıllarımda en çok okuduğum yazarlardan biriydi İlhan Selçuk.

Daha önceki yazılarımdan birinde, hiç unutamadığım ve her zaman için beni olduğumdan daha iyi biri yapacağına inandığım bir yazısından alıntıya yer vermiştim.

Bu haftaki yazımı, aklıma düşen o yazımla ilişkilendirmek istedim ve tekrar okudum; "Minik kedinin düşündürdükleri" neredeyse bir buçuk yıl önce kaleme alınmış bir yazı.

Tutarlı olmanın en çok siyasilerden beklendiği bir dönemde, değişim denen şeyin aslında nasıl anlaşılması gerektiğini en iyi İlhan Selçuk'tan dinleyebileceğinizi düşündüğümden arşiv olsa da güncel bulduğum yazımın son bölümünü tekrar paylaşıyorum.

“Donmak üzere olan minik kediyi evinin içine alır, bir kaba süt koyar, karnı doyan ve sıcaktan mayışan kedi mışıl mışıl uyumaya başlar.

Kedi artık mutludur, İlhan Selçuk da öyle… 

"Elbette mutluyum; çünkü ben insanım, çevremi değiştirmek iyileştirmek yeteneğine sahibim. Bu yolda vereceğim uğraş benim mutluluğumun gücüdür ve insanlığımın özüdür."

Üniversite yıllarımda okuduğum ve günlüğüme özenle not aldığım bu satırları, çevremizi sadece değiştirebilme değil, iyileştirebilme yeteneğimizin ancak bizi mutlu edebileceği sonucu çıkardığımız büyük bir insanlık mesajı olarak kabul ederim.

Seçimler yaklaşırken İlhan Selçuk'un yaklaşık kırk yıl önceki bu yazısından dersler çıkarılmasını ümit ediyorum.

Değişim iddialarıyla gelip bir iyileşmeye neden olamıyorsa, değişim iddiasının kimseye bir fayda sağlamadığını artık bilmeli siyasetçi.

Ve siyaset, yaşamı paylaştığımız ve çevremizi oluşturan her canlı için mutlak bir iyileşmeye ve mutluluğa neden olmalıdır.

Yoksa kim ne yapsın siyaseti…"

Eyvallah.

Serdar Gündoğ kimdir?

Serdar Gündoğ, Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesinde doğdu. İlk ve Orta Okulu Ankara'da, Liseyi ise Aydın'da tamamladı. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümünü İzmir'de bitirdi.

Türkiye'nin ilk haber portallarından bodrumhaber.com ve aynı adla yayımlanan günlük gazetenin genel yayın yönetmenliğinin ardından çeşitli yerel haber portallarında ve Posta ve Milliyet gazetelerinin eklerinde haftalık yazılar yazdı.

2009 yılından itibaren yerel ve genel seçimlerde kampanya yöneticiliği ve danışmanlıklar yaptı.

Çevre ve insan temalı farkındalık projeleri için fikir ve senaryolarına katkı sağladığı kısa filmler ve belgesellerin yapımcılığı yanında kültür ve sanat etkinlikleri de düzenleyen Serdar Gündoğ'un marka ve siyasi danışmanlıkları devam ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Belediye başkanları göreve başlarken ant içmeliler

Kentler, rant denilen arsızlığın, vahşiliğin dişleri arasındaydı ve bir kedinin ağzındaki minik, savunmasız bir kuşun halinden hiç de farklı değildi o kentler

Merhaba dünya, merhaba Halikarnas Balıkçısı!

Balıkçı'nın doğum günü olan 17 Nisan'ı "Dünya Merhaba Günü" ilan edeli iki yıl oluyor...

Kazanmanın anlamı üzerine!

Ufukta kurultay ya da bir genel seçim görünmüyor olsa da önemli bir bölümü iktidar bloğundan olan sandığa gitmeyen seçmenin varlığı, emanet oylar vs. gibi şeyler bir kenarda dursun; siyaset için bu uzun ve ince bir yol olan zaman diliminde; yerel seçimlerin kendi denkleminden bağımsız şekillenen seçmen iradesinin analizini gerçekçi şekilde yapmak CHP adına yapılacak en değerli iş olur