06 Kasım 2023

Türkiye deprem afetleri sarmalına girmemelidir

1900 yılından bugüne kadar hasar ve can kayıplarına neden olan 175 adet deprem yaşanan bir coğrafyada bulunuyoruz. 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan Kahramanmaraş merkezli iki depremin ağır ve acı sonuçlarının muhasebesini yapmak ve bir sonraki depreme hazır olmak zorundayız. Acaba deprem risklerini en aza indirmek konusunda neden başarılı olamadık?

Deprem, Türkiye’de var olan doğal tehlikelerin başında gelmektedir. Türkiye’de depremler hiç bitmedi ve bitmeyecek. Türkiye ve yakın çevresinde 2000 yıl gerilere giden tarihsel kayıtlara göre can ve mal kayıplara neden olan bir çok deprem yaşanmıştır. Son 120 yılda büyüklüğü 4.0 ve daha fazla olan 12 bin civarında deprem olan ve 1900 yılından bugüne kadar hasar ve can kayıplarına neden olan 175 adet deprem yaşanan bir coğrafyada bulunuyoruz. 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan Kahramanmaraş merkezli iki depremin ağır ve acı sonuçlarının muhasebesini yapmak ve bir sonraki depreme hazır olmak zorundayız. Acaba deprem risklerini en aza indirmek konusunda neden başarılı olamadık? Acaba deprem risklerini en aza indirmek konusunda neden başarılı olamadık? Ülkemizin bir deprem kuşağında olduğunun farkında olmadığımızı düşünmek dahi istemem.

550 aktif fayın hareket ederek her yıl (10 yılın ortalaması) 4.0-4.9 arası büyüklükte 160 deprem,  5.0-5.9 arası büyüklükte 14 deprem ve 6.0-6.9 arası büyüklükte 2 deprem ve her dört yılda 7.0 ve daha büyük 1 deprem üretme potansiyeli olan bir deprem kuşağı üzerindeki coğrafyamızda (1) aktif faylara yakın bina sayısı ve nüfus artışı sürüyor.

40 bin yurttaşımızı kaybettiğimiz 7.9 büyüklüğündeki 1939 Erzincan depremini unutarak, 18 bin yurttaşımızı kaybettiğimiz 7.4 büyüklüğündeki 17 Ağustos 1999 Gölcük depremine “milat oldu” denildi. Gölcük depremi sonrası 1998 deprem yönetmeliği değiştirildi. 2000 yılında Ulusal Deprem Konseyi kuruldu ama 2007’de kapatıldı. 2007’de deprem yönetmeliğinde değişiklikler yapıldı. Deprem vergisi konuldu. Yapı denetim, DASK, AFAD ve kentsel dönüşüm yasaları çıkarıldı. Daha iyi çimento için Hazır Beton Birliği kuruldu. Deprem Şurası ve Şehircilik Şurası yapıldı. KENTGES raporları yazıldı. DPT kapatıldı ve yeni bakanlıklar kuruldu. Üniversitelerdeki bilim insanlarının ve TMMOB’nin yaşanabilir ve afet güvenli şehircilik için politika önerileri görmezden gelindi. Şehirlere göçler artarak sürdü. Şehirleşme sürecinde inşaat sektörü hızla büyüdü. Binalar giderek daha da yükselmeye başladı. Şehirlerde kilometre kareye düşen konut ve işyeri sayısı ve dolayısıyla insan sayısı arttı. Bu süreçte, her kuvvetli depremde can ve mal kayıplarımız da arttı. 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremlerinden sonra bir Deprem Şurası daha yaptık.

Genellikle yeterli özen gösterilmeden yapılmış ve genelde kırsal bölgelerde bulunan kerpiç, tuğla, briket ve taş yığma yapıların büyüklüğü 5.0-5.5 gibi orta kuvvette olan depremlere dayanıksızlığı ve can ve mal kayıplarına neden olduğu bilinmektedir. Betonarme-karkas yapıların sayı olarak ve kat sayısının az olduğu yıllardaki depremlerin kurallara uygun yapılmış özel ve resmi yapıların önemli bir bölümünün çevresindeki kerpiç, taş ve tuğla yığma binalara oranla daha az hasar aldıkları gözlenmiştir (2). Ancak, 1950’den sonra köylerden ilçelere ve şehirlere göçle birlikte başlayan, önce gecekondulaşma ve sonra da çok katlı betonarme yapılaşma sürecinde ortaya çıkan yapı stokunun, orta kuvvette depremlerde bile can ve mal kayıpları oluşturması, günümüzün çözüm bekleyen önemli bir sorunu durumuna gelmiştir.

Büyük depremlerle sıkça karşılaşılan ülkemizde, depremlerin binalarımızı yıkmaması ve can kaybına neden olmaması için deprem bina yönetmelikleri 1947, 1953, 1961, 1968, 1975, 1998, 2007 ve 2019 tarihlerinde olmak üzere toplam 8 kez yenilenmiştir (3, 4, 5, 6). Gelişen bilgi ve teknolojilere koşut olarak kullanılan malzeme çeşitliliğinin ve yapı modellerinin artması, mevcut yapı stokunun önemli bir bölümünün deprem dayanımının yetersiz olarak inşa edilmiş olması, deprem tehlikesi ve zemin özelliklerini belirleme amaçlı jeoloji, jeofizik, sismoloji ve deprem mühendisliği araştırmalarının yeni veriler ortaya çıkarması ve yapısal risk azaltma çalışmaları kapsamında değerlendirme, yenileme, iyileştirme ve güçlendirme girişimleri için gerekli olmasından dolayı deprem bina yönetmelikleri sıkça değiştirilmiştir.

1940’larda başladığımız depreme dayanıklı yapılar üretme amaçlı yönetmelikler yayınlanmakla birlikte, her kuvvetli depremden sonra can ve mal kayıplarını beklenen düzeyde azaltamadığımızı herkes görmektedir. Kent merkezlerine ve çevrelerine gelen göçün yarattığı barınma gereksinimi yoğun ve çok katlı betonarme yapılaşma sürecini hızlandırmıştır. Bu hızlı yapılaşma sürecinde, merkezi ve yerel ölçekte riskleri azaltan bir afet yönetim ve yönetişim düzeni kurulamaması, imar planlarının afet risklerini azaltma amaçlı planlama olarak (sakınım planı) yapılamaması, deprem yönetmeliklerinin ve yapı denetiminin gerektiği gibi uygulanmaması, kuvvetli ve büyük depremlerin yoğun bina stokunun olduğu ilçe ve şehirlerde önemli oranda can ve mal kaybı oranını artırması acı bir gerçeğimizdir.

Her depremde benzer nedenlerden dolayı yıkılıyoruz ve canları kaybediyoruz

Her kuvvetli ve büyük depremden sonra uzmanların saptamalarını ve önerilerini aktardığı rapor ve makaleler incelendiğinde benzer sorunlara ve çözüm önerilerine rastlıyoruz. İnşa edildiği yıllarda yürürlükteki deprem bina yönetmeliklerine uygun yapılmış olmasını beklediğimiz çok katlı betonarme karkas binaların onlarca örnek arasından seçtiğim bazı depremler nedeniyle uğradıkları hasar nedenlerini raporlardan seçtim ve aşağıda özetledim.

5 Mayıs 1986 Doğanşehir (Malatya) Depremi (Büyüklük 5.8)

Doğanşehir İlçesi’nde hükümet konağı üç katlı betonarme karkas bir yapıdır. Binanın ikinci katında bir dolgu duvarında çerçeve ile duvar arasında ayrılmalar olmuştur. Sürgü Bucağı’nda üç katlı betonarme karkas yapıda kolon-kiriş ek yerlerinden kırılmıştır. Hasarın etriye aralığının fazla olmasından kaynaklandığı anlaşılmıştır. Betonarme karkas olan üç katlı Temel Eğitim Okulu’nda zemin katta üç kolonda hasar olmuş, artçı deprem etkinliği sırasında zemin katı çökmüştür. Sürgü Barajı’nın gövdesinin uzun ekseni boyunca 700 metre uzunluğunda ve 5-10 santimetre açılma yapan bir çatlak oluşmuştur (7).

13 Mart 1992 Erzincan Depremi (Büyüklük: 6.8)

Hasar nedenleri şöyle sıralanmıştır: Zeminin taşıma gücünün zayıflığı, yeraltı su seviyesinin yüksek olması, zemin araştırmasının yapılmaması, düşük kaliteli beton, kötü tasarım, zayıf detaylandırma, malzeme kalitesi ve işçilik yetersizliği, denetim eksiklikleri, beton ve yumuşak çelik arasındaki düşük basınç dayanımı ve zayıf bağ, kiriş-kolon bağlantılarında yetersiz ve uygunsuz yerleştirilmiş sargılar, zayıf kolon-kuvvetli kiriş bağlantıları (8).

17 Ağustos 1999 Gölcük (Kocaeli) Depremi (Büyüklük 7.4)

Kocaeli depreminde yıkılmış ya da ağır hasar görmüş yapıların hasar nedenleri ana hatlarıyla şöyle sıralanmıştır: zemin sıvılaşması ve zemin taşıma gücü yetersizliği, büyük miktarda zemin hareketi ve kıyı kesimlerinde gözlenen batma olayı (sıvılaşma), fayların binalakesmesi ya da fay hareketinin binalara etkisi, kırılgan ve narin yapı duvarları ve yanal rijitlik yetersizliği, kötü beton kalitesi ve kötü beton işçiliği, kiriş-kolon birleşim bölgelerinde oluşan plastik mafsallaşma, kayma gerilmelerine karşı yeteri dirence sahip olunmaması, yumuşak kat, kısa kolon etkisi, taşıyıcı sistemde gözlenen ezilme ve bükülme, deniz kumu gibi korozyona neden olan malzeme kullanılması, deprem süresi, kuvvetli artçı depremler (9).

23 Ekim 2011 Van-Erciş Depremi (Büyüklük: 7.2)

23 Ekim 2011 Van depremi sonrası yapılan incelemelerde saptanan hasar nedenleri şunlardır (10, 11, 12): Seçilen taşıyıcı sistemlerin hem tasarım hem de imalat açısından kusurlu olması ve depreme dayanıklı yapı tasarımı ilkelerine uyulmaması. Yumuşak giriş katları olan ve katlar arası ciddi rijitlik farkları gözlemlenen binaların toptan göçen ve ağır hasar gören binalar arasında büyük çoğunluğu oluşturma. Orta yükseklikteki perdesiz betonarme çerçeve sistemlerinin, deprem performansı açısından en kırılgan yapı türleri olması ve konut olarak kullanılan bu tip yapıların gerekli mühendislik ve denetim hizmeti almaması. Tasarım ve detay yetersizliği. Pek çok yapıda kirişlerin düz (nervürsüz) donatılarının kolonlardan sıyrılması ve bunlar arasında birleşim bölgelerinde etriye sıklaştırması yapılmaması. Etriye kollarının serbest uçlarının sadece 90 derece bükülmesi. Düz donatı bindirme boyu yetersizlikleri ve tüm  donatıların kat hizasında bindirilmesi. Beton kalitesinin düşük olması, beton üretiminde uygun granülometrinin kullanılmaması, kullanılan malzemede sadece dere çakılının kullanılması, kırma taşın bulunmaması nedeniyle beton dayanımın düşük olması. Dolgu ve alüvyon zeminlerde jeoloji, jeofizik ve jeoteknik uygulamalarını kapsayan zemin etütlerine önem verilmemesi. Tuğla dolgu duvarların yapı sistemlerinin davranışı üzerinde olumlu etkisinin dikkate alınmaması. İnşaatın tasarım ve imalat sürecinde denetiminin yapılmaması.

22 Ocak 2020 Sivrice (Elazığ) Depremi (Büyüklük 6.8)

Deprem bölgesinde yapılan saha çalışmalarında saptanan hasar nedenleri şunlardır (13, 14, 15, 16, 17): Standart ve yönetmeliklere uygun olmayan beton kullanılması, malzeme ve işçiliğin oldukça yetersiz olması, düz inşaat çeliğinin kullanılması, etriye aralıkları ve konfigürasyonlarının uygun olmaması, kolon-kiriş düğüm noktalarında kolon etriyelerinin genel olarak uygulanmaması, boyuna donatı bindirme boylarının yetersiz olması, kolonların kirişlerden daha zayıf olması. Yapı denetim yasasının bölgede 2011 yılından sonra uygulanmaya başlaması nedeniyle bölgedeki yapıların çoğunun bu tarihten önce yapılmış olması. Hem betonarme hem de yığma taşıyıcı sisteme sahip binalar incelendiğinde yetersiz yapısal detaylandırmanın bulunması. Bir çok yapının mühendislik hizmeti almamış olması. Nervürsüz demir kullanılması ve enine yetersiz etriye aralıkları, etriye uçlarının 135 derece olmaması. Kısa kolon etkisi ve yanaşık düzen yapılaşma nedeniyle çekiçleme etkisi. Zayıf kolon-kuvvetli kiriş tasarımı. Zayıf beton kalitesi ve/veya donatı çubuklarının korozyonu. Dolgu malzemesindeki dayanım düşüklüğü. Yeraltı su seviyesinin yüksek olduğu alüvyon alanlardaki sorunlu zeminin yapılarda hasarları artırması. Betonarme ve yığma minarelerin yapım tekniklerine ait bir yönetmelik bulunmaması camilerde önemli hasarlara neden olması.

6 Şubat 2023 Pazarcık ve Elbistan (Kahramanmaraş) Depremleri (Mw: 7.8 ve Mw: 7.5)

11 ilin etkilendiği 6 Şubat 2023’deki 2 büyük deprem sonrası uzmanlar tarafından sahada yapılan incelemelerde hasar alan binalarda yapılan gözlemlere göre hasarların olası nedenleri şunlardır (18, 19, 20): Afet verileri dikkate alınmaksızın yapılan imar planları ve plan tadilatları. Nitelikli mimarlık, mühendislik ve planlama hizmetlerinin yapı üretim ve denetim sürecinden dışlanması. Kırsal alanda mimarlık mühendislik hizmeti olmaksızın yapı üretimi. Asmolen döşemelerin diyafram olarak kullanılması. Yapı tasarım yazılımlarının bilinçsiz bir şekilde kullanılmasına bağlı olarak yatay deprem yüklerinin düşey yük taşıyıcı elemanlara düzgün dağıtılmaması (yetersiz mühendislik tasarımı). Bina şantiyesinde donatı detaylandırma hataları. Düz (nervürsüz) donatı kullanımının yarattığı aderans sorunları. Çok katlı betonarme binalarda merdiven mafsallaşması. Deprem yüklerinin eksik hesaplanması/tahmini. Yumuşak kat düzensizliği ve ağır çıkmalar. Zemin sıvılaşmasından kaynaklanan ağır perde ve kolon hasarları. İnşaat öncesinde yerel zemin koşullarına yönelik yeterli (veya hiç) jeolojik, jeofizik ve jeoteknik araştırmalar yapılmaması. Taşıma gücü düşük tortul (alüvyon) zeminde oturmalar, yanal yayılma ve deprem sırasında zemin hareketinin büyümesi. Binaların dış tarafındaki kolonlardaki pas payının az olması.

Türkiye, depremde yıkılan ve sonra yeniden yapılan ve bir sonraki depremde tekrar yıkılan bir deprem afeti sarmalına mı girdi?

Yukarıda örnek olarak sıraladığım depremlerin oluşturduğu hasar nedenlerini incelediğinizde onlarca yıldır aynı sorunların sürdüğünü görürsünüz. Bu durum sanki bir deprem afeti sarmalı içerisinde olduğumuzu hissettiriyor. Bu sarmaldan çıkmanın yolu, her deprem sonrası bilim insanları ve uzmanlar tarafından yazılan raporlar içerisinde anlatılıyor. Aslında sorunları bilmeyen yönetici yok ama çözüm yolunda yetersiz kalıyoruz. Değiştirdiğimiz yasaları ve yönetmelikleri uygulama ve denetlemede sürdürülebilir ve sonuç alıcı bir düzen kuramıyoruz. Büyüyen ve nüfusu artan ama deprem dirençsiz şehirler nedeniyle kayıplar çok ağırlaşıyor.

6 Şubat 2023’de resmi sayılara göre (21), 51 bin yurttaşımızı kaybettik. 107 bin yurttaşımız yaralandı. Toplamda 650 bin konut yıkıldı ve ağır hasar ve orta hasar aldı. 103 milyar ABD Doları (6 Kasım 2023 tarihi itibariyle 2 trilyon 920 milyar TL) ekonomik kayba uğradık. Deprem sonrası 2 milyon 700 bin yurttaşımız evsiz kaldı. Bu durum, deprem risklerini bugüne kadar azaltma yolunda başarılı olamadığımızın en ağır ve acı sonuçlarını gösteriyor.

Bugüne kadar ülkemizde hasar yapan ve can kaybına neden olan kuvvetli depremlerle ilgili yüzlerce bilimsel makale ve raporlar yayınlandı. Her depremden sonraki raporlar ülkemizde afet risklerini azaltma amaçlı imar planları (sakınım planı) yapılamadığını, depreme dayanıklı yapı tasarımı ve imalatından sorumlu mühendis, müteahhit ve denetim görevlilerinin deprem gerçeği konusunda temel bilgi eksikliklerinin çok fazla olduğunu ve merkezi yönetim ile yerel yönetimin ilgili kurumlarının depreme dirençli yerleşmeler oluşturma konusunda başarısız olduklarını ortaya koymaktadır.

TBMM tarihinde 1962’den bugüne kadar 11 kez “Deprem Araştırma Komisyonu” kurarak depremle ilgili sorunları ve çözüm önerilerini içeren kapsamlı raporlar yazıldı (22, 23). 2012 yılında çıkarılan “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” uygulamaları yoğunluğu daha da arttıran gayrimenkul geliştirme işine döndü ve büyük şehirlerde üst gelir grubuna arz edilen konut sürecine girdi. Dayanıklı yerleşmeler oluşturacak bir süreci destekleyecek ve her yıl genel bütçeden ayrılacak ve adı konulmuş bir fon desteğinde öncelikle risk altındaki alt ve orta gelir grubuna yönelik iyileştirme, güçlendirme ve yenileme düzeni (dönüşüm) kurulmadı. Müteahhitlik kurumunu belli eğitimleri tamamlamış ve/veya diplomalara sahip kişiler tarafından icra edilen bir meslek kimliğine kavuşturacak Yapı Müteahhitliği Yasası bir türlü iktidarların gündemine gelmedi. İnşaat sürecinde iş yapan mühendislik erbabı için 1996’dan bu yana gündeme gelen Yetkin (Profesyonel) Mühendislik Yasası çıkarılmadı. Bina onarımları ve inşaatında görev alan usta ve işçileri eğitecek ve sertifikalandıracak bir düzen kurulmadı. Binalarda yapılan tüm onarımları ve değişiklikleri kayıt altına alacak ve bina yönetimine sorumluluk yükleyecek bir uygulama olmadı. Yapı denetim ile ilgili mevzuatın sıkıntıları gerçekçi denetimin yapılmasını sağlamadı, yapı denetim düzeni kurumsallaşamadı. Yapı üretim sürecine sigorta düzeni eklemlenmedi. 17 Ağustos 1999 depreminden sonra geçen 24 yılda çeşitli büyüklüklerde ağır hasarlar yapan ve can kaybına neden olan bir çok deprem yaşadık, yine yıkıldık ve canları kaybettik.

Eğer riskleri azaltma konusunda ürün verecek dayanıklı yapı üretim ve yaşanabilir mekanlar oluşturma  düzeni isteniyorsa imar mevzuatı başta olmak üzere ilgili tüm mevzuat yeniden gözden geçirilmelidir. Yerel yönetimlerin afet risklerini azaltma planları (sakınım) konusundaki projelerine kaynak oluşturma ve bürokratik zorlukları kolaylaştırma konularında yerel-merkezi yönetim işbirliklerinin geliştirilmesi sağlanmalıdır. Müteahhitlik ve mühendislik hizmetleri mutlaka mesleki sigorta düzeni içerisine alınmalıdır. DASK konut ve işyeri sahiplerini kapsayacak ve inşaat sürecindeki sorumluları da bağlayacak bir içeriğe kavuşturulmalıdır. Binaların kullanım amaçları ve nitelikleri dikkate alınarak tasarım aşamasında, bazı aşırı tasarım ilkelerinin (minimum perde alanı / kat alanı oranı, minimum kolon alanı / kat alanı oranı, sismik izolatör uygulaması zorunluluğu, kat sönümleyici uygulama zorunluluğu gibi) zorunlu tutulması için düzenleme yapılmalıdır. Bu amaçla, konutlar için bina önem katsayısının arttırılması, hemen hemen her deprem sonrasında karşılaşılan aşırı mafsallaşan merdiven planlarının gözden geçirilmesi ve şartnamelere özel ilkeler eklenmesi, yumuşak kat ve ağır çıkmalar için şartnamelere kısıtlayıcı önlemler ve tasarım ilkelerinin geliştirilmesi hasar oranlarını düşürecek ve can kaybını azaltacak önlemler olarak ele alınmalıdır. Hasar almış ancak güçlendirilebilir binalarda yapısal elemanın hem rijitlik hem de kapasite hesaplamaları, hasarsız taşıyıcı elemanlardan farklılık göstermektedir. Bu konuyla ilgili hasara bağlı eğilme, rijitlik, dayanım ve azaltım katsayılarının geliştirilmesi gerekmektedir. Güçlendirilmesi gereken tarihi miras yapılar dahil her türlü yapının güçlendirilmesi ile ilgili yönetmelikler gözden geçirilmeli ve kentsel yenilemede özendirici ve güven verici uygulamalar yanı sıra finansal destek modelinin oluşturulması sağlanmalıdır. Bu süreçte yerel yönetimlere önemli görevler düşmektedir ve yerel yönetimler afet risklerini azaltma hedefine uygun örgütlenmelidir.

Her büyük depremden sonra liyakatsizliğin, denetimsizliğin ve sorumsuzluğun faturasını canımızla ve varlıklarımızla milletçe ödüyoruz. Bu coğrafyanın doğal ürünü olan depremlerden sonra ortaya çıkan acı sonuçlara bakıp tutarsız gerekçeleri tartışmak artık bu acı veren sonuçları ve çok dramatik manzaraları açıklayamıyor. Şehirlere ve kırsal yerleşimlere yakın olan 5.5-6.0 büyüklüğündeki depremlerde bile kayıplar yanı sıra, uzaktaki faylar üzerinde olan büyük depremlerde bile yıkılıyoruz. Ülke olarak afetlere neden olan bu tehlikelerden korunmayı, kayıpları azaltmayı ve afetlere dirençli toplum ve yerleşmeler oluşturmayı öğrenmeliyiz. Eğer, gelecekte afet kayıplarını azaltma yolunda başta deprem olmak üzere diğer doğal tehlikelere yönelik bilimin, aklın ve tekniğin önderliğinde ilgili mevzuatı geliştirmezsek, hesap verilebilirliği sağlamazsak ve denetim düzenine işlerlik kazandıramazsak afetlere dirençli şehirler oluşturamayız ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılında da risk havuzlarına dönüşme sürecinde olan şehirlerimizi bir deprem afeti sarmalına girmekten kurtaramayız.

Kaynaklar

  1. KRDAE, 2023. http://www.koeri.boun.edu.tr/sismo/2/deprem-verileri/yillik-deprem-haritalari/2022-yili-deprem-harita-grafik-ve-tablolari/
  2. Eyidoğan, H., Güçlü, , Utku, Z. Ve Değirmenci, E., 1991. Türkiye büyük depremleri makro-sismik rehberi (1900-1988), İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul, 199 sayfa.
  3. AFAD, 2023. https://www.afad.gov.tr/turkiye-bina-deprem-yonetmeligi#:~:text=Ülkemizde%2C%20bugüne%20kadar%201947%2C%201953,toplam%207%20kez%20revize%20edilmiştir.
  4. Eyidoğan, H. ve U. Güçlü, 1993, Türkiye deprem bölgeleri haritasının evrimi ve yeni bir harita için öneri, Jeofizik, 7, 95-108. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/148915
  5. TDMD, 2023. https://www.tdmd.org.tr/TR,33/turk-deprem-yonetmelikleri.html
  6. Cansız, S., 2022. Türkiye’de Kullanılan Deprem Yönetmeliklerinin Özellikleri ve Eşdeğer Yatay Deprem Yükü Hesabının Değişimi, Uluslararası Mühendislik Araştırma ve Geliştirme Dergisi, Cilt 14, Sayı 1, 59-71. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1807315
  7. Bayülke, N., Büyükköse, N., İnan E., Gençoğlu, S., Koşan U., Hürata, A. ve Yılmaz, R., 1986. 5 Mayıs ve 6 Haziran 1986 Doğanşehir Malatya) Depremleri raporu, C. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Teknik Araştırma ve Uygulama Genel  Müdürlüğü, Deprem Araştırma Dairesi Başkanlığı, Ankara.
  8. Yarar, R., Eisenberg, J. ve Karadoğan F., 1992. A Preliminary Report on the Erzincan Earthquake, March 13, 1992, 437-451. https://mugla.imo.org.tr/Eklenti/2532,11417pdf.pdf?0&_tag1=0B3A9BD4DDD3D01C1814C498693B50E87D577155
  9. Okan, R., 2002. 17 Ağustos 1999 Kocaeli Depremi'nde Adapazarı’nda Gözlenen Yapısal Hasar Üzerinde Zemin Koşullarının Etkisi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 226 sayfa. https://polen.itu.edu.tr/bitstreams/b88db980-d1fa-4f2d-a060-c0e7b92df474/download
  10. ODTÜ Raporu, 2011. 23 Ekim 2011 Mw2 Van Depremi̇ Si̇smi̇k ve Yapısal Hasara İli̇şki̇n Saha Gözlemleri̇ Rapor No: METU/EERC 2011-04, 76 Sayfa. http://eerc.metu.edu.tr/en/system/files/23_ekim_2011_mw_7_2_van_depremi_sismik_ve_yapisal_hasara_iliskin_saha_gozlemleri.pdf
  11. İTÜ Raporu, 2011, 23 Ekim 2011 M7.2 Tabanlı-Van Depremi https://web.itu.edu.tr/~eedmi/Van2011Eq/
  12. YTÜ Raporu, 2011. 23 Eki̇m 2011 Van Depremi̇ Tekni̇k İnceleme Raporu, Yıldız Tekni̇k Üni̇versi̇tesi̇, Editör: Deniz Güney, 62 Sayfa. http://www.ek.yildiz.edu.tr//images/images/yayinlar/vandeprem.pdf
  13. Oyguç, R. A., 2022. 24 Ocak 2020 Elazığ Depreminde Hasar Gören Yapıların Sismik Davranışlarının İncelenmesi Bitlis Eren Üniversİtesİ Fen Bilimleri Dergisi, V.11, No: 1, 140-155. https://dergipark.org.tr/tr/pub/bitlisfen/issue/69042/1000615
  14. Şıkoğlu, E. ve İnce Güney, Y., 2020. 24 Ocak 2020 Sivrice (Elazığ) Depremi’nin Kent Merkezindeki Yansıması Üzerine Coğrafi Bir Değerlendirme, Dirençlilik Dergisi 4(2), 275-292. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1235660
  15. Çağlar, N., Kırtel, O., Vural, İ,  Sümer, Y. ve  Sarıbıyık, A., 2020. 24 Ocak 2020 Mw8 Elazığ-Sivrice Depremi inceleme ve Değerlendirme Raporu, Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Deprem Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi-DAMER, 38 sayfa. https://damer.subu.edu.tr/sites/damer.subu.edu.tr/files/2020-02/ELAZIĞ_SİVRİCE_RAPOR_14.02.2020.pdf
  16. Şahin, H., Alyamaç, K.E., Durucan, A.R., Demirel, B., Ulaş Açıkgenç M., Bildik A.T., Durucan C., Demir T., Ulucan M., ve Demirbaş N., 2020. 24 Ocak 2020 Mw: 6.8 Sivrice/Elazığ Depremi Elazığ Bölgesi Yapısal Hasarlar İnceleme ve Analiz Raporu, Yapı ve Beton Uygulama ve Araştırma Merkezi, Fırat Üniversitesi, Rapor No:2020/D001, Elazığ, Türkiye, 163 sayfa. https://yabem.firat.edu.tr/subdomain_files/yabem.firat.edu.tr/files/28/24.Ocak.2020%20ELAZIĞ%20SİVRİCE%20DEPREMİ%20RAPORU_2021%20güncel.pdf
  17. Sayın, E., Yön, B., Onat, O., Gör, M., Öncü, M. E., Tunç, E. T., Bakır, D., Karaton, M. ve Calayır, Y., 2021. 24 January 2020 Sivrice‐Elazığ, Turkey earthquake: geotechnical evaluation and performance of structures, Bulletin of Earthquake Engineering (2021) 19:657–684 https://www.researchgate.net/publication/348161833_24_January_2020_Sivrice-Elazig_Turkey_earthquake_geotechnical_evaluation_and_performance_of_structures
  18. ODTÜ-DMAM Raporu, 2023. Middle East Technical University (METU), Preliminary Reconnaissance Report on February 6, 2023, Pazarcık Mw=7.7 and Elbistan Mw=7.6, Kahramanmaraş-Türkiye Earthquakes, Report No: METU/EERC 2023-01, 92 sayfa. https://eerc.metu.edu.tr/tr/system/files/documents/DMAM_2023_Kahramanmaras-Pazarcik_ve_Elbistan_Depremleri_Raporu_TR_final.pdf
  19. TMMOB Raporu, 2023. 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş Depremleri Raporu, http://www.tmmob.org.tr/icerik/tmmob-kahramanmaras-depremleri-raporu-yayinlandi
  20. HÜ Raporu, 2023. 06 Şubat 2023 – Kahramanmaraş Pazarcık (Mw:7.7) ve Kahramanmaraş Elbistan (Mw:7.6) Depremleri İnceleme Raporu, Hacettepe Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü, 170 sayfa. https://fs.hacettepe.edu.tr/etkinlik/2023/03-Mart/rapor.pdf
  21. TC Hazine ve Maliye Bakanlığı Raporu, 2023. 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş ve Hatay Depremleri Raporu, T.C. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Ankara, 140 sayfa. https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2023/03/2023-Kahramanmaras-ve-Hatay-Depremleri-Raporu.pdf
  22.  Eyidoğan, H., 2021. On kez deprem araştırma komisyonu kuran TBMM, bu kez deprem risklerinin azaltılmasını sağlayabilecek mi? https://t24.com.tr/yazarlar/haluk-eyidogan/on-kez-deprem-arastirma-komisyonu-kuran-tbmm-bu-kez-deprem-risklerinin-azaltilmasini-saglayabilecek-mi,30432
  23. Anadolu Ajansı, 2023. https://www.aa.com.tr/tr/politika/tbmm-deprem-arastirma-komisyonu-raporunu-tamamladi/2876431

Yazarın Diğer Yazıları

6 Şubat 2023 Türkiye ve 1 Ocak 2024 Japonya depremlerinin muhasebesi

Türkiye’deki can kaybı oranı Japonya’dakine oranla yaklaşık 32 kez daha fazla oluyor

“Deprem korkuttu” ve “depremi bildi” ile sorunlar çözüldü mü?

Deprem tehlike haritalarımız ve deprem bina yönetmeliklerimiz var olmasına rağmen şu soru akla geliyor: Bu tehlike ve kurallar biliniyorsa neden depremlerde yıkılıyoruz ve canları kaybediyoruz?

İstanbul depremi, Marmara depremi olacak

Neden böyle söylüyorum? Çünkü yoğun ve dayanıksız yapılaşmanın olduğu bölgelerde büyük deprem “bölge depremi” olur. Bu tezimi güçlendirecek yalnızca iki örneği aşağıda veriyorum