14 Temmuz 2025

Cambaz ip üstünde

Erdoğan’ın artık tek hedefi var, o da Anayasa'yı değiştirirken, seçilmek için gerekli oy miktarını düşürmek, “ilk turda en çok oyu alan seçilir” gibisinden kendi işine yarayacağını düşündüğü yeni bir formülü Anayasa'ya sokmak

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan

“Cumartesi günü Cumhurbaşkanı çok önemli açıklama yapacak” denilerek beklentinin yükseltilmesi fikri kime aitti bilmiyorum ama doğru bir iletişim yöntemi izlenmediğini söyleyebilirim.

Beklentinin böyle yükseltilmesinden sonra yapılan açıklama zaten günlerdir bilinenlerden ibaret olunca özellikle süreç ile ilgili daha ileri adımlar bekleyenlerde bir hayal kırıklığı yaratması kaçınılmaz.

Oysa buna hiç gerek yoktu.

PKK’nın silah bırakmasının sağlanması ve sembolik bir törenle bunun ilan edilmesi yeteri kadar önemliydi aslında.

Erdoğan’ın konuşmasının en kritik cümlesi, bundan böyle AKP – MHP ittifakına DEMP’in de katılacağı ile ilgili sözleriydi:

“AKP, MHP ve DEM biz üçlü olarak beraber yürüme kararı verdik. Derdimiz var dertliyiz. El ele verdiğimize göre bu engelleri aşarız. Artık yumruk sıkmayacağız.”

Bu sözlere ilk yanıt DEMP adına Pervin Buldan’dan geldi. Buldan, ittifakın sadece barış süreci ile sınırlı olacağının altını çizdi.

Buldan’ın yanıtından daha önemli olan ise Erdoğan’ın bu sözlerinin, AKP ve Cumhurbaşkanlığı sitesindeki konuşma metninden çıkarılmış olmasıydı.

Bunun iki nedeni olabilir: Birincisi, bu sözlerin yazılı metinde yer almaması olabilir.

Erdoğan kendi sesinin gazına kolayca gelebilen bir lider.

Önündeki prompter cihazında akıp giden konuşmayı okurken coşup, bu sözleri o anda eklemiş olabilir.

Saray’ın ve partinin internet sitelerini yönetenler, ellerindeki yazılı metin ile konuşmayı karşılaştırmayı akıl etmeyince böyle bir farklılık oluşmuş olabilir.

Ancak daha büyük olasılık, “DEMP ile yürüyeceğiz” sözlerinin AKP ve MHP tabanında yaratabileceği huzursuzluğu en başından engellemek için konuşmanın sansür edilmesi olasılığı.

Nitekim sadece resmi sitelerde değil, “yarı resmi” iki gazete, Hürriyet ve Sabah’ın haberlerinde de bu sözler yer almıyordu.

Çok değil, bundan üç ay öncesine kadar halk nezdinde şeytanlaştırılmaya çalışılan bir siyasi partiyle yürüneceği bilgisinin böyle “pat” diye söylenmesinin yaratabileceği tepki, konuşma yazılırken belli ki hiç akla gelmemiş.

Bu da ilk kez olmuyor, daha önce de Erdoğan’ın konuşmasının, resmi sitelerde sansürlenerek yayınlandığına tanık olmuştuk.

Erdoğan’ın konuşmasında bir yandan TBMM’de kurulan komisyona büyük görevler düştüğünü söylerken diğer yandan da muhalefete sertçe çatmayı da ihmal etmedi.

Buradan anlaşılıyor ki Erdoğan, komisyon çalışmalarında muhalefet ile iş birliğine kolayca yanaşmayacak.

AKP – MHP – DEMP ittifakının, komisyonun gerekli gördüğü adımları atmak için yeterli olacağını düşünüyor.

Kürt seçmen ile arasını bozmak istemeyecek CHP’nin, gönülsüz de olsa bu çerçeve içinde kalmaya gayret edeceğini de hesaba katıyor olmalı.

Milliyetçi muhalefeti etkisizleştirme silahı da üzerinde dini bir sos ile servis edilen bir “milletler ittifakı” hayali olacak gibi görünüyor.

“Türk – Kürt – Arap el ele verince” önermesinin başkaca bir izahı yok.

Bu söylem, barış sürecinin MHP ve AKP tabanında yaratabileceği tepkiyi bastırmaya yönelik bir vaat içeriyor.

Bir yandan da sürecin ne kadar zorlanarak yürütüleceğinin ip uçlarını da veriyor.

PKK’nın sembolik silah bırakma görüntülerinin yayınlanmasının ardından böyle bin dereden su getiren ve yeni hiçbir şey anlatmayan bir konuşmanın başka bir anlamı yok.

Erdoğan belli ki ip üzerindeki bir cambaz gibi kılı kırk yararak ve aşırı tedbirle bu süreci yürütecek.

Hedefinin ne olduğuna kuşku yok: Ne yapıp edip, bir dönem daha seçilebilmek.

Seçime girmesinin önünde bir engel olmadığını biliyor; CHP muhalefetinin 6 ay öne alınmış bir seçime itiraz edemeyeceğini düşünüyor.

Ancak bildiği bir başka şey daha var ki o da artık yüzde 50 + 1 oyu alamayacağı.

Onun için artık tek hedefi var, o da Anayasa’yı değiştirirken, seçilmek için gerekli oy miktarını düşürmek, “ilk turda en çok oyu alan seçilir” gibisinden kendi işine yarayacağını düşündüğü yeni bir formülü Anayasa’ya sokmak.

Bunun dışında bir sorunu yok ve bu sorunu aşabilmek için daha önce şeytanlaştırdığı DEMP ile “barış sürecinde” el ele yürümekten başka bir çıkar yolu da yok gibi görünüyor.

Önümüzdeki yıllarda bu sürecin inişli çıkışlı bir seyir izleyeceğini, al – ver pazarlıkları tıkandıkça Erdoğan’ın sertleşeceğini, pazarlıklar sonuç verdikçe yumuşayacağını da izleyeceğiz.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı.

Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu.

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grubu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ve futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

İsrail politikamız değişti mi?

Türkiye, İsrail devletini tanıyan, diplomatik ve ticari ilişkiler içinde olan bir ülke. Filistin ve İsrail konusundaki geleneksel dış politikamız da BM kararlarını temel alıyor. Ancak Hakan Fidan, “İsrail tarihten silinecek” sözlerini bilinçli olarak söylediyse, bu Türkiye’nin İsrail politikasının tamamen değiştiğine işaret ediyor olmalı

Her bedene uygun elbise gibi suçlama

“Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçu, oldukça elverişli bir suçlama haline geldi. Ancak kanun, bu suçun oluşabilmesi için çok açık bir şekilde “kamu güvenliğine karşı açık ve yakın tehlike oluşması” şartını arıyor. Son yıllarda böyle bir tehlikenin meydana geldiği tek olay LeMan dergisinin basılması olayı. Peki aynı kanun onlara işledi mi?

AYM kararı yargıyı bağlayacak mı?

HTS kayıtları “kuvvetli suç şüphesi” sayıldığı için halen hapiste tutuklu olan çok insan var. Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar ve Ayşe Barım gibi… Normal bir hukuk devletinde mahkemeler, AYM gibi kararları herkesi bağlayan bir mahkemenin HTS kayıtlarına ilişkin verdiği Hüda Kaya kararını görmezden gelemez

"
"