31 Temmuz 2025

Milli birlik!

CHP’nin komisyon kararlarının nitelikli çoğunlukla alınması önerisinin nasıl karşılanacağına bakarsanız, komisyonun kuruluş amacının ne olacağını da anlayabilirsiniz. Komisyon kurulmalı ki dekoratif bir unsur olarak şık dursun! Çünkü milli birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var!

Özgür Özel Numan Kurtulmuş

Meslekte 50 yılı geride bıraktım, lise çağlarımdan beri de siyasetin içinde sayılırım.

“İçinde sayılırım” dedim, çünkü “tam içindekiler” böyle saymazlar.

Parti toplantılarında gevezelik etmek siyaset sayılıyor da memleket sorunları üzerinde düşünmek, küçük de olsa gruplar halinde bunları tartışmak, hatta o küçük yaşlarda bile hapse girmeyi göze almak niye siyaset yapmak sayılmaz, onu da bilmiyorum.

Sanırım bundan sonra da öğrenemeyeceğim.

“Bütün bu süre zarfında öğrendiğin ne?” derseniz birkaç madde halinde sıralayabilirim ama bugün bir tanesinin üzerinde durmak istiyorum. Günün anlam ve önemi bunu gerektiriyor.

Kendimi bu işlerin içinde hissettiğim zamandan beri ne zaman “milli birlik” konusu gündeme gelse şunu bilirim:

Ya solcuları dövüp hapse atacaklar ya da işçinin, memurun, köylünün, emeklinin haklarına göz diktiler. Ya da (e) hepsi!

Başka türlüsünü hiç görmedim.

Bizim memlekette şu anda da gündemde olan “milli birlik ve beraberlik” çağrılarını, ortalama 1,5 – 2 senede bir duyarız.

Benim yarım yüzyılı geçmiş meslek hayatımda ülkemizin, en az 25 kere “milli birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğunu” söyleyebilirim.

Eğer iktidar gücünü elinde tutan birisi çıkıp da “milli birlik ve beraberlikten” söz etmeye başlarsa, hemen televizyonu açın ya da internete girin.

Ya orman yanıyordur ya deprem olmuştur ya yürekleri dağlayan şehit haberleri almışızdır.

Yönetmeyi beceremeyen iktidarlar, muhalefeti sindirmek ve susturmak için bunu kullanırlar.

“Tam da milli birlik içinde hareket etmemiz gereken böyle acı dolu bir günde bu eleştirilerin zamanı mı” demek isterler.

Memleketin ormanları yanar ve Cumhurbaşkanı ile Orman Bakanı yangını havadan izlerlerken sosyal medyadan yardım çağrısı yapanlar milli birliği bozmakla suçlanırlar.

Böyle bir felaket yoksa bilin ki işçiler haklarını aramak istemiştir. Köylü ürününe biçilen fiyatı beğenmiyordur. Memur ve emekli geçim isyanındadır.

Oysa bu hareketler milli birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyulan böyle bir anda doğru bulunmaz.

Önce milli birlik içinde hareket etmeli ve hak aramaktan vazgeçmelisiniz ki memleket huzur bulsun!

Tabii büyüklerimiz de her zaman milli birlik içinde hareket etmemiz gerektiği kanısında değillerdir.

Bazı dönemlerde böyle bir şeye gerek duyulmaz.

Mesela polis “siyasete katılmak isteyen” öğrencileri sokakta döverken buna ihtiyaç yoktur.

Turizm işçilerinin hafta sonu tatilleri, otel işletmecilerinin cebine indirilirken de milli birlik gerekmez.

Ama yüzlerce köyü taşıyıp, zeytin ağaçlarını keserek üç beş patronun cebini dolduracağınız günlerde milli birlik gereklidir.

Memleketin en güzel ovalarını, dağlarını uzay filmi çekilecek ıssız arazilere çevirerek para kazanacak patronları üzmemek gerekir. Onlar da bu vatanın evlatları değiller midir?

Ama mesela buna itiraz edip sokağa dökülenler olursa, milli birliğe bir kez daha ihtiyaç duyulur.

Milli Birlik polis copuyla, jandarma sopasıyla, biber gazıyla, TOMA ile korunur.

Böyle tuhaf, hassas, esen yelden bile etkilenebilen bünyeye sahip bir şeydir Türkiye’nin milli birlik ve beraberliği.

Bazen gerekmez bazen yeterli bile gelmez.

Bugünlerde tekrar ihtiyaç duyuluyor.

Neden derseniz ekonomi berbat durumda. İşçi, memur, emekli, esnaf perişan.

Erdoğan bir dönem daha seçilmek istiyor, bunun için Kürt oylarına da ihtiyaç var ama Kürtleri kandırmak da o kadar kolay değil.

Hem Kürtlere bir şeyler veriliyormuş gibi yapılacak hem de millet buna sinirlenecek olursa suç CHP’nin üzerine yıkılacak.

Hatta Kürtler ile CHP’nin arasını açma fırsatı bile heyecanlandırıyor olmalı iktidarı.

Bunun için “milli birlik ve dayanışma komisyonuna” CHP’nin katılması şart.

Bugüne kadar TBMM’yi dış kapının mandalından beter duruma getirenler, “her şeyin TBMM çatısı altında olmasından” söz ediyorlar.

Bugüne kadar TBMM’nin denetleme görevi yapmasını engelleyenler, muhalefetin verdiği bütün araştırma önergelerini reddedenler birdenbire Meclis’i hatırladılar.

Niye? “Milli birlik” için!

Seçilmiş milletvekilinin milletvekilliğini Anayasa’ya açıkça aykırı bir karara dayanarak düşürürken yüzü kızarmayan TBMM Başkanı, olanca pişkinliğiyle komisyon kuruyor, muhalefeti de komisyona desteğe davet ediyor.

CHP’nin komisyon kararlarının nitelikli çoğunlukla alınması önerisinin nasıl karşılanacağına bakarsanız, komisyonun kuruluş amacının ne olacağını da anlayabilirsiniz.

Komisyon kurulmalı ki dekoratif bir unsur olarak şık dursun!

Çünkü milli birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı.

Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu.

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grubu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ve futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Niye “anormalin” peşindeler?

CHP İl Kongresi’ne yapılan itiraz süresi içinde yapılmamış, bu bir. Seçim Kurulu’nun kararına itiraz yolu yok, bu iki. Kimsenin en azından şekle itiraz edemeyeceği bir yol daha vardı. Seçime hile karıştırıldığını tespit eden deliller ile ceza davası açılır, ceza mahkemesi seçilmişleri mahkûm edip, siyaset yapma yasağı getirir ve meseleyi kapatabilirdi

İslamcıların demokrasisi buraya kadar

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, CHP’lilerin İstanbul İl Binası’na çağrılmasına çok kızdı, polisler binayı çevreledi; İstanbul Valisi de boş durmadı, anayasa ve kanunlara aykırı bir “yasak” emri verdi. Ancak unutulmamalı, idari kararlar ile temel anayasal hakların kullanımının engellenmesini isteyen devlet, kanun devleti sayılmaz…

Okullardaki ilk ders!

Verimsiz kömür sahaları için ormanları yok etme planları, “ÇED raporu gerekmez” kestirmeciliğiyle yandaş şirketlere dağıtılan maden ruhsatları derken yok olan ormanlarımız, yangınla yok olan ormanlarımızdan çok daha fazla. Bunları pazartesi sabah verilecek ilk derste anlatmayacaklardır, buna kuşkum yok. “Yeşili sevelim, ormanı koruyalım” deyip geçecekler

"
"