26 Şubat 2024

Karantina Adası

Pandemi bize bulaşıcı hastalıklarla bilimle mücadele etmenin ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya koydu. Karantina Adası bu bilimsel yaklaşımın bir tanığı olarak orada, haklı gururla duruyor

Yazları Kalabak’taki o kocaman iki katlı evde en az üç ay geçirirdik. Dedem ve anneannem, iki kızları, damatlar, altı çocuk, zaman zaman gelip giden dayılarla kocaman geniş bir aileydik. Çocuklar aynı yaşlardaydık; evin üst katındaki tüm cepheyi kaplayan balkonlu odada yatardık. Balkondan bakınca önünüzde gün boyu güneşin, geceleri de ayın ışık oyunları oynadığı o güzelim Ege Denizi uzanırdı. Mavilik kucakladığı adalarla kesilir, sonra yeniden uzamaya devam ederdi.

Bu adalardan biri Karantina Adası idi.

Karantina Adası, İzmir Büyükşehir Belediyesi başkan adaylarından Sayın Hamza Dağ’ın İzmir ile ilgili web sayfasını incelerken karşıma çıkıverdi birden. Onun hayallerinden biri olarak sunduğu bu proje, beni çocukluğumun deniz ülkesine götürdü. Sonra da aldı, adanın üzerinde bir grup halk sağlıkçı ile yaptığımız ziyarette bıraktı.

Pandemi öncesinde, Egeli Halk Sağlıkçılar grubumuzun koordinasyonu yürütürken uzun zamandır aklımızda olan bir hayali gerçekleştirmek için kolları sıvadık. Halk sağlığında çok önemli bir yeri olan karantina uygulamasını yerinde görecektik.

Karantina sözcüğünün kökeni İtalyanca; 40 sayısının İtalyancası olan "quaranta" kelimesinden geliyor. İlk kez Venedik’te kullanılmış. O zamanlar deniz ticareti uzak yerleri yakın ederken, oralardan bildik bilmedik hastalıkları da taşırmış. Bu yüzden, kenti hastalıklardan korumak için gelen gemiler açıkta 40 gün bekletilir mürettebatta bir hastalık çıkıp çıkmayacağı gözlenirmiş.

Bu önlem zaman içinde, bir bulaşıcı hastalık etkenine maruz kaldıkları düşünülen, hastalığın etkeniyle karşılaştıktan sonra belirtilerin ortaya çıkacağı düşünülen en uzun süre-yani kuluçka süresi- boyunca ayırma işlemi için kullanılır olmuş.

Karantina Adası 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren uzun bir süre tam da bu işlem için kullanılmış; adını da haklı olarak bu süreçten almış. Tesisi en çağdaş donanımla Fransızlar kurmuşlar. Birinci Dünya savaşının sonuna kadar işlevini sürdürmüş. O dönemde, Arapça tahaffuz (korunma) ve Farsça hane kelimelerinin birleşiminden türetilmiş olan tahaffuzhane olarak anılırmış.1

Adanın en önemli yapılarından biri de aynı adla anılıyor: Büyük Tahaffuzhane Binası. İşlevselliği yanında çok da zarif bir mimari. Karantina Adası’nda koruma altına alınmış yirmi adet yapı bulunuyor. Bu binalar ve adanın tamamının yerleşim alanları, kirli ve temiz alanların birbirinden ayrıldığı bir yaklaşımla oluşturulmuş. İzmir o dönemde de çok önemli bir deniz yolu durağı, özellikle Hac yolunda olduğu için gelen gemilerde kadınlı erkekli gruplar olurmuş. Gelen yolcuların giysileri yüksek ısılı buharda dezenfekte ediliyormuş. Bu bagajları gemilerden içeriye taşıyan rayları hala görebiliyorsunuz.  Gelen yolcular da kadın ve erkek olarak ayrı ayrı mekânlara ayrılarak, banyolara alınıyor, sonra da yıkanıp temiz giysiler verilerek doktorlar tarafından muayene edilirlermiş. Hastalar tedavi edilirken, diğerleri de bekleme alanlarına alınırlarmış.  Ancak belirlenen zaman geçtikten sonra hayata katılmalarına izin verilirmiş.

Karantina Adası

Karantina Adası’ndaki bu tesisler şu anda Sağlık Bakanlığı Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğü’ne bağlı. Bir de İzmir İl Sağlık Müdürlüğü’ne bağlı Uluslararası Acil Afet Eğitim ve Simülasyon Merkezi bulunuyor. Adayı ziyaretimizde burada sağlık ekiplerine acil ve afetlerle ilgili uygulamalı eğitimler verildiğini öğrenmiştik.

Dünyada sayılı sayıda örneği var Karantina Adası'nın. Hırvatistan’da Dubrownik’te bulunan Lokrum Adası, İtalya Venedik’te bulunan Santa Maria di Nazareth Adası, ABD New Jersey’de bulunan Ellis Adası, Yeni Zelanda'nın Dunedin kentinde bulunan Kamau Taurua Adası, Avustralya’da bulunan Torrens ve Christmas Adaları, Bahamalar’da bulunan Athol Adası.1 İşte bunlardan biri de bizim adamız.

Karantina Adası yüz yılı aşan geçmişi ile bulaşıcı hastalıklarla tarihimizin en önemli şahitlerinden biri olarak orada duruyor. Hala şansımız varken onu koruyabiliriz.

Benim de bir hayalim var.

Pandemi bize bulaşıcı hastalıklarla bilimle mücadele etmenin ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya koydu. Karantina Adası bu bilimsel yaklaşımın bir tanığı olarak orada, haklı gururla duruyor. Buranın dijital olanaklarla anlatısı güçlendirilmiş bir müze haline getirilmesi, adanın bütününün çocuklara yönelik bir bilim atölyesine dönüştürülmesi hayalim.

1865'te inşa edilen tahaffuzhaneden Fotoğraf: AA

Çocuklarda boğulmanın nasıl önemli bir sağlık sorunu olduğunu daha önce yazmıştım.2 Bu güvenli alanda kentimizin deniz ile ilgili olanaklarına ulaşamayan çocuklarına, boğulmaya yönelik eğitimlerin bu atölyelerle entegre şekilde verilmesi hayalim.

Karantina Adasındaki kara ve su ekosisteminin çocuklarımızla buluşturulması hayalim.

Karantina Adasındaki alt yapının kentimizin afet direncinin geliştirilmesi için kullanılması hayalim.

Karantina Adasının özgün işlevinin unutulması değil, öne çıkartılması hayalim.

Bir kez daha anladım ki, vatandaş olarak adayların seçim bildirgelerine daha yakından bakmalıyız. Onlar katılır ya da katılmazlar, ama düşüncelerimizi iletmemiz gerekiyor. Onlar da kendilerinkini söyler ve umarım katılımcı bir süreçle kentlerimiz için en doğrusunu hayata geçirebiliriz.

31 Mart’a daha çok var. Vaat edilenleri duymak ve görüşlerimizi bildirmek için.

Kentler hepimizin. İzmir de benim yuvam, geçmişim ve geleceğim.


Kaynaklar

1) Cebe M. Urla Karantina Adası Tesisleri Mekansal Analizi. https://search.trdizin.gov.tr/tr/yayin/detay/523092

2) https://t24.com.tr/yazarlar/pinar-okyay/25-temmuz-dunya-bogulmayi-onleme-gunu,40885

Pınar Okyay kimdir?

Prof. Dr. Pınar Okyay, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı başkanıdır. 

Pınar Okyay, 1983'te Bornova Anadolu Lisesinden, 1989'da Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinden ve 1993'te Dokuz Eylül Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Halk Sağlığı Bölümünden mezun oldu. 

Halk sağlığında epidemiyoloji, sağlık araştırma yöntemleri, araştırma ve yayın etiği, biyoistatistik, kadın sağlığı ve afet ağırlıklı çalışmaktadır. 

Üniversite hastanesi başhekim yardımcılığı, Özdeğerlendirme Kurulu başkanlığı; 2016-18 döneminde Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) Yönetim Kurulu üyesi; 2018 Kasım 2021 Temmuz döneminde HASUDER'in Yönetim Kurulu başkanlığı yaptı.

Halen HASUDER Toplumsal Cinsiyet ve Üreme Sağlığı ile Afetler Çalışma Gruplarında çalışmaktadır. Sağlık Bakanlığı Tıpta Uzmanlık Kurulu TUKMOS ve Halk Sağlığı Yeterlilik Kurulu Denetleme Komisyonu üyesi. 

2020 Nisan -2021 Mayıs tarihleri arasında Sağlık Bakanlığı COVID-19 Bilimsel Danışma Kurulu üyeliği görevini yürüttü. 

Türk Tabipleri Birliği (TTB) bünyesinde TTB Halk Sağlığı Kolu başta olmak üzere çeşitli görev gruplarında yer almaktadır. 

Aydın Tabip Odası üyesidir; yönetim kurulu üyeliği yapmıştır; halen TTB Delegesidir. 

Bir kitapsever, gezgin ve T24 İnternet Gazetesi haftalık köşe yazarıdır.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Dünya Sağlık Günü 2024: Sağlık, bir insan hakkıdır

Dünya Sağlık Örgütü, bu yılki teması altında yönetimler için bir yol haritası da tanımlamış

Çalışma hayatında üreme sağlığı niçin önemli?

İş dünyasındaki kadınların cinsel sağlık ve üreme sağlıkları üzerinde kontrole sahip olmaları, bu kadınların daha sağlıklı, daha güçlü ve kişisel ve profesyonel yaşamlarında daha iyi karar verme gücüne sahip olmalarını sağlayacaktır

Yerel seçimlerde “Sfumato” üzerine

Bize eşitsizliklerimizi düzelten, daha çok gereksinim olanı daha çok önceleyen bir bakış açısına sahip başkanlar lazım.