07 Ocak 2024

Kepçelerle bir tarafa atılan can parçalarımızdan ve molozdan geriye kalanlar…

"Sevgiden tuğlalarla yeniden kurarız bu kenti"

Bir süredir yoktum. Yazamadım. Yazsam da yazdıklarımı paylaşmak istemedim. İyi bir şey yoktu yazdıklarımda. Öfke vardı. İsyan vardı. Acı vardı. Çığlık vardı. Göçükler, moloz altında can parçaları, ruh parçaları vardı. Bekleyiş, çaresizlik vardı. Can parçalarımız kaldı yıkıntılar altında. Günlerce bekledik. Beklemeyi çok iyi bilen biri olarak hayatımın en zor bekleyişiydi. Günler sonra ulaştık can parçalarımıza, kan parçalarımıza…

Hayatımızın yarı parçası kepçelerle atıldı bir tarafa. Canımızı, çocukluğumuzu, gençliğimizi de attılar. Uzatmayacağım. Yaşadık, yaşıyoruz. Çok anlatılmıyor, yaşanıyor. Kendim için şunu söyleyebilirim ki benim ebedi dilim yetmiyor bunları anlatmaya. 

Fotoğraf: Berna Abik, Hatay

Bizi öldürmek isteyenlerin ülkesiydi burası biliyorduk. Öldürdüler de. 

Takdiri ilahi değildi yaşadıklarımız. Takdiri muktedirlerindi. Yaşadık. İsyan ettik, öfkelendik.

Öfkemi de sözümü de sandığa sakladım ben. Son sözümü orada söyleyecektim. Söyledim de. 

İstediğim gibi bir sonuç olmasa da söyledim.  

Söylemeye devam ediyorum. 

Edeceğim de.

Geçen bir yılın ardından: 

Adaletten yoksun bir ülkede yaşıyorsanız, yıkıntılar üzerinde hayatınızı var etmeye, mücadele etmeye, acınızla yaşamayı öğrenmeye, pes etmemeye mecbursunuz. Direnmeye, yeniden yaratmaya, pabuç bırakmamaya mecbursunuz.

Sözünüzü hayattan kaçınmamaya mecbursunuz.

Bu yüzden yüzümü yeniden yazıya çevirmeliydim. 

Sokağa çıkmalıydım, dans etmeliydim, arkadaşlarıma sarılmalıydım. Âşık olmalıydım. Sevişmeliydim…

Ölümden öte gidilecek çok köy var ölülerin ardında kalanlara. 

Küskün, vazgeçmiş bir gidişten bahsetmiyorum elbette. Hayatımızdan aldıklarını, çaldıklarını yeniden söküp almaktan, bırakmamaktan bahsediyorum. 

Bize ait her şeyi karanlığın kuytusundan, yıkıntıların en altından hayata salmaktan bahsediyorum.

Terk ettiğim anne evinin (orası hep babamın eviydi) yerine bir ev kuracağımı biliyordum. Şimdi o yıkılan evin yerine bir ev kuracağımı biliyorum. Ev dediğin nedir? Kalbinde açtığın yerdir. 

Solcu zamanlarımda bir şarkı vardı:

"Sevgiden tuğlalarla yeniden kurarız bu kenti"

Yeter ki kalbimizin arazisi geniş olsun. 

Kurarız yeniden anne evini. 

Yazarın Diğer Yazıları

Bak beyim, sana iki çift lafım var...

Düşündüklerim dilime gelse; önce babam sonra mahalleli beni çarpar, hem vallahi hem billahi. Bari Allah çarpmasın diye Allah'a yalvarıyorum. Allah'la kul arasına hiç kimse giremez iyi biliyorum nasıl olsa. Siz de biliyor musunuz kardeşim?

Korkunun falakasının moruyla barışmışların işidir aşkı yasaklamak


Günden güne kararan bu ülkede kadınlara öldürülme, dövülme, tutuklama dışında sundukları bir hayat var mıydı?

"Bir şehrin içinde birbirine bağlanmış bir sürü yalnızlık; anlatmanın bir dili olmalıydı…"

Işıkları bozulmuş hastane tabelasını düşünün: Devlet hasta… Temamız: Direniş