07 Şubat 2021

Dünyanın Ters Köşesi: "Anlatılan bizim hikâyemizdir"

Hayatınızda büyü yoksa ya da büyüyü kaybettiğiniz anda geriye "yaprak fırtınasından" sonraki Macondo kalıyor. "Bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek, yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!" 

Gabriel Garcia Marquez, gerçeği büyüyle yaşanabilir kıldığı hayata gözlerini kapattığında, bir başka yaşamı katlanılır kılma üstadı Salman Rushdie, Marquez'e ve kendisine yakışan sözlerle uğurladı büyük yazarı:

"Böylesine büyük bir ihtişamın karşısında, verebileceğimiz tek tepki minnet duymaktır. O, hepimizden iyiydi…"

Sadece çok okunduğu ya da isminin çok bilindiği için değil elbette. Şöyle anlattı Rushdie:

"Gabi yaşıyor. Gabriel Garcia Marquez'in ölümüne dünya çapında verilen sıra dışı önem ve her yerdeki okuyucuların hissettiği samimi keder, bize onun kitaplarının hâlâ hayatta olduğunu gösteriyor. Bir yerde diktatör bir 'reis' hâlâ rakibini pişirtiyor ve harika bir tabakta misafirlerine akşam yemeği olarak ikram ediyor; yaşlı bir albay hiç gelmeyen bir mektubu bekliyor; genç ve güzel bir genç kız kalpsiz anneannesi tarafından erkeklere pazarlanıyor…"

Marquez, Jose Arcadio Buendia'nın, çok uzaklardan gelip bir ev yaparak temelini attığı Macondo'nun yağmurun hiç dinmediği büyükçe bir kasabaya nasıl dönüştüğünü yazarken, elbette gözlerini tarihi karanlık gölgelerle dolu Latin Amerika'nın üzerinden bir an için ayırmıyordu. Gölgeler, geçmişten bugüne kaderiydi yarı kıtanın.

Bu yüzden sadece büyülü değildi aynı zamanda gerçekti…

Maradona öldüğünde, Kolombiya Dünya Kupası'ndan elenip, kendi kalesine gol atan Escobar bir barda öldürüldüğünde, faşizme başkaldırdıkları için öldürülen Mirabal kardeşlerin ismi her geçtiğinde dünyanın dört yanında kalplerde oluşan burukluğun bir nedeni var.

Şimdi akademik niteliğinin yanı sıra dünyayı da anlatan bir kitap, o burukluğun nedenini de fısıldama yeteneğini gösteriyor bize:

"Karl Marx'ın İngiliz kapitalizmine bakarak Almanya için 'de te fabula narratur' derken anlatmak istediği gibi, Latin Amerika'da anlatılan 'bizim hikâyemizdir'."

Dünyanın Ters Köşesi

İki akademisyen, Esra Akgemci ve Kazım Ateş'in, "Dünyanın Ters Köşesi-Latin Amerika: Tarih, Toplum, Kültür" adını taşıyan derlemeleri için sadece "akademik yayın" demek bu nedenle haksızlık. İletişim Yayınları'ndan çıkan kitap, evet, alanda çalışanlar için önemli ve eskimeyecek bir kaynak olma özelliği taşıyor. Ancak diğer yandan, yüzümüze bir ayna tutuyor. Yaşadığımız günleri, geride bırakamadığımız günleri, dünyanın bir yandan milyarlarca farklı hikâyeyi göğsünde barındırırken, diğer yandan bir ucunun diğer ucuna bu kadar benzeyebilmesini gösteren bir ayna… Latin Amerika'ya baktığınızda, yüzünüze bu yüzden önce anlamanızı sağlayan bir gerçek çarpıyor. Büyüyle katlanılabilecek kadar çıplak bir gerçek. Şöyle anlatıyor iki yazar, kitabın önsözünde bunun nedenini:

"Latin Amerika'da yaşandığında aşırı görülen, bir zaman sonra dünyanın kaderi oluverir. Latin Amerika'da küresel süreçlere aykırı olarak gelişen her şey bir anda küresel eğilim haline geliverir. Bunun için darbelerin ve otoriter rejimlerin, demokratikleşme süreçlerinin, neoliberalizmin, yoksulluğun görünümlerinin, popülizmin, radikal siyasal mücadelelerin, toplumsal hareketlerin tarihine bakmak yeterlidir."

Bu yüzden Plaza Del Mayo Anneleri ile Cumartesi Anneleri aynı yüreklilikle aynı adaleti arıyor. Bu yüzden darbenin öldürdüğü Ruhi Su ile darbecilerin katlettiği Victor Jara'nın sesleri sürekli kulaklarımızda… Bu yüzden Şili'de binlerce kişiden yükselen, "El pueblo unido…" çığlığı, Haydar Ertem'in, Yaşar Kemal'i uğurlarken okuduğu, Adnan Yücel'in "Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek" şiirine karışıyor.

Yirmi altı bölümden oluşan kitapta, Karabekir Akkoyunlu'dan Aylin Topal'a, Serdal Bahçe'den Ertan Erol'a, Dilan Bozgan'dan Güneş Daşlı'ya, Nejat Ulusay'dan Gözde Somel'e 24 ayrı yazarın makaleleri yer alıyor. Kitabı derleyen isimlerden olan Akgemci, Monroe Doktrini'nin ve ABD'nin yarı kıtaya müdahalelerinin tarihini ve Venezuela'daki post neoliberalizmi iki ayrı makalede anlatıyor. Kitabı derleyen isimlerden Ateş de "Teoriyle Pratik Arasında Latin Amerika'da Popülizm" başlıklı makalesinde dünyanın başına bela olan kavramı çok yönlü biçimde aktarıyor.

Kitapta Latin Amerika sinemasından futbola, müzik ve dans kültüründen Küba Devrimi'ne, kadın hareketinden sağ siyasete, yarı kıtanın anlaşılmasını sağlayacak konular, ayrı makalelerde, kapsamlı biçimde ele alınıyor.

Şöyle diyor Akgemci ve Ateş, kitabın başında:

"Latin Amerika'da büyülü gerçekçilik, sadece bir hikâye anlatma tarzı değildir; orada sosyal, siyasal süreçler, fanteziyle nesnelliğin, olağanüstüyle sıradanın, kurguyla olgunun, imgeyle gerçeğin ayırt edilemediği bir zaman akışı gibidir. Hem büyülüdür hem gerçek. Daha doğrusu büyülü olan da gerçekliğin inşasının bir parçasıdır."

Ortadoğu'nun dünyaya hükmetmek isteyenlerin çarpıştığı büyük bir arenaya benzemesi gibi, Latin Amerika da dünyanın bundan sonraki yol haritasının getirecekleri ve götüreceklerinin sınandığı bir laboratuvara benziyor. Ancak orada tarih sadece kendi hükümranlıkları için milyonlarca insanın ölümüne neden olan zalimler tarafından yazılmıyor. Yarı kıtayı dev bir laboratuvara çeviren, "medeni ve ferah" zalimlere direnenlerin ismi yazıyor daha geniş biçimde kitaplarda.

Büyülü ve gerçek…

"Dünyanın Ters Köşesi", neoliberalizmden darbelere kadar uzanan o deneyleri, zalim yönetimleri, halkın buna rağmen kaybetmediği direngenliği ve neşeyi aynı anda aktarmayı başarıyor. Akademik bir yayın için iddialı gibi görünebilir bu cümle. Ancak hemen her makalede büyük güçlerin neden olduklarının yanı sıra dünyaya örnek oluşturan ve danslarla, futbolla, müzikle süslenmiş devasa bir direniş kültürünü de okuyor ve bunlar üzerine düşünüyorsunuz.

Kitabın kapağında Torres Garcia'nın 1943 tarihli "Makûs Amerika" adlı eseri yer alıyor. Güney Amerika'nın ters yüz edildiği resmi, sanatçının şöyle anlattığı aktarılıyor kitapta:

"Bu dünyada bizim için de bir kuzey olmalı. Bizim Güney'imizin zıddı olan Kuzey değil, başka bir Kuzey. İşte bu yüzden şimdi haritayı ters yüz ediyoruz. Bundan böyle Amerika'nın ucu Güney'e uzanıyor, yani bizim Kuzey'imize…"

Tersten baktığınızda, dünyayı ve bitmek bilmez tekrarların nedenini gerçekten de anlamaya yaklaşıyorsunuz.

* * *

Rushdie, Marquez'in yasını tutarken, şöyle devam ediyordu:

"Bu büyük adamın ölümü, Latin Amerikalı yazarların onun nüfuzu karşısında duyduğu endişeye son verebilir ve yazdıklarının bir yarışmaya tabi tutulmaksızın takdir edilmesinin önünü açabilir… Marquez'in hikâyeleri gerçek insanlar hakkında; masal değil. Macondo gerçekten var, büyüsü de bundan kaynaklanıyor.

"Bir inancın yüceliğinde buldum seni, bir kavganın güzelliğinde sevdim. Bin kez budadılar körpe dallarımızı, bin kez kırdılar. Yine çiçekteyiz işte yine meyvedeyiz. Bin kez korkuya boğdular zamanı bin kez ölümlediler. Yine doğumdayız işte,  yine sevinçteyiz…"

Ve bir kez olsun Macondo'da, büyülü bir çarşamba günü bulunmuşsanız, geriye kalanla yaşayabilmeniz artık mümkün değil. Ve bir kez olsun Macondo'da büyülü bir çarşamba günü bulunmamışsanız, zaten büyünün ne olduğunu hiç bilmiyorsunuzdur.

Hayatınızda büyü yoksa ya da büyüyü kaybettiğiniz anda geriye "yaprak fırtınasından" sonraki Macondo kalıyor.

"Bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek, yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!" 

Dünyanın Ters Köşesi, gerçeğin içinde titreşen o büyüyü bozmak için yaşayanların ve buna direnen bir kıtanın bütün hikâyesine ayna tutuyor. Ve o ayna, bütün dünyayı, bütün çıplaklığıyla gösteriyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Gayrettepe 1. Şube

Gayrettepe yıkılıyormuş… Kentsel dönüşüme girmiş bina, kediyi kurtarmışlar… Hiçbir şey dönüşmeden üstelik, “kurtulamayan” insanların hesabı verilmeden, gözyaşları dinmeden, adalet sağlanmadan

Kırıkhan’daki büyük skandal açığa çıktı: Yoğun bakım hastaları boğularak öldü, “doğal ölüm” belgesi düzenlendi

Depremde yıkılan birçok hastanede unutulan hastaların hayatını kaybettiğini öğrendik. İlk kez yıkılmamış, faal bir hastanedeki hastaların ölüme terk edildiklerini de öğreniyoruz. Ve bunun nasıl itinayla gizlendiğini de görüyoruz

Cezaevi, dava ve yasaklar ülkesinde seçim sonrası "kulisleri": Erdoğan AKP'yi, Çukurambar Erdoğan'ı bırakır mı?

AKP'nin hikâyesi çok uzun bir zaman önce gecekondu mahallelerinden Çukurambar'a taşındı