07 Nisan 2019

Dalgalar birbirini devire devire

Burada evler, Amerika’ya göç edemeyen bir İtalyan işsizinin umutsuzluğuna benzer

New York-Londra-Roma

ŞEHİR TELLALI    

Dalgaların birbirini devire devire dövdüğü bu kıyılarda Antonio Gramsci nasıl tanınıyorsa öyle tanınıyor Nazım Hikmet de. Peki Hikmet’i İtalyancaya çeviren Joyce Lussu’yu bilir misin diye soruyor adalılardan biri.  Ve bu hikmetle uzun süredir elime almadığım Taranta-Babu’ya Mektuplar’a dalıyorum Akdeniz’e dalarcasına;

Aylardır

kalmadı çalmadığım kapı.

Sokak sokak

        yapı yapı

                       adım adım

Roma’da

           Roma’yı aradım!...

Burda artık

büyük ustalar mermeri ipekli bir kumaş gibi

                                            kesmiyor;

...

Roma’nın büyük

         Roma’nın geniş caddelerinde bugün;

dayamış sırtını betonarme bankalara,

çift başlı bir balta gibi duran

                              yalnız bir kara

                              yalnız bir kanlı gölge var:

Her adımında bir

                         esir

                      başı vuran,

her adımında bir mezar

                      açıp geçen

                           SEZAR!

TARANTA – BABU’YA

Babasının yirmi beşinci kızı

benim üçüncü karım,

gözlerim, dudaklarım TARANTA-BABU.

Sana bu

       mektubu

içine yüreğimden başka bir şey komadan

yolluyorum

    Roma’dan.

Bana darılma sakın

şehirlerin şehrinden sana gönderecek

kendi yüreğimden daha akla yakın

                                             bir hediye

                                                   bulamadım

                                                              diye.

 

Taşları Sezar’ların ve Lejyon’ların kabartmalarıyla oymalı üç gözlü kapılar; kıyılarının yarısını fareler yemiş kocaman bir eleğe benzeyen Koliseum; Batrus resul kilisesi meydanı ve güvercinler; Palazzo Venezia sarayı, balkonu ve balkonda ağzı bir karış açık, sağ eli kalçasında, sol eli havada, öylece donakalmış Mussolini...

Taranta-Babu’ya yazılan mektupta 1935 yılında kartpostallardaki Roma’nın tasviri.

Orada bir Roma daha var. Bu ikinci Roma’nın adı: Cartieri Popolari – HALK MAHALLELERİ’dir... Burada evler, Amerika’ya göç edemeyen bir İtalyan işsizinin umutsuzluğuna benzer. Buranın karanlığı terlidir,  yapışkandır ve kokusu ağırdır. Bu mahalleler, boyalı kartpostalların parlaklıklarında bile ışık bulamadıkları için ne coğrafya kitaplarına girerler, ne de güzel, tarihi manzarlar meraklısı yolcuların koleksiyonlarına...

Kızını, İtalya’nın en zengin, en rahat delikanlısı Kont Ciano ile evlendiren ve kendisi Prens Torlonya’nın armağanı Villa Torlonya’da oturan büyük idealist Sinyor Mussolini, İtalyan Ansiklopedisi’nin “F” harfinde faşizmin ne demek olduğunu anlatırken der ki:

“Faşist, rahat hayata hor bakar... Yeryüzünde saadetin mümkün olacağına inanmaz.”

Faşizmin bu “rahat hayata hor bakmak ve yeryüzünde saadete kavuşmamak” nazariyesi, büyük bir ciddiyet ve samimiyetle “Cartieri Popolari – Halk Mahallelerinde” gerçeklendirilmiştir.

Banka Komerçiale’de direktörlük ve İtalyan finansına Sezar’lık eden Lehli Töplitz’in en yakın dostu İl Duçe Benito Mussolini, yine “F” harfinde faşizmin tarifini yaparken şöyle der:

“Faşizm için her şey devletin içindedir. Devletin dışında manevi veya insani hiç bir şey yoktur, her şey değersizdir.”

...Yine İtalyan Ansiklopedisi’ndeki “F” harfine faşizmin tarifini yaparak ün veren ve böylelikle büyük ansiklopedilerin nasıl birer bitaraf bilgi eserleri olduklarını ispat eden İtalyan kurtarıcısına göre:

“Faşizmin anladığı hayat ciddi, ulvi ve dinidir...” 

....

İtalya’nın

Nakışlarında güneşler oynayan ipekli şalları,

Pompei yollarında kara katırlarının nalları,

boyalı kutusunda Verdi’nin yüreği atan

                                               laternası

ve âlâ düdük makarnası

                                 kadar

faşizmi de meşhurdur

                              Taranta-Babu.

İtalya’da faşizm

Emilialı büyük toprak kontlarının asalarından

Ve Romalı bankerlerin demir kasalarından

                                        Geçip

İl Duçe’nin dazlak kafasında dank demiş

                                  Bir nuuurdur

                                  Taranta – Babu...

Bu

    Nur

yarın inecektir üstüne

Habeş ovalarında mezarların.

...

Mussolini çok konuşuyor TARANTA – BABU

Tek başına

     yapayalnız

         karanlıklara

bırakılmış çocuk gibi

     bağıra bağıra

kendi sesiyle uyanarak,

korkuyla tutuşup

     korkuyla yanarak

durup dinlenmeden konuşuyor.

Mussolini çok konuşuyor TARANTA –BABU

çok korktuğu için

      çok konuşuyor.!

Ve dahası koskoca eserin tümünde bugün, tekrar tekrar detay detay.


www.sebnemsenyener.com

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Geçmişte yaşanmayana özlem

Hâlâ Portekizce’den bir türlü başka hiç bir dile tam çevrilemeyen, “saudade"...

Geleceğin hatıratı

"Gazeteler iflas etti, hükümetin propagandacılarıyla dolduruldu, muhabirlik tamamen manen ve malen çökertildi, her şey reklama indirgendi"

Bir intiharın anatomisi: Yollar, köprüler, barajlar, metrolar

Garcia, Peru’da hem büyüyen ekonominin hem de çöken ekonominin mimarı.  Bir zamanlar Peru’nun JFK’si (Kennedy’si) umudu iken sonu tarihe Odebrecht kurbanı lakabıyla yazılan adam.