21 Haziran 2025
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik yürütülen operasyonlar dur durak bilmiyor.
Belli ki biteceği de yok.
Birinin yargılaması başlarken yenisi açılacak davalar, farklı belediyelerle genişleyecek operasyonlar, soruşturmalar, gözaltı dalgaları devam edecek.
Türkiye, durmadan başa saran bir film gibi… Konunun nihayet başka bir yere gideceğini düşündüğünüz anda türlü gelişmelerden sonra yeniden başa dönüyorsunuz.
* * *
Son olarak, görevden uzaklaştırılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun avukatı Mehmet Pehlivan’ın tutuklanmasıyla, soruşturma yeniden tartışma konusu oldu.
Pehlivan’ın tutuklanmasından hemen sonra, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İmamoğlu’nun ve ailesinin malvarlığına odaklanan son MASAK raporuna dikkati çekti.
Özel, Pehlivan’ın bu raporla ilgili kimi saptamalarını ilettikten sonra tutuklandığını söyledi.
CHP Genel Merkezi’nden gelen bilgiler, Pehlivan’ın, İmamoğlu’nun avukatı olması nedeniyle MASAK raporunu kapsamlı biçimde incelediği, özellikle para trafiği konusundaki somut hataları tespit ettiği yönünde.
Buna göre, Pehlivan, MASAK raporunda, bankaya yatırılan bazı paraların mükerrer olarak yazıldığı, açıklaması yapılan ya da zaten olan paraların usulsüz gelir gibi gösterildiği iddiasını taşıyordu ve bu görüşlerini de hukukçularla paylaşmıştı.
Daha önce de gözaltına alınan Pehlivan’ın yeniden savcılığa çağrılmasının altında başka nedenler var mı bilmek zor ancak görünen gerekçeler, etkin pişmanlıktan yararlandırılan şüpheli ifadelerine dayandırılıyor.
* * *
İfadelerden birinde, Pehlivan’ın bir avukatlık bürosunda kimi isimleri bilgilendirdiği, operasyon başlamadan önce ve sonra yapılan bu toplantılarda bazı isimlere yurt dışına çıkması yönünde telkinde bulunduğu iddiası yer alıyor.
Bir diğerinde, Pehlivan’ın, bir kişiye sorgulanması halinde dik durması yönünde “tehditvari” konuştuğu belirtiliyor.
Pehlivan ve avukatları, savcılıkta ve hakimlikte bu suçlamalara yanıt verdi. Buna rağmen Pehlivan tutuklandı.
Hem Pehlivan hem de avukatları söz konusu toplantıların yapıldığı söylenen avukatlık ofisinin zaten etkin pişmanlıktan yararlanan kişinin 10 yılı aşkın süredir avukatlığını üstlendiğine dikkati çekti. Toplantılarda sözü edilen isimlerin yan yana gelmediğini savundu.
“Tehditvari” gibi soyut bir anlatım üzerine tutuklama kararı verilemeyeceğini söyledi.
İfadesi alınan isimlerin beyanlarına ulaşılması, bunların avukatlarla paylaşılmasının avukatlığın gereği olduğunu ifade etti.
Savcılık ve hakimlik ise bu savunmalara itibar etmedi ve tutuklama kararına imza attı.
* * *
Peki ama İBB soruşturmasının göbeğine oturtulan “etkin pişmanlık” uygulaması bu kadar belirleyici olabilir mi?
İstanbul Başsavcılığı, bazı şüphelilerin etkin pişmanlık için zorlandığı iddialarını ortaya atanlar hakkında soruşturma açılacağını basın açıklamasıyla duyurdu.
Konunun önemi buradan da anlaşılabilir.
Ama soruşturmalardan da bağımsız, tıpkı dinleme-izlemeler gibi dava ve soruşturmaların göbeğine oturtulan etkin pişmanlık uygulamasının hukuki değeri nedir?
* * *
Yargıtay’ın yakın zaman içtihatlarına bakmak fikir verebilir.
Yargıtay 10. Ceza Dairesi, 2018’de konuyu tartışırken, “Sanığın görgüye dayalı olmayan beyanları dışında kuşku sınırlarını aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı gözetilmeden, beraat yerine mahkûmiyet verilmesi hukuka aykırıdır” ifadesini kullandı.
Yine aynı daire, bir başka davada da “görgüye dayalı olmayan beyanlar dışında kuşku sınırlarını aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı gözetilmeden karar verilmesi hukuka aykırıdır” görüşünü savundu.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu da yerleşik içtihatlarında etkin pişmanlık uygulamasının tek başına hüküm kurmaya yeterli olmadığına dikkati çekiyor. Bir yan delil olması gerektiğine işaret ediyor, tıpkı dinlemeler gibi…
* * *
AİHM içtihatları da farklı değil.
AİHM, İtalya aleyhine verdiği Labita kararında, etkin pişmanlık ve benzeri uygulamalar için şu tespitte bulundu:
“AİHM, İtalyan yetkililerinin mafya ile mücadelesinde itirafçıların iş birliğinin çok önemli bir silah olduğunun farkındadır. Ne var ki, itirafçılar tarafından verilen ifadelerin kullanılması birçok soruna da neden olmaktadır. Zira bu tür ifadeler, nitelikleri gereği manipülasyona açık olup İtalyan hukukunun itirafçılara tanıdığı avantajları elde etmek amacıyla veya kişisel intikam duygularıyla verilmiş de olabilirler. Bu tür ifadelerin bazen muğlak olabileceği ve bir kimsenin alakasız değilse bile doğrulanmamış iddialara dayanılarak sanık durumuna sokulabilme ve gözaltına alınabilme riski hafife alınamaz. Bu nedenle, itirafçıların ifadelerinin başka delillerle desteklenmesi zorunludur. Bir duyum, mutlaka objektif delillerle desteklenmelidir.”
Slovakya ile ilgili verdiği, yakın zaman kararı da aynı yönde:
“Ulusal mahkemeler, itirafçı tanıkların suçlayıcı ifade vermekteki menfaatlerini gereği gibi göz önüne almamaktadır. Yerel mahkeme kararlarındaki itirafçı ifadelerinin özel bir dikkatle incelendiği söylense de sadece tanık ifadesine dayanılması adil yargılanma hakkının ihlaline neden olmaktadır.”
* * *
Elbette bunlar anımsatıldığında MASAK raporları, HTS kayıtları gibi havada uçuşan iddialar nedense hep aynı kişiler tarafından gündeme getirilecek.
Ancak artık neyin ne olduğunu anlamak da kolay değil. Mesele, usul konusuna gelip takılıyor. Belediyelere yönelik yolsuzluk, usulsüzlük iddiaları her zaman oldu ve oluyor, bunda gariplik yok. Ancak örgüt suçu, etkin pişmanlık hükümleri, operasyon dalgaları, tek merkezi hedef alan görüntü elbette kimseye normal gelmiyor.
* * *
2008’de sabaha karşı evi basılan ve 83 yaşında gözaltına alınan Cumhuriyet gazetesi Başyazarı İlhan Selçuk’un telefonları istihbari olarak dinlenmiş, istihbari dinleme kayıtları, mahkeme kararıyla, “kanıt” sayılarak gözaltı işlemi yapılmıştı.
CMK’da yer alan, “istihbari dinlemeler kanıt sayılamaz” açık hükmüne rağmen, mahkeme, “Ergenekon’un ortaya çıkartılmasındaki güçlüğü” gerekçe göstererek yasayı, kararla aşmıştı.
Bu usulsüzlüğün anlatılabilmesi ve aşılabilmesi yıllar sürdü.
Darbe girişimleri, yargı darbelerinin gerçekleşmesi gerekti.
* * *
Bugün gelinen noktada, “suç örgütünün açığa çıkarılmasındaki güçlük” meselesi yine odak kavram.
Ne hikmetse bu güçlük nedeniyle ardı ardına “etkin pişmanlık” örnekleri görmeye başladık.
Tam bunu normal karşılayacağımız noktada İmamoğlu’nun diplomasının iptali ile ilgili davaya bakan idare mahkemesi heyetinin görev yeri değiştirildi.
İmamoğlu içeride, avukatı içeride, diploma davası boşta…
Ekranlarda konuşanlar tanıdık, kullandıkları “tehdit” üslubu da…
Ne oluyorsa ne olmuşsa ne olacaksa, her birinin mecrasında akıp gitmesine ne çok ihtiyaç var…
Ama burada işler böyle olmuyor.
Film durmadan başa sarıyor.
Gökçer Tahincioğlu kimdir?Gökçer Tahincioğlu, 1997'den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı. Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü. Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş'la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi. İlk romanı Mühür, 2018'de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. Üçüncü romanı Sabahattin Ali'yi Ben Öldürdüm, Eylül 2023'te yayımlandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor. |
AKP yönetiminde, AKP’nin kurucu kadrosundan Erdoğan dışında neredeyse kalan isim yok. AKP’ye yakın isimler, CHP’nin çıkardığı adaylar ve CHP seçmeni ile eğlenmeye çalışırken anımsamaz elbette. Ama tarihten gördüklerimiz öyle değil. Misal 2003 yılına ya da AKP’nin değiştirdiği gömleği yeniden değiştirmeye başladığı yıllara dönelim
İstiklal Caddesi’ni eylem yasağına rağmen dolduran kalabalığa dokunulmazken, Saraçhane’ye gitmek isteyen gençlerin yine yerlerde süründürülüp, darp edilmelerine tanıklık ettik. Kendine hassasiyet bekleyenlerin zerre hassasiyet göstermemelerini, insanların yakılarak öldürüldüğü Madımak anımsatıldığında bile kin kusmalarını ne yapacağız?
Mahkemenin duruşmada ortaya atılan iddiaları, önüne süren belgeleri inceleyerek karar verebilmek için duruşmayı erteleme yetkisi bulunuyor. Bu duruşmada herhangi bir karar verme zorunluluğu yok
© Tüm hakları saklıdır.