16 Ekim 2019

Hayata tutunmak: Karahindiba!

Hücre içinde o kadar sıkışıyoruz ki adeta biz de diğer mahkumlarla hava almasını bekliyoruz oyun kişisinin… Ve ayaklar altında yetişmiş bir karahindiba bizim de sevgilimiz ve umudumuz oluyor. Oyundan sonra herkes karahindibasını düşünüyor

Alman yazar Wolfgang Borchert'in öykülerinden ve kendi yaşam öyküsünden uyarlanan Karahindiba, Civil Production yorumu ile yeni sezonunu açtı.                                                                                       

Henüz 26 yaşında hayata veda eden Alman yazarın öykülerinin sahne uyarlaması Erhan Çene'ye ait. Sahneyi tek başına dolduran ise İlyas Özçakır. "432Numara" o ve kötülüğün içinde açan bir karahindiba aynı zamanda...

Sahne, bir hücre ve yerden ışıklarla onun sınırları çizilmiş. O sınır içinde oyuncunun hareketleri ve konuşması seyirciyi de kısıtlıyor. Oyuncu, sahne üzerindeki hücresinde döndükçe seyirci de o sınıra hapsoluyor.

Özçakır, hem yazarı hem de kurmaca düzlemde bir mahkumu canlandırmakta. "Bir hücre, bir sahne olsaydı oyun nasıl olurdu, nasıl başlardı?"  Bu sorular ile oyunu açıyor Civil Production… Ve metin sahne üstünde ilerledikçe bu sorular da kendini hatırlatıyor.

Aslında tüm olan biten, bir hücredeki mahkûmun hayata, teatral bir anlamla birleşen hayata bakışına ve gerçeklikle olan bağına atıfta bulunuyor. Aynı zamanda yaşama sevincini de anlatıyor. Bir karahindibadan daha fazlası yaşamı sevmek; nefret ettiğin birinin ayakkabısına bakmak; avluda volta atmak; askerlerin seslerini işitmek; en sevdiğinin ölmesi ama senin hayatta kalman...

"Peruk" ve "Polonyalı"yı da çok iyi tanıyoruz sahnedeki oyun kişisi aracılığıyla. Bunlar da aslında "432 Numara" gibi mahkûm… Oyun kişisi bu iki karakterden o kadar nefret ediyor ki onların her özelliklerini anlatıyor. Saçları, kokuları ve mimikleri ile tanıyoruz onları. Bu metin, seyircisine hiç göstermeden aktarıyor yabancılaştığımız kişileri. Ama "432 Numara"nın kısıtlı zaman, kısıtlı mekânda birini tanıtma azmine de hayran oluyoruz.

Peki bir mahkum, yarınını bilmeyen bir mahkum bir insanı nasıl sever? Nasıl bekler açık havaya çıkmayı? Ne derece yabancılaşır yaşamaya ve oyun gibi bir kurmaca için heveslenir ölmemek için?.. Tüm bu soruların cevabı Özçakır'ın oyunculuğu ile hayat buluyor.

Özçakır sahnede bağırıyor, oyun kuruyor, oyun bozuyor, dönüyor ve dönüyor... Hücre içinde o kadar sıkışıyoruz ki adeta biz de diğer mahkumlarla hava almasını bekliyoruz oyun kişisinin… Ve ayaklar altında yetişmiş bir karahindiba bizim de sevgilimiz ve umudumuz oluyor.

Oyundan sonra herkes karahindibasını düşünüyor.

Kamuran Şipal'in çevirdiği, yardımcı yönetmenliğini Sandra Peso'nun üstlendiği Karahindiba'nın müziği Mehmet Güreli'ye ait. Oyun, Kasım ayında Polonya'da sahnelenecek. Sonraki gösterimleri takip edip hayata tutunmanız dileği ile!..

Yazarın Diğer Yazıları

Diyalog karmaşası: Yeterince dinlersen anlaşılır!

Biraderler Yapım, sezon ortasına "Anlaşılmaz Konuşmalar" ile yeni bir giriş yaptı. Andrew Bovell'in yazdığı metnin çevirisi Ekin Tunçay Turan'a ait. Ali Altuğ'un yönettiği oyunun yönetmen yardımcıları ise Melissa Benice ve Jehat Kaplan.

Herkesin bir orijinal günahı var, kimininki katil olmak!

Gestus’un yeni yapımı olan 'Orijinal Günahlar', dört farklı karakter gözünden seyirciyi hâkim konumuna yerleştirerek bir anlatı sunuyor

İyilik mutlaka kazanır ve Ağaçlar Ayakta Ölür

Tiyatrokare'nin prömiyerini Profilo'da gerçekleştirdiği "Ağaçlar Ayakta Ölür" sezonun ortasına hızlı bir giriş yaptı