04 Aralık 2023

Diktatörlüklerde neden seçim yapılır?

Zamanımızın diktatörlerinin neden seçim yaptıklarını anlamazsak ve bu seçimlerde ne gibi yeni yöntemler kullandıklarını kavramazsak demokrasiden uzaklaştıkça uzaklaşırız. Çare, hem iktidar ve hem de muhalefet liderlerinin sıkça dile getirdikleri gibi “Her kapıyı çalarak, her vatandaşın elini sıkarak yurdu gezmekten ibaret” değildir. Başka şeyler de yapmalıyız !

Her şey değişti, baskıcı rejimler bile.. 19.yy. diktatörleri pek seçim yapmazlarken günümüzün zorbaları, seçimlerden kaçamıyorlar. Oslo Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü olan Carl H.Knutsen ve arkadaşları,1946'dan 2008'e kadar hüküm sürmüş  259 otokratik rejimi  incelemişler ve bunların onda dokuzunda seçim yapıldığını saptamışlar.*

Seçimler demokrasinin simgesi değil midir?. Öyle ise diktatörler neden seçim düzenlerler, seçim düzenlemenin belli riskleri olduğu halde bunu neden yaparlar? 

Seçimler sıklıkla diktatörlük rejimini  tehdit eden protestolara, bazen de ayaklanmalara yol açar, bu yüzden otokratik rejimler için tehlikeli olabilirler. Otokratik rejimlerin, bir seçimin hem öncesinde, hem de sonrasında, özellikle de seçim yılında çökme riskinin büyük ölçüde arttığına dair açık kanıtlar var: H.Knutsen ve arkadaşlarının inceledikleri diktatörlüklerden tükenmiş olanların yüzde ellisi, seçim yıllarında son bulmuş.

Ancak otokratlar seçim yapmakla bazı şeyler kazanabiliyor; mesela, seçimler yoluyla muhalefetin gerçek gücü hakkında daha fazla bilgi edinebiliyorlar. Seçimler aynı zamanda diktatörlerin güçlü bir örgütsel aygıt oluşturmasına ve potansiyel rakiplerine, sindirme güçlerinin sinyalini vermelerine de yarıyor .

Diktatörler, seçim yaptıklarında ülkenin halkına “Ben kendimi atamadım, burada sen istediğin, bana bayıldığın için duruyorum. Seçimde bu güne dek aldığımız sonuçlar, işte bunu gösteriyor.” diyebiliyorlar. Baskıcıların üst üste kazandıkları seçimler, muhalefeti destekleyenlerin yılgınlığına, mücadele güçlerinin zayıflamasına yol açabiliyor. Küçük farklarla kazandıkları seçimler, muhalifler son ana kadar nihayet kurtulacaklarına inandıkları bir anda hayal kırıklığına uğradıkları için daha da moral bozucu oluyor.

Diktatörlerin  amaçlarına ulaşmak için seçimlerde ne yaptıklarını iyi biliyoruz: Medyaya uyguladıkları baskı, çeşitli yollarla halka doğru bilginin ulaşmasının engellenmesi, muhalefet partilerinin ve adaylarının yasaklanması, sandıkta hile yapılması, seçim yönetim organının üyelerinin işlerine gelen şekillerde seçilmesi, seçmenleri ve muhalefet adaylarını açık ya da kapalı tehdit içeren yöntemlerle korkutmak  vb.  gibi usulsüzlüklere baş vururlar.

Günümüzün diktatörlerinin seçim yapma yanında başka ve önemli bir  değişim sergilediklerini de bilmeliyiz: Diktatörler seçmenleri kontrol etmek için artık dijitalleşmeden büyük çapta yararlanıyorlar.  

B. Schlumberger ve arkadaşlarının verdikleri bilgiye göre, diktatörler, internet  kullanıcılarını belirli çerez ayarlarını veya tarayıcı sertifikalarını kabul etmeye ve aktif olarak kişisel ve / veya cihaz bilgilerini paylaşmaya zorlayarak bundan yararlanabileceklerini öğrenmişlerdir.  Örneğin, Kazak rejimi, tüm internet kullanıcılarını, hükümetin dijital cihazlar ve web siteleri arasındaki etkileşimi şifrelenmeden görmesine olanak tanıyan bir devlet tarayıcı sertifikası yüklemeye zorlamıştı. Hükümetler, artık  devlet hizmetlerini dijitalleştirerek vatandaşlarının attıkları bütün bürokratik adımları dijital olarak kodlayan ve gerektiğinde hedeflenen bireylerin günlük eylemlerini kaydeden merkezi veri bankaları oluşturabilmektedirler. ** 

Bu bilgilerin ışığında muhalefet nasıl davranmalı?

  1. Muhalefet partileri bünyeleri içinde digital teknoloji konusunda uzmanlaşmış kimselerden oluşan sağlam bir ekibin yer alıp salt bu konu ile ilgilenmesini sağlamalıdır.

  2. Ülkenin politika konusunda muhalif yaratıcı kimselerini bulup bunlardan danışma kurulları oluşturmalı.

Yani, çıkar yol vardır ama bu güne kadar gözlediklerimizden farklıdır ve şu şekilde de anlatılabilir : London review of Books ‘un 23 Nisan 2023 sayısında J.Moshenska, “Freud’ün Milton’u” başlıklı yazısında,  Hampstead’deki Freud Müzesinde bulunan Sigmund Freud’a ait kitaplar arasında Milton’un şiir kitaplarının bulunduğunu ve şairin bir kitabındaki uzun şiirin (Paradise Lost) bazı bölümlerinin işaretlenmiş olduğunu söylüyor.

Psikanalizin babası, “...We can create; and in what place soe’er / Thrive under evil, and work ease out of pain Through labour and endurance.” bölümü  içeren bir yeri işaretlemiş. Milton, burada “Karşılaştığımız koşullar veya zorluklar ne olursa olsun, büyük şeyler  başarabileceğimizi ” söylüyor ve gerçek büyüklüğümüzün bu koşullarda ortaya çıkacağını” vurguluyor. Anlamını ön plana alarak - biraz da günümüze uyarlayarak - çevirmeye çalışırsak bizim de işaretleyeceğimiz, hatta bir yere yazıp çerçeveleyeceğimiz bir söylem oluşuyor:  

“Uzaktan bakıldığında nasıl görünürse görünsünler, aslında birer çirkef yığınından ibaret olan ve olumsuzluklarla beslenerek büyüyen o dağların ve tepelerin eteklerinde emekle, dayanıklılıkla ve - en önemlisi - bu tepelerde oturanlarda bulunmayan kültürle, zeka ile ve yaratıcılıkla o dağları delebilir, ünlü ozanların anlattıklarından da görkemli sonuçlara varabiliriz.”


*. The Washington Post: You’d think dictators would avoid elections…March 14, 2017

**. doi:10.1017/gov.2023.20

Yazarın Diğer Yazıları

Vekilleri kura ile seçsek ne olur?

Birçok ülkede seçimlere az sayıda vatandaşın katılması, politikanın çeşitli kademelerinde görülen yolsuzluklar vb. demokrasinin nasıl sürdürüleceği konusunda endişeye ve bu nedenle araştırmalara yol açmıştır. Siyasette temsil edilmediğini hisseden seçmenlerin sayısı az değildir. Acaba milletvekillerinin seçilme yöntemleri bu aksaklıklara yol açan önemli bir unsur mudur? Öyle ise nasıl düzeltilmelidir?

AKP, CHP'nin gerisinde kaldı; başka bir şey olmadı mı?

İktidarın ikinci plana düşmesi çok önemlidir ama iktidarın dayanağı olan, her fırsatta vurguladığı düşünce ve inanç tarzının etkisini yitirmesi çok daha önemlidir ve kalıcıdır

AKP artık birinci parti değil! Sonra ne olur?

Otoriter bir rejimden demokrasiye geçiş ne zaman sona erer? Bu sorunun cevabını vermek öyle kolay değil; demokrasiye yöneliş ile demokrasinin pekişmesi arasında fark var. Demokrasinin, bir kez varıldığında, sonsuza dek duvarlarındaki muhallebileri yalayacağımız bir cennet olmadığını da unutmamız gerekir; demokrasi daha çok Tokat'ın bazı yörelerinde oynanan omuz halayına benzer, alttakilerin omuzlarına basmış, keyifle oynayan kimseleri taşıyanlar yorulduklarında sona erer