13 Nisan 2025
1642–1651 yılları arasında İngiltere’de bir iç savaş vardır. Bunun sonunda Cumhuriyetçi Oliver Cromwell’in kuvvetlerine yenilen ve tahtını kaybeden Stuart sülalesinden II. Charles Avrupa’ya kaçarak dokuz yıl sürgün hayatı yaşamıştı. Ancak 1658’de Cromwell’in ölümü ardından “İngiliz Restorasyonu” olarak bilinen döneme girilmesi ve kraliyet rejimine geri dönülmesiyle ülkesine dönmeye davet edilen II. Charles, 1660’ta yeniden tahta oturacak ve 1685’te ölümüne kadar iktidarını sürdürecektir.
Olayların konumuzu ilgilendiren yanı, iç savaş sırasında pek çok yapı gibi Levant Şirketinin de dağınıklığa uğraması, çeşitli çıkarlara göre kuralların eğilip bükülmesine karşın, tahtına tekrar hakim olan II. Charles’ın her şey gibi bu alana da el atıp zapturapta almasıdır. Şirketin temel kurallarına geri dönülmüş, İngiliz tahtına yıllık olarak 4.000 Sterling vergi ödemesi kuralı getirilmiş -ki bu zamanına göre büyük bir meblağ demekti- buna karşılık dünyada sadece İngiltere’ye özgü bir yöntem olan mecazi anlamda bir “siyasi yapı” (Body politic) oluşturma yetkisi verilmiştir. Bunun anlamı “Levant Denizlerinde Ticaret Yapan İngiltere Tacirleri Şirketi” olarak adlandırılan şirkete kendi yasalarını yapma yetkisi verilmesidir.
Şirketin üye sayısına bir sınır getirilmemişti. Bu sayı genelde 300 civarında olmuştur. Üyelik için gerekli olan temel yeterlilik, adayın aileden veya yedi yıllık bir çıraklıktan gelen toptancı bir tüccar olmasıydı. 25 yaşından küçükler üyeliğe kabul edildiklerinde 25 Sterling, üstündekiler ise iki katı giriş aidatı öderdi. Her biri girişinde, kendi hesabına verilen yetki dışında Levant'a hiçbir mal göndermemeye ve bunları şirketin temsilcileri veya faktörleri dışında kimseye teslim etmemeye yemin ederdi. Bu vesile ile Levant Şirketinin kendisinin ticaret yapmadığını, üyelerin her birinin şirketin şemsiyesi altında bireysel olarak ticari faaliyetlerini sürdürdüğünü tekrar vurgulamalıyım.
Şirketin Londra'daki merkezinde bir başkan, bir başkan yardımcısı ve on iki müdür ya da yardımcıdan oluşan bir yönetim kurulu vardı. Ayrıca, şirketin herhangi bir üyesinin bulunduğu her şehir ve limanda bir başkan yardımcısı vardı. Londra'daki kurul, nereye, kaç gemi gönderileceğini, ihraç edilen malların satılacağı fiyat tarifesini belirlerken, şirketin kendi ödeyeceği vergileri ve ortak masraflarını karşılamak için ihraç ve ithal edilen mallara vergi koyar, Kralın Konstantiniyye’ye göndereceği elçiyi seçer, her bir liman için bir de konsolos belirlerdi.
Bahsedilmesi gerekli olan bir nokta, Konstantiniyye’deki Büyükelçinin kendisinin ve emrinde çalışanların maaşları dahil büyükelçiliğinin masraflarını karşılamak amacıyla İngiltere’ye ihraç edilen mallar üzerine bir vergi koyma yetkisi olmasına rağmen genelde bunu kullanma yoluna gidilmemesiydi. Bunun nedeni de bu yetkiden vazgeçilmesi koşuluyla Levant Şirket merkezinin bu tür masrafların tamamını karşılamayı kabullenmesiydi.
Şöyle bir geriye çekilip Levant Şirketinin 17. yüzyıldan tasfiye edileceği 1825’e kadar tarihine bakarsak, katedilen yolun çok da pürüssüz olmadığını, safha safha iniş ve çıkışlarla dolu olduğunu görürüz.
Bunlardan birincisi 1652’den itibaren denizlerde ticarete hakim olma ve sömürgeler edinme yolunda Britanya ile Hollanda Cumhuriyeti arasında art arda yaşanan dört deniz savaşının şu veya bu şekilde Levant Şirketi ticaretine olumsuz yansımasıdır.
Daha ilk savaştan itibaren Londra’daki şirket merkezi ticarette kontrolü kaybederken, Konstantiniyye’deki büyükelçi de yetkilerinin elinden kayıp gittiğini görecek, Levant fabrikaları arasında anlaşmazlıklar çıkacak, yönetmelikler göz ardı edilecek, yerel hazinedarlar yozlaşacak, konsolosluk ücretleri düzenli olarak ödenemeyecek, faktörler yasadışı özel ticarete yönelecek, İzmir ve Halep fabrikalarındaki açıklar büyürken İstanbul fabrikası tamamen kapatılacaktı.
Ancak Oliver Cromwell'in parlamento rejiminin Fransa ile işbirliği, İngilizlerin Hollanda Levant ticareti üzerinde yeni ve kesin bir üstünlük kurmasını sağlayacaktı. Böyleydi de, bu defa İngilizler Akdeniz ticaretinde öncülüğü Fransızlara kaptıracaktı. Nitekim zaman içinde, 1685 ve 1689'da Paris ve Marsilya'da Fransız hükümetinin kurduğu Levant şirketleri İngiliz Levant Şirketinin en büyük rakipleri olacaktı. Bir diğer rakibin de yine İngilizlerin kurduğu Doğu Hindistan Şirketi olması unutulmaması gereken bir konudur.
Her şeye rağmen sonraki yıllar Levant Şirketinde kurulan yapının olağanüstü dayanıklılığını kanıtlayacak, Fransa'nın Levant ticaretiyle karşılaştırıldığında daha küçük hacimde olsa da ticaret kârlı bir şekilde devam edecekti. Ancak 18. yüzyılın ilk yarısında, genişleyen üye sayısına rağmen, bir diğer İngiliz imtiyazlı yapısı olan Doğu Hindistan Şirketi ile rekabet ve Osmanlı-İngiliz pazarlarında talepteki değişiklikler şirketin gerilemesine neden olacaktı. Öyle ki, 1767'e gelindiğinde şirket artık açıklarını karşılayamayacak hale gelecek ve bırakın İngiliz Tacına vergi ödemeyi, 1802'ye kadar yıllık 5.000 Sterlinglik hükümet sübvansiyonu ile varlığını sürdürebilecekti.
Derken... Maceracı Bonaparte'ın Mısır seferi (1798–1799) Fransız Levant ticaretinin tamamen çökmesine neden olurken İngilizler bir kez daha Akdeniz'deki ticarette fiilen hakimiyeti ele geçirecek ve bu bir tekele dönüşecekti. Elbette konu sadece denizlerde hakimiyet değildi. 1809'a gelindiğinde tüm eski rakipler ortadan kalkmıştı ama bunun başlıca nedenlerinden biri İngiltere'deki sanayinin, özellikle pamuklu üretiminin muazzam genişlemesiydi. Bütün hızıyla sanayi devrimine girilmişti. Bu dönemle ilgili bir mukayase yapılırsa İngilizlerin Levant'a ihracatının 1812'de 311 bin Sterlingden 1818'de 806 bin Sterlinge çıktığı, Levant Şirketindeki üyelik sayısının ise 1797'deki 400'e kıyasla 1820'de 816’ya yükseldiği görülür.
19. yüzyıl başlarında İngiliz Levant Şirketi üyeleri belki de şirketin kuruluşundan beri en kârlı dönemlerini yaşamaktaydılar ama bu durum aynı zamanda tarihteki büyük çelişkilerden birini de beraberinde getirecekti. Yeni ve dev bir rakip belirmişti karşılarında: Kendi devletleri, yani Britanya İmparatorluğu! Dünyanın en büyük gücü olma yolunda ilerleyen Britanya Tacı için global siyaset ve bunun gerektirdiği hassasiyetler kişilerin, şirketlerin çıkarlarının önüne geçecekti. Artan önemiyle bir zamanlar öncelikle ticari bir temsilci olan, Levant Şirketinin tercihine bırakılan Konstantiniyye’deki büyükelçi diplomatik satranç tahtasında önemli bir taşa dönüşecekti. Taç, atamaları kontrol altına almak, bizzat üstlenmek durumuna gelmişti. Limanlardaki konsolosların da rolleri değişmekteydi. Gittikçe siyasileşiyordu her şey. Hele hele Osmanlı topraklarında milliyetçilik akımlarının hızla gelişmesi sorunların sadece ticaret açısından ele alınmasının çok ötesine geçmişti. Artık İngiltere'nin Osmanlı İmparatorluğunun bütünlüğünü koruma yönündeki siyaseti devreye girmişti ve bunu gözetecek olanlar tacirler değil İngiliz diplomatlarıydı. Esasen İngiliz devlet yapısının içinde Dışişleri Bakanlığı (Foreign Office) artık başı çekiyordu.
Kuşkusuz burada ayrıntılarına girmeyi gereksiz gördüğüm başka faktörler de vardı Levant Şirketinin çöküşünde rol oynayan, fakat belirleyici faktör bence Britanya Devletinin genişleyen gücü olmuştur. Şirketin tüm konsolosluk kuruluşları 1825'te İngiliz Ticaret Odası (Board of Trade) tarafından devralındı ve Parlamentonun kabul ettiği bir yasa Levant Şirketi ile ilgili tüm imtiyazları yürürlükten kaldırdı, şirketin tüm mal varlıkları ve yükümlülükleri hükümete devredildi. İmtiyazlar yoktu artık, ticaret tamamen serbestti!
Şirket tasfiye edildi de, Levant olarak adlandırılan topraklarda aileleriyle birlikte çok sayıda faktör ve yardımcıları kaldı. Onların hikâyelerine geri dönme zamanıdır artık...
Şefik Onat kimdir? Şefik Onat, TED Ankara Koleji ve Londra Hendon Grammar School'da lise eğitiminin ardından A. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun olmuştur. 1966 – 1982 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı mensubu diplomat olarak Bakanlıktaki görevlerinin dışında OECD İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (Paris), Jakarta ve Islamabad T.C. Büyükelçilikleri, Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliğinde (New York) görev yapmıştır. 1982 – 1983 yıllarında Başbakanlık/Devlet Bakanlığı Özel Danışmanlığında bulunduktan sonra devlet memuriyetinden ayrılmıştır. 1984 – 1995 yılları arasında özel sektörde üç farklı şirkette üst düzey yöneticilik hizmetini takiben, 1996'da TOKI tarafından gerçekleştirilen B.M. HABITAT II Konferansının Konferans Hizmetleri Koordinatörü olarak Türkiye tarihinde yapılan en büyük ve en kapsamlı uluslararası organizasyonun sorumluluğunu üstlenmiştir. Bu konferansın ardından, 1997- 2010 yılları arasında, kendi kurduğu "ASİTANE Etkinlikler" firması eliyle, kamu kuruluşları ya da yerli ve yabancı Birlikler/Dernekler/Şirketlerin çeşitli ulusal ve uluslararası kongre, konferans, tanıtım, özel etkinlik, gösteri organizasyonlarını gerçekleştirmiştir. Öte yandan, Mimar Prof. Suha Özkan'la birlikte, 2006 yılında tüm dünya mimarlarının çalışmalarını internet ortamında tam eşitlik ilkeleri kapsamında yayınlayabildikleri ve yarıştıkları "World Architecture Community"i kurmuştur. 2010 başından itibaren kendini tamamen emekli ederek eşiyle birlikte Bodrum'a yerleşmiş ve bütünüyle, her zaman özel merakı olan tiyatro ve tarihi roman alanlarında yazmaya yönelmiştir. Tiyatro yazarı olarak, geçmiş yıllarda TRT'de "Radyo Tiyatrosu" ve "Arkası Yarın" programlarında, özgün + çeviri + uygulama niteliğinde 53 eseri yayınlanmıştır. Günümüze kadar sahne için 6 müzikal/müzikli oyun, 2 sahne oyunu, 5 film senaryosu yazan Onat'ın ayrıca 3 oyun çevirisi vardır. Yayımlanmış, editörlüğünü yaptığı 2 kitabın dışında, "Son Sultan Abdülhamid" ve "Casuslar İni İstanbul" başlıklı iki belgesel tarihi romanı ve diplomasi dönemi anılarını yansıtan "Diplomasi Dedikleri" başlıklı kitabı bulunmaktadır. ONK Telif Ajansına bağlı bulunan Onat, "T24 Haftalık", "Mesele121.org" ve "EK Eleştiri Kültür Dergisi" yazarları arasındadır. 1943 Ankara doğumlu, evli ve üç çocuk sahibidir. İngilizce ve Fransızca bilmektedir. İngiliz "British Council"ın lisanslı İngilizce hocasıdır. |
17. yüzyılın ilk yarısında Levant'a yapılan ihracat çoğunlukla başta yünlü İngiliz kumaşı, çuha, kalay, kurşun, barut, tuzlanmış balık ve kürktü. Buna karşılık İngilizlerin ithalatında pamuk, pamuk ipliği, ham ipek, kuru üzüm, pekmez ve Osmanlıdan ihracatı yasak olmasına rağmen tiftik ipliği başı çekmekteydi. Pamuklu dokumalar, İngiltere’de önce yüksek sınıflar arasında moda olmuş, ardından geniş bir kalabalığın rağbet etmeye başladığı bir ürün haline gelmişti
15. yüzyıl başlarından itibaren Akdeniz üzerinde ve kıyılarındaki topraklarda en büyük güç Osmanlılar olarak belirirken, bu aynı zamanda en büyük alış-veriş imkânını da beraberinde getirmişti. Sonuç olarak hem pazar hem hammadde kaynağı olan toprakların tamamı, bu “güneşin doğduğu topraklar”, yani “Levant” bölgesiydi ve Osmanlıların eline geçmişti
Bornova’daki Anglikan mezarlığında 1895-1982 arasında yaşamış Edward Alfred Edwards’ın mezarı var ki, kendisi 1960’lı yıllarda İzmir’de İngiliz Konsolosu olarak görev yapmış. “Eddo” Edwards olarak tanınırmış. Ebeveynleri Erward Anthony Edwards ve Amy von Eishdorff imiş
© Tüm hakları saklıdır.