22 Temmuz 2020

Öldürülmek bizim suçumuz değil

Suça teşebbüsün azalması, suçluların ceza alması için hayati önem taşıyan İstanbul Sözleşmesi’nin iptal kararına onay vereceklerin elinde kadınların kanı olacak, bilinsin

Öfkem odalara, sokaklara, dünyaya sığmıyor. Üzüntüm nefesimi tıkıyor, haykıramıyorum. Yorgunum, ama direnmem gerektiğini biliyorum. Sesimi biraz kısarsam, bir süre köşeye çekilirsem, beterin beteri olacağı endişesi peşimi bırakmıyor. İliklerime işleyen korku hiçbir yerde güvende olmadığımı hatırlatıp duruyor.

Başımıza gelenlerden sorumlu tutuluyoruz her defasında. Sürekli biz kadınlara kusur bulup ya sahte vahvahlamalarla tavsiyelerini sıralıyorlar ya da şiddeti, istismarı reva gördüklerini utanmadan dile getirebiliyorlar. Kanatmayı vazife edindikleri yaralarımıza bakıp sabah akşam ahkâm kesiyorlar. Birinci vazifemiz kendimizi öldürtmemek onlara göre. Samimiyet ve güven testinden geçirmediğimiz insanları hayatımıza sokmamamızı salık veriyorlar pişkin bir edayla, işaret parmaklarını yüzümüze sallayarak. Yeterince hayır demememize, vaktinde şikayet etmememize kabahat buluyorlar. İnanın kuru tavsiyeler işitmekten usandık; faturayı bize kesenler, fail aklayanlar boş boş konuşmaktan yorulmadı.

Sözcüklerin acıya, kedere, bıkkınlığa teselli olamadığı zor zamanlardan geçiyoruz.

Sabahları cinayet ve tecavüz haberlerine uyanıyoruz, hava kararmadan yenileri ekleniyor.

Her gün yeni bir isim.

Pınar Gültekin.

Adaşım...

Sadece o mu? Erkek şiddetinin hayattan kopardığı her kadın adaşım.

Özgecan Aslan, Emine Bulut, Şule Çet, Münevver Karabulut, Sezgi Kırıt, Ceren Özdemir

Unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız.

Çünkü unutmamak da bir başkaldırı biçimi. 

Fakat mevzuat uygulanmadığı, cezalar caydırıcı olmadığı sürece yeni isimler eklenecek.

Şiddet insan tabiatının doğal bir eğilimi kabul edildiği sürece kader olmaktan çıkamayacak.

İstanbul Sözleşmesi harfiyen uygulanmadığı sürece suç oranı artacak, failler hak ettiği cezayı alamayacak, hatta serbest bırakılacak.

Kadınlar başlarına gelenlerin sorumlusu görüldüğü sürece eril zihniyet aklanıp duracak.

"Bugün de ölmedik" diye şükredip bir sonraki kurbanın içimizden kim olacağı kaygısıyla mı sürdüreceğiz hayatımızı?

Yeri geldi, sosyal medya hesaplarımızda, yeri geldi meydanlarda sözümüzü çoğalttık.

Bazı davalarda sosyal medyanın gücü sayesinde adil yargılama sağlandı. Adaletin tecelli etmesinde attığımız tweet'lerin payı yadsınamaz asla. Böyle mi olmalıydı? Hukuka tam güvenemeden, insanlara tam güvenemeden, ailemize bile tam güvenemeden mi yaşamak zorunda kalmalıydık?

Sosyal medyada birbirini hiç tanımayan insanların dayanışması olmasa kim bilir kaç fail "daha" serbest kalacak, göstermelik cezalarla, kravat indirimleriyle paçayı ucuz kurtaracak? 

Pınar Gültekin cinayeti üzerine kadınların yaşam hakkını savunmak amacıyla toplanan kadınlar polisler tarafından darp edilip gözaltına alınırken, sosyal medyada katillere methiyeler düzenler, cinayetleri övenler cezalandırılmak bir yana tutuklanmıyor bile.

Kadınlara dayanışma gösterenler değil, katillerle işbirliği yapanlar cezalandırılmalı. Eleştiri okları kurbanlar yerine faillere yöneltilmeli. Kadınlar yerine şiddete eğilimli erkeklere tavsiye verilmeli. Kadınlar kendini korumasını değil, erkekler kadınlara şiddet uygulamamasını öğrenecek.

Öldürülmek kadınların suçu değil.

Ama suça teşebbüsün azalması, suçluların ceza alması için hayati önem taşıyan İstanbul Sözleşmesi’nin iptal kararına onay vereceklerin elinde kadınların kanı olacak, bilinsin.

Akıl almaz bahanelerle, canhıraş bir hamleyle kaldırılmak istenen İstanbul Sözleşmesi canımızın teminatıdır.

Sözleşme taraf devletlere, aşağıda belirtilen davranışlara yönelik cezai veya başka bir hukuki yaptırım öngörmeyi zorunlu kılmaktadır:

- ev içi şiddet (fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik)

- taciz amaçlı takip;

- tecavüz dahil, cinsel şiddet;

- cinsel taciz;

- zorla evlendirme;

- kadınların sünnet edilmesi;

- kürtaja zorlama ve kısırlaştırmaya zorlama

İstanbul Sözleşmesi'nin iptali yukarıdaki suçların cezasız bırakılma ihtimalini kuvvetlendirmektir.

İstanbul Sözleşmesi'nin iptali erkeklerin eline suç aleti vermekten farksızdır.

İstanbul Sözleşmesi'nin iptali kadınların katline ferman çıkarmaktır.

Pınar Gültekin’in katili Cemal Metin Avcı’nın en ağır cezayı alması için elimizden geleni yapacağız, davanın takipçisiyiz. Bir kişi daha eksilmemek için!

Cemal Metin Avcı

Yazarın Diğer Yazıları

Soykırım demeniz için daha ne olması gerekiyor?

Soykırımın korkunçluğu sadece özneleri değil onların kimliklerini de yok etmesidir, gelecekleri kadar geçmişlerini de ellerinden almasıdır, yaslarını tutacak kimse bırakmamasıdır

Kamu spotu: LGBTİ+ hakları insan haklarıdır!

"Büyük Aileye" zarar verenler LGBTİ+'lar mı? Ailelere zarar verenler 'küçük çocuğun rızası vardı, bir kereden bir şey olmaz, üvey evlatla nikah olur, çocukken alıp kendilerine uygun eş yapılır vs.' diyenlerdir"

Barış siyaseti, kadınların huzuru ve üvey olmak

Muhalifleri tek tek cezalandırmak, her seçim sonrası şiddette el arttırmak, hak ihlallerini norm haline getirmek suretiyle düşman hukuku uygulayan iktidarın gelecek planlarında telafisi gittikçe zorlaşan bir yıkım stratejisi, tektipleşerek birbirine yabancılaşmış itaatkâr bir halk tahayyülü, bir dahaki seçimde yenilme ihtimaline karşı giderayak cebini iyice doldurma gayreti var