04 Şubat 2024

Narendra Modi

Dünyanın ve ülkesinin en sevilen lideri; Hindistan'ın en dindar, en bölücü ve en otoriter politikacısı

Her yerde Modi

Hindistan'ı ziyaret eden bir turistin dikkatini çeken ilk şey Narendra Modi'nin ülkenin her yerinde asılı kocaman posterleridir. Hepsinin verdiği ortak mesaj Modi'nin Hindistan'a çağ atlatan ne kadar büyük modernleştirici bir önder olduğudur. Ancak bence bu kadar çok ve büyük posterin varlığı bunun kadar olumlu olmayan başka mesajlar da veriyor. Örneğin gittikçe büyüyen ve yoğunlaşan bir kişilik kültü ve Hindistan demokrasisini geriye sürükleyen otoriter bir rejim mesajlarını.

Modi işkolik, enerjik, eksantrik, kibirli, karizmatik, vejetaryen ve alkol kullanmayan biri olarak bilinir. Bence aynı zamanda Hindistan'ın en tartışmalı, en dindar, en bölücü ve en diktatör eğilimli politikacılarından biridir.

Hindistan Modi'nin yönetimi altında daha az laik ve hoşgörülü oldu. Adalet sistemi bir zamanlar ABD'nin güney eyaletlerindeki ayırımcı Jim Crow yasalarını hatırlatan bir şekilde Müslümanları marjinalleştirdi. Hindu milliyetçiliği gemi azıya aldı. Müslümanlar sık sık Hindular için kutsal olan sığır etini kesip yemekle suçlandı ve linç edildi. Tüm medya kuruluşları baskı altına alındı ve düzene karşı tweet atan binlerce vatandaş tutuklandı. İsveç'in V-Dem Enstitüsü Hindistan'ı bir demokrasi olarak değil, demokrasi endeksinde 179 ülke arasında 108. sırada yer alan bir "seçim otokrasisi" olarak nitelendirdi. Sınır Tanımayan Gazeteciler Hindistan'ı basın özgürlüğü açısından 180 ülke arasında 150. olarak derecelendirdi.

Dünyanın en popüler lideri

İşin ilginç tarafı kendine özgü de olsa oldukça uzun bir demokrasi ve federalizm geleneği olan bu ülkenin halkının kendi özgürlüklerini gittikçe kısıtlayan, azınlıklarının haklarını neredeyse yok eden ve nispeten fakirleştiren bu lidere olan aşklarıdır. Modi, Morning Consult'a göre yüzde 78 olan destek oranıyla dünyanın en popüler lideridir ve bu yıl yapılacak olan seçimlerde iktidarı üçüncü kez kazanacağı kesindir.

Peki bu paradoksun sebepleri nedir? Bu coğrafyada insanlar niçin kendi cellatlarını sevmektedir? Aklıma ben Boğaziçi Üniversitesi'nde Amerika'daki ifade özgürlüğünden sitayişle bahsederken "ama hocam, bizim ülkede özgürlükler o kadar önemli değildir" diyen öğrenci geldi. Bence toplumdaki bireylerin çoğu kendi özel hayatlarında da özgür olmadıkları için özgürlüğü benimsemiyorlar, gavur icadı bir tiyatro olarak görüyorlar. Ekonomik ihtiyaçlar da genellikle ön plana çıkıyor. Halkın çoğunun zaten az bulunan özgürlükleri fazla bilmediği ve istemediği bu tür sistemlere ben "Asya tipi demokrasi" diyorum. Bir dost sohbetinde bunları "altta kalanın canının çıktığı" sistemler olarak da nitelendirebilirim.

Asya tipi demokrasinin bir diğer ilintili nedeni de ekonomilerin otoriter rejimler altında da gelişebileceğini gösteren Çin, Güney Kore ve Tayvan gibi örneklerdir.

Aşırı dincilik mi, aşırı milliyetçilik mi, ikisi birden mi?

Son zamanlarda yalnız Asya'da değil, tüm dünyada aşırı milliyetçilik ve aşırı dincilik artış göstermektedir. Ancak bence dini aşırılık aşırı milliyetçilikten daha tehlikelidir, çünkü ivme kazanabilir, toplumdaki çatlakları derinleştirebilir, eğitim ve ekonomik hayat üzerinde çok olumsuz etkileri olabilir. Tabii en tehlikeli durum her ikisinin de aynı zamanda artmasıdır.

Yakın bir örnek Pakistan'dır. Pakistan azınlıkları yüksek görevlere atayan ve alkol kullanan Muhammed Ali Cinnah tarafından kuruldu, ancak 1977'de General Ziya ül-Hak iktidarı eline geçirdikten sonra Müslüman milliyetçiliğinin artması üzerine parçalandı ve iç durum kötüleşti. Dini aşırılık ve intikam ateşlerini tutuşturmak söndürmekten daha kolaydır.

Modi'nin başarıları

Modi olmayan ya da az olan başarılar için kredi talep etmek konusunda çok yeteneklidir. Ancak bence Modi'nin olağanüstü popülaritesi sadece demagojiye değil aynı zamanda gerçek başarılara da dayanıyor. Modi hükümeti halk sağlığı, ekonomik reformlar ve altyapı projeleri gibi konularda önemli başarılar elde etti. Öte yandan limanların ve yolların inşası gelişti. Modi köylüleri bankacılık sistemine entegre eden dijital bir kimlik ve ödeme sistemine geçmeye zorladı. Onu eleştirenler bile ekonomik kalkınma ve altyapı projelerinde iyi olduğunu kabul ederler.

Uluslararası Para Fonu'na (IMF) göre Hindistan, 2023'te dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi oldu. GSYİH yüzde 6,1 oranında arttı, bu da gelişmekte olan piyasa ortalaması olan yüzde 4'ün oldukça üzerindedir ve sanayileşmiş dünyanın ortalaması olan yüzde 1,2'nin beş katıdır. Ancak Modi'nin yönetimi altında gelir dağılımı oldukça kötüleşmiş, zenginler daha zengin, fakirler daha fakir olmuştur.

Tuvalet devrimi

Farz edin ki bir sokak röportajında muhabir size bir mikrofon uzatıyor ve soruyor: "Tuvalet ihtiyacını nerede görürsünüz? Açık havada mı yoksa bir tuvalette mi?". Nasıl bir tepki verirdiniz? Ancak Hindistan'da çekilen ve benim Youtube'da gördüğüm klipte cevabı veren adam soruyu çok doğal karşılıyor, "Ben genellikle işimi içerde yaparım. Ancak hacetini dışarda yaparken açık havanın verdiği haz ve kuş sesleri içinde doğa ile iç içe olmak bambaşka" diyordu.

Gerçekten Hindistan'da hâlâ milyonlarca insan hastalık ve parazitleri yayan açık dışkılama yapıyor. En son ulusal anket kırsal hanelerin yüzde 21'inin tuvalete erişimi olmadığını söylüyor. 2012'de bu rakam yüzde 60'tı. Onun için Modi hayat kurtaran tuvalet devrimini en büyük hizmetlerinden biri olarak tanıtıyor.

Tuvalet İstemeyiz!

Lord Shiva kuzey Hindistan'ın kırsalında kendi yaptığı küçük bir evde ailesiyle beraber yaşayan yoksul bir çiftçiydi. Bir sabah bir kamyon sesiyle uyandı. Bir düzine işçi kamyondan indi ve getirdikleri malzemeyle evinin önündeki küçük bahçede çabucak yepyeni bir tuvalet inşa etti. Shiva sonradan gazetecilere "ama ben bu tuvaleti hiç istemedim ki!" diye konuştu. "Şimdi bu başımıza kaldı. Zaten hiç kullanmıyoruz. Eve bu kadar yakın bir tuvalete sahip olmak iyi bir fikir değil. Çukur çok küçük, çabuk dolar ve sık sık temizlemek gerek. Haceti açık havada yapmak daha sağlıklıdır. Dışardaki temiz hava ve esinti bu küçük pis kokan yerde oturmaktan bin kere iyidir" dedi.

Modi'nin sağlık politikası

Shiva'nın ve köylülerin büyük bir çoğunluğunun istemediği tuvalet Modi hükûmetinin kamu sağlığı politikasının lokomotifi olan "Temiz Hindistan" hijyen kampanyasının bir ürünüydü. Kampanyanın hedefleri arasında beş yıl içinde açıkta dışkı yapmanın ve elle temizlemenin ortadan kaldırılması vardı. Programın bir parçası olarak Hindistan hükûmeti kırsal alanlarda 60 milyon tuvalet inşa etmeye ve vatandaşları bunları kullanmaya teşvik etmeye başladı. Hükûmet ayrıca yeni kanalizasyon arıtma tesisleri inşa etme planlarını açıkladı.

Ancak her zaman olduğu gibi evdeki hesap çarşıya uymadı. İnşaat projeleri yolsuzluk iddialarıyla ve insanların yeni tuvaletleri kullanmalarını sağlamakta ciddi zorluklarla karşı karşıya kaldı. Kağıt üzerinde ülkedeki tuvalet kapsamı dört yılda yüzde 38'den 81'e çıktı, ancak kullanım çok daha düşüktü. Bu da kültürel faktörlerin seçimler ve tuvaletler dahil yaşamın her alanın da ne kadar önemli olduğunun bir diğer kanıtıydı. Bu arada Hindistan kırsalında inşa edilen tüm tuvaletlerin alaturka olduğunu da belirtmem gerek.

Geçenlerde Hindistan'ın Kırsal Kalkınma Bakanı tuvalet devrimi kampanyasının kısmen başarısız olduğunu itiraf etti. "Uzun zaman tuvalet inşa edersek insanların onları otomatik olarak kullanacaklarını varsaydık. Ancak bu gerçekleşmedi. Şimdi tuvalet kullanımını özenle izleyip çok kullanımı köy konseylerine nakit teşvikle ödüllendirmeliyiz" dedi.

Dikkatinizi çekerim, aziz milletim tuvalete gitmek için para verirken onların hükümeti vatandaş ne kadar hacetini yaparsa köyüne o kadar para veriyor. Bu arada tuvalet kullanımını denetleyen ve kullananları ödüllendiren tuvalet polisi için yeni bir ekmek parası olanağı çıktı.

Tuvaletin yoksa sana kız yok

Köylü erkeklerle bir yere varamayan hükûmet kadınları tuvalet elçileri olarak kullanmaya karar verdi. Müstakbel gelinlerden köylerinde tuvalet bulunmayan potansiyel damatlardan uzak durmaları istendi. Kampanya, tuvaletleri kadınların güvenliğinin anahtarı olarak tanıtmaya başladı. Ancak bu kampanyanın istenmeyen bir sonucu tuvaletlerin sadece kadınlar için olduğu algısıydı.

Yolsuzluk ve hayali tuvaletler

Tuvalet devriminin ikinci büyük düşmanı yaygın yolsuzluktu. Hükümetin farkındalık yaratmak için ayırdığı fonlar gerçek ihtiyaç sahipleri için harcanmadı ya da geciktirildi. Binlerce köyün açık tuvalet kullanımına son verdiği ilan edildi, ancak gerçekler bununla uyuşmuyordu. Hükümetin tuvalet ihaleleri yandaşların zengin edildiği, bazı köylülerin ve aracıların tuvalet inşaatı hakkında sahte defter girişleri oluşturarak para çektiği bir yolsuzluk girdabına dönüştü. Bizdeki "hayali ihracat" gibi Hindistan'da "hayali tuvaletler" oluştu.

Tuvalet temizleme ve kast sistemi

Tuvaletleri kimin ve nasıl temizleyeceği ülkede büyük bir sorundu. Herkesin aklına önce Hindistan'ın eskiden "dokunulmazlar" diye adlandırılan en alttaki grubun üyeleri geliyordu ama onlar bile sosyal damgalama nedeniyle insan atıklarını temizlemeye istekli değildiler.

Sonuçta açık hava tuvaletleri devam etti. 300 köyde yapılan bir araştırma çalışan tuvaletleri olan evlerde oturanların yüzde 40'ından fazlasının hala açık havayı tercih ettiklerini ortaya çıkardı. Ankete katılanların çoğu açıkta dışkılamanın onlara sabah yürüyüşü yapma, tarlalarını görme ve temiz hava alma fırsatı sağladığını söyledi.

Gaz tüpü devrimi

Hindistan'ın kırsalında kadınlar genellikle yemeklerini pişirmek için tezek ve kuru çalı kullanıyor, bu da yılda en az 600,000 kişiyi iç mekan hava kirliliğinden öldürüyordu. Modi bunların yerine gaz tüpü kullanmayı teşvik etti. Pek çok yoksul kadının hayatı kurtuldu ama kapitalizm bir kere kancasını köylere takmıştı.

Dünyanın en çok COVİD ölümü Hindistan'da

Modi'nin COVID-19 salgınına karşı aldığı önlemler oldukça sert ve yıkıcıydı. Tüm iç ve dış hat uçuşları askıya alındı, önce günde 14 saat sokağa çıkma yasağı, sonra üç haftalık bir tam tecrit ilan edildi. Ancak kısıtlamalar sonradan kademeli olarak kaldırıldı. Mart 2021'de başlayan ikinci dalga çok daha fazla ölümle sonuçlandı. Ülkede tıbbi malzeme ve hastane yatağı kıtlığı yaşandı. Sonuçta dünyada COVID salgınından en fazla kayıp veren ülke Hindistan oldu ve bunlar tüm COVID ölümlerinin yüzde 20'sinden fazlasını oluşturdu. Modi hükümeti Dünya Sağlık Örgütünün verilerini reddetti, çünkü kendi rakamları DSÖ'nün rakamının yalnızca onda biriydi. Otoriter rejimlerin ortak yanı gerçekten çok algıyı önemsemeleri, istatistiklerle oynamaları ve şeffaflıktan kaçınmalarıdır.

Rüşvet iddiaları

Hindistan'ın FBI'ı CBI 2013 ve 2014 yıllarında iki büyük Hint şirketine, Sahara ve Aditya Birla'ya baskınlar düzenledi ve 18 siyasi partiye yapılan ödemelerin kayıtlarını ele geçirdi. Bunların arasında Modi'ye verilen 8,1 milyon dolar nakit rüşvet de vardı. Yüksek Mahkeme sunulan kanıtların yetersiz olduğunu iddia ederek açılan davayı reddetti.

Demokratik gerileme

Hindistan Modi'nin görev süresi boyunca sürekli bir demokratik gerileme yaşadı. Önce ülkedeki tüm önemli kurumlar aşamalı ve sistematik bir saldırıya uğradı, sonra da ya doğrudan Modi yandaşlarının eline geçti ya da siyasi yürütmeye boyun eğdirildi. Modi hükümeti medya ve akademideki eleştirmenleri sindirmek ve bastırmak için devlet gücünü kullanarak ifade özgürlüğünü ve alternatif bilgi kaynaklarını baltaladı.

Hindistan anayasasının girişindeki “laik ve sosyalist cumhuriyet” genellikle kağıt üzerinde kaldı. Rejim sosyal adalet için verilen büyük mücadeleleri ve çevre hareketlerini ezip geçti. Gelecekte korkulan şey, otoriter ve Hindu milliyetçisi Modi'nin ekonomiyi canlandıran, tuvalet inşa eden Modi'yi gölgede bırakması.

Çok fakir insanların yaşadığı çok zengin bir ülke

Hindistan vahşi kapitalizm ilkeleriyle yönetilen şirketleşmiş, teokratik bir Hindu devletine ve ceberut bir polis devletine dönüştü. Ana akım medya başta olmak üzere içi boşaltılan kurumlar Hindu üstünlükçü kadrolarla dolduruldu. Hindistan nüfusunun en üstteki yüzde 1’lik kesimi ülkenin toplam zenginliğinin yüzde 40’ını elinde bulundururken, alttaki yüzde 50’lik kesimi ise (700 milyon insan) toplam servetin yüzde 3’üne sahiptir. Hindistan çok fakir insanların yaşadığı çok zengin bir ülkedir.

Ne var ki, bu eşitsizliğin yarattığı öfke ve hınç, bu durumdan sorumlu tutulabilecek kişilere yöneltilmek yerine, Hindistan’ın azınlıklarına yöneltilmiş durumdadır. Bu azınlıkların başındaysa, nüfusun yüzde 14’ünü oluşturan 170 milyon Müslüman gelmektedir.

Seçimli otokrasi

Tüm dünyada "seçimli otokrasiler" olarak tanımlanan yeni siyasal rejim türü hızla yayılmaktadır. Bunlar dört ya da beş yılda bir demokratik olmayan koşullarda seçimler yapılan ve demokrasinin fiilen yürürlükte olmadığı rejimlerdir. Bu konularda mürekkep yalamış neredeyse herkesin verdiği ilk örnek Modi yönetimindeki Hindistan'dır.

Stratejik tarafsızlık ve dış ilişkiler

Hindistan II. Dünya Savaşından sonra uzun yıllar tarafsızlık ilkesiyle yönetildi. Ancak son zamanlarda Rusya ile geliştirdiği ilişkiler tarafsızlıktan uzaklaştığı biçiminde algılandı. Hindistan geçen yıl Rusya'nın Ukrayna'yı işgal girişimiyle ilgili Birleşmiş Milletler oylamasında çekimser kalan çok az sayıdaki ülkelerden biriydi. Rusya Hindistan'a yaptığı petrol ihracatını kısa zamanda dört misli artırmıştı. Dünyanın ABD'den sonra ikinci silah ihracatçısı olan Rusya'nın bunun yüzde 23'ünü Hindistan'a yaptığı biliniyor. Bunların arasında bizim yakından bildiğimiz S-400 füzeleri de var.
Hindistan Türkiye'nin de uygulamaya çalıştığı denge siyasetini izlemeye çalışıyor ve bu nedenle bazen iki cami arasında beynamaz, bazen de kısmen başarılı oluyor. ABD yönetiminin esas tehdit olarak algıladığı Çin'e karşı Asya'daki en büyük ortağı hala Hindistan'dır. Dünyanın en büyük tüketim kapasitesine sahip olan ABD pazarına erişim Hindistan kapitalizmi için son derece önemlidir.

Bizde organizasyon dediğin şey olsaydı ben senin babanın tarlasına yapardım

Derler ki 1950'li yıllarda Amerikalı bir tarım uzmanı bir Türk köylüsünün evinde misafir olmuş. Akşam adam tuvalete gitmek isteyince evin oğlu bir lüks lambası yakmış, "Beni takip et" demiş. Bir süre yürüdükten sonra durmuşlar. Oğlan, "Buraya yapabilirsin" demiş. Amerikalı "Burası neresi?" diye sormuş. Oğlan "Babamın tarlası" diye cevap vermiş. Amerikalı da kendi dilinde ve kültüründe bir "la havle" çekmiş. Eve döndükleri zaman Amerikalı, oğlanın babası ihtiyar köylüye tercüman aracılığıyla "Sizin ülkenizde organizasyon diye bir şey yok" diye şikayet etmiş. Yaşlı köylü "Organizasyon nedir?" diye sormuş. Tercüman da dili döndüğünce anlatmış. Köylü biraz aydınlanınca tercümana "Söyle ona, bizde o dediği şey olsaydı ben onun babasının tarlasına s.....dım" demiş.

Yazarın Diğer Yazıları

"Yunanlılar kendilerini İtalyan zanneden Türklerdir"

Tavernada tesadüfen orada yemek yiyen bir düzine kravatlı ve janti giyinimli Türkle tanıştık

Amerikan başkanları hangi masrafları kendi cebinden karşılar?

Her ay başkanın önüne ailesinin yediklerini, içtiklerini, kuaför ve kuru temizleme dahil her türlü harcamalarını içeren bir fatura konur

Bob Dylan Cover'ları (2): Onun şarkılarını ondan daha iyi söyleyen sanatçılar

Kağızmanlı Bob eskiden umursardı ama işler değişti