17 Mart 2024

Abdülfettah es-Sisi: Trump'ın en sevdiği diktatör, 'çılgın' projelerin adamı

Adını bizim politikacıların da kullandığı el işaretine veren Rabia meydanı şimdi yok oldu

Adını söyleyemediğimiz oyuncak yasaktır

Bundan birkaç yıl önce Kahire'nin özellikle düşük gelirli ve yoğun nüfuslu bölgelerinde garip bir ses gittikçe yükselerek sokakları çınlatmaya başladı. Bu ses binlerce çocuğun elindeki birbirine çarpan iki topun sesiydi. Her birinin ucuna bilyeler takılmış iki ipi tutan bir halkadan oluşan ucuz oyuncak "Sisi'nin hayaları" olarak adlandırıldı. Oyuncak yoksul çocuklar arasında bir hit haline geldi, ancak Kahire'nin daha iyi korunan ve bu tür mizahı pek hoş karşılamayan zengin bölgelerinde fazla satılmadı.

Klasik bir diktatörlük olan Sisi rejiminde böyle bir oyuncağın nasıl karşılanacağını tahmin etmek için bir siyaset bilimci olmaya gerek yoktu. Mısır İçişleri Bakanlığı kolluk güçlerinin ilk gün 41 satıcıyı tutukladığını ve "canları korumanın yanı sıra düzeni ve kamu ahlakını korumak için" 1403 çift yeni oyuncağa el koyduğunu içeren bir bildiri yayınladı. Açıklamada "çocukları ve vatandaşların ruhunu etkileyen olumsuz davranışlara karşı durmanın" amaçlandığı belirtildi.

İşin ilginç tarafı bakanlığın açıklamasında oyuncağın ne olduğundan ve adından hiç bahsedilmemesiydi. Kahire dışında oturanlar ne olup bittiğini anlamadılar. Yine de polis operasyonu oyuncağa daha fazla ilgi çekti ve bu kez varlıklılar karaborsaya düşen Sisi'nin topları ile oynamaya başladılar.

Önce "Ben ve ordu emrindeyiz", sonra: "Şaka yaptım"

Bugün 70 yaşına gelen Mısır Cumhurbaşkanı Sisi çocukluğundan beri alışılmadık disiplinli bir hayat yaşadı. Mahalledeki diğer çocuklar futbol oynayıp sigara içerken o metal borulardan ve taşlardan yapılmış ağırlıkları kaldırırdı. Hatim indirecek kadar iyi bir Müslüman olarak yetişmişti.

Mısır'daki ilk ve son nispeten hür ve adil seçimle görev başına gelen önceki Cumhurbaşkanı Mursi, Sisi'yi 2012'de genelkurmay başkanı ve savunma bakanı olarak atadı. Hatalı bir şekilde ordunun kendi yerleşik ayrıcalıkları korunursa Müslüman Kardeşler'in onların Şeriat hukuku dahil olmak üzere İslamcı gündemini sürdürmesine izin vereceğini varsaydı.

Bugünkü karışık politik ortamın bir sorumlusu da 2011'de değişik Orta Doğu ülkelerinde patlak veren Arap Baharı'dır. Protestocuların sloganı ekmek, özgürlük ve sosyal adaletti. Ancak bölge rejimleri, özellikle Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri bunu kendi iktidarlarına ölümcül bir tehdit olarak algıladılar ve Arap Baharı protestoları şiddet kullanılarak bastırıldı.

Müslüman Kardeşler

Mısır'daki en önemli güç odakları ordu ve Müslüman Kardeşler ya da İhvan'dı. Müslüman Kardeşler 1928'de İngiliz sömürgeciliğine karşı bir isyan hareketi olarak başladı ve tüm Müslüman dünyasında çeşitli boyutlarda dal budak saldı. Müslüman Kardeşler dünyanın en etkili İslamcı örgütlerinden biriydi. Dini öğretimin yanı sıra geniş bir sosyal yardım ağı kurdu.

2012'de Mısır'da ilk defa yapılan özgür ve adil başkanlık seçimlerini Müslüman Kardeşlerin lideri Muhammet Mursi az bir farkla kazandı. Bu 1952'den beri ülkeyi idare eden askerler için büyük bir sürprizdi ama siyaset sahnesinden çekilmeyi hiç düşünmediler. Ekonomik hayat zaten büyük ölçüde ellerindeydi.

Mursi hükümeti bir ahbap çavuş ekonomisi kurdu, sadakat liyakatin önüne geçti ve rejim ekonomi başta olmak üzere pek çok alanda başarılı olamadı. Öte yandan Mursi Gazze'deki Hamas yönetiminin en büyük destekçisiydi. İsrail ambargosunun kaldırılması için uğraştı, çatışmalarda arabuluculuk yaptı ve en önemlisi Sina'ya açılan Refah kapısını açık tuttu.

2013 yılında Sisi genelkurmay başkanıydı. Cumhurbaşkanı Mursi sarayında toplantı üzerine toplantı yaparken Sisi ülkeyi etkin bir şekilde yönetiyordu. Onun emriyle güvenlik güçleri Kahire'nin Rabia meydanında bir oturma eylemi yapan Mursi destekçilerini şiddet kullanarak dağıttılar, bu arada yüzlerce kişiyi öldürdüler.

Sisi'nin darbesi

Mısır tarihinde ilk kez halk tarafından seçilmiş olan Mursi hükümeti bir yıl bile dayanamadı. Müslüman Kardeşlerin iktidardaki beceriksizliği ve meydanlarda Mursi'nin istifasını isteyen kalabalıkların toplanması üzerine Sisi 2013'te 900 Mursi yandaşını katlederek askeri darbeyi gerçekleştirdi ve adil bir seçim sözü verdi.

Mursi'nin devrilmesinden sonra Müslüman Kardeşlerin liderleri hapse atıldı. Şiddet ile bağlantılarını reddettiler, ancak bazı eylemciler yeraltına sürüldü. Adını bizim politikacıların da kullandığı el işaretine veren Rabia meydanı artık yok, oradan koskoca bir köprü geçiyor. 2011 ayaklanmasında adını sık sık duyduğumuz Tahrir meydanına kimliğini değiştirmek için makyaj yapıldı.

Ertesi yıl yapılan "adil" seçimlerde göstermelik başka bir aday daha bulundu ve Sisi oyların yüzde 97'sini alarak Cumhurbaşkanı oldu. Onun eski cumhurbaşkanları Nasır ya da Sedat gibi bir karizması ve hitabet yeteneği yoktu ve daha ayakları yere basan mütevazi bir kişilik sergiliyordu. Arapçası ve kelime ve deyim seçimi entellerden çok yerel halkın ağzını yansıtıyordu.

Sisi'nin darbesine ve sonrasına Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri parasal ve lojistik destek verdiler. O zamanki Suudi veliaht ve bugünün kralı Muhammet bin Salman'ın başını çektiği ve Emirliklerin genel amacı tüm bölgede Müslüman Kardeşlerin ve diğer İslamcı partilerin, hareketlerin ve liderlerin kökünü kazımaktı. Mısır için bu Merkez Bankasına her yıl sorgusuz sualsiz yapılan milyarlarca dolar can suyu transfer demekti. Sisi gelen paralarla kendi çılgın projesi olan yeni yönetim başkentini finanse etti. Öte yandan orduya, istihbarata, teknolojiye yatırım yaptı, kurduğu yeni ilişkilerin cebine para koydu ve gücünü konsolide etti.

Bölgede IŞİD ve onunla bağlantılı diğer İslamcı hareketlerle savaşan ABD de bu koalisyona katıldı ve Mısır'a sağladığı ekonomik ve askeri yardımı daha da artırdı.

Sen benim sırtımı kaşı, ben de senin

Sisi'nin ve bölgedeki pek çok diğer rejimin yaptığına bir kriz rantı elde etmek diyebiliriz. Bir kriz sırasında büyük güçler ne ister? Savaşta koridor, diplomatik destek, göçmenleri barındırma ve istihbarat yardımı karşılığında dış güçlerden borç yükünü azaltmaları ve insan hakları ihlallerine göz yummaları beklenir.

Bence bu alışverişteki en büyük sorun şu ana kadar Amerika'nın ve Avrupalıların kendi vatandaşlarının gittikçe daha az sevdiği, hatta düşman olduğu otokratik rejimleri desteklemesidir. Amerika aynı zamanda İsrail'in en büyük destekçisidir ve bu Arap mahallelerinde hiç de hoş karşılanmamaktadır. Amerika'ya ve dolayısıyla İsrail'e bu kadar angaje olmak günün birinde Sisi'nin iç politikada altını oyabilir.

Sisi Mısır'ın kısa demokrasi deneyimini bir darbeyle sonlandırıp muhalefeti ezen bir despot olduğu için eleştirilir, öte yandan güvenliği artırdığı ve silahlı kuvvetlerin başını çektiği dev altyapı girişimleri için özellikle nemalanan yandaşları tarafından övülür.

Demir Yumruk

Sisi'nin eleştirmenleri onun Mısır'ı 30 yıl boyunca sıkı yönetimle idare eden ve bir halk ayaklanmasıyla devrilen Mübarek'ten bile daha sert bir otoriterliğe sürüklediğini söylüyorlar. İnsan hakları grupları eski istihbaratçı generalin siyasi muhalifleri, eylemcileri ve medyayı susturduğunu, güvenlik güçlerinin keyfi gözaltılar ve işkenceler yaptığını ve cezasız kaldığını belirtiyorlar.

Tüm dünyadaki özgürlükleri ölçen Freedom House örgütü Mısır'ı özgür olmayan ülkeler kategorisine koydu ve ona 100 üzerinden 18 özgürlük puanı verdi. Biz 33 puanla Mısır'dan biraz daha halliceyiz.

Sisi'nin çılgın projeleri

Sisi devlet ve ordu tarafından işletilecek çılgın projelerini açıklamadan önce on binlerce olağan şüpheli tutuklandı. En büyük projesi Kahire'nin doğusundaki çölde inşa edilen ve yeni bir cumhuriyetin doğuşunu simgeleyen 58 milyar dolarlık yeni idari başkentti.

Sisi Mursi'yi devirdikten sonra egemenliğini sağlamlaştırdı ve IMF tarafından desteklenen reformları yürürlüğe koydu. Amacı yıpranmış altyapıyı yenilemek, ekonomiyi canlandırmak ve sokakları dolduran milyonlara istihdam sağlamaktı. Kahire'de barınma sorunu feci bir haldeydi, mezarlıklarda yaşayan on binlerce evsiz vardı.

Devlet tarafından desteklenen mega ölçekli inşaat projelerinin arasında Süveyş kanalının genişletilmesi, tarım projeleri ve doğu Kahire'den başlayan geniş bir yol ve köprü ağı yer alıyor. Bazı ekonomistler genç nüfus için düzgün maaşlı işlerin yokluğuna, artan borç yüküne ve ordunun kilit ekonomik varlıklar üzerindeki şeffaf olmayan kontrolüne de dikkat çekiyorlar.

Trump, Sisi için "En sevdiğim diktatör"

Sisi yurt dışında ABD'nin yanında Çin'e, Rusya'ya ve dağ gibi ekonomik sorunlarını hafifleten milyarlarca doların geldiği Körfez Arap ülkelerine kur yaptı. Afrika'da yeni bağlar kurdu.

ABD Mısır'ın açık arayla önde gelen askeri ve ekonomik yardım sağlayıcısıydı. İlişkiler Washington'daki başkana göre değişiklik gösterdi. Eski ve belki de tekrar geleceğin başkanı Trump Sisi'yi "en sevdiğim diktatör" olarak nitelendirdi. Halefi Biden önce Sisi yönetimini insan hakları sicili nedeniyle eleştirdi, sonra da Gazze Savaşı nedeniyle daha yakın ilişkiler kurdu.

Geçtiğimiz aralık ayındaki seçimlerde Sisi oyların yüzde 89,6'sını alarak üçüncü kez Mısır'ın cumhurbaşkanlığına seçildi. Yeni değişen anayasaya göre altı yıl daha, yani 76 yaşına kadar ülkenin başındaydı. Aslında bu oy oranı onun aldığı en düşük oydu, çünkü 2014'te ve 2018'de oyların yüzde 96'sından fazlasını almıştı.

Bu kadar yüksek desteği olan bir otokratın ülkesinde milletin tuzunun kuru olduğunu varsayarsanız büyük bir yanılgı içindesiniz. Mısır'da açıklanan resmi enflasyon yüzde 36,4'tür. İşsizliğin yüksek ve ücretlerin düşük olduğu ülkede hayat pahalılığı yüzünden pek çok insan temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Mevcut ekonomik krizden önce bile Mısır nüfusunun yaklaşık üçte ikisi yoksulluk sınırında ve altında yaşıyordu.

Sisi aşkı hüsran oldu

İlk seçildiğinde yeni başkanın popülaritesi 'sisimania' olarak adlandırılırdı ve pastalardan anahtarlıklara kadar ürünlerin üzerinde ve tüm duvarlarda Sisi'nin sırıtan imajı gözükürdü. Bugün bu coşku kaybolmuş durumdadır. Nedeni de gün geçtikçe fakirleşen kitlelerdir.

Mısır 2016'dan beri bozulan ekonomisini düzeltmek ve kredi almak için IMF programını kabul etti. Bu da ciddi kemer sıkma önlemlerini, ciddi bir devalüasyonu ve bir dizi ekonomik reformu gerektirdi. IMF'in Sisi'nin çılgın projesi 58 milyarlık yeni başkenti nasıl kabul ettiğini anlamak zordur. Mısır bu parayı yoksullarını doyurmak ve iş yaratmak için kullanabilirdi. Bizim de yakından bildiğimiz gibi kıt parayı katma değeri büyük üretim ve ihracat yerine betona gömmek ancak geçici bir refah yaratır.

Çılgın projeler ve ekonomik reformlar Mısır'ın dış borcunu üç kattan fazla artırdı. Yapılan ithalat dolar bazlı olduğu için oluşan döviz kıtlığı karaborsanın artmasına, tüketici fiyatlarının artmasına ve gelir dağılımı bozuk ülkede daha fazla yoksulluğa neden olmaktadır.

Gazze savaşı: Mısır için iki ucu kirli değnek

İsrail Gazze savaşını şiddetlendirip bir kara işgaline hazırlandıkça pek çok kişi Mısır'daki Sisi iktidarının buna nasıl bir cevap vereceğini merak ediyor. 16 yıldan beri Mısır hükümeti İsrail'in Gazze'ye uyguladığı ablukanın bir parçası oldu ve Refah sınır kapısını sımsıkı kapalı tuttu. Savaş başladıktan sonra İsrail çok az sayıda yardım malzemesinin geçişine izin verdi. Ağır İsrail bombalamasının sonucunda bölgede kaçmak isteyen Gazzelilere de Refah kapısı kapalı kaldı.

Duruma biraz uzaktan bakarsak Gazze'deki içler acısı durumun Mısır Cumhurbaşkanı Sisi için o kadar da fena olmadığı sonucuna varabiliriz. Hamas onun baş düşmanı Müslüman Kardeşler'in bir uzantısı olarak kurulmuş olduğu için Sisi onun sahadan silinmesine ya da zayıflamasına fazla üzülecek olanlardan değildi. 

Ancak İsrail'in on binlerce suçsuz sivili katlederek Hamas'ı işini bitirmeye çalışmasının yanı başındaki Mısır'da Sisi'ye olan muhalefeti kamçılaması kaçınılmazdır. Mısır bölgesindeki pek çok diğer ülke gibi halkını temsil etmeyen mutlak bir otokrasidir. Rejimin en önemli hedefi mevcut olmayan istikrardır ve halka hesap vermek akıllarına gelecek en son şeydir. Bozuk bir ekonomide gün geçtikçe fakirleşen Mısırlılar ne kendilerine ne de Gazze'de ve diğer yerlerde bombalanan din kardeşlerine hayrı olan hükümete gittikçe daha fazla diş bilemektedirler.

Bugün İsrail bombalaması altındaki Hamas bir zamanların güçlü Müslüman Kardeşler örgüt ağının geride kalan son temsilcisidir. Sisi ve Körfez'deki patronları İsrail'in Hamas'ı yok etmesini büyük ihtimalle gizli bir memnuniyetle karşıladılar, ancak sorun bu arada binlerce suçsuz sivilin hayatını kaybetmesiydi. Arap dünyasında meydanlar kızgın İsrail karşıtı göstericilerle dolarken hükümetlerin tepkisi nispeten sessizdi.

Sisi hükümetinin bombalama altındaki günahsız sivil Filistinlilere Refah kapısını yakın gelecekte açacağını sanmam. Bunun iki sebebinden biri prensip olarak Filistinlilerin anavatanlarından toplu ihracını kabul etmemek, diğeri de Sisi'nin göçmen Filistinlilerin yerleştikleri her yeni ülkede sorun çıkardıklarının bilincinde olmasıdır.

Öte yandan devamlı dış ticaret açığı veren, dış borç yükü altında ezilen ve art arda devalüasyon yapmak zorunda kalan Mısır ekonomisi kendi milyonlarını doyuramazken yüzbinlerce yeni göçmen almaya hiç de hazır değildir. Yüksek enflasyon oranı yalnız işçi sınıfını değil, Sisi'yi destekleyen orta sınıfı da yoksullaştırmıştır. Muhaliflerle tıka basa dolmuş olan hapishanelerde olası Hamas militanları için yer kalmamıştır.

Yine de Sisi'nin mevcut krizi bir fırsata çevirip dış güçlerden daha fazla yardım almaya çalışacağına şüphe yoktur. Gazzeli göçmenleri kabul etmese bile oraya bir yardım koridoru açmanın ve yabancı ülke uyruklarının çıkmalarına yardımcı olmanın arka fonunda para kasasının şıngırtıları duyulmaktadır. Biden yönetiminin Gazzelilere yardım için geçici bir liman inşa etmesi Sisi için "komşuda pişer, bize de düşer" demektir.

Mısır'ın borç yükünü azaltması beklenen ABD'nin Mısır'la ilişkilerinde çıkan son pürüz bu konuda karar verici bir mevkide bulunan Dış İlişkiler Komitesi başkanı güçlü senatör Robert Menendez'in Mısır'dan aldığı ve FBI'ın ortaya çıkardığı rüşvetti. Rüşvet ile dış yardım için Mısır'ın içler acısı insan hakları ihlallerinin göz ardı edilmesinin amaçlandığı kesindi.

Biden yönetimi bunu da sineye çekti, çünkü Gazze savaşından sonra Mısır'ın önemi artmıştı. Geçen hafta IMF Mısır'la yaptığı anlaşmayı uzattı ve sekiz milyar dolar kredi sağladı. Mısır da parasını yüksek oranda devalüe etti ve yapısal reformlara girişme sözünü verdi.

Türkiye ile ilişkiler

Soğuk Savaş yıllarında Türkiye ve Mısır muhalif kamplardaydı. Arap milliyetçiliği rüzgarını arkasına alan Cemal Abdülnasır 1952'de darbe yapıp monarşiyi devirdi ve Mısır'ı Birleşik Krallık ekseninden Sovyet eksenine taşıdı. Türkiye, ABD ve Birleşik Krallık öncülüğünde Sovyetler Birliğinin Ortadoğu'daki etkisini azaltmak amacıyla kurulan Bağdat Paktı'na katıldı. 

Filistin sorunu iki ülkenin dış politikalarının kesiştiği bir alan oldu ve uzun yıllar büyük bir sorun yaşanmadı.

Atatürk gelecek hükümetlere Ortadoğu'daki mücadelelerde taraf tutmamayı tavsiye etmişti. Oysa Erdoğan hükümetinin Müslüman Kardeşlere karşı özel bir sevgisi vardı. Mursi başa geçtikten sonra Erdoğan beraberinde 10 bakan ve 350 iş insanıyla Kahire'yi tekrar fethetmeye gitti. Kahire Üniversitesinde sözlerine "Ey Mısır! Ey dünyanın annesi! Kaldır başını! Sen Mısırlısın!" diye bağırarak başladı, belagat gücünü gösterdi ve ayakta alkış tutan izleyicilerin gözlerini yaşarttı.  İslam ülkelerinin laiklikten korkmamaları gerektiğini, laikliğin din düşmanlığı anlamına gelmediğini söyleyerek herkesi şaşırttı. Sonra da demokratik talepler için gösteri yapan halka zor kullanılmaması ve temel insan haklarının korunması çağrısını yaptı.

Mısır'daki Mursi iktidarı Erdoğan'ın ziyaretinden sekiz ay sonra en güvendiği adamı Sisi'nin askeri darbesiyle devrildi.  Türkiye buna karşı büyük bir tepki verdi. Hükümete yakın medyada Sisi için "katil, darbeci, zalim" deyimleri kullanıldı. Sisi rejimi Türkiye büyükelçisini persona non grata (istenmeyen kişi) ilan etti ve iki ülke arasındaki ilişkiler uzun süre onarılamayacak şekilde zarar gördü.

Geniş açıdan bakılırsa iki ülke arasında önemli bir çıkar çatışması yoktu. Ancak iki rejim de dış krizleri iç politika amaçlarıyla kullanma eğilimindeydi. Mısır'daki darbe karşıtlarının simgesi olan Rabia işareti Erdoğan ve yandaşları tarafından kullanıldı, iç politikada rakipler Sisi olarak yaftalandı.

Mısır'daki Sisi yönetimin baskısından kaçabilen Müslüman Kardeşler üyeleri Türkiye'ye sığındılar ve her türlü medyayı kullanarak muhalefet yapmaya devam ettiler.

Ancak sonraki yıllarda Doğu Akdeniz'deki, Suriye'deki ve Libya'daki sorunlar ve çıkmazlar Türkiye'yi dış politikada revizyon yapmaya yöneltti ve bölgesel rakiplerle iyi ilişkiler kurmak öncelik haline geldi.

Ağustos 2020'de Mısır ile Yunanistan arasında imzalanan deniz yetki alanları anlaşmasında Mısır'ın Türkiye'nin belirlediği kıta sahanlığının güney sınırını kabul etmesi Ankara'da memnuniyetle karşılandı.

Türkiye 2021'de itibaren dış politikada büyük bir revizyon ya da restorasyon yapmaya girişti. İsrail, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile ilişkileri düzeltme yoluna gitti, Suriye'deki Esad rejimi ve Mısır'daki Sisi yönetimiyle görüşülebileceği mesajlarını verdi.

Mısır'ın Türkiye ile olan ilişkilerinde iki konu önemliydi. Bunlardan birincisi Müslüman Kardeşlerin Türkiye'deki varlığı ve yaptığı yayınlardı. Türkiye bunları kapatıp yasaklayarak Sisi'nin birinci sıkıntısını büyük ölçüde halletti.

Diğer konu Mısır'ın kendisi için bir ulusal güvenlik sorunu olarak gördüğü Libya'ydı. Türkiye ile Mısır uzun yıllardır devam eden Libya'daki iç savaşta değişik tarafları destekliyorlar. Son zamanlarda Rusya ve BAE, Mısır'ı Tobruk'taki rejimi destekleyen tek güç olarak bıraktı. Mısır Türkiye'nin Libya'daki askerlerini geri çekmesini, hiç olmazsa azaltmasını istiyor.

Türkiye ise Doğu Akdeniz'deki enerjiden pay almak için Mısır'la iş birliği yapmak, hiç olmazsa eylemlerini koordine etmek istiyor.

Erdoğan ve Sisi görüşmesi geçenlerde Kahire'de gerçekleşti ve buzlar çözülmeye başladı. 2011'deki ana tema din kardeşliği, bu kez ise ticareti geliştirmek ve ortak projelerdi. Bence bu görüşmenin içeriğinden çok yapılabilmesi önemliydi. Ortadoğu’nun bu iki büyük ülkesinin iyi iletişim kurmaktan ve bazı önemli konularda iş birliği yapmaktan başka seçenekleri yoktur.

Gelecek yazı: Esad ve Suriye

Yazarın Diğer Yazıları

"Yunanlılar kendilerini İtalyan zanneden Türklerdir"

Tavernada tesadüfen orada yemek yiyen bir düzine kravatlı ve janti giyinimli Türkle tanıştık

Amerikan başkanları hangi masrafları kendi cebinden karşılar?

Her ay başkanın önüne ailesinin yediklerini, içtiklerini, kuaför ve kuru temizleme dahil her türlü harcamalarını içeren bir fatura konur

Bob Dylan Cover'ları (2): Onun şarkılarını ondan daha iyi söyleyen sanatçılar

Kağızmanlı Bob eskiden umursardı ama işler değişti