15 Haziran 2025

60 bin yıllık Neandertal flütünden yan flüte; Beste Yalı anlatıyor

"Zor bir meslek. Yalnızca enstrümanı almakla bitmiyor ve genelde enstrümanın büyük bir kısmını kendimiz karşılamamız gerekiyor satın alırken. Aldıktan sonra da bakıma ihtiyaç duyuyorlar. Özellikle yaylı çalgılarda belli bir zamanda bir tellerinin değişmesi gerekiyor, arşelerinin kıllarının değişmesi gerekiyor. Biz de ise millerin değişmesi ya da petlerin değişmesi gerekiyor. Bunlar da tabii ücret"

Flüt sanatçısı Beste Yalı

İnsanın müzik yapma arzusu, tarihin ilk enstrümanı olarak bilenen 60 bin yıllık Neandertal* flütünden Beste Yalı’nın çağdaş yorumlarına dek uzanıyor.

Küçük yaşlarda piyano ile başladığı müzik yolculuğunu bugün flüt ve pikoloyla ulusal ve uluslararası başarılarla sürdüren genç sanatçı Beste Yalı, klasik müzik dünyasının önemli isimlerinden biri olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.

Müzisyen bir aileye doğmanın getirdiği bilinçle Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuvarı’nda ortaokuldan bu yana dünyaca önemli sanatçılardan eğitim alan Yalı, batı müziğinde Avrupalı meslektaşlarına sanatıyla açık ara fark atıyor.

Türkiye'deki konservatuvar eğitiminden, flüt ve pikolo ayrımına, sahne deneyimlerinden genç bir müzisyen olarak karşılaştığı maddi ve mesleki zorlukları T24'e anlatan Yalı, 21 Haziran'da 53. İstanbul Müzik Festivali kapsamında düzenlenecek Yarının Kadın Yıldızları konserinde genç arkadaşlarıyla beraber yeniden müzikseverlerin karşısına çıkacak.

- Neden flüt?

Ben müzisyen bir aileden geliyorum. Annem ve babam müzik öğretmeni. Çok küçük yaşlarda da müzikle tanışmıştım ve evde de çokça klasik müzik dinliyorduk. Beş yaşındayken annemden piyano dersleri alarak başladım müziğe ama piyano çok da dikkatimi çekmemişti. Çünkü annemle de yaptığımız dersler bana birazcık daha oyun gibi geliyordu. Üçüncü sınıfa geldiğimde babam bana hayatımın geri kalanında müzikle ilgilenip ilgilenmek istemeyeceğimi sordu. Ben de zaten ilgimi çektiği için ilgilenmek isteyeceğimi söyledim.

İlkokul üçüncü sınıfın sonlarına doğru babamla konservatuara hazırlanmaya başladık. Beni kulak sınavlarına hazırladı. Sonra da üçüncü sınıfın yazına doğru da Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı Müzik ve Bale İlkokulu sınavlarına girdim. 500 kişinin girdiği sınavlardan yalnızca 50 kişi alıyorlardı ve ben onların içindeydim. Kulak sınavından sonra ise enstrüman seçimine dair bir sınav oldu. Orada da enstrümanlara yeterliliğimize bakıyorlardı.

Bu sınavlardan önce babamın bir arkadaşı vasıtasıyla flütle tanışmıştım. Bir de kemanla tanışmıştım. İki enstrümanı da çalmayı istiyordum. Bu enstrümanlar hem sesi hem de icracılığıyla çok ilgimi çekmişlerdi. Sınava girdiğinde de jüri üyelerine flüt ya da keman çalmak istediğimi söyledim. Bunun üzerine benim diş yapıma, el yapıma bakarak benim flüte uygun olduğumu karar verdiler ve böylece flüte seçilmiş oldum.

Prof. Dr. Ayla Uludere ve Beste Yalı

Dördüncü sınıfta normal okula devam ederken bir yandan da Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda yarı zamanlı eğitim almaya başladım. Mimar Sinan’a iki gün giderek bir solfej bir de flüt dersi görüyordum. Dördüncü sınıfın sonunda gerçekten flüte artık hayran olmuştum ve çalmaya devam etmek istiyordum. Bunun üzerine ortaokulda tam zamanlı olarak Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı Müzik ve Bale Ortaokulu’na geçtim ve böylece Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda hem ortaokulu hem liseyi bitirdim. Şimdi de üniversiteyi bitirmek üzereyim, son sınıfım.

Dördüncü sınıfta flüte başladığımdan beri ben Prof. Dr. Ayla Uludere ile flüt çalışıyorum. Yani kendisi 13 yıldır flüt eğitmenim ve artık benim için bir anne gibi. Benim yolumda bana ışık tutan, beni bazen umutsuzluğa kapıldığımda destekleyen flüte dair bana her şeyi öğreten kişi de kendisi. Tabii ki onun yanı sıra konservatuarda çok da farklı solfej, orkestra, şefleri, birçok eğitmenimiz var; onların da hepsini yeri ayrı bende.

- O yaştaki Beste’ye flüt ne ifade ediyordu, bugünkü Beste için ne ifade ediyor?

O zamanki Beste için flüt sadece müzik yapmakta bir araçtı, şimdiyse hayatımın anlamı diyebilirim.

- Mesela önümüzdeki hafta bir kontrbas sanatçısı Deniz Akgün’ü ağırlayacağız. Kontrbas yanlış bilmiyorsam en büyük enstrümanlardan bir tanesi, taşıması, bir yere giderken götürmesi zor. Sen biraz önce çantandan çıkarttın enstrümanını, bunun esprisi arkadaşlarınızla aranızda yapılıyor mu?

Evet kesinlikle. Hatta birazcık bizi kıskandıkları oluyor çok doğal olarak. Bu espri aramızda oldukça dönüyor. Flüt çanta da rahatlıkla taşınabilecek boyutta bir enstrüman. Ben de hatta kontrbası hiç taşıyor olmak istemezdim. Bu yüzden de çok avantajlı hissediyorum.

- Müzisyen bir aileden gelmenin avantajları ya da dezavantajları oldu mu? Yani sanatla kurduğun kişisel ilişkiyi eminim onlar çok etkilemiştir ama...

Kesinlikle oldu. Dediğim gibi zaten ilk başta müzik kariyerini seçmemde onların çok büyük rolü var. Belki de müzisyen olmasalardı ben hiç bu dalı seçmeyecektim. Hem çok küçük yaşta müzikle tanışmış oldum hem de sonraki eğitimim içerisinde de onların bana, özellikle ortaokuldayken bazen anlamadığım konularda da çokça yardımı dokunuyordu.

- Ayrıca pikolo da çalıyorsun. Flüt ve pikolo arasındaki fark nedir?

Boyut farkını da hesaba katarak aslında pikolo orkestralardaki en tiz sesli, yani en ince sesleri çıkarabilen enstrüman ve aralarında tam olarak da bir oktav fark var. Yani flütte üflediğimiz aynı doyu pikoloda da aynı sese basarak üflediğimizde bir oktav üzerindeki sesi çıkartıyor ve pikolonun orkestrada kullanılırken de en çok tercih edilmesinin sebeplerinden biri orkestranın da registerını genişletiyor olması, çünkü en tiz sesli enstrüman pikolo.

Beste Yalı, 21. Davorin Jenko Uluslararası Yarışması’nda pikolo çalarken

- İlk sahne deneyiminde ne hissetmiştin ve artık tecrübeli bir sanatçı olarak şimdi ne hissediyorsun?

O zaman da heyecanlanıyordum. Hatta o zaman çok çok heyecanlanıyordum, şimdi yine heyecanlanıyorum çünkü heyecan bizim işimizin bir parçası. Heyecan olmadığı zaman biz de müziğe olan şevkimizi belki kaybetmiş oluruz. Tabii o zaman biraz tecrübesizlikle de tiyatrocular ellerini nereye koyacaklarını bilemezlerse bizde nasıl selam vereceğim, nasıl sesle başlayacağım, seslerim güzel çıkacak mı gibi birçok paniğe kapılabiliyoruz. Şimdi ise sahnede çok fazla tecrübe edindiğim için ne yapacağımı biliyorum ama yine de tabii çıkmadan önce heyecan oluyor.

- Birçok piyano, keman sanatçısı tanıyoruz ama flüt sanatçısı bilmiyoruz, senin en çok dinlediğin flüt sanatçısı kimdir ve bize birilerini önerir misin?

Bugüne kadar yaşamış en ünlü, en büyük flütçülerden Jean-Pierre Rampal'i örnek verebilirim. Flüte o kadar fazla katkıda bulunmuş ki onun üzerine de çok fazla eser bestelenip kendisine de atfedilmiş. Sonrasında günümüzde şu an hâlâ hayatta olan Sir James Galway ve Emmanuel Pahud.

Türklerden bahsetmem gerekirse kesinlikle benim de küçüklüğümden beri çok severek dinlediğim albümlerini, konserlerini çok yakından takip ettiğim Bülent Evcil'i örnek verebilirim. Kendisi çok önemli bir Türk flüt virtüözü. Hem Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın (BİFO) hem de İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın (İDSO) flüt grup şefi. Hatta kendisiyle de birkaç ustalık sınıfı çalışmasında bulunmuştum, benim için de çok büyük katkıları olmuştu.

Bir de yine Türk flüt sanatçılarından Aslıhan And en sevdiklerim arasında. Hatta kendisi, Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda öğretim üyesi. Kendisiyle de çok kez orkestra repertörü ve deşifraj derslerinde çalışma fırsatı buldum. Kendisi de Tekfen Filarmoni Orkestrası (TFO) ve Cemal Reşit Rey Senfoni Orkestrası'nın flüt grup şefi.

Flüt barok dönemden günümüze çok sayıda eser bestelenmiş bir enstrüman. Özellikle romantik dönemde daha çok senfoni bestecileri tarafından çok kez kullanılmış. Klasik dönemde de Wolfgang Amadeus Mozart ve çeşitli bestecilerin de epeyce kullandığını görebiliyoruz. Daha çok Johannes Brahms, Pyotr İlyiç Çaykovski belki Ludwig van Beethoven sonrasında Dmitri Şostakoviç, Maurice Ravel, gibi besteciler de flüt partilerini çok önem vermişler.

Aynı şekilde pikolo da dahil olmak üzere. Bizim repertuarımızda da Carl Reinecke, Franz Doppler’in eserleri, şu anda çalıştığım Carl Nielsen gibi hatta kemandan uyarlanmış birçok eseri de çalıyoruz. Khachaturian Flüt Konçertosu, Sergei Prokofiev'in flüt sonatları gibi. Birçok besteci flüt için bayağı bir eser bestelemişler.

Emmanuel Pahud ve Sir James Galway

 - Sahneye çıkmadan önce zaten o eseri aslında ezbere çalmayı biliyorsun. Peki gerçekten önünüzdeki o notalara bakarak mı çalıyorsunuz yoksa zaten ezberinde olan bir şeyi notaya bakmadan mı çalıyorsun?

O kadar çok çalışmış oluyorum ki aslında evet ezberimde oluyor. Üflemeli enstrümanlar olarak fazla ezber çalmayı tercih etmiyoruz. Bu bir kural değil, ezber de çalınabilir. Çalıştığım şey o kadar çok benimsemiş oluyorum ki aslında ezber çalmaya yakın bir şekilde yine de notaya bakarak çalıyorum.

- Birisi sana ne iş yaptığını sorduğunda ve flüt çalıyorum dediğinde nasıl tepkiler alıyorsun?

“Aa yan flüt mü” ya da “ben de blok flüt çalmıştım ilkokulda” şeklinde tepkiler alıyorum. Biraz blok flütle kıyaslıyor olmaları beni üzüyor, çünkü çok bilemiyorlar. Tabii ki yan flüt demeleri yanlış değil, halk arasında yan flüt diye geçiyor ama biz sadece flüt demeyi tercih ediyoruz. Biraz açıklamam gerekiyor ama genelde rahatlıkla anlaşabiliyor.

- Blok flüt nedir tam olarak? İlkokulda herkesin elinden bir blok flüt geçmiştir. Hatta markalarını bile hatırlıyorum, biz neden müzik derslerinde blok flüt kullanmak zorundaydık?

Şöyle söyleyeyim çok rahat ses elde edilebilen bir enstrüman olduğu için. Çünkü blok flütü ağzımıza yerleştirdiğimizde ve azıcık üflediğimizde çok kolay ses çıkartabilmişizdir. Bizim flütün farkı biz dışarı bir şekilde yaslayarak flütten ses çıkarmaya çalışıyoruz. Bazen çocukların üflemesi daha zor olabiliyor, bir de tabii ki çok daha ağır ve yan olduğu için tutuş daha farklı.

Blok flüt, sanat dünyasında önemli bir yere sahip bir enstrüman. Flüt aslında çok eski çağlardan beri günümüze gelmiş bir enstrüman hatta en eski enstrümanlardan biri diyebiliriz. Eskiden insanlar kaval kemiklerini delerek ya da kamışlardan ses çıkartabiliyorlarmış. Gerek hayvanları korkutmak için ya da hayvanları çağırmak için.

Buradan 1600'ü yıllara kadar geldiğimizde de recorder adı verilen yani günümüzün blok flütü bir de bizim kullandığımız yan flüt şeklinde iki çeşit flüt varmış ve o dönemde de gerçekten blok flüt bir klasik müzik çalgısı olarak da kullanılıyormuş.

60 bin yıllık Neandertal Flütü

- Flüt çalmayı bilen herkes, bütün üflemeli çalgıları çalabilir mi?

Dener. (Gülüyor)

Şöyle ki aslında bayağı diyaframımız gelişmiş oluyor. Üfleme şeklini öğrendikten sonra klarneti de obuayı da deneyebiliriz ama gerçekten yapı olarak çok farklar var. Yani klarnet tek kamışlı bir enstrüman, onu ağız pozisyonu olarak yerleştirmekte biraz zorlanılabilir. Obua ve fagot ise çift kamışlı enstrümanlar ve onların ses üretimi bizden çok farklı çünkü titreşimle ses elde ediyorlar. Aynı şekilde bakır nefesli çalgılar da ağızla bir titreşim yoluyla hava yollayarak ses elde ediyorlar. Bu yüzden flütten farklılar. Ama dediğim gibi, diyafram yeterliliğinden dolayı eğer ses elde etme kısmını atlarsak belki daha kolay ses çıkarabiliriz.

- Ben Konyalıyım ve orada ney çok meşhurdur. Neyle flütün üfleme tekniği aynı mı?

Çok da aynı değil aslında çünkü ney dudağın yanına yerleştirilerek aşağı doğru biraz çapraz üfleniyor. Ben denemiştim ve ney çalmak konusunda çok da başarılı olmamıştım. Yine de hırslanıp sonrasında ses çıkartabildim. O yüzden yakın olduğunu söyleyemeyeceğim.

- Pikolo çalanla kontrbas çalan aynı kaşeyi mi alıyor?

Elbette. (Gülüyor)

Hatta bu daha çok vurmalı çalgılar üzerinden de yapılan bir espri. “Sadece çelik üçgene 1-2 kere vuruyor ve aynı kaşeyi mi alıyor” aslında evet.

Çünkü bir pikolocu aynı zamanda flütü de çalıyor olmalı. İkisini de hâkim olmalı, pikolo gerçekten çok zor bir enstrüman. Çünkü hava basıncı çok farklı, ses elde edimi çok farklı. Flüte ne kadar yakın olsa da pozisyon bile çok farklı. Bir de entonasyon işin içine giriyor. Bazen yeri geldiğine en çok duyulan enstrüman siz oluyorsunuz. Bütün orkestrayı katlayabilecek büyük bir salon da en arkadaki seyirciye bile ulaştırılabilecek bir ses çıkartıyor, volüm çıkartıyor pikolo. O yüzden de en çok duyulan olduğunuz için pikoloyu çok titiz ve çok temiz çalıyor olmak gerekiyor.

- Siz sahnedeyken iki enstrüman da yanınızda oluyor ve hangisine sıra gelirse onu mu çalıyorsunuz?

Evet, daha çok birinci flüt yalnızca flüt çalıyor ve solo partileri birinci flüt çalarken yanındaki ikinci flüt ya da üçüncü flüt bir ayakla flütü de pikoloyu da yerleştirmiş oluyor ve sırası geldiğinde ikisini değişimli olarak çalıyor.

Ben de bu konuda biraz fazla tecrübe edindim. Bazen yeri geldiğinde ölçüler yeterli olmuyor ve hemen kucağımıza koyup pikolodan flüte geçmek gerekiyor. O tabii bir adapte ve ikisinin de akordunu tam yapmış olmak lazım ki başladınız ve değiştirme şansınız yok artık çalıyorsunuz. Biraz o yüzden zorlayıcı ama insan alışıyor.

Bülent Evcil ve Beste Yalı | Cahit Koparal Uluslararası Flüt Yarışması (2022)

- Genç yaşta birçok uluslararası yarışmada birincilikler kazandın. Bu ödüller senin için bir motivasyon mu yoksa üzerindeki baskıyı mı arttırıyor?

Baskı demeyebiliriz, kesinlikle motivasyon oldu. Flütte beş kere birincilik ödülü kazandım, pikolo ile toplam altı birincilik ödülü kazandım. Bunların çoğu yurt dışındaydı. Bulgaristan'ın Varna şehrinde düzenlenen, Fransa'nın Nice şehrinde düzenlenen, bir de Gürcistan’ın Batum şehrinde düzenlenen yarışmalara katılmıştım. Son olarak da 2022 yılında Marmaris'te düzenlenen Cahit Koparal Uluslararası Flüt Yarışması’nda birincilik ödülüne layık görüldüm. Bu benim için çok büyük bir başarıydı. Hem Türkiye'de birincilik ödülüne layık görülüyor olmak hem de bu yarışmanın ödülü olarak Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası'nda solist olarak çalma şansı elde etmek.

İtalya'nın Napoli şehrinde düzenlenen Falaut Festivali’nin (Falaut Campus 2023) açılış konserini ben gerçekleştirdim. Hatta o festivale Bülent Evcil hoca da katılarak bir konser vermişti, ödülü de kendisinin elinden almıştım. Şu an da çaldığım pikolo da o festivalin ödülü.

- Pikolo bir ödül olduğuna göre bunlar çok değerli şeyler olmalı. Sonuçta öğrencisiniz, bunları nasıl satın alıyorsunuz?

Gerçekten bu enstrümanları satın alabilmek için destek gerekiyor. Çünkü her ailenin kendi bütçesi olamayabiliyor. Flüt tabii en pahalı enstrümanlardan olmasa da yine de oldukça pahalı bir enstrüman. Türkiye'de çok fazla seçenek yok ama yine alabileceğimiz bazı yerler var. Ben farklı flütleri denemek istemiştim. Dünya çapında çok fazla flüt yapan ve satan firmalar var.

Ben de Hollanda'nın Ittervoort şehrinde düzenlenen Adams Flüt Festivali’ne katılmıştım ve benim için rüya gibiydi. Binlerce flüt vardı. Onların içinden seçme şansı yakaladım ve flütümü Hollanda'dan alarak buraya getirdim. Şimdi ise pikolomu yenilemek ve daha iyi bir saza geçmek istiyorum. Bunun için de İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) bana destek olmuş oldu.

Ayrıca sözü geçmişken Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB) iş birliğiyle yapılan İKSV'nin düzenlediği Yarının Kadın Yıldızları projesine katılıp seçildiğim için çok mutluyum. Pikolo almamda da bana çok büyük yardımı dokunacağı için kendilerine de buradan çok teşekkür ederim.

- Türkiye'deki konservatuvar eğitimi hakkında ne düşünüyorsun?

Ben kesinlikle Avrupa standardında olduğunu düşünüyorum. Ben Türkiye'nin en iyi konservatuvarlardan biri olan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuarı’nda eğitim gördüm ve okulumda çok değerli Avrupa'da eğitim görmüş hâlâ Avrupa'ya, Amerika'ya konserler vermek için giden virtüozite seviyesinde birçok hocamız var. Onlardan ders almış olmak ve çok da değerli profesörlerden ders almış olmak bizler için çok büyük bir şans.

Şöyle söyleyebilirim ki katıldığım yarışmalarda da aldığım ödüllerin göstergesi olarak demek ki biz Türkiye'de gerçekten bu işi bir bakıma iyi yapıyoruz ve oraya gittiğimizde de gerek Almanlarla, Fransızlarla kıyaslandığımızda yine gerçekten biz bazen açık ara fark bile yaratabiliyoruz.

Tabii ki batı müziği yapıyoruz ve bu yüzden de Avrupa'ya sürekli gidip bir bağ kurmak gerekiyor. Hatta orada da eğitim almış olmak gerekiyor. Çünkü ne olursa olsun kendi halk müziğimiz değil. Bir bağ kurduktan sonra kesinlikle bir müzisyen Türkiye'de aldığı eğitimle de çok iyi yerlere gelebiliyor.

Beste Yalı

- Peki konservatuvar öğrencileri de diğer öğrenciler gibi zorluklar yaşıyor mu? Mesela ev kiranı ödemen gerekiyor, haftada bir ya da iki haftada bir dışarı çıkman gerekiyor. Bunların hepsi maliyet. Eğer aile desteğiniz yoksa ne yapıyorsunuz?

Biz ancak belli bir düzeye geldikten sonra o da gerçekten imkân sağlanılabiliyorsa orkestralarda çalabiliyoruz ya da bazı kayıt işlerine çağırılabiliyoruz.

Tabii her iş de konservatuar hocaları tarafından çok güzel karşılanmayabiliyor. Zaten biz de farklı türler çalmayı çok tercih etmiyoruz ama insan bazen mecbur kalabiliyor. Neyse ki benim çok mecbur kalmam gerekmedi. Bazı orkestralarda çalma fırsatı edindim.

Başta Cemal Reşit Rey Senfoni Orkestrası ile ona yakın konserde çaldım Aslıhan And hocamın verdiği bu fırsatlar sayesinde İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın konserlerine, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın konserlerine de çağırıldım ve böylece hem biraz birikim yapma şansım oldu hem de sahne tecrübesi ve orkestracılık tecrübesi kazandım.

Tabii ki zor bir meslek. Yalnızca enstrümanı almakla bitmiyor ve genelde enstrümanın büyük bir kısmını kendimiz karşılamamız gerekiyor satın alırken. Aldıktan sonra da bakıma ihtiyaç duyuyorlar. Özellikle yaylı çalgılarda belli bir zamanda bir tellerinin değişmesi gerekiyor, arşelerinin kıllarının değişmesi gerekiyor. Biz de ise millerin değişmesi ya da petlerin değişmesi gerekiyor. Bunlar da tabii ücret. Aynı zamanda tabii çaldığımız eserlerinde orijinal kitaplarını aldığımızda euro bazında fiyatlar ödüyoruz. Bu yüzden tabii biraz zorlayıcı oluyor maddi konuda.

Aslıhan And ve Beste Yalı

- Yakında bir konserin var mı ya da konserlerine gelmek isteyenler seni nerelerden takip etsinler?

Şöyle ki en yakındaki konserimiz, 53. İstanbul Müzik Festivali kapsamında 21 Haziran'da Süreyya Operası’nda gerçekleşecek Yarının Kadın Yıldızları projesi. Orada seçilen diğer arkadaşlarımla birlikte oda müziği konseri gerçekleştireceğiz. O konserimize bekleriz.

Bunun yanı sıra şu an çok fazla konserim olmayacak ama Instagram, YouTube gibi mecralarda da videolarımı paylaşıyorum. Aynı zamanda oradan afişlerimi de paylaşıyorum, takip edebilirsiniz.

*Neandertal dönemi, yaklaşık 400.000 ila 40.000 yıl önce yaşamış olan Neandertal insanlarının tarihsel varlık sürecini kapsayan dönemdir.

60 bin yıllık Neanderthal flütünden yan flüte; Beste Yalı anlatıyor

Hip hop kültürü olimpiyatlardan sonra şimdi de klasik müzik sahnesinde; İMF direktörü Çakırkaya anlatıyor

Leyla Gencer’in izinde La Scala’daki soprano Nazlıcan Karakaş: Türkiye’deki eğitimle alakası yok

YouTube kayıtlarını dinleyerek konservatuara ikincilikle girdi, kazandığı yarışmayla La Scala’ya gitti

“Tayt üreticilerine sesleniyorum; lütfen bizimle iletişime geçin!” | iDOB başdansçıları anlatıyor

Baletler neden paytak yürür ve neden pointe çıkmaz?

Anadolu insanının Osmanlı İmparatorluğu zamanında tanıştığı bale nedir?

Şarkı söyleyen herkes opera sanatçısı olabilir mi?

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

“Askerde ‘bale sanatçısıyım’ dedim, beni topçu yaptılar; şu an tek başıma uçaksavar kurabiliyorum” | İZDOB baş dansçıları mesleklerini anlattı

"Sahnede çok odaklandığımız bir an oluyor ve genelde seyircinin gözünün içine değil de karanlığa doğru baktığımız noktalar oluyor. Tam o noktaya odaklanmışken patlayan bir flaş, tehlikeli olabilecek şekilde etkileyebiliyor"

Tan Sağtürk: Haydarpaşa Garı'nda Atatürk Kültür Merkezi-2 yapılacak

"İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nde Fındıkkıran sezon eserimizden bir tanesini sadece çocuklara tahsis ettik, yani aileleri girmedi içeriye. Özellikle hayatında hiç bale seyretmemiş çocukları seçtik ve onlardan özel yorumlar istedik. Çünkü yorumları çok pür olacaktı, belki bize de bir öğreti olacaktı. Çok etkilendiklerini gördük. Hiç deniz görmemiş bir çocuğun ilk kez deniz görmesi gibi bir duygu oluştu orada"

Orkestranın en kabası, sesiyle duygulara dokunan bir saz; Deniz Akgün kontrbası anlatıyor

"Biraz zorlanıyorum. Özellikle yurt dışına gittiğim zaman, hatta şehir içerisinde bile taşıyorken bazen zorlanıyorum. Fakat bu, enstrümanı çalmak için gerçekten bir engelli değil ama flüt gibi çantama atıp getirmek harika olurdu"

"
"