04 Mart 2024

Cazın yüce gönüllü First Lady’si: Ella Fitzgerald

 "Şarkı söylemeyi öğrenmek istiyorsan Ella Fitzgerald'ı dinle"

Klasik Batı Müziğinin senfoni türünde üç isim, başlatan ve geliştiren üçlü altın halka olarak anılır. Haydn, Mozart ve Beethoven senfoninin altın halkalarıdır. 

Caz kadın vokalistlerde de başlatan, yenilikler getirerek geliştiren sanatçıların rol ve işlevi bağlamında mütekabil bir altın üçlü halka var. T24’e son iki haftadır yazdığım Billie Holiday, Sarah Vaughan ve şimdiki yazımın öznesi Ella Fitzgerald o büyülü üçlüyü oluştururlar. Ella, Haydn’a; Sarah, Mozart’a; Billie, Beethoven’e tekabül eder. 

Bu yazıda Ella ayrıntılı bir şekilde ele alınacak ve altın üçlü tamamlanmış olacak. Ama cazın kadın vokalistleri yazı dizisi devam edecek.

Ella Jane Fitzgerald, 25 Nisan 1917’de Newport News, Virginia’da doğdu. Henüz bebekken, annesi Temperance (Tempie) ile babası William boşandılar. Tempie ve Ella birlikte New York’a gittiler. 

Annesinin uzun zamandır erkek arkadaşı olan Joseph Da Silva’nın evine taşındılar. Joseph, 1923’te Tempie’den doğan kızı Frances’in de dâhil olduğu aileyi geçindirmek için hendek kazıcılığı ve yarı zamanlı şoförlük yapıyordu. Tempie ise hem bir çamaşırhanede çalışıyor hem de yemek servisi işiyle para kazanıyordu. Bu sırada küçük Ella’ da aile bütçesine katkıda bulunmak için birtakım küçük işlerde çalışmaya başladı; yerel kumarbazlardan bahisleri toplamak, para tahsilatı ve teslimi yapmak gibi. 

Meşakkatli ve yoksullukla geçen hayata, hiç şikâyet etmeme gibi bir kişilik özelliği sayesinde katlanabiliyordu. Sık sık mahalledeki erkek arkadaşlarının beysbol oyunlarına dâhil oluyor, ayrıca çok sevdiği dansı ve şarkı söylemeyi de ihmal etmiyordu. Bazı akşamlar da trenle Harlem’e gidip, büyülü Apollo Tiyatrosu’ndaki gösterileri izliyorlardı.

Annesi, bir trafik kazasında ağır yaralandı, çok geçmeden de vefat etti. Bir müddet sonra da üvey babası Joseph kalp krizi geçirerek hayata veda etti. 

Bu yeni koşullara uyum sağlamakta güçlük çeken Ella, hayatının en zorlu dönemine girdi. Giderek mutsuzlaştı ve bir gün polisle başı belaya girince gözaltına alındı, akabinde de bir ıslah okuluna verildi. Ancak bakıcılarından sık sık dayak yemeye dayanamadı ve sonunda ıslah evinden kaçtı.15 yaşında, parasız ve kimsesiz haldeydi. Bu zor yıllar, Büyük Buhran dönemine denk geldi. 

Çektiği bütün çileye rağmen Ella, yaşadıklarının olgunlaşmasına yol açtığını ve ilerideki performanslarında kullanacağı duygu birikimini o kötü anıların da katkısıyla yaşamla mücadele etmenin nasıl bir şey olduğunu öğrendiğini; bundan ötürü de ilerideki göz kamaştıran başarısında o kötücül döneme aslında minnettar olduğunu ifade etti.

Birçok caz sanatçısının ilk çıkışını yaptığı, ilk keşfedilği Apollo Tiyatrosunda bir çekilişe katıldı ve adı kurada çıkınca Amatör Gecesi’nde yarışma fırsatını yakaladı. 

Ella o gece dans etmeyi planlayarak Apollo’ya gitmişti ancak sahneye çıktığında son anda fikrini değiştirdi. Henüz sahnede hiçbir şey yapmamışken ne yapacağını bile bilmeyen sabırsız seyircilerin yuhalamaları ve mırıldanmalarıyla karşılaştı. Hâlbuki Ella şarkı söyleme kararı almıştı. Sahnedeki müzik grubundan çok iyi bildiği Hoagy Carmichael’in, Judy adlı şarkısını çalmalarını istedi. Ella şarkıya başlar başlamaz tepki vermiş olan seyirci aniden sustu. Şarkı bitince de o protesto eden yuhalayan seyirciler, Ella’dan tekrar tekrar istekte bulundular. İlk anlarda görünüşü çekingendi ve yeteneklerinin potansiyelinden de kuşkuluydu. Mizaç olarak gündelik hayatında utangaç ve çekingen olan Ella, sahnede hiçbir korkusunun kalmadığını fark etti ve spot ışığı altında kendini evindeymiş gibi hissetti. Oraya çıktığımda izleyicilerin kabulünü ve sevgilerini hissettim, diyen Ella, kariyerine mutlu ve unutulmaz bir başlangıç yaptı. 

O gece grupta saksafoncu ve aranjör Benny Carter’da yer almıştı. Carter, Ella’nın doğal yeteneğinden etkilendi ve kariyerinde ilerlemesine yardımcı olabilecek, yolunu açabilecek insanlarla tanıştırmaya başladı. Bu süreçte Carter ve Ella ömür boyu sürecek arkadaşlık ve işbirliklerine başladılar. Coşkulu izleyicilerin desteklerinden güç alan Ella, girdiği her yetenek yarışmasından büyük başarılarla çıktı. Ocak 1935’te Harlem Opera Evinde Tiny Bradshaw grubuyla bir hafta boyunca sahne alma şansını kazandı.

Grubun davulcusu ve lideri Chick Webb ile tanıştı, haftalık 12,5 dolar ücretle gruba katıldı.

1936 yılının ortalarında ilk kaydı Aşk ve Öpücükler şarkısı, Decca şirketi tarafından yayınlandı ve orta düzeyde bir başarı elde etti. Bu süreçte Chick’in grubuyla ‘’Dünyanın En Ünlü Balo Salonu’’ olarak anılan yüksek prestijli ( Harlem’in) Savoy Balo salonunda sahneye çıkıyordu.

Ancak gerek ABD sosyokültürel ve endüstriyel yaşamı hızla değişirken gerekse de bu hızlı değişimin sanat ve kültür yaşamına yansımaması olanaksızken, müzik de bir değişim sürecine girdi. Caz da bu gelişmelerden nasibine düşeni aldı. Artık Swing çağı kapanıyor, Bebop adeta bir ana akım haline geliyordu. Ella, eşsiz yeteneği ile bu değişime hızla adapte oldu. Öyle ki, bazen bir enstrümanın işlevini ve rolünü sesiyle üstleniyordu. Bu onu büyüleyici kıldı ve efsaneleştirdi. 

‘’Sallanmanız Gerekiyor’’, şarkısında ilk kez Scat tarzında şarkı söylemeyi denemeye başladı. Doğaçlaması ve seslendirme özgünlüğü caz severleri çok heyecanlandırdı. Ella, bütün kariyeri boyunca Scat şarkı söylemede ustalaştı ve bu tarzı caza ait bir sanat biçimine dönüştürdü. 

1938’de, daha 21 yaşındayken A Tisket, A Tasket çocuk tekerlemesinin eğlenceli bir versiyonunu kaydetti. Albüm, 1 milyon satış rakamına ulaştı ve listelerde bir numaraya yükseldi. 17 hafta boyunca da pop listelerinin üst sıralarında kaldı. Ella Fitzgerald ismi böylelikle milyonların hafızalarına nakşoldu. Caz tarihine de altın harflerle kaydoldu. Böylesine ihtişamlı kariyere rağmen tevazuundan hiçbir şey yitirmedi, bu meziyeti onun daha da yücelmesine vesile oldu. 

‘’Şarkının First Lady’si’’ unvanına layık görüldü ve ABD’nin en popüler kadın caz şarkıcılığına yükseldi. Dünyanın her tarafındaki en prestijli mekânlarda sahneye çıktı, performans sergiledi. Konser verdiği salonlar her zaman hınca hınç doldu. 

Hayran tipolojisi çok çeşitlilik gösteriyordu; zenginler, yoksullar; her ulustan, her dinden, her ırktan oluşuyorlardı. Ortak noktaları aynıydı; Ella sevgisi. 

Her düştüğünde her tökezlediğinde doğrulup ayağa kalkmayı bilen, hayatın en ağır badirelerini yaşamasına rağmen sanatçı olarak bunu bir insani acının evrensel dili ile gezegenin her köşesinde yankılanan sesiyle, insanlığın acılara göğüs germesine; en umarsız zamanlarda bile neşeli ve eğlenceli olunması gerektiğine ikna eden bir idol, bir simge oldu.

13 Grammy ödülü kazandı.

Albümlerinin satış rakamı 40 milyonun üzerine çıktı,

Esnek sesi, geniş kapsamlı, doğru ve eskimeyen bir sesti; ağdalı baladları, tatlı bir caz tarzıyla söyleyebiliyor, orkestradaki her enstrümanı taklit edebiliyordu.

Duke Ellington, Count Basie, Nat King Cole, Dizzy Gillespie, Benny Goodman gibi caz abideleri onunla çalışma onurunu yaşadılar.

Hayatı acı ve kederlerle dolu olan Ella, 16 Haziran 1939’da kariyerinin başlangıcından itibaren en güvendiği akıl hocası Chick Webb’i kaybetti ve uzun süre bir yaslı ruh halinde yaşadı. 

Webb’in ölümünden sonra grup ‘’Ella Fitzgerald ve Ünlü Grubu’ ’adını aldı. Grup liderliği gibi üstün meziyetler gerektiren görevi üstlendi ve bu görevi başarıyla yerine getirdi.

1946’da Dizzy Gillespie grubuyla turneye çıktı. Grubun basçısı Ray Brown’a aşık olan Ella, Ray’le evlendi, Ray Jr. adını verdikleri bir oğul evlat edindiler. Ray o vakitler yapımcı ve menajer Norman Granz için ‘’Filarmoni’de Caz’’ turnesinde idi. Norman, Ella’nın uluslararası bir caz starı olmak için lazım gelen niteliklere sahip olduğunu fark etti ve Ella’yı sözleşme imzalamaya ikna etti. Böylece, hayatı boyunca sürecek bir iş ilişkisi ve dostlukları başladı. Ella, Norman’ın önerisiyle Filarmoni turnesine katıldı. 

Cazın trompet sihirbazı Louis Armstrong ile albümler kaydetti. 

1956-64 yılları arasında Cole Porter, Duke Ellington, The Gershwin, Johnny Mercer, Irving Berlin ve Roders and Hart albümleri de dâhil, başka müzisyenlerin albümlerinin cover’larını kaydetti. Bu çalışmalar popülaritesini tahmin edemeyeceği kadar arttırdı. Ella, uzun turneler, çalışma programlarının yoğunluğu nedeniyle evliliğini yürütemeyeceğini anladı ve 1952’de Ray’le boşandılar ama hayatlarının sonraki zamanlarında iyi arkadaş olarak kaldılar.

Ella, kısa sürede "The Bing Crosby Show", "The Dinah Shore Show", "The Frank Sinatra Show", "The Ed Sullivan Show", "The Tonight Show", "The Nat" gibi çok sayıda prestijli ve kaliteli programın hem favorisi hem de sık sık konuğu oldu. 

Katıldığı ‘’King Cole Gösterisi", "Andy Willams Gösterisi" ve "Dean Martin Gösterisi" ününü daha da arttırdı. 

Eşitlikçi dünya görüşü ve ırkçılık karşıtlığı, her platformda cesurca dile getirdiği için, ABD’de çok iyi bilinen Ella, Filarmoni turnesi sırasında gittikleri Derin Güney’de bile otellerde, restoranlarda veya konser salonlarında her türlü ayrımcılığı reddetti. Dallas’ta bir turne sırasında Ella ve Norman’ın bu prensiplerinden rahatsız olan polis ekibi, sanatçıları rahatsız ve tedirgin etmek için sahne arkasına dalarak grup üyeleri Dizzy Gillespie, Ella’yı ve Illinois Jacquet’i sudan bahanelerle tutukladılar. Ella daha sonra olayı anlattığında aşağı indirildiklerini ve oraya vardıklarında, utanmadan kendilerinden imza istendiğini, söylemişti.

Marilyn Monroe ve daha birçok ünlü hayranı Ella’yı savunmak için seferber oldu.

‘’Nereden geldiğiniz değil, nereye gittiğiniz önemlidir’’ diyordu. Bu sözü şiar edindiği için sağlığını olumsuz etkilemesine rağmen kariyerinin başlarındaki kadar hızlı çalışmaya devam eden Ella, dünyanın neredeyse her yerine gitti. Öyle ki, bazen birbirinden yüzlerce kilometre uzaktaki kentlerde aynı günde iki konser verdiği verdiği oluyordu.

1974’te New York’ta Count Basie ve Frank Sinatra ile iki hafta süren muhteşem konserler verdi.

Beş yıl sonra hala gücünü koruyan Ella, Downbeat dergisinin Onur Listesi’ne alındı. 

Sanata devam eden katkılarından dolayı Kennedy Center Onur Ödülü’nü aldı. 

Yüce gönüllü bir yaradılışa sahip olan bu büyük sanatçı, yoksul ve engelli çocuklara, hayata karşı dezavantajlı gençlere sahip çıkan kuruluşlara son derece cömertçe bağışlar yaptı ama bu erdemi nadiren kamuoyunca öğrenildi. 

Ella bir eliyle verdiğini asla öbür eline göstermedi. Üvey kız kardeşi Frances öldükten sonra, müteveffanın ailesinin bakımını üstlendi. 

1987’de ABD Başkanı Ronald Reagan, O’na Ulusal Sanat Madalyası verdi. 

Fransa, Sanat ve Edebiyat Komutanı ödülünü takdim etti. 

Yale, Dartmouth ve başka üniversiteler Ella’ ya fahri doktora ünvanı verdiler. 

Eylül 1986’da, beş kez koroner bypass ameliyatı geçirdi. Kalp kapakçığı değişti. Görme bozuklukları tetkikleri sonucunda şeker hastası olduğu tanısı konuldu. 

Tüm bunlara ve uyarılara karşın, sahneye çıkmaya devam etti ve kapsamlı bir programla sanatını icra etmeyi sürdürdü.

1990’a varıldığında, 200’ün üzerinde albüm kaydetmişti.

‘’Şarkı söylemekten daha güzel olan tek şey daha çok şarkı söylemektir’’ diyen Fitzgerald, 1991 yılında New York’un ünlü Carnegie Hall sahnesinde 26. konserini verdi. Bu O’nun son konseriydi. 

76 yaşında, artan diyabet yüzünden ciddi dolaşım sorunları yaşadı. Lucifer, yakasına yapışmıştı bir kez ve ölümden önceki en korkunç şeyi yaşadı; her iki bacağı da dizlerinin altından kesildi. Tam iyileşemedi; nadiren de olsa performans gösterdi. Bu süreci yaşarken ve ölüm meleği Lucifer’ in nihai görevini tamamlayacağı anı sakin sakin beklerken arka bahçesinde üvey oğlu Ray Jr. ve torunu Alice ile keyifli vakitler geçiriyordu.

‘’Sadece havayı koklamak, kuşları dinlemek ve Alice’in gülüşünü duymak istiyorum’’ diyordu.

15 Haziran 1996’da büyük sanatçı benzersiz insan Ella Fitzgerald, Beverly Hills’teki evinde hayata veda etti. 

Ölümünün üzerinden daha birkaç saat geçmişken, dünyanın her yerinde anmalar görülmeye başlandı. Hollywood Walk of Fame’deki yıldızının yanında beyaz çiçeklerden oluşan bir çelenk konulmuştu bile. 

Hollywood Bowl tiyatrosunun önündeki çadırda ‘’Ella seni özleyeceğiz’’ yazısı asılmıştı. 

Özel anma töreninin ardından cenaze alayı geçerken otoyoldaki nehir gibi akan trafik durdu. Kaliforniya, Inglewood’daki Park Mezarlığının içinde bulunan Sunset Mission Mozolesinin ‘’Çanlar Tapınağı’’ kısmında defnedildi.

Dünya, sadece hissettiği gibi şarkı söyleyen, Ella’ sız kalmıştı. Ama hoş sedası gök kubbede bakiydi ve her kuşaktan hayranları O’nu gönüllerindeki panteonun en güzel yerinde sevgi haleleriyle anmaya devam ediyorlar. 

Dediler ki:

‘’ Ella Fitzgerald’ın onları söylediğini duyana kadar şarkılarımızın ne kadar iyi olduğunu bilmiyordum,’’--Ira Gershwin,

"Diğerleri arasında dinlediğim tek radyo sesi Ella Fitzgerald'a aitti. Sesinde beni büyüleyen bir nitelik vardı ve ben de onunla birlikte şarkı söylerdim, sesini gölgelendirdiği incelikli yolları yakalamaya çalışırdım, ama yine de sıradan Kelimeleri temiz bir şekilde söyledi."-- Doris Day,

 "Ella'nın sesi orkestranın en zengin ve çok yönlü sesi haline geliyor."--Arthur Fiedler,

 "Erkek, kadın ya da çocuk, Ella hepsinin en büyüğüdür."-- Bing Crosby, 

"Herhangi bir müzik gecesine başlamanın en iyi yolu bu kızla başlamaktır. Bundan daha iyisi olamaz."--Frank Sinatra, 

"Yıllardır tüm zamanların en sevdiğim şarkıcılarından biri oldu ve hâlâ da öyle, muhteşem."-- Perry Como, 

‘’O şimdiye kadarkilerin en iyisiydi. Şarkı söyleyenler arasında en iyisiydi."-- Johnny Mathis,

 "Erkek ya da kadın tüm şarkıcılar, eğer şanslılarsa Ella'yı dinler."-- Pat Boone

"Ona Şarkının Yüce Rahibesi diyorum."--Mel Tormer,

 "Şarkılarıma ne yaparsa yapsın, onları her zaman daha iyi seslendiriyor."--Richard Rodgers,

 "Ella kesinlikle aralarındaki en iyi şarkıcı."-- Pearly Bailey,

"Ella'nın müzisyenliği inanılmaz. Onunla çalmak tam bir orkestrayla çalmak gibi."--Ed Thigpen,

 "Şarkı söylemeyi öğrenmek istiyorsan Ella Fitzgerald'ı dinle."--Vincente Minnelli, 

"Herkesin içindeki en iyiyi ortaya çıkarıyor, herkesin ona yetişmek için çok daha fazla çalışmasını sağlıyor."--Andy Williams,

"O birlikte çalıştığım en titiz profesyonel; çalışmamın her anı saf bir mutluluktu."--Richard Perry,

 "İnanılmaz derecede yaratıcı, bir şarkıya bir şarkıcıdan çok daha fazlasını katıyor. O birinci sınıf bir müzisyen ve dünyadaki en nazik insan."-- Marty Paich

Yazarın Diğer Yazıları

100 Sene 100 Nesne: Cumhuriyete Nesnelerin Gözünden Bakmak

100 Sene 100 Nesne mamulü ve Kültür Hane mütekabiliyeti denklik bağlamında birbirine yakışmış

Yapay zekâ ile sanat ve müzik

Yapay zekânın egemenliği, romantizmin sonu olacak ya da başka bir tür romantizm yaratacak. Fakat bu yeni romantizmin duygulanımı, organik zekânın yerini alabilecek mi?

Anımsanan hatıralar ve siyasi belleğin tahkimatı

Yazar Recep Tatar, gönüllerde cürmünden fazla yer kaplayacak bu kitabıyla şimdi bir kapı araladı...