17 Kasım 2019

Nuri Cemiller

Nazım Hikmet'e, Nuri Cemil gibi tüm zamanların değişmez karakterini çizdiren politik atmosfer bu ülkenin olağanıdır

Nuri Cemil'e bak.
Yazlık ev tutmuş Suadiye'de.
Kazancı beş yüzden aşağı değil.
Belki Alaman Sefareti'nden de alıyor.
Hay yaşayasın Nuri Cemil,
                       hay yaşayasın.

 Her Alaman zaferinde kalbi
           bir Prusya piyade alayının davulu gibi vuruyor.
(…)
Ferdiyetçi, liberal, demokrattı Nuri Cemil
935'e kadar.
'Ferdin mutlak hürriyeti'neydi ümit
fırlayabilmek için yukarı.

935'te bir bahar ikindisiydi,
Nuri Cemil bir derginin yazı odasında,
Turancı gençler odayı bastılar.
Nuri Cemil dayak yiyecekti az daha,
'Aşırı demokrat' diye.
Nuri Cemil yeni bir hamle için kuvvet buldu kendisinde,
(bu onun tarifidir)
eski bir şapka gibi bıraktı demokratlığı,
(bu tarif de onun)
ve Rıfat Bey'le oğullarının emrine girdi.
Onlar gazete patronlarıydı.
En çok satıyordular.
Yirmi dört saatte bir ilim şöhreti yaratıyordular.
Ve gaz ve değirmen işleri, Krupp fabrikası
ve en çok veren büyük elçiliklerle ilgiliydiler.
Bunu biliyordu Nuri Cemil
(fakat bu tarif onun değil). 

Şu an Nuri Cemil'in
(bir gece eşiğinde sızdığı)
İş Bankası'nda hesabı carisi var.
Şimdi evlidir.
Daha az sarhoş,
daha çok meşhur.
Şimdi bizde en âlim düşmanıdır demokrasinin.
Ve Birinci Şube taharrilerinden Üsküdarlı Mümtaz'la beraber
Marksizme her Allahın günü otuz yıl ceza giydirecekler.[1]

Nâzım Hikmet, Türkiye'de Nazizm'in siyaseten makbûl, ideolojik düzeyde etkin olduğu yıllarda yazıyor bunu. 

O günden bugüne değişen bir şey yok. 

Şimdi günümüzün kendi Nuri Cemiller'i var. O gün olduğu gibi bugünün makbûl siyaseti ve ideolojisi de kendi Nuri Cemiller'ini yaratıyor. Eski bir şapka gibi bırakıp demokratlığını, yukarı fırlayanlar bugün de var. 

Nazım Hikmet'e, bilerek ya da bilmeyerek, Nuri Cemil gibi tüm zamanların değişmez karakterini çizdiren politik atmosfer bu ülkenin olağanıdır.

Siyasi tarihimizi zaman içerisinde ilerlediği hat boyunca neresinden keserseniz kesin, kestiğiniz yer, daha önce olanları gösteren, daha sonra olacakları da öngören kesin bir karakter sunar.

Buradaki devamlılık, politik hedeflerin devamlılığıdır. Türkiye'nin modern siyasi tarihine hâkim olan politika, Nuri Cemiller'in fazlaca olduğu bir toplum yaratmak istedi tutkuyla, halen de istiyor.

Karşılığını da bulmuş ve halihazırda buluyor oluşu, eksikli demokrasi ve eş-dost kapitalizminde refahın neredeyse tek yolunun güç ilişkisinden geçmesinden, himayeci ve kayırmacı ilişkilere bağlı olmasındandır. Nuri Cemilleri yukarı fırlatan motivasyon, iktidarda olmanın nimetlerinden pay alma hırsıdır, bu uğurda her yolu mubah gören menfaat fanatizmidir.

O yüzden gözü karadır Nuri Cemiller'in… Menfaatlerinin karşısına dikilen hiçbir şeyin hayatta kalma şansı yoktur. İnsan, doğa, hukuk, bilim, akıl… Katlede katlede ilerlerler. Hedefteki çıkara erişmek için bir cesetlik mesafe kaldığında, hiç gocunmadan, vicdanlarını basamak olarak kullanırlar.

Bu sayede… Eski Liberal Yeni Yandaş Müteahhit Nuri Cemil, "Bu milletin a…na koyacaz!" der hiç çekinmeden… Eski Kemalist Yeni Konformist Türkiye Barolar Birliği Başkanı Nuri Cemil, "Beştepe'yle aramızın iyi olmasından neden rahatsızlık duyuluyor?" der hiç sıkılmadan. Eski Demokrat Yeni Siyasal İslamcı Gazeteci Nuri Cemil, "İntiharlar yoksulluktan değil, ekonomimiz iyi" der, hiç utanmadan.

Ölü vicdanlarında hesapsız imtiyazlar saklıdır Nuri Cemiller'in. Bunları gerçek kılacak vasıtalar da hemen ellerinin altındadır: Yalan, çarpıtma, iftira…

Ahlâka aykırı mı dediniz? Boş verin! Öyle güzel neticeleri var ki bunun, karşısında ahlâk-vasıta ilişkisini münakaşa etmeyi akıllarından bile geçirmezler, ahmaklık sayarlar. 

Bakın ataları Nuri Cemil'e:

Nuri Cemil

banliyö treninde

birinci mevkiye girdi.

Memnundu Nuri Cemil

kadife vagona rastladığından.

Kadife vagona kavuşmak için

on beş yıl boğuştu Nuri Cemil,

tıpkı kendine benzeyen insanlarla çevrili olarak:

kediye,

kirpiye,

tavuskuşuna

ve bozkırda başları önde dolaşan

bir çakal sürüsüne benzeyen insanların içinde.

O yüzden, ahlâktan dem vurup küçümsemeyin… Kolay iş değil. "Madem ki ben bir insanım…" diyenin "bozkırda başları önde dolaşan çakal sürüsü" içinde yaşamayı sürdürebilmek için çektiği zahmet hudutsuz olmalı. "İnsanım!" diyen biri için böyle bir yaşam tarif edilemez bir acı olsa gerek!

Gerçi böylesi durumlarda, yani zaruret halinde, imdada yetişecek bir şeyler bulmakta mâhirdir insanoğlu, kendini kandıracak bahaneler yaratmakta gecikmez.

Bizim Nuri Cemiller'e de muhtemelen böyle bir şey oluyor ve bahanelerini bulur bulmaz, hiçbir sorun yokmuş gibi, yapageldiklerini yaparak yaşamaya devam ediyorlar. 

Zavallı saf Epiktetos, "Sende her biri yapılması gereken vazifeleri doğuran kimi meziyetler vardır" diyordu: "Bir insansın sen, bir dünya yurttaşı, Tanrının kulu, bütün insanların kardeşisin. Tüm bu unvanların seni nelere bağladıklarını düşün ve hiçbirini kirletmemeye çalış." 

Nuri Cemiller, bu "unvanların" hiçbirini temiz bırakmadılar.

Türkiye'nin modern siyasi tarihine hâkim olan ana akım politikanın kötülükleri saymakla bitmez. Ama… Şair Baba'mız çok daha doğru bir noktaya temas ediyor:

Hitler'de benim affedemediğim şey:
satılabilmek imkânını verip Nuri Cemil gibilere,
                       müthiş arzular yüklemesidir yüreklerine onların.
Müthiş!..
Taşıyamayacakları kadar.

Bu politikanın bu toplum üzerindeki en büyük tahribatı işte budur.

Bu politikanın yaptığı tüm kötülüklerin en affedilmez olanı budur.


[1] Nâzım Hikmet, Memleketimden İnsan Manzaraları, YKY İstanbul 2002, s.116-124

Yazarın Diğer Yazıları

Hayvan doğasıyla barışınca insan, 'insan' olacak!

İnsan türünün, insana götüren hayvanlık ile bu hayvanlıkta bedenleşen insanlığın diyalektik gerilim alanı olduğuna dair bakış, insanın ne yaratılmış mükemmel bir tasarım, ne de doğa tarafından dayatılmış umutsuz bir vaka olduğunu kabul eder. İnsan "kendini yaratmış" bir varlıktır

Büyük Madenci Yürüyüşü'nün öğrettikleri

İnsan mutlak bir varlık değildir. Belki çıkarcı, belki dayanışmacı, belki bencil, belki paylaşımcıdır

Kırk yıllık tevazu

Toplumun küçük bir kesimi bir "direniş sanatı" türü olarak "şenlikli muhalefet"i sürdürmekteyken, toplumun geneli de, bu sanatın bir başka türü olarak, "kendini aldatmaya bırakmış" olabilir