03 Aralık 2023

Görme engelliler ve hekim sorumluluğu

Uludağ Grand Yazıcı Oteli'nde 24-26 Ocak 2003 tarihleri arasında yapılan Türk Oftalmolji Derneği'nin 24. Ulusal Kış Sempozyumu için hazırlayıp sunduğum "Görme Engelliler ve Hekim Sorumluluğu" başlıklı tebliğ

Şu an Türk Cumhuriyetleri Oftalmoloji Derneği Genel Başkanı olan Prof. Dr. Öner Gelişken'in davetlisi olarak yıllar, yıllar önce Türk Oftalmoloji Derneği'nin Uludağ'daki sempozyumunda konuşma yapmıştım. Öner Hocamın; "Necdet, biz göz hekimleri olarak tedavi edemediğimiz hastalarımıza yeni yaşamlarına dair nasıl bir yaklaşım sunacağımızı pek bilemiyoruz. Sempozyuma katılıp bu konuda konuşma yapar mısın?" demesiyle onur ve mutluluk duyduğum o süreç başlamıştı. Aradan 20 yıl geçmiş. Yeğenim Murat Turhan'ın arşivimde yaptığı seçmelere bakarken sempozyumun tebliği ve fotoğraflarıyla karşılaştım ve duygulandım. Duygularımı ve bir görme engelli olarak göz hekimlerimize 20 yıl önce yaptığım konuşmanın çerçevesini oluşturan metni günümüze ve geçmişe bir projeksiyon olabilir düşüncesiyle paylaşmak istiyorum.

Uludağ Grand Yazıcı Oteli'nde 24-26 Ocak 2003 tarihleri arasında yapılan Türk Oftalmolji Derneği'nin 24. Ulusal Kış Sempozyumu için hazırlayıp sunduğum "Görme Engelliler ve Hekim Sorumluluğu" başlıklı tebliğ: 

Göz sağlığının korunması ve hastalıklarının tedavisi konusunda göz hekimlerimiz çağdaş yöntem ve araçları kullanarak paha biçilmez bilimsel hizmetler sunmaktadırlar. Ancak tıbbın tüm olanaklarının kullanılmasına karşın her yaştan çok sayıda kişi, görme engelli duruma gelebilmektedir. Böylesi istenmeyen bir sonuçla karşılaşıldığında hekim yaklaşımının ne olması gerektiği üzerinde benzer süreçleri yaşamış bir görme engelli olarak durmak istiyorum. 

Özel eğitimden haberdar olmak

Görme engelli hastasına destek vermek isteyen bir göz hekimi, öncelikle özel eğitim süreçlerinden haberdar olmalıdır. Zira tedavi edici hizmetlerin bittiği noktadan itibaren özel eğitime olan ihtiyaç, yakıcı bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bazen tedavi edici ya da koruyucu çalışmalar ile özel eğitim süreçlerinin iç içe geçtiğini de görmekteyiz. Tablo nasıl oluşursa oluşsun, sonuçta göz hekimi özel eğitimden haberdar olduğu oranda görme engelli hastasına ve hastasının ailesine yardımcı olabilecektir. Bu noktada karşımıza çıkan ilk sorun, görme engelli olmayı tanımlamaktır. Zira doğru bir tanımlama özel eğitime yönlendirmeye dair doğru bir zamanlama demektir. Söz konusu zamanlamanın tespit edilemeyişi veya tespitine karşın değişik nedenler ile hastanın oyalanması üzücü sonuçlar doğurabilmektedir.

Alandaki kavramlar gözden geçirildiğinde semantik ve estetik açıdan tercih edilmesi gereken "görme engelli" tanımı, değişik oranlarda görmeyi içeren bir yelpaze şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Bu yelpazenin maksimum noktasının ancak özel yöntemlerle yazı okuyabilmeye değin uzandığını, minimum noktasının ise görmesi sıfır total körlük ile belirlendiğini biliyoruz. Sınırları bu şekilde saptanabilecek bir topluluk, özel eğitimin hedefinde olan kitleyi oluşturmaktadır.

Rehabilitasyondaki temel amaç

Rehabilitasyon-özel eğitim hizmetlerindeki temel amaç, kişinin engelli olmaktan kaynaklanan sınırlarını genişletebilmek ve sosyal yaşama uyumunu sağlayabilmektir. Bu konudaki çağdaş yaklaşım engelli olmanın özür değil, sınırları genişletilebilir özgün bir durum olduğunu ortaya koymuştur. Aslında engelli ya da engelsiz, tüm bireylerin karekteristik özelliklerinden doğan sınırlılıkları vardır. Bu bağlamda görme engelli olmak da "sınırları genişletilebilir karekteristik bir olgu" olarak tanımlandığında pozitif ve motive edici tutum sergilenmiş olacaktır. Bu tutumun hasta ve ailesi nezdinde itibarlı bir yere sahip göz hekimlerince uygun yer, zaman ve üslupla gösterilmesi etki dozunu daha da artırabilir.

İlk ışığı yakmak

Engelli olmayı hiç kimse isteyerek seçmez. Ancak engelli yaşamına bakış seçilebilir. Bu seçimin pozitif yönde yapılmasında hekim tutumları ve hastane süreçlerinin önemi doğru perspektifin oluşturulması anlamında hayati düzeydedir. Üzücü olan hastanelerimiz ile rehabilitasyon-özel eğitim kurumlarımız arasında somut bir bağın olmayışıdır. Bu nedenle başlangıçta hayli zorlu olan yeni yaşamlarıyla tanışan engelliler ve aileleri için hastanelerde yaşam adeta sona ermektedir. Bu tablo karşısında ivedi olarak çözümlenmesi gereken bir sorunun belirdiğini görüyoruz. Bu sorunun çözümlenip hayati öneme sahip eksikliğin giderilmesi Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Millî Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı arasında yapılacak protokol ile olanaklıdır. Bu protokolun öncelikli hedefi, sözünü ettiğimiz somut bağı gerçekleştirecek rehberlik birimlerinin hastanelerde oluşturulması olmalıdır. Bu ivedi çözüm dışında köklü çözüm, engellilerin güncel sorunlarının karşılığı olan ve alandaki tüm kurumların aktif koordinasyonunu sağlayan kapsamlı bir engelliler yasasının çıkartılmasıdır.

"Görme engelli" olarak tanımlanmaları ardından hastaların ve ailelerinin ne yapacaklarını bilemedikleri ve yukarıda vurguladığımız eksiklik nedeniyle bir bakıma kaderlerine terk edildikleri bu noktada hekim sorumluluğu daha da önem kazanmaktadır. Görme engellilere ve onlarla ilgili eğitim süreçlerine dair bilgi sahibi olan hekim, gerekli yaklaşımı rahatlıkla sunup, sonraki yaşama ilişkin ilk ışığı yakabilir. Doğal olarak istenilmeyen sonucun başlangıçta kabulü, gerek hasta gerekse ailesi açısından kolay olmayacaktır. Fakat gerçekliğin anlatılıp perspektif sunulması, uzun erimde kullanılacak can simidi niteliğindedir. Bu esnada gösterilmesi gereken ilk adres, Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlı Rehberlik ve Araştırma Merkezleridir. Bu merkezlerde ihtiyaç duyulan özel eğitim ve rehabilitasyon kurumlarına ulaşılabilmesi için ilk işlem ve yönlendirmeler yapılmaktadır.

Özel eğitim kurumları ve sorunları

Ülkemizin muhtelif şehirlerine dağılmış 15 kör okulu mevcuttur. İlköğretim statüsüne sahip bu okullar dışında daha ileri yaşlardaki görme engellilere hizmet amacıyla kurulmuş iki de rehabilitasyon merkezi bulunmaktadır. Ankara ve İstanbul'da kurulmuş bu merkezler, 5 aylık programla ortalama yaşı 18-35 olan engellileri kabul etmektedir. Merkezlere ilişkin detaylı ve güncel bilgi 0312 315 08 21 ve 0212 277 91 60 no'lu telefonlarla sosyal servislerinden alınabilir.

Rehabilitasyon merkezlerimizin sözü edilen yaş grubuna hizmet veriyor olması, özel eğitim alanındaki bir diğer sorunu daha karşımıza çıkarmaktadır. Rehabilitasyon ihtiyacı yalnızca 18-35 yaşları arasında bulunanlar için düşünülmemelidir. Zira bireyler daha ileri yaşlarda da görme engelli olabilir. Özellikle ortalama ömrün uzamakta olduğu günümüzde, yaşlanmanın önemli sonuçlarından biri de, birçok yaşlının görme engelli duruma gelmesidir. Bunların da temel rehabilitasyon dediğimiz alıştırma eğitimine ihtiyaçları olacağı düşünülmesi ve çalışma yaşı dışında görme yeteneğini kaybedenlerin de rehabilitasyonu için önlemler alınması gerekmektedir. Rehabilitasyon merkezlerine gidemeyen yaşlı görmeyenlere, görme engelliler alanında çalışma yapan dernekleri önermek yerinde bir tutum olacaktır. Bir görmeyen olarak, yalnız olunmadığının gözlenilmesi kişiye moral kazandırabilir. Riskli olan eve kapanıp kalmak sosyal yaşamdan kopmaktır. Yaşlı görmeyenlerin eğitimi ve sosyal yaşama uyumları alanında hizmet verecek kurum sorunu yaşanmasına karşın, ilköğretim çağındaki görme engelli çocuklara yatılı eğitim veren körler okulları ise öğrenci bulamamakta, düşük kapasiteyle çalışmaktadırlar. Bu duruma üç nedenin yol açtığı genel kabul görmektedir. Bu nedenler, körler okullarının yeterince tanıtılamayışı, kırsal yörelerde ailelerin görme engelli çocuklarını gizlemeleri ve gözümüzün önünde olsun mantığı ile engelli çocuğun yaygın eğitim veren semt okullarına yazdırılması şeklinde sıralanabilir. Görmeyen bir çocuğun, şefkat duyguları ve göz önünde tutulması mantığı ile yaygın eğitim kurumlarına gönderilmesi mevcut güncel sorunlar nedeniyle sakıncalıdır. Zira özel eğitimde çağdaş yaklaşım, kaynaştırma üzerinde durmakla birlikte yaygın eğitim veren ilköğretim okullarımız bu alanda yetersiz kalmaktadır. Kaynaştırılmış eğitimdeki yetersizliğin giderilmesi özel araç ve gereçler ile donanmış destek sınıflarının oluşturulması ve uzman öğretmenlerin çoğaltılıp atanması ile giderilebilir. Kaynaştırılmış eğitimdeki sakınca ve körler okullarındaki kapasite düşüklüğü yan yana getirildiğinde yapılacak güncel ve doğru önerme, körler okulları olmalıdır.

Üzücü bir tablo

Ülkemiz koşulları engelliler için pozitif normlarda değildir. Bu noktada üzücü olan, engellilerin sahip olduğu düzeyin diğer vatandaşlara kıyasla hayli gerilerde olmasıdır.

Aşağıdaki sayılar bize konuya dair fikir sunabilir. Ülkemizde engellilerin sayılarına ve durumlarına ilişkin ayrıntılı ve yeterli istatistik bilgi bulunmamaktadır. Birleşmiş Milletler verilerine göre dünya nüfusunun yüzde 10'unun engelli olduğu belirtilmektedir. Gelişmiş ülkelerde bu oran daha düşük, geri kalmış ülkelerde daha yüksektir. Buna göre Türkiye'de yaklaşık 7-7.5 milyon civarında engellinin bulunduğu kabul edilmektedir. Gene Birleşmiş Milletler verilerine göre, görme engellilerin oranı toplam engellilerin yüzde 10'u olup, buna göre ülkemizde 700-750 bin civarında görme engellinin bulunduğu kabul edilmektedir.

Ülkemizde işsizlik oranı yüzde 15-20 civarındayken İŞKUR kayıtlarına göre, çalışma yaşındaki engellilerin yalnızca yüzde 1'i çalışmaktadır; yüzde 99'u çalışma yaşamının dışındadır. Millî Eğitim Bakanlığı verilerine göre ülkemizde okuma yazma oranı yüzde 85 civarındadır. Oysa engellilerin yalnızca yüzde 3'ü eğitim olanağından yararlanabilmektedir; yüzde 97'si okur yazar bile değildir. Gene Hazine Müsteşarlığı'nın resmî verilerine göre, gayrisafi millî hasılanın yüzde 00.4'ü (on binde dördü) engellilerin eğitim ve istihdamına ayrılmaktadır. Bu oran, komşumuz Yunanistan'da Türkiye'nin 6 katı, İskandinav ülkelerinde yaklaşık 9-10 katıdır.

Büyük bir olanak: Bilişim

Değerli göz hekimlerimize görme engelliler ve özel eğitimleri alanında perspektif sunmayı amaçladığım çalışmamı bizlerin yaşamında devrim yaratan teknolojik bir olanaktan söz ederek bitirmek istiyorum. Bu olanak, artık bilişim teknolojisini kullanıyor olmamızdan kaynaklanmaktadır. Konuya ilişkin bilgi çalışmamın eki olan "Görme Engelliler ve Bilişim" başlıklı bir diğer çalışmam da yer almıştır.

Böyle önemli bir sempozyuma davet edilmiş olmaktan onur ve gurur duymaktayım.

Teşekkürler... 


Necdet TURHAN
Bursa Nilüfer Belediyesi Engelliler Danışma Masası
0224 452 42 00 

Yazarın Diğer Yazıları

O muhteşem kanyon, o muhteşem gün!

Benim yüreğim o nehirde, o kanyonda, o sularda kaldı...

Direnmek ve umut etmek

Mumla aydınlatılan o küçük mekânda bana acıyan vatandaşla şu an karşılaşsak acaba nasıl bir şaşkınlık yaşar ve bana neler söyler bilemiyorum. Fakat benim ona söyleyeceğim ilk sözler; "Umutsuzluk hastalıktır. Kördüm ama güzel günlerimin de olacağını umut ediyordum. Şiirler söyledim, zorluklara direndim, kendimi bırakmadım ve mutluluk sonradan geldi ve bugünlere ulaştım." olurdu düşüncesindeyim

Hakkı Baba'nın anısına saygıyla

Ben vefa duygusunu çok önemserim. Bu manada Hakkı Baba'yı, baba mizacıyla Atina Maraton sürecinde verdiği desteği unutmadım