26 Nisan 2022

Fenerbahçe'de yeni sezonda teknik direktör kim olmalı?

Ben planlara inanırım, o planlara sadık kalacak olan ekiplere güvenirim

Hayatta her zaman hedeflere, o hedeflere göre yapılmış planlara, o hedefe giderken planlara ne kadar sadık kalındığına, kısa vadede pragmatik farklılıklar olsa da ana plana yeniden dönülüp dönülmediğine bakarım. Fikir olarak kime sorsanız zaten böyle der ama önemli olan fikirlerle aksiyonların paralel olup olmadığıdır. Uzun vadeli planlara inanan ve buna sadık kalanlar hangi alan olursa olsun er ya da geç başarılı olurlar.

Eminim 2018 Haziran ayında tarihi sonuçla başkanlığa gelen Ali Koç için de bu cümleler geçelidir. Zira seçim kampanyasında hep bunlara vurgu yapmıştı ve içinden geldiği kurumsal dünyada da zaten başka türlüsünü düşünmüş olamazdı. Comolli lideriğinde ilk hamle olan Cocu ile sonuçlar o kadar kötü oldu ki ilk başta burun kıvırdığı Ersun Yanal'a dönmekten başka çaresi yoktu. Sonra istikrara sığındı ama Ersun Yanal da ikinci sezonun ikinci yarısında çuvallayınca Tahir Karapınar ile sezonu idare etmeye gidildi. İlk iki sene üzerine hiçbir şey konmadan tamamen plansızlık ve gündelik geçiştirmeler ile gitti.

Daha sonra yine bir plan denemesi başladı. Bu sefer Comolli planından 180 derece farklı bir Emre Belözoğlu liderliği kurgulandı. Takım onun mantığına göre kuruldu, onun yönetebileceği Erol Bulut tercihi yapıldı. Ancak Emre Belözoğlu'nun futbol doğrularına göre kurgulanan takım Erol Bulut'un futbol doğruları ile uyuşmadı ve Erol Bulut da gitti. Sezonun kalan on haftasında Emre Belözoğlu kendi doğrularını sahaya sürdü, aslında kendi içinde çok da başarılı oldu. Ancak sezon sonunda elinde Emre Belözoğlu ve ona sonuna dek bağlı, yaşlı papazlardan oluşan bir kadro kalan Ali Koç doğru tercihi yaptı ve fakat bu onun üçüncü planının da iflasıydı ve artık her ne kadar tekrar seçilmiş olsa da kredisini de ciddi ölçüde yitirmişti.

Daha sonra çok gecikmeli olarak yeni bir plan sahneye kondu ve Emre Belözoğlu'ndan yadigar kalan papazlar bu planı da devre dışı bıraktılar. Daha ilk yarı bitmeden o plan da terk edildi ve Cocu sonrası Ersun Yanal planı gibi yine camiayı bilen adam planına geçildi. İlk andan itibaren bu planın sezon sonuna kadar geçici bir plan olduğu ve aslında sezon başında altıncı planın devreye sokulacağı söylendi ama İsmail Kartal, en azından lig platformunda kendisinden beklenenden çok daha fazlasını ortaya koyarak yeni sezon için de bir seçenek olarak masada kalmayı başardı. Medya zaten daha gelmeden, “camia evladı” bahanesiyle arkasındaydı, taraftar da arkasına geçti ve dört sene boyunca Fenerbahçe tarihinin en başarısız başkanı olan ve son bir senedir taraftar tarafından da terk edilen Ali Koç derin bir nefes aldı. Halen daha önümüzde dört hafta var ve lig ikinciliği garantilenmedi ancak özellikle son 5-6 haftadaki görüntü bu hedefin ulaşılabilir olduğunu teyit ediyor. Bu da en azından daha birkaç hafta Ali Koç'un karar almakta acele etmeme huyuna gayet güzel uyuyor. Ancak ortada net bir gerçek var ki bu karar, Ali Koç'un dört senede aldığı en zor karar olacak.

İşte burada yazının başına dönelim. Ben planlara inanırım, o planlara sadık kalacak olan ekiplere güvenirim ve İsmail Kartal'ın açıklandığı ilk gün yazdığım gibi benim doğal teknik direktör adayım Joachim Löw olur. Ancak o zaman da yazdığım gibi o karar o gün verilmeli, o günden itibaren de sezon sonuna kadar tüm planlamanın yapılması gerekirdi. Görünen o ki bu olmadı, halen daha ortada bir anlaşma yok ve birazdan daha detaylıca anlatacağım gibi önümüzdeki sezonun planlaması gecikmeyi kabul edebilecek gibi değil.

İsmail Kartal'ın camiayı birleştirmesi, takımı oturtması ve belki de geçici olmanın rahatlığıyla doğru kararları (kadro ve kadro dışı tercihleri) almakta cesaret etmesi benim beklentilerimin fazlasıyla önündeydi. Her ne kadar oyun planı olarak taban tabana zıt da olsa Pereira'nın doğrularına (Ferdi, Samuel, Crespo ve Zajc) sahip çıkması etkileyiciydi. Gerçekten sadece birkaç transferle takımı seneye zirveye oynatabilir ve eminim ki Ali Koç'un dört sene sonra gelen Aykut Kocaman itirafları aslında bu inanışa da işaret ediyor ve kendince aynı hataya düşmek istemiyor. O gün için, o değişim rüzgarında Aykut Kocaman'ın gönderilmesi gerekiyordu; yanlış gibi olsa o yanlış çoktan satın alınmıştı. Ancak köprünün altından çok sular geçti ve o gün Aykut Kocaman için kimse ısrar etmemişken bugün medya ve taraftar baskısı İsmail Kartal'ı güçlü bir seçenek yapıyor. Bu baskı, Ali Koç'a işler iyi giderse taptaze kredi, kötü giderse sığınacak başka bir liman sunacaktır. Benim İsmail Kartal ile ilgili temel soru işaretim ise hedefler varken bu performansı ortaya koyup koyamayacağıdır. Mesela sene başında gelmiş olsaydı Mesut ve Ozan'dan yine vazgeçebilir miydi? Mesela Ferdi, Samuel, Crespo ve Zajc yerine Gökhan Gönül, Caner Erkin, Gustavo ve Sosa tercihlerinde bulunup Eme Belözoğlu doğrularına mı sırtını yaslardı? Bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz ancak ilk döneminde Ersun Yanal'ın şampiyonluk reçetesinden vazgeçip kendi doğrularına saplanmışken bu sefer Pereira'nın doğrularına (Ferdi, Samuel, Crespo ve Zajc) sahip çıkması oldukça umut verici.

Bir yandan da gelecek sezonun takvimini düşünmekte yarar var. Bu sezon 22 Mayıs'ta bitecek ve bu takım eğer ikinci olursa ilk ön elemelere Temmuz başında çıkacak. Yani bitiş ile iyi kötü bir başlangıç arasında sadece altı hafta var. Dahası Haziran ayında Milli takımlar dört tane maç yapacak ve bu da o altı haftanın tatili de düşününce neredeyse dört haftasında milli oyuncuların kadroda olmayacağı yani iskeletin ortada olmayacağını söylüyor. Ağustos başlarında ligler başlayacak ve ister Şampiyonlar Ligi isterse Avrupa Ligi arenası olsun maçlar Kasım'ın ilk haftasında tamamlanacak. İlk yarı da zaten Dünya Kupası nedeniyle en geç Kasım ortasında bitecek. Bu da ön elemeleri, lig maçlarını ve grup maçlarını düşününce Ağustos ile Kasım ortası arasındaki üç buçuk aylık sürede 25 maç oynanacağını gösteriyor. Sezonu çok erken açacak, milli oyuncularından neredeyse Temmuz başına kadar mahrum kalacak, Temmuz ayı ile birlikte ön elemelere girişerek aslında hazırlık maçlarını bile resmi maç statüsünde oynayacak, Kasım ortasına kadar belli ki haftada iki maç oynayacak olan bir takımda hocanın ya da gelecek oyuncuların alışması , ayak uydurması derken daha Ekim ayında ligden kopma olabilir.

Bu gerçekler ışığında eğer bizden çok güzel bir şekilde saklanarak bir hoca tüm ekibiyle beraber bir süredir takımı çalışmıyorsa, hatta şu dönemi bile yönlendirmiyorsa, gidenlere ve gelecek olanlara dair planları yönetimle paylaşmıyorsa, yani bir ara basında yer aldığı gibi her şey şu anda Löw'ün direktiflerine göre yapılmıyorsa İsmail Kartal aslında tek seçenektir. Mevcut ekonomik durum, yeni spor yasası, bankaların, federasyonun ve UEFA'nın tüm kıskaçları düşünüldüğünde zaten başka bir seçeneğin olması da mümkün değildir. Ali Koç'un da en büyük şansı şu anda bu gerçekler ışığında elindeki tek seçeneğin medya ve taraftar tarafından da fazlasıyla destek görüyor olmasıdır.

Gönlüm hala Löw'de, umudum Mart ayından beri Löw'ün bu takımın geleceğini çalışması, arzum Löw ile İsmail Kartal'ın her ikisi için de kabul edilebilir bir formülde bir arada olmaları. İsmail Kartal'ın beni şaşırttığını ve hatta ön yargılarımı yendiğini söylesem de benim hayalimdeki uzun vadeli planların ismi değil ama bugünkü şartlar içinde itiraz da edemem. Kendisinin ekonomik ve hızlı çözüm verecek bir planı olduğuna ve bu planın özellikle Kasım ortasına kadarki anormal dönemde maksimum fayda vereceğine eminim. İsmi geçen ya da uydurulan diğer tüm isimler şu yukarıdaki takvimi düşününce çuvallamaya mahkumdur ve her kim olursa olsun uzak durulmalıdır.

Bitirmeden son bir konuya daha değinmek isterim. Bu takımda İsmail Kartal teknik direktör olacaksa sağlam bir idari menajerin de görev alması şarttır. Federasyon, MHK, rakipler, medya dörtgeni ile gerektiğinde kavga edecek, onlarla mesafeyi belirleyecek, maçtan sonra ne demeç vereceği herkes tarafından merak edilecek, takımın içine bulaşmayacak ama takım içinde de güvenilip sevilecek, fiilen teknik direktörlük yapmayan ve yapmak gibi bir beklentisi olmayacak ve ne olursa olsun takımı da canı gibi koruyacak bir profil, hem İsmail Kartal'ın naifliğini hem de Ali Koç ve yönetiminin Türk futbolunda hiçbir zaman iş yapmayacak elitliğini devre dışı bırakabilecektir. İşin kötü yanı böyle bir adam da camiada hiç aklıma gelmiyor. Olamayacaklar için ise efsanevi 1988-1989 kadrosunu baştan sona sayabilirim.

Yazarın Diğer Yazıları

Ana plana dair net sinyaller

Genelde futbolu sistemler üzerinden anlatmayı seviyoruz ama benim Fenerbahçe'de esasen beğendiğim zaten kalıplara uyan bir sistemin ve hatta bu sisteme ileri seviyede takıntının olmaması

Bu takım zamanla olacak

Camia evladı meraklıları yüksek sesle homurdanmaya başlamadan doğru kararlar ve alınacak birkaç güzel sonuç her şeyi rayına koyar. Endişe etmeye gerek yok

Kurtların düellosu

Maçın ilk yarısını, hatta ilk 60 dakikasını birbirlerinin planlarını iyi bilen ve birbirine iyi çalışmış iki kurt hocanın birbirini yoklaması şeklinde özetlemek mümkün; deplasmanda olan da Fenerbahçe olduğundan planın tuttuğunu da söyleyebiliriz