06 Temmuz 2025
Çok sevdiğimiz bu ülkede bakınca kalbimizi acıtmayan tek bir şey kalmadı galiba. Ne ormanlar, ne tarih, ne kültür ne tarım ne de denizler… Tüm bunlar içinde hâlâ üretmek, hâlâ korumak, hâlâ kendinden ötesine ve sonrasına faydalı olmak için çalışanlar sayesinde kalbimiz biraz umut buluyor.
2021’de hatırlarsanız Marmara’yı müsilaj kaplamıştı. O post-apokaliptik görüntüyü unutabilen biri var mı? Pandemi üstüne gelen müsilaj ile korkunç gerçekçi bir bilim kurgu filminin içinde gibiydik. Deniz sessizleşmiş, biz de onunla birlikte sessizleşmiş, donuklaşmıştık sanki. Sanki birisi “ülkenin halini kendi dilinde ifade et” demişti Marmara Denizi’ne ve o bereket dolu koskoca deniz, Türkiye’den başlayarak tüm dünyayı sarabilecek ve yok edebilecek güce sahip müsilaj ile bize kendi resmimizi göstermişti.
Bugünlerde müsilaj gizliden gizliye yeniden gündeme gelmeye hazırlanıyor -”Tabii sıra ona gelirse” demeyin, mecbur gelecek. 1 ay önce Doğa Derneği’nin Burgazada çevresinde yapılan dalışta paylaştığı video ve haberlerde yer alan amatör dalgıç videoları müsilajın nasıl bir yoğunlukla denizi sardığının ispatı. Kirlilik, fosfor ve azot fazlalığı ile sıcaklık artışı müsilajın başlıca nedenleri. Denizin yüzeyini ve tabanını kaplayan bu yapışkan madde, deniz çayırlarını yok ederek birçok canlının yaşamını tehdit ediyor. Bu noktada özellikle Marmara Denizi’nde yaşayan canlıların takibini yapmak, sayılarını belirlemek ve hangi bölgede hangi canlının yaşadığına dair bir veri tabanı çıkartmak çok önemli.
Anadolu Efes’in sponsorluğunda hayata geçirilen Denize +1 projesinin dördüncü fazı, bu veri tabanını hazırlamak için hepimizi göreve çağırıyor. “Mavi Atlas” uygulaması ile denizlerimizde daha önce hiç yapılmamış bir çalışmayı hayata geçiren bu projenin detaylarından bahsetmeden önce Denize +1 projesini ve daha önceki fazlarını anlatmalı.
2022 yazında başlayan Denize +1 projesinin ilk fazı, Marmara Denizi'nin su altı yaşamındaki zenginliğine odaklanıyor ve hem var olan mercan nüfusunu korumaya, hem de çoğaltılmasına odaklanmıştı. Bu kapsamda Tavşan Adası yakınlarında yapılan mercan ekimini izleme şansına sahip olduğumda, muazzam güzellikte ve narinlikteki mercanların, denizlerin hatta dünyanın oksijen kaynağı olduğunu öğrenmiştim. Aldığımız her üç nefesten ikisini denizlerdeki mercanlara borçluyuz. Nasıl mı? Bunu anlamak için mercanları biraz daha detaylı anlatmam gerekli size.
Çoğumuz mercanları, rengârenk mercan resiflerini belgesellerden, amatör dalışlardan, filmlerden, çizgi filmlerden (Bkz. Finding Nemo) biliyoruz ama resif oluşturmayan mercanlar da var. Üstelik bu türler Türkiye denizlerinde de bulunuyor. Tüm mercanlar, karbon depolayarak ve oksijen üretimine katkıda bulunarak okyanusların sağlığını korurken aynı zamanda yüzlerce deniz canlısına ev sahipliği yapıyorlar. Genellikle “bitki” zannedilen mercanlar, aslında bir hayvan türü. Tüm dünyada tehdit altında olan mercan resifleri, deniz türlerinin %25’ine gıda, barınma ve üreme alanı sunan biyolojik çeşitlilik merkezleri. Mercanların kıyı şeritlerinde su seviyelerinin korunması, su asiditesinin ayarlanması gibi işlevlerinin yanı sıra ev sahipliği yaptıkları simbiyotik canlılar yani sadece mercanlarda yaşayan mikrobiyotik algler oksijen üretiyor ve bu oksijen, denizlerin en büyük oksijen kaynağını oluşturuyor. Fakat iklim değişikliği, mercanlar için büyük bir tehdit. İklim değişikliği etkisiyle okyanus sularının gittikçe daha fazla ısınması ve asitleşmesi, mercanlar için çok ciddi bir sorun. Su sıcaklıkları belirli bir düzeyin üzerinde değişince, mercanlar simbiyotik ortaklarını dışarı atıyor ve renklerini kaybediyorlar. Mercanların karşı karşıya olduğu tek sorun iklim değişikliği etkileri değil. Kirlilik, özellikle mikroplastikler ve hayalet ağlar da mercanlara zarar veriyor. Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN) verilerine göre, sıcak sularda yaşayan ve resif oluşturarak “denizlerin Amazon ormanları” olarak anılan mercanların %44’ü yerel ya da küresel tehditler nedeniyle risk altında.
Bu riskler ve olası sonuçları nedeni ile dünyanın çeşitli yerlerinde bilim adamları, kurum ve kuruluşlar ile gönüllüler çalışmalar yürütüyor. Türkiye’de ise İstanbul Heybeliada merkezli Deniz Yaşamını Koruma Derneği de mercanları korumak ve çoğaltmak için çalışıyor. Volkan Narcı tarafından 2015 yılında kurulan dernek, Marmara Denizi’nde mercan ekimleri yapıyor, hayalet ağları temizliyor. Dernek’in Anadolu Efes ile güçlerini birleştirmesi ile bu çalışmalar çok daha büyük bir ivme kazandı. 2021 yılından itibaren Anadolu Efes katkıları ile başlayan mercan nakilleri ve ekimleri, 2022 yılında Denize +1 projesi ile duyuruldu. Bu ilk fazda, sarı gorgon türüyle yapılan nakil, suyun 30 metre altında gerçekleştirildi. İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nur Eda Topçu danışmanlığında yürütülen proje kapsamında, doğal ortamından kopmuş mercanlar aşılama yoluyla korunması gereken hassas alan ilan edilen Tavşan Adası’na nakledilecek ve yeni mercan bahçeleri oluşturulmaya başlandı. Ekimi yapılan ve nakledilen mercanlar, çok büyük oranda yeni yerlerinde yaşamaya devam ederek projenin başarısını kanıtladı.
Denize +1 projesinin 2. fazı da tam olarak bu başarının takibine yönelikti: Deniz Yaşamını Koruma Derneği, nakillerini gerçekleştirdiği mercanları denizin 30 metre altına yerleştirdiği kamera sistemleriyle 7/24 canlı olarak izledi, mercanların gelişimini ve bulundukları alandaki biyoçeşitliliğe sağladıkları katkıyı gözlemledi ve kayıt altına aldı. (Bu izleme süreci elbette devam ediyor)
Projenin 3. Fazı ise bambaşka bir güzellikle çıkmıştı karşımıza: Denizin sesi ile. Mercan Dede, Marmara Denizi’nde kaydedilen seslerden ilham alarak “Mercanların Senfonisi” eserini besteledi ve seslendirdi. Marmara’ya yerleştirilen özel ses kayıt cihazları ile 840 saatlik ses kaydı ve 155 dakikalık görüntü kaydı yapıldı. Bu sesler, eko-akustik uzmanı ve ses tasarımcı sosyolog İpek Oskay tarafından analiz edildi. Görüntüler birleştirilerek bu beste için özel bir video oluşturuldu. Eğer henüz izlemediyseniz, dinlemediyseniz nasıl muazzam bir gezegende yaşadığımızı hatırlamak için hemen açın!
Geçtiğimiz günlerde Denize +1 projesinin 4. Fazı tanıtıldı. Büyükada’da Splendid Hotel’de gerçekleşen lansmanda Anadolu Efes Bira Grubu Başkanı ve CEO’su Onur Altürk, Anadolu Efes Kurumsal İletişim ve İlişkiler Direktörü Selda Susal Saatçi ve Deniz Yaşamını Koruma Derneği Başkanı Volkan Narcı, yazının en başında bahsettiğim “Mavi Atlas”ı ve önemini anlattı. Türkiye’nin ilk dijital su altı biyoçeşitlilik haritası oluşturulacak. Uygulama, deniz ekosistemlerinin izlenmesi, iklim modellemesi ve yeni deniz koruma alanlarının belirlenmesi gibi bilimsel ve stratejik çalışmalara önemli katkılar sunacak.
Projenin paydaşlarının anlattıklarını dinleyince bu projenin önemini ve “hepimizin” katkıları ile oluşturulacak bir veri tabanının önemini daha iyi anladım ve tüm iyi niyetli hamlelerimizi nasıl yeniden ve yeniden sorgulamak durumunda olduğumuzu düşündüm.
Onur Altürk çok anlamlı bir çağrı yaptı mesela; “Dünya Ekonomik Forumu’nun 2022 verilerine göre, biyoçeşitlilik kaybı ve ekosistem çöküşü önümüzdeki on yılın en büyük üç küresel riski arasında yer alıyor. Yaptığımız önceliklendirme analizlerinde paydaşlarımızın nezdinde bu konunun daha da öne çıkmaya başladığını gördük. Bu kapsamda 2022’de DYKD ile başlattığımız Denize +1 Nefes projesiyle Marmara’daki mercanlara yeniden hayat verebilmek için yola çıkmaya karar verdik. Yeni mercan bahçeleri oluşabilmesi için adımlar attık, bununla birlikte su altına izleme sistemleri kurduk.
Bu yıl ise çabamızı daha da ileri taşıyıp Mavi Atlas uygulamasına destek vererek su altı yaşamının haritasının çıkarmasına katkı sağlıyoruz. Bu yalnızca bir bilimsel veri projesi değil, aynı zamanda doğayla kurduğumuz ilişkiyi yeniden tanımlamak için bir yolculuk, kolektif hafıza ve hepimize yöneltilmiş bir çağrıdır.”
“Kolektif hafıza” olarak oluşturduklarımızın genelde son senelerde olumsuz duygularla dolu olduğunu düşününce “birlikte güzel bir şeyler yaratma”nın hepimize nasıl iyi geleceğini, bu ülkenin güzelliklerini hatırlamaya ve yaşatmaya katkı sağlama mutluluğuna nasıl da ihtiyacımız olduğunu fark ettim. O nedenle belki de daha kısa anlatılabilecek bir projeyi, uzunca bir yazıya döktüm.
Mavi Atlas, tüm cep telefonlarına indirebilir, uygulama marketlerinden erişebilirsiniz.
Öncelikle uygulamaya kayıt olmanız gerekli. Ardından siz de bu atlasın bir parçası oluyorsunuz. Atlasın parçası olmak demek, ülkenin herhangi bir yerinde gördüğünüz bir deniz canlısını, atlasın veri tabanına işleyebilmeniz anlamına geliyor. Bunun için uygulamadaki formu doldurup canlının türünü, gördüğünüz yeri belirtip fotoğraf eklemeniz gerekiyor.
Burada önemli bir nokta var; biz “gönüllüler” olarak atlasa katkıda bulunuyoruz ve bizim sağladığımız veriler derneğin 8 uzmanı tarafından işleniyor. Ancak oluşturulacak haritalar herkesle paylaşılmayacak. Sebebi çok basit: Belli canlıları görmek için oraya akın edecek insanların vereceği zararı bertaraf etmek… Yani bir yerde daha önce hiç görmediğiniz bir deniz canlısı gördüğünüzde ve heyecanla bunu Instagram’da paylaştığınızda aslında o canlıya ve o bölgeye büyük bir zarar veriyorsunuz! Malum, yasalar yeterli işlemiyor, insanlar bilinçli değil, Instagram like’ı için her şeyi yapmak mübah gibi düşünülüyor, daha da ötesi halkımızın bırakın diğer canlı türlerine saygı göstermeyi bilmek, diğer insanlara saygı göstermek gibi bir bilinci yok. O nedenle içinizdeki “takipçileri coşturacak video/fotoğraf paylaşmak” heyecanını susturup, usulca Mavi Atlas’ı açıyor ve çektiğiniz fotoğrafları buraya yüklüyorsunuz. Sonra konuyu gerçek uzmanlara bırakarak hem Türkiye'de İlk kez gerçekleşen bir haritalamaya katkıda bulunduğunuz hem de canlıyı gerçekten koruduğunuz için huzurla ve gururla yolunuza devam ediyorsunuz. (Tabii gerekliyse ilgili derneklere acil bildirimde bulunmayı da unutmayın)
Mavi Atlas’ın henüz gelişme aşamasında olduğunu, hedeflenen noktaya herkesin yardımıyla geleceğini belirtmemde fayda var; yani şu an uygulamayı indirdiğinizde çok cazip bir arayüz ve güncel içerikler ile karşılaşmayabilirsiniz. İleride bu uygulamanın çok daha güzelleşeceğinden eminim ama umarım haritalar herkese açık olmasa da girilen verilerle ilgili küçük istatistiki bilgiler, sevimli fotoğraflar ile daha fazla veri girişi de teşvik edilir.
Sevgili Onur Altürk’ün sözlerini yeniden hatırlatıp deniz kenarına gidiyorum, belki de içimi umutla dolduracak bir arkadaş görüp Mavi Atlas’a işlerim: “Bu yalnızca bir bilimsel veri projesi değil, aynı zamanda doğayla kurduğumuz ilişkiyi yeniden tanımlamak için bir yolculuk, kolektif hafıza ve hepimize yöneltilmiş bir çağrıdır.”
Kaynaklar:
Biyolog Deniz Candaş - Koç Üniversitesi-Kurious
https://www.denizyasaminikoruma.org
https://anadoluefes.com.tr/gelecegeartideger/cevre/denize-arti-1-nefes
https://www.atlasdergisi.com/gundem/tavsan-adasi-mercan-bahcesi.html
İstanbul’un en müzik dolu, en güzel zamanlarından bahsedilecek olursa muhakkak Siyabend Süvari’ye teşekkür etmek gerekir. H2000’le başladığı yolda Sonisphere gibi bir efsaneye imza atmış Siyabend bugün toprağa veriliyor. Onun hayatı, bu ülkenin nasıl daha güzel olabileceğini anlatan bir hayattı. İyi ki yaşadı ve bizi müziğin çevresinde topladı
“Geleceğe Mektuplar” bir başarı hikâyesi mi, kaçırılmış fırsatlar manzumesi mi? Yerli dizi tarihine geçen kalem Rânâ Denizer’in yarattığı dizi, ilk 4 günde 12.9 milyon saat izlenerek 2025’in en çok izlenen yapımı oldu. Bu arada çok fazla soru doğurdu akıllarda. Diziden bağımsız (ve bağımlı) aklıma takılan başka bir soru var: Bu kadar çok insana erişebilen işlerin platformu, yerli yapımlarda olumlu sosyal mesajlar verme fırsatını neden kaçırır?
Berlin merkezli besteci, piyanist ve prodüktör Kaan Bulak, 23 Ağustos’ta yeni eserlerini Elbphilharmonie Hamburg’da, Gaye Su Akyol’un özel misafir olarak katılımıyla sunacak. Diğer yandan 19 Eylül’de Opernhaus Zürich’in sezon açılışında soprano Siena Licht Miller ile ‘The Moon is Not a Mirror’ eserini ilk defa paylaşacak olan Bulak ile Avrupa’da yaşadığı ırkçı durumları, müziğini, Berlin’deki hayatını ve yakın gelecek planlarını konuştuk
© Tüm hakları saklıdır.