17 Mart 2024

Mevsim bahar olunca yaşamak ne güzel

İstanbul'da da şehrin dört bir yanını bahar kokusu ve renkleri sarmaya başladı. Bizlerin de içimizi umut ve heyecan. Çünkü bahar demek kış uykusundan uyanıp yeniden canlanmak demek. Canlanmak, tazelenmek, tazeliğin içinde barındırdığı büyüme potansiyelini hissetmek… Bu kelimelerin hepsi de umuda dair

Baharlar dallara düşmüşse leylekler memlekete dönüş yapmışsa bahar geldi demektir.

Her yıl bu vakitler gerçekleşen Adem Amca ve Yaren leyleğin buluşması da baharın ve umudun bir simgesi artık. Yaren Leylek, göç yolunda 13 yıldır Bursa Karacabey'e bağlı Eskikaraağaç köyünden balıkçı Adem Yılmaz'ın kayığına konuyor. 13 yıldır, koca bir senenin ardından onca yerin ve insanın içinde Yaren Leylek içgüdüsel zekâsıyla Adem Amca'yı, Adem Amca da kalp gözüyle onca leylek arasından Yaren'i ayırabilip buluyor. Bu nasıl bir umuttur canlılara dair. Dışardan iki farklı türmüş gibi görünen ama özünde bir olan iki canlının koca bir yıldan sonra coşkuyla kavuşması ve birbirini bu kadar sevebilmesi müthiş bir coşku yaratıyor benim içimde. Eğer siz de takip ediyorsanız, Yaren Leylekle kavuşan Adem Yılmaz'ın yüzüne yayılan tarif edilemez mutluluk görmeye değer. Bahara dair, sevgiye dair, canlılara dair bolca umut içeren bir hikâye bu.

İstanbul'da da şehrin dört bir yanını bahar kokusu ve renkleri sarmaya başladı. Bizlerin de içimizi umut ve heyecan. Çünkü bahar demek kış uykusundan uyanıp yeniden canlanmak demek. Canlanmak, tazelenmek, tazeliğin içinde barındırdığı büyüme potansiyelini hissetmek… Bu kelimelerin hepsi de umuda dair.

Bu aralar sokakları sapsarı mimozalar, açmaya başlayan taze bahar dalları ve yaprak dökmeyen beyaz çiçekleri olan manolyadan farklı olarak pembe beyaz çiçekler açan Magnolia Soulangeana'lar sarmış durumda. Saray manolyası ve yaprak döken manolya olarak da bilinen bu manolya türünün en meşhur örneği de Bebek Yokuşu olarak bilinen İnşirah Yokuşu'nda bulunuyor. Ve bu ağaç onu tanıyan kişiler için İstanbul'da baharın gelişinin büyüleyici bir simgesi. Kafanızı kaldırıp onunla göz göze geldiğiniz anda adeta büyüleniyorsunuz ve altından ayrılmadan bahar rüyalarına dalıp gitmek istiyorsunuz.

Ben havalar ve hayat izin verdiğince yürümeyi ve motosiklet kullanmayı tercih ediyorum. Bu tercih zaten doğayla bağlantı halinde ve uyum içinde yaşamayı tercih eden bir kişi olarak, benim şu anda etrafımda patlamakta olan bahar renkleri ve duygusuyla daha yakın temasta kalabilmeme yardımcı oluyor. Size de tavsiye ederim. Arabada olmanın aksine bu iki şekilde de tüm bedeninizle hava ile temas halinde oluyorsunuz. Etrafınızı saran güzellikler, kokular, yüzünüzü yalayan rüzgar, teninize değen bahar güneşiyle arada cam olmaksızın direkt temas edebiliyorsunuz.

Ağırlıklı olarak araba ile ulaşım sağlayan şehir insanlarının, maalesef hayatlarına paha biçilmez bir tat katacak olan ilkbaharın güzellikleriyle temaslarının daha az olduğunu veya hiç olmadığını gözlemliyorum. Bu özel zamanda doğa bize güzelliklerini öylesine cömertçe sunuyor ki... Bize yalnızca tadını çıkartmak kalıyor. Doğayı korumak konusunda maalesef milletçe karnemiz zayıf bari bize sunduğu güzelliklerini fark ederek, onu onurlandıralım. Ve tabii ki korumaya ve sahip çıkmaya da daha çok önem gösterelim.

İstanbul, coğrafi konumu itibariyle çok bereketli topraklara sahip bir kent. Hakim olan sistem her ne kadar bu zenginliği baltalamaya ve betona gömmeye çalışsa da, yine bir yolunu bulup fışkırıyor bahar adeta bu kentten. Eğer dikkat gösterecek olursanız kaldırım taşları arasından bile fışkırıyor taze yeşiller biz onu ne kadar yok etmeye çalışsak da. Koruma altında kalmış bazı bakir bölgelerde İstanbul'un özgün doğasını gözlemleyebiliyorsunuz.

Hem üniversite yıllarımın geçtiği hem de uzun yıllar yaşadığım Rumelihisarı işte böyle yerlerden biri. Vahşi İstanbul bitki örtüsünü yaşayabileceğiniz, artık nispeten şehir merkezinde kalmış değerli bir İstanbul köyü. Mimoza, erik, kiraz, incir, erguvan ağaçları, böğürtlenler… Bu ağaçların her birinin kendi zamanında çiçeklendiğini çok rahat gözlemleyebilirsiniz burada.

Önce mimozalar sarı sarı sarar etrafı. Derken erik ağaçları giyer beyaz gelinliğini, sonra pembe çiçekleriyle kiraz ağaçları şenlendirir ortalığı… Taze bahar dalları umutlandırır hayatı. Derken erguvan zamanı gelir İstanbul'a. Boğaz'ın kıyıları, sokak araları renklenir mor bir büyüyle… Ve incir ağaçları başlar yapraklarını büyütmeye ve zamanı gelince bal tadında meyvelerini vermeye…

Benim tercihim limonata tadında seyreden bu keyifli günlerin tadını fırsat buldukça açık havada çıkarmak, mümkünse yürünebilir mesafeleri araca binmektense yürümek ve adım adım, renk renk, katman katman kendini hayata sunan doğayı gözlemlemek.

Bu hafta size bu keyifli günlerde fırsat buldukça vakit geçirmeyi tercih ettiğim yerlerden bahsedeceğim.

Hadi siz de her neredeyseniz daha çok çıkarın kendinizi dışarı! Eve dönüş ya da işe gidiş rotalarınıza biraz da açık hava yürüyüşü ekleyin mümkünse, hafta sonlarınıza açık hava etkinlikleri eklemeye gayret edin çünkü dışarda şahane bir bahar var ve tadını çıkarmak için de kısıtlı zamanımız.

Dalyan - Caddebostan - Suadiye Sahili

Avrupa yakasında yerleşik yaşadığım yıllarda neredeyse hiç temasımın olmadığı ama Ege sonrası yeni İstanbul hayatımda tanıştığım an vurulduğum sahil şeridi. Burası çok geniş ve yemyeşil, uzun bir sahil bandına sahip. Cıvıl cıvıl ve çok medeni bir ortam. Parklarda oynayan, çimlerde özgürce koşan, bisiklete, scootera binen çocuklar, koşu yapan, yürüyüş yapan, bisiklete binen, çimlerde yayılan insanlar… Güneşli havayı bulunca, benim de tercih ettiğim gibi, plajlarda güneşlenen, denizin tadını çıkaran, yayılıp arkadaşlarıyla keyif yapan, kitap okuyan, müzik dinleyen insanlarla dolu rüya gibi bir yer. Burası alışageldiğimiz kaotik, trafikli ve hızlı İstanbul'dan farklı olarak aynı kentin sakin, huzurlu ve yavaş bambaşka bir yüzü. Şehrin güneyinde kalması sebebiyle daha ılıman ve yumuşak. Havası da hissi de Ege duygusuna çok yakın.

Yeme içme konusunda da gayet rahat. İster etrafta göreceğiniz pek çok insan gibi bahar ruhuna yakışan bir piknik çantası hazırlayın, şezlongunuzu kapın gelin isterseniz de sahil boyunca belli aralıklarla dizilmiş, makul fiyatlı, iyi hizmet veren belediye kafelerinden ihtiyacınızı karşılayın.

Bu sahil bandı hem keyifle yapacağınız yürüyüşlerle hem de yayılabileceğiniz ferah alanlarıyla baharın tadını çıkarabileceğiniz ve ruhunuza iyi gelecek bir yer. 

Moda'da günbatımı

Uzun yıllar sonra keyifli bir arkadaş buluşması için gittim Moda'ya. Buluşma yerimiz Moda'nın en eski ve klasik mekanlarında Koço Restoran. En son buraya geleli o kadar uzun zaman olmuş ki hayal meyal hatırımda. Mekanın içinde ilerleyip açık alanıyla buluştuğumda adeta ilk defa karşılaşıyormuşçasına heyecanlanıyorum. Arkadaşlarım henüz gelmediği için onları açık havada beklemeye karar veriyorum. Karşımda Marmara Denizi, şahane bir günbatımı, altında oturduğum dev çınar ağacı, etraftaki kafelerden kulağıma çarpan insan cıvıltısı, havadaki bahar kokusu ve tadı… Her şey bir arada o kadar etkileyici ki.

Sanırım böyle bir günde daha başka bir yerde olamazdım hissindeyim. Günbatımı vakti, günün en sevdiğim ve hatta ömrümü geçirebileceğim saatleri… Karşımda Kadıköy'ün simge binalarından, denizin üzerindeki zarif varlığıyla insanı büyüleyen, 1916-17 yıllarında dönemin önemli mimarlarından Vedat Tek tarafından tasarlanan Moda İskelesi. Bir bina hayata ancak bu kadar estetik bir güzellik, anlam ve duygu katabilir. Ve bu büyülü resme tatlı bir hareket katan, bir anda iskelenin solundan beliren, denizin üzerinde adeta süzülerek ilerleyen turuncu bir kürek teknesi ve ahenk içinde kürek çeken kürekçiler… Günbatımının coşkusuyla tepemde bulunan dev çınar ağacında şakıyan bahar kuşları…

Tam da gördüklerim, duyduklarım ve hissettiklerim karşısında coşkudan içimin içime sığmadığı bir anda arkadaşlarımdan biri geldi ve yaşadığım bu özel anı benimle paylaştı. Bazı anların tadını yalnız başına çıkarmak çok keyifli ama hayat güzellikleri sevdiklerinle paylaştıkça daha da bir güzel oluyor.

Üçüncü arkadaşımızın da bize katılmasıyla masamıza yerleştik ve hem Koço'nun lezzetli mezelerinin hem de kız kıza muhabbetin dibine vurduk.

Size de tatlı bir ilkbahar akşamüstü ister Kalamış'tan ister Kadıköy'den Moda İskelesi'ne yürümenizi ve hem bu saatteki bahar cıvıltısının, ışığının, keyfinin hem de sizin de içinizde yeşerteceğini umduğum bahar coşkusunun tadını çıkarmanızı tavsiye ederim. 

Aşiyan - Rumelihisarı - Emirgan yürüyüş rotası

Sakıp Sabancı Müzesi- Melek Celal Sergisi

Doğadaki bahar coşkusunu doya doya yaşayabileceğiniz bir diğer İstanbul rotası da Aşiyan ve Emirgan arasında yapacağınız bir yürüyüş olabilir. Aşiyan Mezarlığı'nın yanından çıkan yokuşu takip ederseniz Rumelihisarı'nın kale duvarlarının arkasında kalan nispeten el değmemiş, yazımın başında da bahsettiğim vahşi İstanbul bitki örtüsüyle karşılaşırsınız. Buradaki asırlık ağaçların varlığıyla kuşlar o kadar mutlu ki cıvıltılarının coşkusuna inanamazsınız. Kuş sesleri eşliğinde semtin Arnavut kaldırımlı sokaklarında birçoğu ahşap ve birbirinden güzel olan binaların arasında bir gezintiye çıkabilirsiniz.

Sahil yolu tabelalarını takip ettiğiniz takdirde yol sizi tekrar Boğaz'la buluşturacak. Buradan Boğaz boyu yürüyerek Emirgan'a kadar çok keyifli bir yürüyüş yapabilirsiniz.

Bu noktada yürüyüşünüzü eğer dilerseniz bir de sergiyle taçlandırabilirsiniz. Bugünlerde Sakıp Sabancı Müzesi'nde 28.04.2024 tarihine kadar sürecek olan "Unutulmuş Bir Cumhuriyet Kadını: Bütün Yönleriyle Melek Celal" sergisini görebilirsiniz.

Melek Celal 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nda doğan ve hayatına Türkiye Cumhuriyeti'nde devam eden ilk modern kadın sanatçı kuşağının öncü isimlerinden biri olması itibariyle varlığı ve eserleriyle ilham dolu bir kadın örneği. Belki de birçoğumuzun adını ilk defa duyduğu bu değerli sanatçıyla sergide yer alan eskizleri, tabloları, Anadolu motiflerinden esinlenerek yaptığı desen çalışmaları, makaleleri, eleştirileri, kitapları ve mektupları vasıtasıyla tanışma fırsatı yakalıyoruz. Eserleri üzerinden de Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçişin İstanbul ve Türkiye üzerindeki kentsel ve kültürel yansımalarına tanıklık ediyoruz.

Ben aylar önce sevgili arkadaşım, sanatçı Ayten Soykök dolayısıyla bu sergiden haberdar oldum. Ayten çok yönlü bir tiyatro sanatçısı olarak emek vererek geliştirdiği çini çalışmalarını bu sergi için özel olarak ürettiği çinilerle müzenin mağazasına taşıdı. Ayten Soykök'ün mağazada satışta bulunan çinilerinin her biri Melek Celal'in motiflerinden ilhamla tasarlandı. Sergiyi gezdikten sonra daha birçok yaratıcı ürünle dolu olan müze mağazasına da bir göz atmanızı tavsiye ederim.

Bir bahar önerisi olarak Sakıp Sabancı Müzesi'nde geçireceğiniz vakitten çok mutlu olacağınıza inanıyorum. Görme fırsatı bulacağınız sergilerin yanı sıra müzenin Boğaz'a nazır, asırlık ağaçlar ve sık bitki örtüsüyle bezenmiş yemyeşil bahçesinde de keyifle vakit geçirebilirsiniz. Benim için bu müzede sergi gezmek, bahçesinde dolanmak, devamında kafesinde bir kahve içmek ya da müzenin restoranı olarak hizmet veren MSA'da vakit geçirmek tadına doyulmaz, ruhumu yer yönüyle besleyen bir deneyim.

Hadi siz de bir fırsatını yaratın ve hem bir Boğaz havası alıp yürüyüş yapın, etrafı saran baharın tadını çıkartın hem de bu değerli sergiyi gezip yaşam damarlarınızı besleyin.

İlksen Utlu kimdir?

Çukurova'da doğdu ve büyüdü. Orta ve lise eğitimini Tarsus Amerikan Koleji'nde tamamladı.

Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu.

10 yıl İngilizce öğretmenliği yaptı.

Eğitim yolculuğu son yıllarda farkındalık çalışmaları alanında devam ediyor.

Bir eğitimci ve hayat öğrencisi olarak hayatın içinde yaptığı gözlemleri ve farkındalık üzerine yaptığı çalışmaları harmanlayarak, insan gelişimine ve iyi oluş hallerine katkıda bulunmak üzere kitaplar yazıyor.

Yazarın "Üzüntü ile Neşe, Gezerler Hep El Ele' ve "Ahenk İçinde' adlı kitapları bulunuyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Yasemin kokulu bir Anneler Günü

Tüm annelerin çocuklarını sağlıkla, mutlulukla ve güven içinde kucaklarına aldıkları ve büyüttükleri bir dünya dileğiyle…

Hayatı birleştiren ritüeller

İnsanlık tarihi boyunca doğayla iç içe yaşayan ve kendilerinin de doğanın bir parçası olduğu hakikatinin bilincinde olan topluluklar doğadaki bu döngüleri birtakım ritüellerle kutladılar

Haftanın ilham verenleri

Duyularımızı ve duygularımızı harekete geçiren deneyimler yaşamak daha canlı hissetmemizi sağlıyor.