Depremle birlikte durdum, yazıyı bıraktım.
Hayatın ne kadar ince bir pamuk ipliğinde asılı olduğunu düşündüm.
Ekrandaki savaşı ve tüm savaşları bir kez daha lanetledim.
MÖ 500’de yaşamış Çinli filozof ve savaş stratejisi uzmanı olan Sun Tzu’nun sözleri aklıma geldi:
“Nehrin kenarında yeterince beklersen düşmanlarının cesetlerinin yüzerek önünden geçtiğini görürsün.”
Sabrın ve hayatın doğal akışının önemine vurgu yapan bu düşünür, aynı zamanda bir komutan olduğu için sözlerini elbette herkes farklı yorumlayabilir.
Ben doğal nedenlerle ve doğal felâketlerle bunca ölümün yaşandığı bir dünyada, birilerini hiç beklemeden hemen şimdi öldürme çabasının ne denli aşağılık bir istek olduğunu hissettim.
Düşünsenize, kendi başlarına zaten bir süre daha yaşayıp ölecek olan yüz binlerce Ukraynalı ve Rus, üç yıl içinde birbirini öldürdü, bugün de öldürmeye devam ediyor.
Çünkü birilerinden emir aldılar, çünkü “nehrin kenarında düşmanlarının cesetlerinin önlerinden geçtiğini” bekleyecek zamanları yok…
* * *
Ölüm her an gelebilir.
Ve kimse onun elinden kurtulamaz.
Şansı ve imkânı olan sağlığını elinden geldiğince koruyarak doğal ölümü geciktirebilir ama sonuçta o da ölür.
Depremler, toprak kaymaları, seller vb. felâketler bir anda yaşamları söndürebilir.
Topraklarının büyük bölümü deprem riskinin gölgesi altındaki ülkemizde defalarca on binlerce insanı bu yer sarsıntılarında kaybetmişliğimiz var.
Ve maalesef hiçbir depremin son felaketimiz olmadığını biliyoruz.
Gerekli önlemlerin alınmadığını da biliyoruz.
Ama bir şey yapmıyoruz.
Bize bağlı küçük önlemlerle bile uğraşanlarımız az.
İktidarların elinde olan büyük önlemleri talep etme cesaretini ve becerisini gösterenlerimiz çok daha az.
Mega şehrimizde acil durumlarla ilgili alınacak önlemlerin belirlenmesinde ve uygulanmasında en büyük sorumluluğu taşıyan kişilerden biri, Büyükşehir Belediye Başkanı şu anda hapiste.
Yarın daha büyük bir deprem olsa, onun ve ekibinin sınırlı bir süre için bile serbest bırakılacağını hayal etmek zor.
Çünkü bizde hayat ve ölüm kavramlarının önüne geçen başka bir şey var: Siyaset, iktidar…

* * *
İBB yöneticileri beş haftadır hapiste.
Bu süre içinde ekonominin sarsıntısını minimize etmek, doları sabit tutmak için en az 50 milyar dolar yakıldı.
Oysa bu para ile İstanbul’daki neredeyse tüm riskli binalar güçlendirilir, güçlendirilemeyenler yeniden yapılandırılırdı.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 1.6 milyon yapı stoku bulunan kentte 600 bine yakın binanın çok ağır, ağır ve orta hasarlı olduğunu söylemişti.
İnşaat Mühendisleri Odası, İstanbul’da riskli yapıların tamamının yaklaşık 60 milyon m2 olduğunu belirtiyor.
2025 yılı itibariyle apartman tipi konutların m2 birim maliyetinin (iyi kalitede, 3B standartlarında) en fazla 24 bin TL olduğu üzerinden bir hesap yaparsak, dolar kurunu kabaca 38 TL kabul ettiğimizde m2’nin 630 dolar ettiği tespitiyle, 79.4 milyon m² iyi kalitede konut alanı inşaatı imkânının ortaya çıktığını görürüz.
Yani bir siyasi kararın bedelini eğer deprem önlemi olarak harcamış olsaydık, 50 milyar dolarla İstanbul’u çok daha güvenli bir kent yapabilirdik.
Tercihler ve bedeller böyle.
Hayat denilen nehir akıyor.
Sun Tzu’nun dediği gibi, yeterince beklersek içinden düşmanlarımızın cesetleri de geçebilir…
Ama beklemekten başka bir şey yapmazsak şehirlerimiz de felâket nehirlerinin, okyanuslarının içinde ölebilir...
Hakan Aksay kimdir?
Hakan Aksay, 1981'de 20 yaşında bir TKP üyesi olarak Sovyetler Birliği'ne gitti. Leningrad Devlet Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi'ni bitirdi. Brejnev, Andropov, Çernenko ve Gorbaçov iktidarları döneminde 6 yıllık kıymetli bir SSCB deneyimi kazandı.
Doğu Almanya'da 1,5 yılı aşkın gazetecilik yaptıktan sonra TKP'den ayrılarak Türkiye'ye döndü. Bir yıl kadar sonra bağımsız bir gazeteci olarak Moskova'ya gitti ve 20 yıl boyunca (Yeltsin ve Putin dönemlerinde) çeşitli gazete ve TV'lerde muhabirlik ve köşe yazarlığı yaptı.
Bu dönemde Türk-Rus ilişkileriyle ilgili çok sayıda proje gerçekleştirdi. Moskova'da '3 Haziran Nâzım Hikmet'i Anma' etkinliklerini başlattı ve 10 yıl boyunca organize etti. Dergi ve internet yayınları yaptı. Rus-Türk Araştırmaları Merkezi'nin kurucu başkanı oldu.
2009'da döndüğü Türkiye'de 11 yılı T24'te olmak üzere çeşitli medya kurumlarında çalıştı; Tele1 ve Artı TV kanallarında programlar hazırlayıp sundu; Gazete Duvar'ın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Türkiye'nin önde gelen Rusya ve eski Sovyet coğrafyası uzmanlarından olan ve "Puşkin madalyası" bulunan Hakan Aksay'ın Türkçe ve Rusça dört kitabı yayımlandı.
|