24 Haziran 2025

Sözle “fiili saldırı” nasıl oluyor?

Konuşarak bir T.C. vatandaşını rencide edecek eylemde bulunuyorsanız, bu fiili saldırı değildir. Konuşmasında kullandığı bazı kelimeler nedeniyle bir kişiyi “fiili saldırı” ile suçluyorsanız, suç uyduruyorsunuzdur. Kanunun çizdiği sınırın dışına çıkıp, kendi kafanıza göre bir kanun yaratıyorsunuz anlamına gelir…

Fatih Altaylı’nın tutuklanarak susturulmasına gerekçe olan Türk Ceza Kanunu’nun 310. Maddesi’nin 2. Fıkrası şöyle:

“Cumhurbaşkanına karşı diğer fiili saldırılarda bulunan kimse hakkında, ilgili suça ilişkin ceza yarı oranında artırılarak hükmolunur. Ancak, bu suretle verilecek ceza beş yıldan az olamaz.”

Bizim Ceza Kanunumuz, “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçunu ayrıca düzenliyor.

Buradan da anlıyoruz ki “Cumhurbaşkanı’na fiili saldırı” suçu sözle, yazıyla gerçekleşemez.

Eğer söylenen bir söz ya da yazıdaki bir cümle, “fiili saldırı” kapsamında değerlendiriliyor olsaydı, “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçu diye ayrı bir suç tanımı ve ceza tayini gerekmezdi.

Madde “Cumhurbaşkanı’na suikast teşebbüsü” suçunu da suikast gerçekleşmiş gibi cezalandırdığına göre de zaten ikinci madde “yaralamaya yol açmayacak fiili saldırı” şeklinde yorumlanmalı.

Mesela Cumhurbaşkanı’na yumurta atamazsınız. Özgür Özel’in başına geldiği gibi yanına yaklaşıp yumruk da atamazsınız. Ya da o anda elinizde bulunan mesela bir kitabı üzerine doğru fırlatamazsınız.

Bunlar “fiili saldırı” kapsamına girer.

Eğer mahkeme, bu fiili saldırı sırasında kullanılan nesneyi “silah gibi” değerlendirirse de zaten yine birinci fıkrada düzenlenmiş suikast suçu gerçekleşmiş gibi yargılanırsınız.

Bizim mahkemelerimizin bazı durumlarda karşısındaki kişiye zarar vermek amacıyla ateşli silah ya da bıçak, kılıç, balta, orak vs. gibi “silah” tanımına girmeyen maddelerin kullanılmasını da “silah” olarak tanımladığını biliyoruz.

Öyle bir durum olsaydı Altaylı zaten aynı maddenin “suikast” eylemini cezalandıran birinci fıkrasına göre yargılanacaktı.

Onun için bu maddenin tanımladığı “fiili saldırı” yaralanmaya yol açmayacak düzeydeki fiili saldırıları kapsıyor olmalı.

Fatih Altaylı’nın tutuklanmasına gerekçe yapılan konuşması, adı üzerinde “konuşma.”

Konuşarak bir T.C. vatandaşını rencide edecek bir eylemde bulunuyorsanız, bu, fiili saldırı değildir.

Konuşmasında kullandığı bazı kelimeler nedeniyle bir kişiyi “fiili saldırı” ile suçluyorsanız, suç uyduruyorsunuz demektir.

Kanunun çizdiği sınırın dışına çıkıp, kendi kafanıza göre bir kanun yaratıyorsunuz anlamına gelir.

Böyle suç uydurmalar normal bir hukuk devletinde kabul edilemez.

Tarihe rejimin utancı olarak geçer, öyle hatırlanır.

Zeytinliklerde yağma hazırlığı

İktidar, “maden bulunacak” diye zeytinliklere göz dikiyor ama aslına bakarsanız o madenlerden çıkacak madenlerin sağlayacağı ekonomik fayda, üzerindeki zeytinliklerden sağlanacak faydanın yanında sözü bile edilmeyecek bir şeydir
Zeytinlik

Son 19 yılda sekiz kere gündeme gelen zeytinlik alanların madencilik faaliyetlerine açılması ile ilgili yasal düzenleme TBMM komisyonunda kabul edildi.

Muhtemelen TBMM tatile girmeden önce de AKP ve MHP ittifakıyla kanunlaşır ve zeytinliklerde yağma başlar.

İktidarın zeytinlik alanları maden arama bahanesiyle yok etmeye yönelik bu ısrarlı çabası karşılıksız değildir.

Bu işler durduk yerde olmaz.

Çünkü birkaç şirketin hatırı sayılır bir kâr beklentisi vardır, o beklenti ne kadar büyükse bu tür kanunları çıkartmaya yönelik girişimler de o kadar güçlü olur.

İktidar, “maden bulunacak” diye zeytinliklere göz dikiyor ama aslına bakarsanız o madenlerden çıkacak madenlerin sağlayacağı ekonomik fayda, üzerindeki zeytinliklerden sağlanacak faydanın yanında sözü bile edilmeyecek bir şeydir.

Türkiye bir zeytin ülkesi olarak kendine yeterli az sayıdaki ülkeden biri.

Bunu sağlayan şey de zeytinliklerin bugüne kadar korunabilmiş olması.

Zeytinliklerin kesilmesi demek, Türkiye’nin bu özelliğini de kaybetmesi demek.

Toprağın üstündeki zeytinlerin sağladığı ekonomik fayda, geniş bir kitlenin yararlandığı bir şey.

Sadece üretici köylüler değil, zeytinyağcılar, zeytinciler ve ihracatçılar da bu üretimden yararlanabiliyor.

Üretim yeterli olduğu için tüketici de astronomik fiyat artışlarından korunabiliyor.

Yanlıştan bu kez de dönülebilir mi, bilmiyorum.

Bildiğim şey, böyle bir konuda bu kadar ısrar ediliyorsa bunun altında başka şeyler aramak gerektiğidir.

Kimlerin, hangi amaçla bu işin peşinde olduğunu günün birinde nasıl olsa öğreniriz ama olan da bir daha geri gelmeyecek olan zeytinliklere olur.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı.

Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu.

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grubu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ve futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

TBMM niye var?

Pençe-Kilit Harekât bölgesinde bir mağaradaki arama-tarama faaliyeti sırasında 12 askerin hayatını kaybetmesine ilişkin olarak TBMM’ye sunulan araştırma önergesinin AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedilmesi, milletvekillerinin kaldır parmak-indir parmak oynadığını kanıtlıyor. TBMM’nin bu sistemdeki rolü figüran olmak mı?

Siyaset mühendisliğinde yeni aşama

Erdoğan, 50+1 oyu alabilmek için gerekli olan mucizeleri bugünden yaratmaya çalışıyor. Buna göre, “silahları bıraktırmış olmak” yeterli ve Kürt siyasetine tanınacak ama CHP ve milliyetçi sağ muhalefetten esirgenecek nispi bir “alan genişletme” sorunu çözebilecek. Bunun yanı sıra “sivil anayasa” görüntüsü altında seçilme kuralı gevşetilerek seçim garantiye alınmaya çalışılacak

Umarım ki hâkimler, hekimlerden daha iyi biliyor olsun

Cezaevinde son bir ay içinde dört kez baygınlık geçirdiği belirtilen bir tutuklu, 1 Ekim 2025’e kadar yaklaşık 3 ay daha hapiste tutulacak. Umarım hâkimler, bu hastalıklar ile ilgili olarak hekimlerden daha deneyimli olsunlar, Ayşe ekim ayındaki duruşmaya sağ salim çıkabilsin

"
"